İstanbul İSİG Meclisi ve İstanbul Tabip Odası, 28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü'nde Kadıköy Süreyya Operası önünde Çocuk İşçiliğine Gençlerin Güvencesiz Çalıştırılmasına ve İş Cinayetlerine karşı mücadele çağrısı yaptı. Çok sayıda üniversite ve lise öğrencisi de katıldığı MESEM'ler son bulana çocuk işçilik yasaklanıncaya kadar mücadele edileceği vurgulandı.
28 Nisan İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma ve Yas Günü'nde, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi ile İstanbul Tabip Odası'nın çağrısıyla bugün Kadıköy Süreyya Operası önünde Çocuk İşçiliğine, Gençlerin Güvencesiz Çalıştırılmasına, İş Cinayetlerine Hayır" şiarıyla eylem gerçekleştirildi.
Üniversite Ve Lise Öğrencileri İşçilerle
Eyleme sendika, emek ve meslek örgütlerinin yanı sıra ço sayıda üniversite ve lise öğrencisi de katılarak söz aldı. Lise ve üniversite öğrencileri gruplar halinde "Gezi'de Düşene Dövüşene Bin Selam", "Her Yer Taksim Her Yer Direniş", "1 Mayıs'ta Taksim'e", "İşçi Gençlik Elele Birlikte Mücadeleye" sloganları atarak Süreyya Operası önüne gelerek işçi ve emekçilerle buluştu.
İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır, öğrencileri "40 gündür sokakları inleten verdikleri mücadeleyle biz işçileri de peşinden sürükleyen genç arkadaşlarımız hoş geldiniz. Mücsdeleniz mücsdelemizdir. Açtığınız yoldan mücadele sürecektir" diyerek selamladı.
Hep birlikte"Direne Direne Kazanacağız", "Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz", "Çocuk İşçilik Yasaklansın", "Sermayeye Değil Eğitime Bütçe" sloganları atıldı.
"Çocuk İşçilik Her Gün Bir Çocuğumuzun Gencimizin Öldüğü Gerçeklik Haline Geldi"
2024 yılında MESEM gerçeğine, çocuk işçilik gerçeğine dikkat çekerek mücadeleyi büyütmeye çalıştıklarını belirten Murat Çakır "2025 yılında ise farklı bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Artık MESEM'in de ötesinde çocuk işçilik çok daha yaygın. Büyük kentlerden başlayarak Anadolu'nun kentlerine yayılan ve her gün bir çocuğumuzun, gencimizin öldüğü bir gerçeklik haline geldi. olduğunu belirtti.
"Çocuklarımızın İş Cinayetlerinde Ölmesine Dur Dememiz Gerekiyor"
Sadece Nisan ayında 14-17 yaşlarında 6 çocuk işçinin iş cinayetinde hayatını kaybettiğini hatırlatan Çakır "Bu çocuklarımız yoksul olduğu için çalışmak zorundaydı. Bu çocuklarımız okulu bırakmak zorunda kaldılar. Çalışmaları yasak olan işlerde çalıştılar. Yapmamaları gereken işleri yaptılar. Ve daha hayatlarının baharında yaşamlarını yitirdiler. Artık buna dur dememiz gerekiyor" dedi.
28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü olduğunu belirten Çakır, tüm iş cinayetinde ölen işçiler ve çocuk işçiler için bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Ardından eyleme katılan öğrencileri konuşmaları için davet etti.
"Çocuk İşçiliği Tesadüf Değil Sermaye Çıkarlarının Açık Sonucudur"
Galatasaray Üniversitesi Öğrencileri adına yapılan konuşmada "Türkiye'de çocuk işçiliği münferit bir trajedi değil, bir sınıf gerçeğidir. Çocuk işçiliği bu düzenin çocuklara yaşamak için biçtiği bedeldir. Çocuk işçiliği bir tesadüf değil, Yoksulluk politikalarının, özelleştirmenin, güvencesizleştirmenin ve sermaye çıkarlarının açık sonucudur. Yalnızca bu ay 6 çocuk işçi bu düzenin kar hırsının düzenlediği iş cinayetlerinde katledildi. Bu çocuklar bir istatistikten ibaret değil. Onları isimleri ile yaşam hikayeleri ile birlikte anarsak haklarını adalete teslim edebiliriz" denilerek Nisan ayında iş cinayetinde hayatını kaybeden çocuk işçilerin yaşamlarını ve ölüm nedenlerinin aktarıldı. Devlet ve sermayenin çocuk işçilik politikalarına değinilen açıklama şöyle devam etti:
"Çocuklarımızı Üretim Aracı Haline Getirmek Katliamın Ta Kendisidir"
Üniversitesi öğrencilerinin açıklamasın "Türkiye çocuk işçiliği konusunda dünyada ilk sıralarda yer almakta. Bunun temel nedenlerinden biri İçinde bulunduğumuz yönetimsel krizdir. Yönetilemeyen bir ekonomik kriz milyonları yoksulluğa sürüklemiş, en savunması kesim olan çocukları ise birer iş gücü aracı haline getirmiştir. Yönetemediğiniz bu krizi çocuklarımızın bedenlerini birer üretim aracı haline getirmek katliamın ta kendisidir.
"Çocuk İşçiliği Devlet Sermaye İşbirliğinin Sonucudur"
14 yaşından itibaren çocukları işverenlere güvencesiz koşullarda ücretsiz iş gücü olarak sunan MESEM çocuk işçiliği devlet eli ile kitleselleştiriyor. Bu düzenin bir yansıması olarak ise sanayide çalışırken hayatını kaybeden çocukların oranı 2024 yılında yüzde 25'e ulaşmış durumda. Bu verirler doğal bir süreç değil, politik bir tercihin ürünüdür. Çocukları eğitime değil sömürüye teslim eden Meslek lisesi protokolleri çocuk emeğini ucuz iş gücü olarak kodlayan ekonomik düzen çocukları korumak yerine krimanilize eden devlet aygıtı. Bugün yaşadığımız tüm bu tablo devlet ve sermaye işbirliğinin bir sonucudur."
"Çocuklar İş Cinayetlerinde Ölüyor Barikat Önünde İşkence Görüyorsa İsyandayız"
23 Nisan'ın bir bayram değil isyan günüdür. Eğer halkın seçilmiş temsilcileri zindanlardaysa, depremde şehri koruyacak şehir plancıları Silivri'de tutsaksa, ulusal egemenlikten bahsedemeyiz. Eğer okul sıralarında olması gereken çocuklar tarlalarda, atölyelerde, fabrikalarda çalıştırılıyorsa bir çocuk bayramından da söz edemeyiz. 16 yaşındaki çocuklar Ankara'da barikat önünde işkenceye uğruyorsa biz isyandayız. Çocuklar devlet eliyle patronlara ucuz iş gücü olarak stajyer kılıfında veriliyorsa biz isyandayız. Çocuk emeği tesadüf ya da kader değil, sistematik bir biçimde politik tercihlerle örgütlenmiş bir sömürü düzendir. Ve biz biliyoruz ki çocuk işçiliği bir yazgı değil, doğrudan devletin işlettiği bir sömürü politikasıdır. Bu yüzden bayram değil isyan diyoruz."
Açıklama sırasında "MESEM'e Sömürüye Son", Çocuk İşçilik Yasaklansın", "Çocuklar Ölüyor Sermaye Büyüyor", "İsyan Devrim Özgürlük" sloganları atıldı.
'Gençliğe Sömürü Düzeni İçin Ucuz İş Gücü Olmak Dayatılıyor"
Meslek Eğitim Merkezleri'nde (MESEM) eğitim gören bir öğrenci ise çalışma koşullarına dikkat çekerek "Meslek lisesi öğrencisiyim, MESEM'liyim. Bugün gençliğe bilimsel nitelikten uzak, sorgulamanın değil itaatin esas alındığı sömürü düzeni için ucuz iş gücü oluşturma amaçlı bir sistem dayatılıyor. Muhalif, demokrat öğretmenlerimiz başka okullara sürgün edilerek cezalandırılıyor. Moda sektöründe, sanayilerde çalışan çocuk işçiler çok zor koşullarda çalıştırılıyor. Stajyer adı altında ayda sadece 6 bin TL gibi yol ve yemek parasını dahi karşılamayan ücretlerle makinelerin başına geçirilip iş öğreniyoruz" dedi.
"16 Yaşındaki Boran 58 Gündür Tutuklu"
Bu sömürüye karşı sesini çıkaranların, direnenlerin cezalandırıldığını velşten lise öğrencisi şöyle devam etti:
"16 yaşındaki yoldaşımız Boran Yusuf Arslan, MESEM sömürüsüne karşı ses çıkardığı için 58 gündür Maltepe Çocuk Cezaevi'nde tutuklu. Bugün burada onun sesi olmak için toplandık."
"MESEM'ler Son Bulana, Çocuklar Özgürleşene Kadar Mücadele Edeceğiz"
Başka bir lise öğrencisi de haftada dört gün çalışıp bir gün okula gittiklerini MESEM uygulamasının çocuk işçiliğini meşrulaştırdığını vurgulayarak "Eğitim adı altında birkaç safsatayla iş güvenliği öğrettiklerini sanıyorlar. Gerçekte patronların getir götür işlerini yapan çocuk işçiler yaratıyorlar. Çocuklar asgari ücretin üçte biri gibi komik ücretlere çalıştırılıyor. Bu düzene karşıyız. MESEM'ler son bulana kadar, çocuklar özgürleşene kadar mücadele edeceğiz."
"MESEM'ler Çocukların Fiziksel Ve Ruhsal Sağlığını Tehdit Ediyor"
Eylemde söz alan İstanbul Tabip Odası Başkanı Osman Küçükosmanoğlu da MESEM uygulamasının çocukların psikososyal gelişimi için son derece zararlı olduğunu vurgulayarak "MESEM adı altında çocuklar haftanın dört günü uzun saatler çalıştırılıyor. Yol ve yemek parası bile verilmeyen, tamamen sömürüye dayalı bir sistem. Bu durum çocukların fiziksel ve ruhsal sağlığını tehdit ediyor. Burada sadece iş gücü üretiliyor; eğitim değil sömürü var. Tüm emekçilerin buna karşı çıkması gerekiyor" dedi.
İstanbul İSİG Meclisi ve İstanbul Tabip Odası adına ortak basın açıklamasını İstanbul İSİG Meclisi gönüllüsü Bakım İdil Deniz okudu.
"Çocuk İşçilik Gerçegini Örtemezsiniz"
AKP'nin hükümet olup ilerleyen yıllarda hızla devletin merkezinde yer aldığı 23 yılda Bu dönemde hayata geçirilen tarım, sanayi, egitim ve sosyal politikalar her geçen gün daha fazla çocuğun işçileşmesini beraberinde getirdiğini, diğer yandan ise sanki “çocuk işçilik” yokmuş gibi bir hava verilerek bu sorun görünmez kılınmaya çalışıldığına dikkat çeken Deniz, "Ancak çocuk işçilik gerçegini örtemezsiniz. TÜİK verilerine göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma sıklığı 2022'de yüzde 18,7 iken 2023'te yüzde 22,1'e ve 2024'te yüzde 24,9'a yükseldi. Yani 970 bin çocuk işçi oldugu açıklandı. Ancak bu sayıya 500 bin MESEM'li çocuk, bu yaş grubunda çalışan kayıt dışı çalışan çocuklar ve 15 yaş altı çalışan çocuklar dahil değil" diyerek Türkiye'de çocuk işçi sayısının 3-4 milyona ulaştıgını belirtti.
"Çocuk İşçiler Okulu Bırakıp Tarlada, Sokakta, Sanayide Çalışmak Zorunda Kalanlardır"
Çocuk işçilik gerçegini en çıplak bir biçimde ortaya serenin ise iş cinayetleri olduğunu ifade eden Deniz, son on iki yılda en az 764 çocuk, daha evvel devletin eksik tuttuğu veriler de eklendiğinde AKP'li yıllarda en az 1000 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini belirterek "Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte mevsimlik olarak ücretli veya tarlasında çalışanlardır, çocuk işçiler haftanın bir günü okulda dört günü işyerinde olan MESEM adı altında çalışanlardır, çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışanlardır, çocuk işçiler iş öğrensin diye yaz tatilinde çalışanlardır, çocuk işçiler harçlıgını kazansın diye tanıdığın yanına verilenlerdir, çocuk işçiler sokakta mendil satan veya kağıt toplayanlardır, çocuk işçiler okulu bırakıp sanayide çalışanlardır, çocuk işçiler paket servisi yapan moto kuryelerdir" dedi.
"Çocuklar Sermaye İçin Ucuz Hatta Bedava Örgütsüz İşçi Kitlesidir"
Çocuk işçilerin sistematik olarak Türkiye kapitalizminin daha ilköğretim çagındayken bile acımasız üretim çarklarına soktugu oyun alanlarından koparılan çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceği olduğunu ifade eden Deniz, "Kesinlikle geçici bir olgu değil bilinçli sistematik bir ucuz emek sömürüsüdür. İşte 2025 yılının 'Aile Yılı ilan edilmesinin önemli bir yönünü de bu politika oluşturmaktadır ve sermayenin uluslararası politikasıyla paralel bir eğilimin ifadesidir. En az üç çocuk çağrısı da güvencesiz emek havuzunun en önemli bileşeni olan çocuk işçiliğinin önemine vurgu yapmaktadır. Sermaye için ucuz (MESEM ile bedava) ve örgütsüz bir işçi kitlesi vazgeçilmezdir" dedi.
"Yoksulluk Çocuk İşçi Ölümlerini OSB'lere Kentlere Taşıyor"
Çocuk işçi ölümlerinde her ne kadar hala tarım sektörü ilk sırada yer alsa da sanayi ve inşaatlarda ölen çocuk işçi sayısının giderek arttığını, kırsal yoksulluğun devam etmesine rağmen çocuk işçi ölümlerinin kentlere kaymasının nedelerine değinen Deniz, kırsal yoksulluk bitmediğini aksine derinleşerek devam ettiğni, kentsel yoksulluğun derinleşmesinin ise özellikle MESEM aracılığıyla ortaokullara kadar indirilerek ve bizzat devlet politikalarıyla kitleselleştirilen çocuk işçilik ve tüm Anadolu kentlerinde yoğunlaşan Organize Sanayi Bölgesi gerçekliğinin artık çocuk işçi ölümlerini kent merkezlerine ve çeperlerine taşımaya başladığını vurguladı.
"Devlet Tarafından Görünmez Kılınmaya Çalışılan Çocuk İşçilik Artık Gizleniyor"
Tarım işçisi çocukların tamamen sosyal hayattan dışlandığını ve yerleşim merkezleri dışında hem yaşadıkları hem çalıştıkları alanda çevrelendiklerinden ölümlerinin devlet ve sermaye tarafından “görünmez” kılındığına işaret eden Deniz "Oysa çocuk işçiler artık her yerde, kentlerin merkezinde, AVM'lerde, sokakta, şantiyelerde, sanayide ve OSB'lerde. Her ailede veya sülalede bir çocuk çalışıyor, her sokakta tanıdık bir çalışan çocuk var. Çocuk işçilik; eğitim, öğrenim, yetişecek eleman argümanlarıyla 'meşrulaştırılmaya çalışılsa da' çocuk işçi ölümleri gizlenemiyor" dedi.
Sonuç olarak Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolunun ucuz işgücü ihracı olduğunu ve Sermaye için çocuk işçiliğin elzem olarak görüldüğünü söyleyen Deniz bu noktadaki üç temel talebi ise şöyle sıraladı:
"Örgütlenmek Mücadele Etmek Direnmek Gerek"
1-Çocuk işçilik yasaklanmalı, mesleki öğrenim çocuk gelişimine uygun bir biçimde planlanmalı ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olmalıdır.
2-Eğitim her kademede parasız olmalı, müfredat bilimin ışığında ve yaşam ile bağı kuran bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
3-Yaşam alanlarımız uyuşturucu ve çeteleşmeden temizlenmeli, çocukların gelişimine uygun bir hale getirilmelidir.
Bu taleplerin hayata geçebilmesi için ise örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerektiğini belirten Deniz tüm işçi ve emekçilerin bu konuda harekete geçmesi gerektiğini belirtti.
Öğrencilerden "1 Mayıs'ta Taksim'e!" Çağrısı
Son olarak Murat Çakır, 23 yıl önce üniversite öğrencileri olarak işçilerin eylemine desteğe gittiklerini kol kola girerek işçilerin gözaltına alınmasını önlediklerini, bu gün de o işçilerle aynı saflarda mücadeleyi sürdürdüklerini aktardı.
Geçen hafta da öğrencilerin inşaat işçileriyle dayanışmaya gittiklerini, üniversite ve lise öğrencilerinin "Çocuk İşçiliği İle Mücadeleye" çağrısına yanıt vermelerinin çok kıymetli olduğunu belirterek birlikte mücadeleyi büyüteceklerini ifade etti.
Öğrenciler "İşçi Gençlik Elele 1 Mayıs'ta Taksim'e", "1 Mayıs Alanı Taksim Meydanı", "Taksim Meydanı Yasaklanamaz" sloganları attı.