Tarihte her halkın anlam verdiği günler vardır. Bu günlerde emekçi halklarımız umudu geleceği ve özlem duydukları toplumsal yaşamı hayal ederler. Bu hayaller büyür büyür ve gerçek bir toplumsal güce dönüşür. Bu anlamlı günleri anlamak, tanımak için bölgenin tarihini, sosyolojisini bilmek gerekir. Evvel Temmuzu anlamak istiyorsak bölgede yaşayan Arap Alevi halkını tanımımız gereklidir.
Rumi takvimine göre 1 Temmuz, miladi takviminde 14 Temmuz Sümerler’de Durizi, eski Mısır’da Osiris, Fenike uygarlığında Adonis ve Anadolu'da Temmuz olarak bilinir. Coğrafi farklılıklar olsa da, tarihi olaylar bunu biçim olarak değiştirse de kültürel farklılıklardan kaynaklı fark olsa da öz aynıdır. Temmuz bereketin ve bolluğun ayı olarak bilinir.
Adonis ya da Temmuz ona aşık olan tanrıçanın kıskançlığından esir tutulur. Yer altında yaşamasına zorlanır. Aynı tanrı pişman olur ve onu özgürlüğüne kavuşturur. Yılın altı ayını yerin altında zindanlarda geçiren Temmuz, yılın diğer altı ayını özgür bir şekilde yaşar. Temmuz’un özgürlüğe kavuşması ile hasat zamanı aynı döneme denk gelir. Temmuz özgürlüğüne kavuşmasıyla birlikte hayata anlam taşır. Yeryüzüne aşk ve bereket getirir. Bunun için farklı bölgelerde kültürel topluluklarda törenler düzenlenir, değişik yerlere gidilerek adaklar adanır. Ondan dolayı Temmuz, eski Mezopotamya topluluklarında bereket, aşk ve bolluğun dönemi olarak bilinir. Temmuz mitolojide bereket tanrısıdır. Bu 4000 yılık gelenek ,bugün farklı şekilde olsa da kutlama şekli eskiyi aşmış ve bir festival halini almıştır. Yılın en bereketli ayı sayılan Temmuz adını buradan alır. Fransız Devriminin yıldönümüyle aynı güne denk gelmesi nedeniyle bazı kesimlerde Bastille Günü olarak anlaşılır. Bunu Antakya’da yaşayan Arap Alevileri kabul etmez ve bu bayramın köklerinin çok daha eski olduğunu savunur. Çoğu yerlerde isim değiştirerek bu gelenek bugünlere kadar devam eder.
Evvel Temmuz nedir dendiğinde Türkçe'de evvel ilk demektir. 4000 yıllık bir tarihsel geçmişi olan Evvel Temmuz, Samandağ’da 1990’dan sonra kutlanmaya başlandı. 1980 darbesinde faşist cunta döneminde yasaklanmıştı. Evvel belirli bir döneme geçişi ifade eder. Tutsaklıktan özgürlüğe geçişin dönemidir. Özgürlüğe kavuşan bireylerin/halkların yaşamını nasıl mutlu kıldığı tarihtir. Sanatsal içeriğiyle bilinen Evvel Temmuz Festivali aslında çok geniş bir içeriğe sahiptir. Sanat politika felsefe toplumun politikleşmesini sağlıyor. 90’lı yıllarda devrimcilerin etkisiyle bugün on binlerin katıldığı politik bir festival olmuştur. Geniş verimli toprakları olan Mezopotamya’nın en eski yerleşim yeri Antakya’da olması ayrı bir anlam taşır. Antakya’nın tarihi eskidir. Çok geniş bir kültüre zenginliğe sahiptir. Halklar mozaiği olarak anlatılır. Evvel Temmuz bu zenginliğin bereketin ve halklar arasındaki bağın gücünü de dost düşman herkese gösterir
1990’lı yıllarda küçük toplantılar şeklinde düzenlenen oturumlar ve dernek faaliyetlerinden bu güne binlerin katıldığı bir halk festivaline dönüşmesinin altında yatan en büyük neden, halkın bilincinin gelişmesi ve yeniyi arayan bir coğrafyada halkın buna açık ve ihtiyacı olduğudur. Başta Arap Alevileri olmak üzere Antakya emekçi halkların umudu büyütmesi için düzenlenen bir halk festivalidir. Son yıllarda festival Adana ve Mersin Arap Alevilerinin yaşadığı illerde de kutlanmaya başlandı
İçinden geçtiğimiz bu süreçte emekçi haklarımız geleneklerini yaşatmakta zorluk çekiyorlar. Topraklarımızda ve Ortadoğu'da yaşanan savaşlar bunun en büyük etkenidir. Bu durum halklarda derin etki yaratıyor. Bu haksız ve halkların kendi savaşları olmayan emperyalist savaşlar hakları geleceklerinden ve geleneklerinden koparmakla kalmıyor, toplumu çürütüyor, yozlaştırıp sistemin bir parçası haline getirmeye çalışılıyor.
Halklara dönük baskıların artığı bu süreçte gelenekleri yaşatmak bugün dünden daha fazla önem kazanmıştır. Yılın belirli döneminde böyle festivaller yapmak iyidir fakat yeterli değildir. Faşist devletin dinci gerici IŞİD faşizmiyle beraber her yanda baskılarını ve katliamlarını artırdığı bir dönemde bir halk bunu nasıl başarabilir. Antakya emekçi halkımız Gezi ayaklanmasında bunların bir kısmını yaptı. Bunun içinde bedel ödemekten de çekinmedi. Yiğit ve kahramanca çatışan üç evladını sonsuzluğa uğurladı. Ölümsüzleşen her evladımız bizim onurumuzdur. Bundan herkes emin olsun ki düşleri olan devrimi zafere taşıyacağız.
Şimdiki süreç daha sert ve acımasız olduğundan dolayı daha planlı, örgütlü ve sistemli hareket etmelidir. Faşizm güçsüz ve gözü dönmüş durumda. Kendi yıkılışını geciktirmek için her şeyi yapacak, sıkışmış bir vaziyette. Devlet kendi yaptığı Reyhanlı katliamı gibi yeni katliamlar deneyebilir Önümüzdeki sürecin bundan daha sert olacağı faşist devletin içte ve dışta bir savaşa hazırlık yaptığı biliniyor.
Bundan en fazla etkilenecek olanlardan kesim de Arap Alevi halkımızdır. Onun için ayaklanmada nerede eksik yapıldığına dair dersler çıkarmak bir halkı ileri taşır. Şimdi bunu yapma ve ileriye hazırlık yapma zamanı. Bir halk faşizme karşı zafer kazanmak istiyorsa örgütlenmeli ve silahlanmalıdır.
Kanla sulanan Ortadoğuda ve topraklarımızda barışın ve özgürlüğün anahtarı emekçi halklarımızın emperyalizme, faşizme karşı yürütecekleri mücadeleye ve savaşa bağlıdır. Tarihin gerçekleri asla yok edilemez. Çünkü tarih halkların yaşamında yüreğinde ve bilincinde saklıdır. Faşizm halklarımızın değerlerini ve tarihini yok etmeye çalışıyor. Başaramayacaklar. Umutlarını düşlerini hayata aşılayan bunları geleceğe taşıyacak olan bir halkın topraklarında hiçbir baskıcı güç bunu başaramaz. Tutsaklıktan özgürlüğe kavuşan Temmuz gibi faşizme karşı savaşmak özgürlüğümüzü elde etmek mutlu bereketli ve savaşsız bir gelecek için silahlarımıza kuşanmak şimdi her bireyin ertelenemez görevlerinden biridir. Ancak o zaman geçmiş geleceğe özgür bir şekilde taşınmış olur.