Şili’de toplu taşımaya yapılan zam sonrası öğrencilerin 17 Ekim’de başlattığı eylemler ayaklanmaya dönüştü, pek çok şehirde OHAL ilan edildi. Pinotchet’den bu yana ilk defa ordu sokağa indi.
Ulaşım ücretlerinin 1 doların üzerine çıkması ile bir anda patlayan eylemlerin kısa sürede büyümesinin ardından Şili hükümeti, başkent Santiago'nun da bulunduğu Santiago ve Chacabuco eyaletleri ile Puente Alto ve San Bernardo bölgelerinde OHAL ilan ederken, Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera, başkentte orduya güvenliği sağlama görevi verdi.
Başkent Santiago’da 17-18 Ekim günleri boyunca süren protestolarda eylemciler ve polis arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Barikatlar kuruldu, Şili Bankası ve elektriğe %20 zam yapan ENEL Enerji Şirketi binası ateşe verildi.
Çok uzun sürmedi, faşist darbe döneminden kalan yasalar eliyle 15 günlük OHAL ilan edildi, gece sokağa çıkma yasağı kondu ve kişisel, temel hakların kısıtlanması yetkisi tanındı hükümete. Bu önlemler sokakları boşaltamayınca, “Devlet Güvenlik Yasası”ilan edilebilmesi tartışılmaya başlandı. Bu yasaya göre eylemlerle “kamu güvenliğini bozanlar” yirmi yıla kadar hapse çarptırılabilecek.
Ve bir ayaklanmanın en önemli ayaklarından biri olan işçi sınıfı sahneye çıktı. 19 Ekim Cuma günü Valapariso Sendikası grev ilan etti ve sokaklarda süren eylemlere destek verdi. Sendika, Şili’nin tamamında halkın elektrik, yakıt zamlarıyla, kıtlık ve su kalitesindeki düşüşle baş etmek zorunda olduğunu, yaşanan adaletsizliklerin çözümünün “tam olarak ekonomik modelin dönüşümü” olduğu açıklaması yaptı.
Diğer sendikalar da ortak açıklama yaparak 1 hafta içinde asker sokaklardan çekilmezse greve çıkacaklarını duyurdu. “Bıktık. Birleşiyoruz” diyen sendikalar sokaklardaki şiddetin kaynağının hükümetin baskı uygulamaları ve askeri sokağa çıkarması olduğunu söyledi. Sendikalar, şiddet ortamı nedeniyle işçi ve emekçilere, hayatlarını tehlikeye atmama ve işe gitmeme, meclisteki vekillere de “yasama grevi”ne çıkma çağrısı yapıldı.
Ve Şili İşçi Sendikaları Federasyonu (CUT) 23 Ekim günü 48 saatlik greve çıktı. Sendikaların talebi, “Acil Durum Devletine HAYIR demek, barışı kurtarmak ve demokrasiyi derinleştirmek, böylece insanların adil taleplerini karşılamak”. Ve işçiler sokakları doldurdu, dev gövdesiyle İtalya Meydanı'ndan Kahramanlar Meydanı'na yürüdü.
22 Ekim günü Cumhurbaşkanı Piñera, asgari ücret ve emekli aylıklarına zam ve elektrik zamlarına yönelik tedbirler aldığını duyursa da, eylemler devam etti. 20 Ekim Cumartesi gününden itibaren Santiago sokaklarında silahlı askerler devriye gezmeye başladı. 30 yıl önce Augusto Pinotche askeri diktatörlüğünden bu yana ilk defa sokaklarda askerler devriye geziyor.
Süren eylemlere yönelik polis ve asker saldırılarında bugüne kadar 15 kişi hayatını kaybetti. Metro ulaşımı kapatıldı, okullar tatil edildi, Santiago Havalimanı’nda uçuşlar iptal edildi ve binlerce kişi havalimanında mahsur kaldı. Dünya tekellerinden biri olan Wallmart süpermarket zincirinin 60’tan fazla şubesi yağmalandı, sosyal medyaya düşen resimlerde McDonaldslar başta, kapitalizmin sembolü olan avm, market ve iş yerlerinin yakılıp tahrip edilme resimleri görülüyor.
Ve insan hakları örgütleri, yaşanan beş bini aşkın gözaltıda darp, fiziksel ve cinsel işkence olduğunu rapor ediyor. Hayatını kaybeden 15 kişinin de başına ve göğsüne aldığı darp ve yaralarla öldüğünü ortaya koyuyor.