Farklı türden, inançları uğruna postunu tehlikeye atan türden serüvenciler, ölümlerinin üzerinden on yıllar geçmiş olsa da her zaman büyük bir coşku ve sevgiyle anılırlar. Bu, bugünün farklı türden serüvencilerinin yoluna ışık tutmalarından olsa gerektir.

Evet, şairin de dediği gibi, biraz da serüvendir yaşamak, ama bu serüvenciler için devrimden başka hayat yoktur; “dövüşmek ancak onlara yakışır / onlara yakışır aşklar ve yolculuklar”. Enternasyonal ruhları, bilinçleri, devrimci ısrar ve kararlılıkları bugünün enternasyonal savaşçıları için zifiri karanlıkta bir ay ışığı gibi kıymetlidir. İşte bu farklı türden serüvencilerden biri olan Che'yi, yine büyük bir saygıyla selamlamak düşüyor payımıza.

Her dilden bir adı olan, ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımayan bu serüvenci, enternasyonal savaşçı ve cesur devrimcinin bugün hâlâ bizlere öğrettiği çok şey var.

Alberto Corda tarafından çekilmiş o ünlü portreyi hepimiz biliriz, zira dünya üzerindeki en ünlü fotoğraflardan biridir. Fotoğraftaki farklı türden serüvencimizin duruşu, ciddiyeti ve bakışları hepimizde öyle veya böyle bir iz bırakır, zihnimize kazınır. Yine kendi sözleriyle, kederleri teker teker birleştiren bir bağ, uyanan insanın haykırışı, yankısını bulur sanki bu fotoğraftaki bakışlarda. Biliriz ki ciddiyet ve kararlılık da, sevinç ve kahkahalar da, zafer ve yaşamak da en çok bu serüvencilere yakışır. Fakat onların ölümü dahi bize yaşamı hatırlatır; yaşamak için ne çok öldüğümüzü hatırlatır ve nefes almanın ağırlığını hissettirir.

Onlar ölüme, devrime olan inançları ve yaşama sevinçleriyle, gülerek gitmişlerdir ve bize de onların yaşama sevinçlerini omuzlamak, verdikleri mücadeleyi onların gülüşlerinin güzelliğini katarak sürdürmek düşer. Bu yüzden acı ve matem değil, inanç, coşku, cesarettir geride bıraktıkları. Bize kalan fotoğraflardaki bakışları, tebessümleri, duruşları bir parça kederlendirir… Doğru, fakat her zerremizle onları yaşatmaya, bir noktada bize bıraktıkları bayrağı her ne pahasına olursa en ileri taşımaya and içeriz.

'Patria o muerte!' diyen kararlı sesi kulaklarımızda çınlayan Che'nin, Castro kardeşler ve Camilo Cienfuegos ile Küba devriminin önderlerinden biri olduğunu da hepimiz biliriz. Bu devrim ki, bugün hâlâ dünyanın tüm ezilen halklarına düşlerinde kurduğu sistemin mümkün olduğunun umudunu taşır, cesaret verir.

Latin Amerika gezisinde tanık oldukları, Arjantinli doktorumuz Ernesto'nun yürüyeceği yolun rotasını belirlemiştir. Bundan sonra, kendi sözleriyle, belki hiçbir şey yolunda gitmemiş; ama hiçbir şey onu yolundan etmemiştir. Bundan sonra Ernesto yani Bizim Che, başkasına atılan tokadı kendi yüzünde hissedenlerin, haksızlık karşısında titreyenlerin, kapitalist ahtapotların tüm kolları kesilinceye dek durmamaya yemin etmiş yılmaz savaşçıların yoldaşıdır. Küba’dadır, Kongo'dadır, Bolivya'dadır, devrim ateşi nerede yanmakta ise orada savaşmaktadır.

“Halkın savaştığı amacın kesin zaferini göremezsem eğer / fikri en yüksek geleceğe götürmek için mücadele verdiğimdendir” diyor ve tüm yaşamını ortaya koyuyor serüvencimiz. Ve bugün de bu uğurda devrim savaşında yerini alan enternasyonal savaşçıları hatırlatıyor bize.

Bugün de dünyanın neresinde olursa olsun başkasına atılan tokadın yankısını kendi yüzünde hisseden, her dilde bir adı olup hiçbir ülkenin kimliğini taşımayan serüvencilerimizin, enternasyonal savaşçılarımızın, Denizlerimizin, Taylanlarımızın, Sinanlarımızın gülümseyişlerini ve inançlarını hatırlatıyor. Bundan sonra bağışlamak, vazgeçmek, savaşmadan yenilmek bize yakışmaz. Çünkü Che de, Deniz de, Taylan da, Sinan da biziz ve bugün tüm krizleri, savaşları, işgal ve katliamlarına, azgınca saldırılarına karşın çürümekte ve çöküş içinde olduğunu bildiğimiz emperyalist-kapitalist sistemi ortadan kaldırmak için, demokratik halk devrimi için, yeni ve ileri olan, insanın insanı sömürüsünü ortadan kaldıran sosyalizmi kurmak için, tarihin akışına yön vermek için Che olmalı, Deniz olmalı, Taylan olmalı, Sinan olmalı, Yeni İnsan olmalıyız.

“Yeni İnsan” diyoruz.. Nedir bu yeni insan? Belli kriterlere göre belirlenmiş bir ideal insan değildir elbette. “Yeni insan” aslında yeni insanı yaratma mücadelesi veren kişidir. İçinde bulunduğu toplumsal ve ekonomik ilişkilerin en ileri yönlerini temsil eden kişidir. Devrimi yaratmak ve yaşatmak için devrimin diğer önderleriyle birlikte verdiği mücadele ile en zor görevlerde dahi hep en önde durması ve cesareti ile “Gerçekçi ol, imkansızı iste” sözündeki, somut koşulları gerçekleşmişse, istek ve irade ile imkansız görünenin de gerçekleşebileceği vurgusu ile ölümünden sonra geride bıraktığı “Devrim biziz” diyen insanları ile Che bizim için “Yeni İnsan”ın bir tezahürüdür.

Che'nin yarattığı örnek, enternasyonal ruh, bize de yeni insan olmaya nasıl adım atılacağını anlatıyor, ki nice yeni insanımız yetişiyor, yaşıyor, savaşıyor ve nicesi ölümsüzleşiyor... Ve fakat bu kan denizinin ufkundan kızıl bir güneş doğacağını daha da derinden hissediyor, anlıyoruz.

Tırnakla sökülüp koparılacak zafere yaşamımızı vermek ve kazanacağımız zaferin büyük coşkusunu yitirdiklerimizin yaşama sevincini kuşanarak büyütmek, bu serüvencilerimizden, devrimcilerimizden, savaşçılarımızdan bize kalan mirastır.

Hasta la victoria siempre! Zafere kadar daima!