Alışkanlıklarımız vardır bizim bu topraklarda. Elma, portakal, ceviz yeriz, maydanozu, rokayı demet demet alırız. Çok ilginç yahut lüks de gelmez bu durum bize. Çünkü bu topraklarda kapımızın önünde elma ağacı vardır yahut komşunun kapısında incir, bahçesinde ceviz, erik. Büyük şehirde bile balkondaki saksılarımızda yeşil soğan, süs biberleri yetiştiririz. En doğal haliyle hayatımızın tam da içindedir. Üzerine düşünme ihtiyacı hiç duyulmaz bile. Peki, bu doğallığı birilerinin yaşamakta zorlandığını bilseydik?

Daha önce Küba’da birçok röportaj yaptık eğitim sağlık sanat ve sisteme dair. İlk defa bir doğa savaşçısına konuk olduk bu defa. Öyle ki kimi zaman insanlığa kızıyor. “Dünyayı ve doğayı keşfetmeyi bırakıp uzaya gözlerini diktiler yaşamak için oysa doğa sonsuz bir kaynak bilgi edinmek isteyene” diyor.

Maikel Lores Reyyes 75 yaşında Kübalı bir doğa koruyucusu. Maikel’a kim olduğunu sorduğumuzda önce bunu söylüyor bize ve ekliyor.

Kapitalizm doğayı yok ederken biz korumak zorundayız. Dünyamız kuşlar için çok tehlikeli. Ortadan yok olan birçok tür var. Nesli tükenmekte olan bu kuşların tekrar çoğalması ve doğaya salınması için savaşıyoruz.

Biz doğayı korurken onun bize sunduğu tüm detayları düşünmek zorundayız. Örneğin meyve ağaçları yetiştiriyoruz fakat bunların hiçbirinde kimyasal ilaç kullanmıyoruz. Bir meyve ağacı yetiştirirken bir kelebeğin ölümüne sebep olamayız. Doğayı kendi doğasıyla korumamız gerekiyor. Doğada her şeyin çözümü var. Doğa ile mücadele edilmez. Doğanın parçası olunur.”

Maikel’a soruyoruz “sen bu seviyeye nasıl geldin” diye. Devrimde çocuk olduğundan bahsediyor bize.

“13 yaşında idim, çocuğum diye beni orduya almadılar. Yankee sürüsü Havana’nın eski sokaklarında ne bir ağaç ne bir park bıraktı biz çocuklara. Ben de fiziksel özelliklerimi ve yaşımı avantaja çevirip devrimcilere yardım ettim. Bir eşeğimiz vardı onunla dolaşıyormuş gibi yapıp istihbarat topladım. Devrimcilere yiyecek, ilaç ve haber taşıdım.”

 

Devrim nedir senin için?

Yaşamdır. Bir sürü acı var kapitalizmde. Acı ve gözyaşı… Devrim huzuru, barışı, doğayı, yaşamın kendisini getirdi bize. Savaşmadan bunların hiçbirini elde edemeyeceğimizi gördük ve artık bu huzuru korumak için savaşmalıyız.

 

Yaşadığın bu evi ve bahçeyi Fidel’in ve Raul’un sık sık ziyaret ettiğini duyduk. Bize biraz onlardan bahseder misin?

Fidel, müthiş insancıl biri oldu hep. Öyle ki düşmanın bile içine görevli gönderip istihbarat isterdi. Kim zorunluluktan dolayı orda kim değil diye. Örneğin sadece aşçılık yapan yahut hemşirelik yapan insanlara çatışmalarda asla zarar verilmemesini sağlardı. Fidel insanlığa birlikte düşünerek başarılacağını öğretti. Birbirimizle kavga etmenin asla çözüm olmayacağını öğretti.

Raul ise her şeyi öğrenecek bir zekâya sahip. Hareketleri çok akıllıca… Kavrama gücü çok fazla. Her zaman devrimin özü olan yoksullaştırılanları korudu. Aynı zamanda Raul’un yönetimindeki 18. Birlik’te görevliydim. Onun bize öğrettikleri çok özel değerlerdir.

 

Birçok ödül ve madalya almışsın, bunlar sana ne hissettiriyor?

Aldığım madalyalar sayısız olabilir ama asıl ödülüm madalyalar değil yaptığımız tarım ve hayvancılık işinin halkımızın işine yaraması oldu. Dağlarda, kırda insanımızın gıdası yoktu. Bu topraklarda hep şeker kamışı yetişmiş ve toprağın niteliği azalmıştı. ‘Bu verimsizleştirilmiş topraklarda acil ihtiyaç nedir’ diye yola çıktık. Şu ana kadar başardıklarımız görevimizin bittiği anlamına gelmiyor. Daha yapılacak çok iş, harcanacak çok çaba var.

 

Kumandan Fidel’in sonrasında kapitalistler ‘Küba biter’ diye sevindiler sen ne düşünüyorsun bu konuda?

Devrim asla yok olmaz. Bir ateş yakıldı çoktan. Fidel’in yaptığı da buydu. Bu ateşin Fidel olmadan da yanmasını Fidel başardı. Bu düşünceler asla ölmez, özgürlük ölümsüzdür. Mücadeleyi kucaklayan insanların düşünceleri ölümsüzdür.

 

ABD kapitalizmi Küba’daki tarım ve hayvancılığa zarar veriyor mu?

Evet, özellikle bitki örtüsünü yok eden böceklerle saldırıyorlar. Şimdiye kadar defalarca saldırdılar bu şekilde. Kimi zaman drone kullanıyorlar, kimi zaman farklı yöntemler. Elimize geçen ilk böceği inceleyip en hızlı şekilde panzehirini hazırlıyoruz. Bu en sık kullandığımız korunma yöntemimiz. Aksi halde ne bitki örtüsü ne de canlı kalır.

 

Miguel Diaz Canel’i nasıl değerlendiriyorsun?

Çok güzel çalışıyor. Halk onunla da çok mutlu, zaten gençliğinden beri aktif görevde. Genç Komünistler Birliği üyesiydi. Raul’un öğrencisiydi. Hiç kimse şaşırmadı onun seçilmesine. Hep çok başarılı cesur bir komünist oldu; bundan sonra da öyle olacaktır.

 

Sosyalizmin dünya üzerindeki geleceğini nasıl görüyorsun?

Dünyadaki bütün sorunların çözümü sosyalizmde. Doğayı, insanlığı sosyalizm korur. Kapitalizmin hiçbir şeye çözüm getirmediği, aksine her gün acı, yoksulluk ve ölüm getirdiğine tanık oluyoruz. Tüm dünya sermayenin çözüm olmadığını görecek.

 

Senin gibi bilim insanları yetiştiriyor musun peki senden sonrası için?

Bizim eğitim sistemimiz doğayı korumayı anaokulundan itibaren öğretir. Burası benim yaşadığım yer, ama aynı zamanda bir okul. Öğrenciler buraya gelirler, konferanslar düzenleriz. Birlikte çalışmalar yürütürüz. Doğayı korumanın diyalektiğini kavramalarını sağlarız. En küçüğünden en büyüğüne tüm öğrenciler için bir öğrenim alanıdır burası. Bitkileri, hayvanları gözlemledikleri, dünyayı tüm canlılar için yaşanır kılmak adına fikir ürettikleri yerdir.

 

Okurlarımıza bir mesajın var mı peki? “Kimi zaman insanlar Küba halkı için ne yapabiliriz” diye soruyorlar, onlara ne önerirsin?

Küba’ya yardım etmek dünyaya yardım etmektir. Gerçekleri söylemekten, bilimsel ve gerçekçi mücadele etmekten asla vazgeçmeyin. Bize de dünyaya da böyle yardım edebilirsiniz. Gerçeklerin uzağına düşerseniz hiçbir şey yapamazsınız.

 

Maikel’ın bahçesi rengârenk çiçeklerle dolu. Meyve ağaçları, sebzeleri ve çeşit çeşit hayvanın bulunduğu devasa bir alan. Hayatımızda hiç görmediğimiz kuşlar, tavuklar, kediler, koyunlar var. ‘Evrimin ahengi’ diyor Maikel bu görsel şölen için. Daha önce yaptığımız röportajların hepsi kapalı alanlarda sessizlik içinde gerçekleşmişti. Oysa Maikel ile konuşurken yanı başımızda dans eden papağanlar, ayağımızın altından geçen Mapuchi tavukları, meyve sularımızdan içen kelebekler vardı. Doğanın korosu içindeydik orada. Veteriner hekim olan biriyle sohbet edecek olmanın bu kadar etkileyici olabileceğini hayal etmemiştik.

Bizi ağırlarken söyledikleri ise mutluluğumuzu artırdı. “Çok uzak topraklarda bizimle aynı sebeplerden ötürü savaşan sizlerle tanışmaktan onur duydum. İnsanlık için, doğa için yoksullaştırılmışlar için mücadele edenlerin olduğunu bilmekten daha fazla hiçbir şey mutlu edemezdi beni. Kapitalizmin yoksulluğa mahkûm ettiği insanlar ve doğa için hasta la victoria siempre!

Zeynep TÜRKMEN

HAVANA-KÜBA