< < Savaşsız Ve Sömürüsüz Bir Dünya İçin Şimdi Devrim Zamanı!

Açlık, işsizlik, katlanan zamlar, geleceksizlik, hayatlarımıza dönük her türlü saldırı, faşist baskılar, savaş... Herkes görüyor, herkes konuşuyor ve yana yakıla bu sorunlara bir çözüm arıyor.

Sokaklarda yaşadığımız bu katmerli acılara, bu içinden çıkılmaz gibi görünen sorunlara karşı öfke doluyuz. Sermaye egemenliğinin derinden yaşadığı siyasal ve ekonomik kriz biz işçilerin, emekçilerin, yoksulların yani toplumun büyük çoğunluğunun yaşamlarını dayanılmaz hale getirmiş durumda.

Sabahın erken saatlerinde işçi servislerine, metrolara, metrobüslere, otobüslere tıkılıp iş yerine giden, güneş batana kadar atölyelerden çıkamayan, üç kuruş kazanacağız diye tüm ömrümüzü çalışmaya feda eden bizler en derin sefaleti yaşıyoruz. Kazandığımız para ile ne faturalarımızı ödeyebiliyoruz, ne banka borçlarımızı, ne de kiramızı. Hayatlarımız iş yeri ile ev arasında bir mekik dokumaktan ibaret. Yalnızca hayatta kalabilmek için zar zor bulduğumuz beş para etmez işlere tutunmak, en acımasız sömürüye, patron baskısına, mobinge, esnek ve güvencesiz çalışmaya katlanmak zorunda kalıyoruz. Bizim alın terimiz üzerinden servetlerini yaratanlara karşı hakkımızı almak için sokağa çıktığımızda karşımızda devletin en acımasız saldırısı, patronu koruyan yasalar ve eksik olmayan polis copu ile karşı karşıya kalıyoruz.

Tepeden tırnağa faşist olan devlet, sermayenin çıkarlarını korumak için işçilere, özgürlüğü için eylem yapan kadınlara, geleceksizliğe karşı mücadele eden gençlere saldırırken Kürt halkının özgürlük çığlığını da en vahşice yöntemlerle bastırmaya çalışıyor, Kürt halkının binlerce temsilcisini cezaevlerinde tutsak tutuyor. Her gün polis operasyonları, devlet terörü, gözdağı ile Kürt halkını susturmaya, örgütlülüğünü dağıtmaya çalışıyorlar. Kürt halkı; toprakları zorla parçalara bölünmüş, ilhak edilmiş, emperyalistler ve bölge gerici devletleri tarafından özgürlüğü ellerinden alınmış, sürekli katliam ve asimilasyonla yüz yüze kalmaktadır. Ama dinci-faşist iktidarın katliamlarla, tutuklamalarla sindirmeye çalıştığı, anadili yasaklı olan, Kürtçe konuştuğu için linç edilen, hayatın her alanında ırkçılıkla yüzleşmek zorunda kalan, Türk burjuvazisi ve faşizm tarafından ezilen Kürt halkı her şeye rağmen mücadesini sürdürüyor, boyun eğmiyor. İşçi sınıfını açlığa, yoksulluğa mahkum edenler ile Kürt halkının özgürlük mücadelesine saldıranlar, gerici yağma savaşlarıyla, işgallerle kendini kurtarmaya çalışmakta, halkların hayatını, geleceğini cehenneme çevirmektedir.

Bu topraklarda milyonlarca emekçinin, işçinin, Kürt halkının yaşadığı sorunların kaynağı sermaye sınıfının egemenliği ve faşist devlettir. Bu düzenin kendisi yaşamlarımızı dayanılmaz hale getirirken, peki ya “yöneten”ler ne yapıyor? Hangi derdimize bir çözüm olabiliyor? Yönetenlerin hepsinin derdi bizi susturmak, oyalamak, sermayenin çıkarlarına hizmet edip, patronların düzeninin tıkırında yürümesini sağlamak! İktidarda olanlar elimizdekine şükretmemizi öğütlüyor, iktidara aday olanlar ise onları “seçersek” her şeyin düzeleceğini iddia ediyor.

Peki kim bu adaylar? Bir yanda bu düzene tarihleri boyunca hizmet eden, sermayenin çıkarlarını savunan 90’lı yılların başta gelen katliamcılarından Meral Akşener, patronlara hizmette sınır tanımayan Kılıçdaroğlu, Sivas’ın katili Karamollaoğlu, dinci-faşizmin tezgahından geçmiş Babacan, Davutoğlu ve diğerleri... Bir yanda da “üçüncü yol” diye çıkan “sol muhalefet”... Hem altılı çeteyle hem de 20 yıllık dinci faşist iktidarla “seçim” yoluyla başa çıkabileceğini, daha da kötüsü bir ahırdan farksız duruma gelmiş meclis denen organın değişime araç olabileceğinin hayalini kuran partilerden oluşan bir muhalefet.

Sandık dışında elimizden ne gelir? Biz söyleyelim, her şey! Asıl güç sandık değil, aksine kendi kollarımızdır! Gerçek değişim yaşamın içinden çıkan örgütlenmelerimizle, komitelerimizle, meclislerimizle, konseylerimizle gelecek. Tıpkı örgütlenerek, bir araya gelerek kazanan işçiler gibi. Bir arada olmak, örgütlü davranmak zorundayız. Bu artık bir temenni değil, bugünün zorunluluğudur! İnsanca yaşayabileceğimiz geleceğin ülkesini kurmak ve sorunlarımızı gerçekten çözecek toplumsal önlemleri güvenceye alacak halk iktidarı için mücadele edelim! Gelin yaşamlarımızı cehenneme çeviren, savaşlarla bizleri göç yollarına iten, bizlere hayatı dar edenlerin düzenine karşı birlikte dövüşelim! Gelin kendi yönetimimizi kendimiz ele alalım, kendi yönetimimizi yani halk iktidarını bir devrimle var edelim!

 

ŞİMDİ DEVRİM ZAMANI!

YAŞASIN HALKLARIN MÜCADELE BİRLİĞİ!

 

MÜCADELE BİRLİĞİ PLATFORMU