< < ABD İç Savaşında Birinci Perde-4 - Sayfa 4

Makale Dizini

III

Amerikan bayraklı trenin önünde çok parlak bir far ışığı yer alır, lokomotif de epeyce göz alıcı renktedir. Böylece, lokomotifi izleyen katarların pası, döküntüsü, enkaz durumu gözlerden saklanır. Tam bir Yanki propaganda yöntemi.

Gazetelerin ekonomi sayfalarını okuyanlar, ABD’nin halen daha dünyanın en büyük gayri safi milli hasılaya sahip olduğunu görürler. Öte yandan Çin, satın alma gücü paritesine göre yapılan hesaplamalarda, ABD’yi geride bıraktı. Nedeni şu: Pekin’de bir markette, 100 dolar ile, otomobil bagajını dolduracak alışveriş yapabilirsiniz; ama aynı 100 dolar New York’ta, bir file malzemeye yetmez. Burjuva iktisat yazınında SGP hesaplaması genel kabul görmüyor, çünkü tren farının parlaklığını azaltıyor. Buna rağmen, ABD’li şirketler, kendi alanlarında hepsi dünya piyasaları üzerinde egemen ya da söz sahibi tekellerdir. Dijital teknoloji şirketleri, Avrupalı muadillerinden onlarca kat daha büyük cirolara sahiptir. Üç tane petrol tekeli, dünya enerji piyasalarına dinozor gibi çöreklenmiş, domine edecek güçtedir. Dünyanın en büyük 500 şirketinin 191 tanesi ABD’lidir. Tek başına Wall Mart’ın cirosu, Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin toplam cirolarını neredeyse ikiye katlar. Dahası var: ABD kapitalist dünyanın bankacılık sistemine ve para dolaşımına yön verecek etkiyi elinde bulundurur. ABD’nin merkez bankası misyonunu yürüten FED, parasal alanda atılan her adımı belirler. FED eğer faizleri düşürür ve piyasayı paraya boğarsa, ya da tam tersini yaparsa, Londra, Tokyo ve Frankfurt mutlak suretle aynı yolu izler ve geri kalanları peşlerinden sürükler.

Tüm bunlar, lokomotif ve farının göz alıcı parlaklığını yansıtırlar. Ama bir de, gerideki katarlara bakmak lazım, çünkü hızı onlar ayarlar. Bakılınca, çöküşün gerçek resmi daha iyi anlaşılacaktır. Konuya iki ayrı tablo ile başlangıç yapalım:









Kaynak: Erinç Yeldan (15.5.19) Cumhuriyet



ABD Ekonomisinde Yatırımlar ve Ekonomik Büyüme

Yatırımların Büyüme Hızı

1990’lar 2,6

2002-07 4,8

2008- 0,9

Mili Gelir Büyüme Hızı

3,1

2,8

1,4


Kaynak: E. Yeldan (31. 10.18) Cumhuriyet


Tablolarda yansıyan, 2002 – 07 arası kısa dönemde görülen yükseliş geçici olmuştur. Irak ve Afganistan işgallerinin yanı sıra, bu kısa dönem Çin’e muazzam miktarda yatırım yapıldığı dönemdir. Tablolar, esasında, Marx’ın Kapital’de detaylıca anlattığı genel eğilimi özetliyor: “Sermaye tekeli, kapitalist üretimin engeli haline gelir.” Yani tam da ABD’nin başının belası, o parıltılı rakamlardır.

ABD ekonomisinde kar oranları, yatırım ve büyüme hızı oranları yerlerde süründüğü halde, tekelci şirket karları çok parlak bir görünüm sunar. Bunun bir nedeni var. Marx, sermaye birikiminin iki farklı yoluna açıklık getirmiştir. Birincisi yoğunlaşma, ikincisi merkezileşmedir: “Yoğunlaşma, yalnızca büyük boyutlu yeniden üretime verilen bir başka addır. Merkezileşme, zaten var olan sermayelerin dağılımındaki bir değişiklikten, toplumsal sermayeyi oluşturan kısımların nicel gruplanmalarındaki basit bir değişimden meydana gelebilir”. Ayrıca Marx, merkezileşme sürecinin, yoğunlaşma yoluyla oluşan birikim artış sürecinden çok daha hızlı olabileceğini ifade eder.

Son yıllarda, ABD’de sermaye birikimine yön veren hareket, yoğunlaşmadan değil, merkezileşmekten ileri gelmiştir. Çünkü, dünyanın para-sermayesinin toplandığı son merkez ABD’dir. Rekabette diğerlerinin biraz önüne geçen her şirket, devasa miktarlar halinde birikmiş borç verilebilir para-sermayesi tarafından desteklenir, bu firmalar oldukça kısa süreler içinde rakiplerini satın alarak, piyasanın dışına iterek merkezileşmiş, listelerdeki en üst basamaklara baş döndürücü hızlarda tırmanmışlardır. Dünyanın en büyük, en değerli şirketleri sıralamasında ilk üç sırayı paylaşan Amazon, Facebook, Google, yaşları 20’yi bulmayan şirketler, 200 yıldır faaliyette olan şirketleri, arkalarına aldıkları finans oligarşisi sayesinde geride bırakabildiler. Bu finans oligarşisi aynı zamanda petrol tekellerine, otomotiv işletmelerine, bankalara ve borsalara kumanda eden bir avuç sermaye grubudur. Bu yüzden ABD ekonomisi rakiplerinden daha hızlı bir tempoda, toplumsal sermayesini yoğunlaştıramaz, yani genişletilmiş yeniden üretimi beklenen ölçüde gerçekleştiremez noktaya ulaştı. Sonuç şu oldu. Bu şirketler kasalarında, hiçbir işe yaramadan yatan 5 trilyon dolar tutuyorlar. Çok daha fazlası banka kasalarında bekliyor; 19 trilyon dolar, eksi faizli hesaplarda kıyıya vurmuş ölü balina misali yatıyor.

Bu gelişmeler sonucu, ABD’nin teknolojik gelişime yön verdiği iddiası oldukça tartışılır olmaya başladı. Genişletilmiş yeniden-üretimin marjı daraldıkça, tüm teknik olanaklara rağmen son on yıldır ABD’nin emek üretkenliği yerinde sayıyor. Rekabette çok ciddi bir dezavantajdır bu durum. Üstelik, birbirini izleyen her teknolojik adım, marjı daha da daraltıyor. Yani ABD tekelleri için yeni teknolojik adımlar, daha büyük değil, daha küçük karlar vadediyor. Bir başka neden, teknik eleman sıkıntısıdır. On yıllardır kapitalist dünyanın “son tüketicisi” olma pozisyonunda tutunan ABD, üniversitelerinde, mühendisten çok daha fazla, işletmeci, finansçı ve pazarlamacı yetiştirdi. Gelinen noktadaki acıklı durumu, bizzat Apple’ın patronu Tim Cook şu sözlerle dile getiriyor:

İnsanlar şirketlerin Çin’e düşük işgücü maliyeti nedeniyle gittiğini düşünür. Ama gerçek şu ki, Çin yıllar önce düşük işgücü maliyeti olan ülke olmayı bıraktı. Çin’e gitme nedeni beceri ve becerikli insan sayısının fazla olması. Bizim yaptığımız ürünler gerçekten büyük yetenek ve hassasiyet gerektiriyor. Çin’de araç teknolojisi çok gelişmiş ve buna hakimiyet çok üst düzeyde. ABD’de araç mühendisleriyle bir toplantı yapabiliriz fakat bulunduğumuz odayı doldurabileceğimizden emin değilim. Çin’de birden fazla futbol sahasını doldurabilir”.

Parlak yıldızlı ambalajlar içinde caka satan ABD teknoloji şirketleri, alt yapı, donanım, yazılım ve teknik hizmetler konusunda Çin’e, Tayvan ve kapitalist G.Kore’ye bel bağlamışlardır. İletişim alt yapısında 5G teknolojini hayata geçiren Çin oldu, yapay zeka çalışmalarında da ABD’yi geride bıraktı.