Bir acayip coğrafyadır Ortadoğu. Her biri muazzam bereketli ve zengin topraklar üzerine kurulu kendine yeten topluluklar ile kırk yamalı bohça. Bu toprak zenginliği ve kendine yeterlik yüzünden, binlerce yıldır merkez bir gücü kendi içinden çıkaramamış; ama yine binlerce yıl dışarıdan gelen büyük istilacıların zoruna sırayla boyun eğmiş: Persler, Büyük İskender, Romalılar, Abbasiler, Osmanlı, İngiliz ve ABD... Her yeni efendinin önünde eğilir görünüp, arkasından nanik yapmış; kargısı elinde, hançeri zulasında. Ortadoğu'nun tarihi belleği, idamını engellemek için efendisine her gece başka bir masal uyduran Şehrazat'ın Binbir Gece'siyle yetiştirdi nesillerini. Kaderine baştan razı; ama elinden gelen tek şey onu ertelemek. Bu makus talih, modern zamanların modern toplumsal devrimleriyle yıkılıyor.
Kabul etmek lazım, çok zordur Ortadoğu'da politika yürütmek, strateji yetmez, satranç ustalığı da gerekir. Dün hasım olan, bugün düşman; dünün stratejik ortakları bir gecede "evine dönen misafir" oluverir. Yoksa elinde tarihi bir nesnel şartlara dayalı sağlam bir strateji, kafada yoksa satranç ustalığı, elinde bir avuç tuz, hıyar tarlaları arasında koşuştururken bulursun kendini. Tam da şimdi, ABD'nin ve TC'nin düştüğü durum gibi. "Bir gece ansızın" nidalarıyla ciğer patlatan dinci faşizm, bir gece ansızın Trump'ın "Çekiliyoruz" mesajıyla kalakaldı öylece, elde bir avuç tuz. Bugünlerde her gün, resmi heyetler uçuşuyor Kremlin, Beyaz Saray güzergahlarına.
ABD Suriye'ye el atarken, kağıt üstünde bile bir stratejisi yoktu; bunun için yeterli kapasitesi, bölgenin çelişkili güçlerinin ittifaka sokulması için elinde yeterli araç yoktu. Afganistan'da çakılıp kalmış, Irak'ta yenilmiş, dünya hegemonyası çökerken bu bölgede sadece hasımlarının oyunlarını bozabilmek için girmişti, ama oyun kurmak için değil. Tipik bir patron kimliğiyle Trump, bilanço tablosunun tamamından ziyade onun son satırını okumaya alışkın mizacıyla, çıkıverdi işin içinden. Trilyonlar harcanıyor ama sonuç sıfır! Öyleyse "Neden Ortadoğu'nun polisi gibi davranıyorsun?" Oysa çok değil, on küsur yıl önce, dönemin Dış İşleri Bakanı Condeleza Rice, Irak işgaline harcanan trilyonlar için "Buna değdiğini düşünüyorum" diyordu. Aradaki fark, çöken bir hegemonyanın manzarasına denk geliyor.
Dikkat çekici olan şudur: Trump'ın sabah sürprizlerini, her zaman bir şekilde, düzelten Pentagon bu kez yelkenleri pek çabuk suya indirdi. "Müesses nizam"ın çılgın köpeği Savunma Bakanı Mattis, bir elinde ABD'nin tarihi askeri diplomatik kapasitesini kullanarak gücünü koruması gerektiğini yazdığı mektup, diğerinde istifa dilekçesi, Oval Ofis'in önünde belirdi. Her ikisini de sessizce Trump'ın masasına koydu ve çekilme kararnamesini imzaladı. Peki ama neden? Trump şimdi her zamankinden daha geçici olduğu için mi? Hayır, ama çöküş, biraz da Trump'ın etrafa yaydığı ağır koku sayesinde, şimdi daha belirgin olduğu için. Ve turpun asıl büyük parçaları daha heybede.
ABD, oyun kuramadığı sadece hasımlarının oyunlarına çomak sokabildiği belli bazı nefessiz alanlarından çekilmeye niyetli, çünkü şu an üzerine dosdoğru gelen çok ürkütücü "bir şeyler" var: ABD, sonuçları belirsiz bir mali krizin eğişinde. Hayatı borsa manipülasyonlarıyla geçmiş Trump gibiler, kötü kokuyu Mattis gibi çılgın köpek askerlerden daha hızlı alırlar. Mali piyasalar, çarkı felek gibi, petrol fiyatları ve diğer hammaddeler, artık dikiş tutmuyor. 2008'den bu yana süregelen küresel depresyonun seyri içinde ikinci bir mali çöküş, doların ölümünü haber veriyor; tam emperyalist tekellerin kendilerini bağladıkları tedarik zincirinin darmadağın olmasını; devasa borç krizleriyle hükümetin kepenk kapatmasını, üretim ve ticaretin felç geçirmesini haber veriyor. Ve bu kez ABD'nin elinde ne "batamayacak kadar büyük" tekelleri kurtaracak bir araç var, ne de dünyaya pompalamak için bastığı dolarları kabul ettirebilecek hegemonik bir kapasite. Bu kez çöküş işini çok hızlı halledecek gibi görünüyor, emperyalist güçler kendilerine yakın nüfuz alanlarıyla baş başa kalacaklar; üretim sürecini ve gücünü dünyaya çok fazla dağıtmış olanlar çöküşün enkazında mezarlarını bulacak.
ABD yönetimi içinde Trump'ı destekleyen kesim, çöküşün ruh halini çoktan donanmış bir an önce korunaklı nüfuz alanlarına doğru geri çekilme peşindeler. Trump'ın da dediği gibi; "Yakında herkes benim gibi düşünecektir." ABD'nin emperyal hegemonyadan çöküşünü göremeyenler, Suriye'den geri çekilme açıklamalarında yeni oyunlar, yeni planlar olduğunu vurguluyorlar. Bunda bir yanlışlık yok, en pespaye sermaye iktidarların bile kafasında kırk tilki dolaşır. Önemli olan bu oyun planlarını hayata geçirebilme kapasitesidir. ABD, bölgede Rusya’nın hamilerine karşılık veremedi; Türkiye'nin yaşamsal çıkarlarıyla diğer ittifaklarının çıkarlarını ortaklaştıramadı. Hegemonya odur ki, en çatışmalı çıkarları bile aynı ittifak havuzunda buluşturabilmektir. ABD, bu kapasiteyi hangi ölçülerde kaybettiğini Suriye alanında kanıtladı. Bu son rauntda artık ipler Rusya'nın elinde.
Kaybedenler kulübünün diğer üyesi Türkiye'dir. Amerikan basını kaynaklı yalan haberlerin tersine, Trump'ın çekilme kararından, Ankara'nın haberi yoktu. Bunu anlamak için karardan sonra Ankara'nın büründüğü iki günlük sessizliğe bakmak yeterlidir. Aksine RTE'nin de hazır bulunduğu bir dizi kritik güvenlik toplantısında, “ABD'nin bu planına Rusya ve Esad'ın dahil olup olmadığı hangi kapsam ve boyuttu dahil olduklarının” (Hürriyet Gazetesi) bilinmesi gerektiği öne sürülmüş. Oysa, o tatsız güne kadar, keyifleri yerindeydi. Operasyon tehditleriyle ENKS ve Roj peşmergelerinin Rojava yönetimine monte edilmesi yolunda epey ilerleme sağlamıştı. Ve bu arada ABD, Telabyad'da küçük bir cep açarak, YPG'nin direnişini kontrol altında tutacak, yerel seçim öncesinde dinci faşizme ucuz ve kolay bir zafer hediye etmeyi kabul etmişti. Trump'ın ani çekilme kararı, bu ucuz ve kolay zafer tiyatrosunu bozdu.
Ankara yığınağı bu kez Membiç sınırına kaydırdı. Mademki ABD hepten geri çekiliyordu ve hali hazırda bir "Membiç Mutabakatı" vardı, Afrin'e benzer bir saldırıyla burayı düşürmek mümkündü, diplomaside fazla sorun çıkarmayacaktı. Ancak bu kez, Esad elini çabuk tuttu, YPG'yle Rusya üzerinden hızlı bir anlaşmaya vardı. Suriye ordu komutanlığı, Membiç halkının tümünün güvenliğini garanti altına aldığını ilan etti. Apar topar Moskova'ya yollanan dinci faşizmin ağır topları ise orada "Membiç Suriye ordusunda, sen önce İdlib'deki görevlerini tamamlamalısın" cevabıyla karşılaştı.
Anlaşılan o ki, son raunduna girilen Suriye savaşında TC, artık iki eşli tangosunu sürdüremeyecek. Bölgedeki ABD askeri varlığı, Ankara'ya çatlaklar arasına önce kuyruğunu sonra kafasını sokmak imkanı veriyordu. Bu sayede Bab ve Afrin işgalleri gerçekleştirildi. Membiç'te ortaya çıkan son tabloda görüleceği gibi, bu iki eşli tangoda sona gelindi. Ankara, bundan böyle tek başına kolbastı ile idare edecektir. Dinci faşizm için geriye tek bir seçenek kaldı: İdlib’den Cerablus’a, işgal ettiği bölgelerde beslediği çeteleri yanına katıp, Fırat’ın karşı kıyısına, Rojava’ya geçmek. Sonuçları felaketlere açılan böyle bir hamle gelirse, Membiç’te ilk sürümü testten geçen YPG-Şam ittifakını daha da pekiştirecek, Rusya’nın dolaysız etkisini bölgenin daha geniş bir kesimine yayacaktır.
Gelinen aşamada sürecin en kazançlısı, düşünülenin aksine, Rojava halkıdır. Şu ya da bu toprak kazanımı ya da kaybından çok daha önemli bir şeyi, devrimin en özlü derslerini kazandılar, ham hayallerden kurtuldular. ABD'nin çekilme kararı sonrası, halk adına açıklama yapan TEM-DEM, "Özgür toplum yapılanması, her tür silah, teknik ve ekonomik güçten daha güçlüdür, özgüce dayanma temelinde tereddütsüz mücadeleyi sonuna kadar sürdürme" kararına vurgu yaptı. Bu, emperyalist güçlere güven duygusuyla beslenen politik karakter yoksunluğunu tasfiye etme anıdır; bu, kararlılığının ifade edilişidir. Komünistler, enternasyonal görevlerini hiçbir zaman unutmamalı, bu devrimin kararlı tasfiye anlarını desteklemeyi bilmeli; yakın geçmişin uğursuz gölgesini bahane etmemelidir.
Umut Çakır