Bolivya’da 18 Ekim’de yapılan genel seçimleri, MAS’ın (Sosyalizme Doğru Hareket ) adayı Luis Arce’nin kazandığı ilan edildi. Luis Arce ilk turda kullanılan oyların %52.4’ünü alarak burjuva karşı-devrimci adaylara büyük bir fark attı.
Burada sorun oy hesabı değil. Ancak oyların anlamı, Bolivya emekçi sınıflarının, yoksul ve küçük köylüsünün ezici bir kesiminin devrim saflarında olduğunu göstermesinde yatıyor. Kullanılan oylar, gerçekte devrim ve sosyalizm için; burjuvaziye karşı kullanılmıştır. Kafası, düşüncesi parlamenter ahmaklıkla zedelenmemiş biri, seçim sonuçlarını ancak böyle okuyabilir.
Bunun neden böyle olduğunu, 18 Ekim seçimlerine kadar gelen sürece bakarak anlamak mümkün. Biliniyor, yaklaşık bir yıl önce Bolivya’da yine seçimler vardı. 25 Ekim 2019 seçimlerini MAS’ın o zamanki lideri Evo Morales büyük bir farkla kazanmıştı.
ABD güdümündeki burjuva muhalefet “hile” gerekçesiyle seçim sonuçlarını tanımadı. Daha önce Ukrayna’da, Belarus’ta ve daha bir dizi yerde örneklerini gördüğümüz gibi, ırkçı-faşist çeteler sokağa salındılar. Bir terör dalgası başlatıldı. Terör dalgasını polislerin isyanı izledi. Hazırlığın çok önceden yapıldığı, polis ve ordunun ayartıldığı ortaya çıkmıştı. ABD emperyalizminin denetim ve güdümündeki OAS (Amerika Devletleri Örgütü) işe karışmak için hazır kıta bekliyordu. OAS, sonradan gerçek dışı olduğu ortaya çıkacak olan, seçimlerde hile iddiasını ortaya attı.
Morales şahsında MAS’ın iktidarı dört bir yandan kuşatılmıştı. Sonuçta, emekçi sınıfların, yoksulların, küçük köylülerin seçtiği Morales, polis örgütü ve ordunun tehdidiyle başkanlığı bırakıp Bolivya’yı terk etmek zorunda kalmıştı.
Jeanine Anez adındaki faşist, kendini başkan ilan etti. (Aslında bu olay ve bununla birlikte Belarus sorunu, son aylarda bizde, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” diye ortaya çıkanların parlamenter ahmaklığını göstermesi ve sermayenin, emperyalistlerin parlamentoya bakışını gösteren derslerle dolu ama bu şimdilik konumuz dışı).
Burjuvaziden aldığı devlet makinasını, ordu ve polis teşkilatını hemen hemen olduğu gibi bırakmakla hayatının en büyük hatasını yapan Morales’in belki de, tek değilse bile, yaptığı en doğru hareket, arkasında örgütlü bir emekçiler ve yoksul köylüler hareketi bırakmış olmaktı.
İşte bu örgütlü güç, kendi kendini “başkan” ilan ederek faşist darbe gerçekleştiren Jeanine Anez kişiliğinde somutlaşan işbirlikçi burjuva-emperyalist devletler ittifakına karşı aşılmaz bir duvar olarak dikildi. İşçi sınıfının, işçi sendikalarının, küçük ve yoksul köylü örgütlerinin devrimci kitle hareketi, karşı-devrimci bloku seçim vaadinde bulunmak zorunda bıraktı. Nüfusun ezici bir çoğunluğu MAS somutunda, ortaya, gerçekte sosyalizmden yana irade koyuyordu.
Karşı-devrimin aşil topuğu burasıydı. Arkasında kitle desteği yoktu ve dahası, Bolivya ordusu askeri darbe yapma konusunda, örneğin, “bizimkiler”in yanında bırakalım çıraklığı, ancak ayakçı olabilirdi. Morales zamanında belli bir bilinç de edinmiş olan emekçi sınıfların ve yoksul köylülerin en büyük avantajı buydu. Esas olarak ırkçı-faşist çetelere dayanan faşist darbe ne parlamentoyu ne de emekçi sınıfların örgütlerini, sendikaları kapatabildi.
Darbeyle, seçimleri tanımayarak politik iktidarı ele geçiren karşı-devrim cephesi, sözünü verdiği seçimleri kaybedeceğini görünce seçimleri erteleye erteleye yaptırmama yoluna gitmek istedi. Seçim tarihi 3 Mart olarak ilan edilmişti. Pandemi bahane edilerek 6 Eylül’e ertelendi. Emekçi sınıfların örgütleri, sendikalar bu ertelemeye önce karşı çıktılar. Daha sonra seçimleri alacaklarına olan mutlak güvenle verilen tarihi kabul ettiler. Bir çarpışmaya girmek istemiyorlardı. Seçim tarihi yaklaşınca karşı-devrim cephesi, Jeanine Anez bir kez daha seçim tarihini erteleyip 18 Ekim tarihine attı. Sendikalar ve emekçi sınıfların diğer örgütleri büyük bir tepki gösterdiler ve bir daha erteleme olursa genel greve gideceklerini ilan ettiler.
Jeanine Anez’in başını çektiği karşı-devrim cephesi, 18 Ekim’de seçimleri yapmak zorunda kaldılar. Seçimlerin sonuçları biliniyor. Toplumsal desteğinin hiç olmadığını bilen Anez seçimlerde aday olmaya bile cesaret edemedi. Seçimleri MAS’ın adayı Luis Arce açık farkla kazandı. Diğer burjuva adayların oyları %30’larda kaldı.
Bütün bu süreçten ne sonuç çıkar?
Evo Morales’in başına gelenlerden çıkarılması gereken ilk ders, gerçekten “sosyalist”, emekçi sınıfların çıkarını temel alan bir politik hareketin, politik iktidarı ele geçirdikten sonra devraldığı burjuva devlet makinasını, ordu ve polisi olduğu gibi bırakmaması gerektiğidir. Sosyalist bir iktidar, eski burjuva devlet aygıtına dayanarak sosyalizme doğru yol alamaz. Yapılması gereken ilk şey, burjuva devlet aygıtını, özellikle ordu-polis ve bürokrasiyi parçalayarak, silahlanmış halkın gücüne dayalı yeni bir devlet, işçi sınıfının ve yoksul köylülerin devrimci demokratik devletini inşa etmektir.
Seçimleri Luis Arce’nin kazanması, işbirlikçi burjuvazinin ve emperyalist güçlerin pes ettikleri anlamına gelmiyor. Onlar, ilk girişimlerinden dersler çıkararak iktidarı ele geçirmek için tekrar tekrar girişimlerde bulunacaklar.
Tüm ülkelerin burjuvazisi gibi Bolivya burjuvazisi de, gücünü sadece parasından almıyor. O, aynı zamanda uluslararası ilişkilerden, toplum yönetme deneyimine sahip olmaktan, adama satın alabilme yeteneğinden vb vb de güç alıyor.
Öyleyse buradan ikinci sonuca gelmek gerekir. Luis Arce, iktidarını ayakta tutmak, sürdürmek ve emekçi sınıfların çıkarlarını temel alan bir politikayı sonuna kadar sürdürmek istiyorsa, burjuvazinin ekonomik gücüne son vermelidir.
Ne Bolivya’da ne de başka bir kapitalist ülkede “halk” bir bütün değildir. Halk, devrim ile karşı-devrim arasında bölünmüştür. Luis Arce, halkın devrim tarafındaki bölümünü silahlandırarak, bilinç ve eğitim düzeyini yükselterek demokrasi eğitiminden geçmesini sağlayarak iktidarın en önemli dayanağı haline getirmelidir. Venezuela, yarım yamalak da olsa yaptığı bu çalışmanın yararını, emperyalistlerin ve işbirlikçilerin tüm saldırılarına karşı silahlanmış halk sayesinde ayakta durarak gördü.
Burjuvaziyi ezmeden, emperyalizmin etki etmek için kullandığı bağlantıları böylece kurutmadan “sosyalist” bir iktidar ayakta tutulamaz. Buradan bir başka sonuca ulaşıyoruz: MAS’ın iktidarı, burjuva sınıfın elindeki tüm fabrikaları, yer altı ve yer üstü kaynaklarını, bankaları, büyük ticareti derhal kamulaştırmak zorundadır. Burada, iç savaş çıkar korkusuyla bu adımın atılmasından korkmak MAS’ın yaşamıyla ödeyeceği bir hata olacaktır. Burjuvazi ve emperyalistler bir dahaki sefere başka türlü davranacaklar. Sosyalizme gitmek isteyen bir politik güç, iç savaşı göze almak zorundadır.
Bunlar temel adımlardır ve bu temel adımlar atılmadan “sosyalist”lerin zaferine hiç bir biçimde kesin gözüyle bakılamaz.