Burjuva dünyanın en iyi yaptığı şeydir PR. “Halkla İlişkiler” yani. Öyle isim vermişler. Oysa her hangi bir “malın” pazarlanmasından ibarettir. Ve bu konuda çok mahirdir burjuvazi; mal pazarlamak, işidir.
Burjuva düzen, malum, meta ekonomisine dayanan düzendir. Metanın kendini tamamen açıp özgürce geliştiği, kendi yasallıklarını tüm dünyaya yaydığı düzen. Haliyle her şey parayla alınıp satılabilir bir mala dönüşür. Her türlü malın satılmasında ise reklam son derece önemli rol oynar. Hatta çoğu zaman hayati rol oynar. Bu yüzdendir ki sermaye sınıfı, adına PR dediği konuda gayet başarılıdır. Önce insanı “mal”a dönüştürür, sonra da onu gayet güzel pazarlar. Yığınların karşısına “star” haline getirilmiş mallar çıkartır. Ya da daha önce söylediğimiz gibi “Tekeller ahmak sever”!
Biden-Harris ikilisi, bu türden “star” olarak belirli bir süredir iyi pazarlanıyor doğrusu. En son haftalık Time dergisi, bu “muhteşem ikili”yi “Yılın Kişisi” olarak seçmiş. Hazırlanan yazıda aynen şu ifadeyi kullanıyor Time: “ Birlikte tek bir bilette restorasyon ve yenilenme imkanı sundular. Amerikalılar da sattıkları bu şeyi aldı.”
Ne kadar açık sözlü bir ifade: “Amerikalılar da sattıkları bu şeyi aldı”! Başta söylediğimiz gibi. Her şey bir metadır. Ve her şey bu metaları (malları) satmak içindir.
Derginin baş editörü “Amerikan hikayesini değiştirdikleri, empatinin gücünün daha büyük olduğunu gösterdikleri ve zor günlerden geçen dünyada ortak bir iyileşme vizyonu paylaştıkları için” ödülün ikiliye verildiğini yazmış. Sonuçta mallarını yaldızlama, parlatma, fiyatını artırma çabaları devam ediyor.
“Amerikan hikayesini değiştirmek” ifadesi en hafif deyimiyle ilginç. Söz konusu olan “hikayeyi değiştirmek” ise, Trump’ın bu konuda birkaç gömlek daha üstün olduğunu teslim etmek gerek! En azından bir dizi alanda incir yaprağını çekip aldı, dünya alem ABD’nin ne mal olduğunu daha iyi kavradı. Kuşkusuz bu “sarı kafa”nın kişisel tercihi değildi. Ama konumuz şimdi bu değil. Söz konusu olan, Biden-Harris şahsında bir parlatma çabasının dolu dizgin gidiyor oluşudur.
Emperyalist dünya yöneticileri Biden’ın yolunu dört gözle bekliyorlar. Herkes kendince bir takım hazırlıklara girişiyor. Malum. Trump’ın “öngörülemez liderliği” onları fazlasıyla zorladı. Kimi yöneticiler “Atlantik’teki çatlağın onarılması için fırsat” mahiyetinde görüyor Biden’ın gelişini. Kimileri de “temkinli bir iyimserlik” içinde, zorlu bir dönem olacağını ifade ediyor. Ama nihayetinde hemen hepsi Trump’a göre ehvenişer olarak niteliyor.
Hayır, Biden’ın kişiliği, yahut Trump’ın kişiliği meselesi değil burada sorun. Tarihsel-toplumsal sürecin yarattığı ilişkiler meselesi. Kişilerin iradesi bu baş aşağı gidişin yönünü değiştiremez. Yavaşlatır veya hızlandırır, ama yönünü değiştiremez. Sistem topyekun bir çöküş yönünde ilerliyor. Hem de sıçramalarla. Böylesi bir çöküş, ister istemez her parçanın kendini kurtarması yönünde ek bir baskı unsurudur. Trump tam da bunun ifadesi olarak attı o “öngörülmez” adımları. Evet, kuşkusuz karakterinin kattığı “renk” söz konusu. Cehaleti, kabalığı, kof egosu... tüm bunlar, tıpkı bizde RTE ve ekibinin durumu gibi, olayların gelişim biçimleri üzerinde belirli etkiler yarattı. Ama hepsi odur.
Biden-Harris konusunda benzer bir beklenti aslında geniş bir siyasi yelpazede alabildiğine yaygın. Burjuva iktisat tabirini, iktisadın yanı sıra burjuva düşün alanı için de kullanmamıza izin verilirse, piyasa bu beklentiyi fiyatlıyor. Tüm liberal çevreler, hatta küçük burjuva aydın kesimler... Kimileri çıtayı öylesine yükseltiyor ki, hani neredeyse 20 Ocak’tan sonra dünyaya barış gelecek! Oysa müstakbel yönetim daha şimdiden, en başta Çin konusunda izleyeceği politikalar olmak üzere Trump döneminin devamcısı olacağını dile getirmiş durumda.
Daha önce de işaret ettiğimiz gibi, temel politik yönelimler dört yılda bir seçilecek zevata bırakılamayacak kadar kurumsaldır. Yalnızca ABD’de değil. Tüm burjuva dünyada kararlar, parlametolarda, başkanlık saraylarında vb. değil, dev tekellerin yönetim kurullarında alınır, bin bir çeşit yolla “yasal” hale getirilir. Bu açıdan temel yönelimler çok çok istisnai durumlar haricinde değişmez. Öte yandan kuşkusuz bu yönelimlerin hızı ve biçiminde, siyasal yönetimin özelliğine göre değişiklikler olabilir.
Şunun altını özellikle çizmek gerekirse, bir önceki seçimlerde Trump’ın yarıştığı Hillary Clinton dahil, mevcut Demokrat Parti yönelimi, sanılanın aksine dış politika alanında Trump yönetiminden daha saldırgan bir nitelik taşımaktadır. Trump’ın “Make America Great Again” sloganında ifade edilen kısmi “içe dönme” yerine dış politikada daha saldırgan bir yönelim içine girme yanlısıdır. Biden-Harris ikilisini allayıp pullayanlara eşlik eden küçük burjuva alıklar, çok geçmeden ciddi gerilim ve çatışmaların patlak verdiğine tanık olacaklar.
Çin ile tırmandırılan gerilim baki. Hong Kong konusunda ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan oluşan Five Eyes (Beş Göz) İstihbarat İttifakı, başlı başına bir gerilim ve düşmanlık kaynağı. Tayvan konusu sürekli kaşınan bir sorun olarak savaş çıkarmaya oldukça yatkın. Mesela önümüzdeki Mayıs ayında “Çin’in, Doğu Çin Denizi’nde Japonya’ya ait adaların olduğu bölgede hak iddia etmesine karşı” ABD, Japonya ve Fransa tarafından tatbikat yapılacağı belirtildi.
Çin’in yanı sıra Rusya, hiç kuşku yok ki baş köşedeki yerini koruyor.“Kırım’ın ilhakı” ve Donbass sorunu üzerinden Rusya alenen tehdit ediliyor. Hatta son Karabağ (Artsakh) savaşından sonra Türk SİHA’larının Ukrayna’ya satılacağı, “Karabağ senaryosunun Donbass’ta tekrarlanacağı” yüksek sesle dillendiriliyor. Ve sanılanın aksine bu konuda Biden-Harris ikilisinin temsil ettiği eğilim, Trump yönetimine göre çok daha “şahin bir tutum” almış durumda. Keza Belarus konusu da yine aynı niteliğe sahip olarak, bir çatışma/savaş potansiyeli taşıyor.
Suriye’de, Irak’ta “daha barışçıl gelişme” bekleyen varsa, büyük bir hayal kırıklığı bekliyor. Yahut Venezuela, Bolivya, bilumum Latin Amerika konusunda... Üstüne basa basa vurgulayalım. En az Trump yönetimi kadar, hatta muhtemelen ondan çok daha fazla bir “Amerikan müdahaleciliği” dönemi bekliyor dünyayı. Bu “malların” bu kadar reklamının yapılmasının yegane anlamı budur.