Henüz resmen ilan edilmiş olmasa da Joe Biden’ın ABD’nin yeni başkanı olduğunu söylemek mümkün. Her türlü hile-hurdaya, dalavereye açık bu seçimlerde son dakikada değişiklik olur mu, bilemeyiz. Avrupalı emperyalistlerin de karıştığı büyük tekeller arası savaşın sonucu, son noktayı koyacak.
Trump, henüz sonuçları kabullenerek havlu atmış değil. Daha önce de işaret etmiştik: Büyük ihtimalle, bizdeki dinci faşist iktidarın başı olan kankasından aldığı ilham ya da doğrudan tavsiyelerle, silahlı adamlarını sokaklara salacak ve terör estirerek, Başkanlığı elde tutmaya çalışacak.
Nitekim, Atlanta, Tallahassee, Austin, Bismarck, Boise ve Phoenix gibi kentlerde Trump’a bağlı silahlı çetelerin sokağa indikleri haberleri gelmeye başladı. Trump ve arkasındaki sermaye gücü bu konuda ne kadar ileri giderler şimdiden bilmek mümkün değil. Ancak şunu tahmin etmek zor değil: Karşısında yer alan büyük sermaye gruplarının, tekellerin de belli bir gücü var. Yani Trump ve avanesi tek kale maç yapmıyorlar.
Yine de, genel tabloya bakarak, Joe Biden’in seçimleri kazandığını ve ABD’nin yeni devlet başkanı olduğunu varsaymamızda bir sakınca yok. Avrupalı emperyalistlerin çoğu şimdiden Biden’ı kutlayarak Trump’a seçim sonuçlarını kabul etmesi için baskı uygulamaya başladılar bile.
Kapitalist Kore’den İngiltere’ye kadar, düne kadar Trump’a yağcılıkta sınır tanımayanlar bu grubun içinde. “Ben siyasetten anlamam, mutfak ve çocuk bakımından anlarım” dedikten sonra soluğu Litvanya’da alan, ama kendini biraz olsun risk bölgesinin ötesine attıktan sonra, Avrupalı emperyalist hükümetlerin yeni oyuncağı şu “bezleri içindeki bebek” Tihanovskaya dahil.
Zavallı Trump! Bu kadar geniş bir cephenin, bir anda kendisine sırt çevirdiğini gördükçe nasıl kahroluyordur. Ama kendisinin de kudurmuş bir üyesi olduğu burjuva dünya böyledir. Sadakat ve merhamet sözcükleri burjuva dünyanın sözlüğünde hiçbir zaman yer almadı. Bizzat kendisi, ABD’nin çıkarları için bir gecede Kürt halkını arkadan bıçaklayıp Türkiye’ye Serakaniye ve Tel Abyad yolunu açarak burjuva dünyanın ihanette sınır tanımayan karakterinin en tipik örneğini vermemiş miydi!
Ama biz Trump’ı bırakıp Biden’e bakalım. Önce şunun altını çizelim: Kapitalist toplumların çöküş sürecine paralel olarak, burjuvaların, kafası çalışan, zeki, entelektüel birikimi olan, kültür ve sanatta ileri düzeyi temsil eden kadroları değil, tam tersine, ahmak, birikimsiz, iki cümleyi bir araya getirip konuşmayı beceremeyen kadroları burjuva devletlerin tepesine çıkardığının yeni bir örneğini Biden’da görüyoruz.
Trump’ın kaç ayar olduğunu gördük. Bizdekilere gelince, onların nasıl bir cehalet ve konuşma yeteneğinden dahi yoksun olduklarının örneklerini hergün yaşıyoruz. Şimdi ABD, Biden’la bunun yeni bir örneğini yaşamaya hazırlanıyor. Okur, bizdeki cahillerle Biden arasındaki benzerliği görmek ve karşılaştırmak için “Bahçeli’nin Pasta Konuşması” ile “Biden’in Gafları” başlıklarını girerek videolarına bakabilir.
Peki neden?
Nedeni basit. Bütün emperyalist-kapitalist ülkelerde gerçek egemen güç olan tekelci mali sermaye kendi adına hükümet edeceklerin istedikleri ve söyledikleri her şeyi, üzerinde düşünmeden yapacak karakterde; sorgulama zekasından yoksun olmalarına dikkat ediyor. Böylelerini tercih ediyor, böylelerini devletin tepe noktalarına getiriyor.
Çünkü, emperyalist-kapitalist devletlerde devletin önemli kararları hükümet binalarında değil, tekelci sermayenin bürolarında alınır; politikalar orada belirlenir. Hükümetler, bu kararları uygulayan birer komiteden, bakanlar birer memur ya da görevliden ibarettirler. Her devletin “Savunma Bakanı” silah tekellerinin üretilen silahları pazarlama ve yeni alıcı devletler bulma memurudur. Bunlar aynı zamanda, aynı amaca hizmet anlamında, savaş bakanıdırlar. Bu memurlar, işlerini “Dışişleri Bakanı” ile birlikte yürütürler.
Bu durumda Trump’ın düşmesi ve yerine Biden’ın seçilmesi, dünya halkları açısından yeni bir dönüm noktasına işaret eder mi? Böyle bir beklenti içinde olanlar hiç de az değil. Biden’da keramet arayanlar, örneğin Ortadoğu’yu kana bulayan Suriye savaşına karar verenlerin Obama-Biden yönetimi olduğunu akıllarına bile getirmiyorlar. Ya da, “ılımlı” maskesi altında dinci faşist çeteleri “eğit-donat” programıyla örgütleyen, silahlandıran, palazlandıranın da aynı yönetim olduğunu çok çabuk unutmuş görünüyorlar.
ABD’nin örneğin Kürdistan devrimini tasfiye politikası Obama-Biden’le başlayıp Trump’la devam etmiş bir politika değil. ABD emperyalizmi, Türkiye ve Kürdistan devrimini tasfiye için 12 Eylül faşist darbesini tezgahlayan güçlerin başında geliyor. Kürdistan devrimini tasfiye için faşist devlete her türlü desteği veren, katliam politikalarında cesaretlendiren yine ABD’den başkası değil ve uzun bir tarihsel dönemi boydan boya kesen tüm bu politikalar farklı farklı kişilerin ABD yönetiminde oldukları sırada uygulandı.
Bu kadar olgu, halen ABD yönetiminde kişilerin değişmesiyle temel politikaların değişeceğini umanların akıllarını başlarına getirmeye yeter mi; bilemiyoruz.
Ama dünya halkları, Beyaz Saray’da kim oturursa otursun kendileri için değişen bir şeyin olmayacağını biliyorlar. Emperyalistlerden umutlarını hiç bir zaman kesmeyen uzlaşmacılardan farklı olarak dünya emekçi halkları sağlam karakterlidir; devrimci önseziye sahiptir.