“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Bu, hepimizin en çok duyduğu sözlerden biridir. Fakat ve muhtemelen, bu söz şu ana kadar hiç bu kadar anlamlı ve de kati bir hükmü taşımamıştı.
Evet, Koronalı (Covid-19) günlerdeyiz. İnsanlar ölüyor; onar, yüzer, on biner. Ölüyorlar ama ölüyorlar mı; yoksa öldürülüyorlar mı? Aslında artık kimsenin şüphesi yok; bu, kapitalizmin katliamlarından biri. Katil belli ya kurbanlar? En masum haliyle insanlığın ta kendisi....
Kurbanlar, halklar; adları, sıfatları önemsizcesine, Fransızı, Almanı, İtalyanı, Farisi, Kurdi, Brezilyalısı ve Japon'u yani yekpare insan bir ve yalnızcasına insan; en yalın haliyle dünyanın halkı. İşte bu halk şu an bir bütünmüşçesine soluk alıp veriyor, düşünüyor ve ortak bir tavır geliştiriyor. Bu yüzden, an itibariyle dünyanın hiç bir köşesinde yılgınlık ve umutsuzluk kol gezemiyor. Hatta ve hatta dünyanın bütün kentlerinin bütün caddeleri böylesine bomboşken bu kentlerin hiçbiri ne viranedir ne de yenilmiş; çünkü sessiz değiller! Evet, sokaklar, meydanlar parklar fakülteler ve neredeyse her şey Covid-19'la mühürlenmiş ve de esasen burjuvazinin katlettiği, onbinin üstünde masum kurban olsa da; kimsenin ağıtlar yaktığı ya da feryat figan ettiği yok. Tersine, adeta ıssızlığa terk edilmiş bu caddelerin ve sokakların kıyılarına demirli binalardan yükselen ses devrim marşlarıdır! Üstelik bu marşlar daha da artacak, daha da ve daha da ve daha ve de sonunda bir insan çığına dönüşecek ya da her şeyi kendine katarak ilerleyen bir tusunamiye. Çünkü insan ayağa kalktı mı devler diz çöker. Çünkü bu devrim marşları burjuvazinin ölüm çanlarıdır ve bu çanlar çalınmaya başladı mı bir hiç durmazlar. Özetle dünyanın bütün emekçilerine biçilen bu ölüm her an dönüşebilir bu ölümü biçenlerin kesin sonuna....
Oysa başta nasıl da ellerini ovuşturmuştunuz sevinçle. Covid 19, sizin için tatlı bir rüya gibiydi; artık sömüremeyeceğiniz, yaşlı insanları öldürüyordu. Bu özünde Maltuscu olan sizler için harika bir şeydi. Tek yapmanız gereken, korunaklı malikhanelerinize çekilerek bu salgının görevini yapmasını beklemekti. Hatta siz orada keyif çatarken salgının acımasız pençelerinde can çekişen halk yılgınlığa kapılacak ve devletten yardım dilenecekti. Sonunda işinize yaramayanlar ölecek yarayacak olanlar ise çoktan biat etmiş olacaktı ve siz de böylece daha bir güvenle, insan öğüten çarklarınızı döndüre bilecektiniz. Hatta şunun da bilincindeyiz siz bu planı öyle sevdiniz ki bir daha ve bir daha ve bir daha uygulayabilesiniz diye Covid 20 laboratuvarlarınızda hazır ve nazır bekliyor!!! Çünkü tüm dünya biliyor ki, siz ilaç satmak için defalarca ve defalarca hastalık icat ettiniz.
Planladığınız gibi korunaklı konaklarınıza çekilerek emekçileri ölüme terk ettiniz. Fakat bir detayı atlamışsınız; siz onları kaderlerine terk ederseniz onlar da kendileri için yepyeni bir hayat inşa etmenin peşine düşeceklerdir. Hem de içinde siz, iribaş asalakların olmadığı bir yeni yaşamın. Şimdi, kalbinizdeki panik ve korku da bundan zaten. İnsanlar Covid 19'dan kurtulmanın en kestirme yolunu fark etmeye başlıyor, hatta dahası kesin çözüme de yönelecekler. Onları virüslerin en tehlikelisi olan burjuva virüsünden bir çırpıda kurtarmaktan alıkoyacak hiç bir güç şu an yok. Covid dün sizin rüyanızdı, bugün kabusunuz ve belki bu öğleden sonra belki yarın şafakta, ama bir anda sonunuza dönüşebilir. Yalnız içiniz rahat olsun sayenizde insanlar virüslerden nasıl kurtulacağını iyice öğrendi; hızlıca!...
An be an artarken Covid kurbanlarının sayısı emekçilerin öfkesi de büyüyor. İşte İtalyan emekçilerinin hali; insanlar hastanelerde ölüm sırasını beklerken, sağlık emekçileri kendi hayatlarını adeta hiçe sayarak her bir canı kurtarmaya çalışıyor. Ancak tüm dünya emekçileri gibi İtalyan emekçisi de gerçeği görüyor; dünyanın en lüks ve pahalı otomobillerini üreten bu insanlara bir tane solunum cihazı bile çok görülüyor. Bir sistem nasıl acımasız ve azılı bir katil olduğunu başka nasıl ispatlar ki? İtalyan burjuvazisi paradan dağlarını banka kasalarında korurken, doktorlar hastalarına verecek bir kutu parasetemol (Antiviral ilaç) bulamıyor. İşte bu yüzden caddeleri bomboş İtalyan şehirlerinden Mussolini faşizmini yere seren partizanların marşları yükseliyor. Siz varın onları ölüme terk edin ama bu ölüm caddelerden gittiğinde ki gidecek, işte o zaman sizin de zamanınız dolmuş olacak. İşte o gün, o bankalardaki o dağ gibi paralarınızın size hiçbir faydası olmayacak.
Şu an aynı marşlar söyleniyor Marsilya'dan Liverpol'a oradan da Sao Paulo'ya kadar. Bavyeralılar evlerinin pencerelerinde balkonlarından İtalya'daki kardeşleri için Bella Çav'ı söylüyorlar. Bu marş bir savaş marşıdır, faşistlere ve işgalcilere karşı söylenmiştir, bu basit bir dayanışma şarkısı değil. Diyor ki; “Bir sabah uyandığımda... her yer işgal altında... Sen hey partizan beni de götür dağlarınıza...” Kim şu anki işgalci? Siz burjuvalar ve bu defa bu savaş yine size karşı! Bakın diyor ki aynı şarkı: “Eğer ölürsem ben partizanca” yani savaşarak! Kısacası Bella Çav sizden kurtulmak isteyenlerce söyleniyor. Sadece Bella Çav da değil, Şili'nin Venseremos'u, her yerde şimdi ve Fransız ve Alman ve İngiliz devrimcilerin ve boyun eğmemeyi yasa edinmiş İrlandalı ve Kürt devrimcilerin marşları yükseliyor. Yükseliyor ve hepsi birden muhteşem bir enternasyonale dönüşüyor.
Eğer bir yerde devrim marşları yükseliyorsa orada bir devrim ya başlamıştır ya da başlayacaktır. Şimdi ne feryatlar var ne de ağıtlar şimdi isyan şarkıları zamanı! Ne vebanın ve yasın kara bayrağı çekildi ne de koleranın sarısı şimdi bütün direklere çekildi çekilecek isyanın, devrimin kızıl kırmızısı.
Covid 19: burjuvazi ve kapitalizm için yolun sonu. Çünkü artık her şey emekçilerin istediği gibi olacak!
Şimdi Bella Çav Zamanı.
Kenan Kızıl