Ahlaki çöküntünüzden ve en insani değerleri bile ayaklarınızın altına aldığınızdan bahsetmeyeceğiz. Çünkü çokça bundan bahsedildi. Hatta, tam bir ikiyüzlülükle, her fırsatta övdüğünüz bu değerlerin zerre kadar umurunuzda olmadığını da anlatmayacağız.
Çünkü bunu zaten bilmeyen yok; zira bir sınıf olarak alçaklıkta sınır tanımayacağınızı her gün, her an yeniden ve yeniden gösteriyorsunuz. İşte bunun son bir örneği:
İstanbul Üniversitesi öğrencileri, gasp edilen yemek hakları için bir eylem başlattı ve her ne kadar eylem amacına ulaştıysa da bu esnada bu eyleme katılan kadın öğrencilerden biri “yoksulluk” nedeniyle kendi hayatına son verdi. Evet yoksulluktan, yani burjuva sömürüden kaynaklanan nedenlerle. Bunun, yoksulluğun, sözlüklerde değil ama, gerçek hayattaki ilk karşılığı budur. Yoksulluk eşittir emek sömürüsü.
Tüm dünya genç kadının kendi yaşamına neden son verdiğini biliyorken bir tv kanalı (yandaş Kanal D) adeta sevinç çığlıkları atarcasına ve bir muştu verircesine, genç kadının ölüm sebebinin “yoksulluk değil, depresyon olduğunu” açıkladı. Bununla da yetinmeyerek genç kadının fotoğrafını da bu esnada dakikalarca ekranda tutarak kendilerince bu depresyonlu eylemciyi teşhir ediyorlar. (Çok zekiler ya!) Kütlesiz, hacimsiz, biçimsiz maddeden, enerjiden yoksun iki ucube “sunucu” konuya dair güya psiko-sosyal açıklamalar yapıyorlardı. Oysa ekrandaki güzel bir kadının fotoğrafı yani istese “kolay yoldan” para kazanabilirdi. Üniversite kazanacak kadar da zeki yani çok rahat dolandırıcı da olabilirdi. Hiçbir şey olmasa bile bu iki çapsız “sunucu” gibi sunucu olabilirdi. Ama yapmadı; çünkü onurluydu! Evet onur; satın alınamayan, satılamayan zorla ele geçirilemeyen ve bu yüzden de burjuvazinin ve tüm yardakçılarının asla sahip olamadığı şey.
Demek ölüm nedeni “depresyon”. İşte bir cinayeti daha örtbas etmenin bir başka yolu. Üstelik sınıfınızı, daha düne kadar televizyonlarda “izdivaç” programları yapan, yani insanı insana satan, bu iki paparazzi temize çıkaracak! Biz de şimdi bu ikisine kanacak ve suç sizde değil mi, diyeceğiz? Biz, milyonlarca emekçi sizin masumiyetinize mi inanacağız! Gerçekten mi? Bu iki “sunucu” mu milyonların aklını karıştıracak! İyi, hadi bakalım, hatta neden olmasın ki, madem başladık bütün o sınıf savaşının canı cehenneme. Durun dahası da var size dost elimizi de uzatalım ki, siz de bizi güzel güzel sömürün, iliğimizi kurutun. Ne güzel olurdu değil mi? Bu sizin dikensiz gül bahçesi hayaliniz. Yalnız haberiniz olsun kokusu bizim olmayan gülden size düşecek olan uzun, sivri ve kemiğinizi bile delip geçecek harikulade dikenlerdir.
Fakat biz yine de safça masumiyetinizden devam edelim. Sel vurur şehirleri ve canlar yiter, bir, beş, on ve ve ve ama siz masumsunuz; çünkü bu bir “doğal afet”. Çok geçmez taşar her yerden yayılır masumiyetinizin belgeleri. Dereleri doldurmuş arsa diye, yandaş, iri başlara dağıtmışsınız ve alt yapı için halktan toplanan paralar ada bankalarının kişisel hesaplarınızda! Fakat siz gene de masumsunuz. Bir yağmurla gelen su akacak dere bulamayınca sele durmuştur. Suç ne sizin ne yandan müteahhidin bütün suç suların ve o sularda can verenlerin.
Maden göçer, tersane yanar, fabrika yıkılır, iskele çöker, elektrik çarpar, gaz zehirler, Makine ezer. Bin bir yolla gelir işçiye ölüm, fakat bunun tek nedeni “fıtratında ölüm” olmasıdır ölenlerin. Her ne kadar siz “işin fıtratında var!” deseniz de ölen iş değil işçidir. Yani diyorsunuz ki; “ölmek işçinin fıtratında var”. olsun siz gene de masumsunuz; ama bu kez öyle böyle değil, konu iş cinayetleri olunca binlerce, onbinlerce ve tarihiniz boyunca masumsunuz!..
Trenler raydan çıkar bu defa masumiyetinizin ispatı bir bakanın dilindedir. Meğer, sinyalizasyon sistemi demiryolları için gerekli değilmiş. Oysa bu sistem bu kazaları kesinkes önlüyor, ama olsun siz gene de masumsunuz. Bütün suç elbette ki makinistlerin ve yolcuların! Neredeyse 15 yıldır demir raylardan masumların kanı akıyor, durmadan. İşte siz hiç durmadan masum insanların kanını akıtanlar kadar çok masumsunuz!
Ormanlar yanarken yangın söndürme uçakları bir türlü havalanmaz. Uçaklar sağlamdır; ama bir başka bakan bozuk olmaları gerektiğine karar vermiştir. İşte bir kez daha masumsunuz. Hatta elinizde sağlamları olduğu halde gidip Rusya’dan yangın söndürme uçakları alacak kadar masumsunuz!
Siyanürle altın aranır, ilaç tekelleri kapımızın önüne, zehirli kimyasallar dolu variller gömer. Uçakların inmeyeceği yerlerde ormanlar katledilerek hava alanları yapılır, akan her dereye bent çekilir ve her göl kurutulur ve ve ve masumiyetinize dair olan bu liste uzar, uzar, uzar da gider; sonsuzca. Çünkü biz, tüm gerçeklere rağmen, 21. yüzyılın içinde durmuş ve sizin bu aptal, bu çapsız ve bu kaba propagandanıza kanıyoruz! Ya da biz böyle diyelim siz de inanın!..
Eğer kanmasaydık, o zaman şunları derdik: kimse kurşun yüzünden ölmez, ona ateş ettiğiniz için ölür. Yani katil kurşun değil sizsiniz. Kimse selde boğulmaz; yağan suların akacak deresini yok ettiğiniz için insanlar boğulur. Katil sel değil, sizsiniz. Kimse hava kirliliğinden ölmez; havayı siz kirlettiğiniz için ölür. Yani katil hava değil sizsiniz. Hatta insanlar depresyondan ölmez siz onu yoksun ve yoksul bırakarak depresyona soktuğunuz için ölür. Katil gene sizsiniz. Fakat size kandığımız için bunları demiyoruz hatta ve hatta: siz bir sınıf olarak ve size hizmet eden tüm uşaklarınızla birlikte suçlusunuz, insanın, tüm canlı hayatın ve dünyamızın katilisiniz, derdik ama kanıyoruz ve demiyoruz!!!
Çünkü size, o kadar çok inanıyoruz ki, kendinizi sonsuz bir güvende hissedebilirsiniz! Bunu bir deneyin: gözlerinizi kapatın ve arkanıza yaslanın. Bırakın kendinizi bizim şefkatli ve mahir ellerimize, sizi bir güzel temizleyip paklayalım. Öyle çok inanıyoruz ki masumiyetinize, sizi temizlemek çok iyi gelecek genç ama yıpratılmış, yağmalanmış dünyamıza... Hadi kapatın gözlerinizi.
Ya da tersini yapın nasıl olsa sonuç değişmeyecek çünkü bu müthiş masumiyetinizden kendilerine koca koca paylar düşenler, (çektikleri onca acıyla) kalpleri ağzına kadar sevgiyle dolu (öfkeli) geliyorlar size doğru.
Sizin payınıza artık düşen bu, ama üzülmeyin en güzel şeyler sizden sonra yaşanacak!..
Kenan Kızıl