İzmir Kadın Platformu'nun 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Günü'nde "25 Kasım'a Gel! Mücadele En Güvenli Yer!" şiarıyla kadınlar, erkek-devlet şiddetine, artan kadın katliamlarına karşı Alsancak Gar önünden Türkan Saylan Kültür Merkezi öüne yürüdü.
İzmir'de, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Günü'nde İzmir Kadın Platformu'nun "25 Kasım'a Gel! Mücadele En Güvenli Yer!" şiarıyla yaptığı çağrı üzerine bir araya gelen kadınlar, erkek-devlet şiddetine, artan kadın katliamlarına karşı Alsancak'ta yürüdü.
Alsancak Gar önünde toplanan kadınlar Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne sloganlarla yürüyüş yaparak burada basın açıklaması gerçekleştirdi.
"Haklarımızdan Ve Hayatlarımızdan Vazgeçmiyoruz. Mücadeleden Bir Aradayız" yazılı pankart açılan eylemde, sık sık "Jin jiyan Azadi", " Dünya Yerinden Oynar Kadınlar Özgür Olsa", "Yaşasın Kadın Dayanışması", " Kadınlar Kayyum İstemiyor", "Kadın Cinayetleri Politiktir", " Kadınlar Savaş İstemiyor", " Asla Yanlız Yürümeyeceksin", "Münferit Değil Erkek Şiddeti" "Narin'in Hesabı Sorulacak"," Katledilen Kadınlar İsyanımızdır", "Kadınları Değil Katilleri Engelle" sloganları atıldı. Basın metnini Türkçe Eylül Deniz Ergün, Pınar Çetinkaya, Nesil Dinçer, Kürtçe ise Emine Bozdağ okudu.
"Mirabel’lerin Kanat Çırpışından Aldığımız Buradayız"
Erkek-devlet şiddetine, yoksullaştırma politikalarına karşı sokaklarda olduklarını vurgulayan Ergün, "25 Kasım 1960 tarihinde, 64 yıl önce, faşist diktatörlüğe karşı özgürlük mücadelesi veren Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşler tecavüze uğrayarak katledildi. Bugün dünyanın dört bir yanında faşist diktatörlüklere, erkek-devlet şiddetine, yoksullaştırma ve aile politikalarına, savaşa karşı emeğimiz, bedenimiz, haklarımız ve hayatlarımız için sokaklardayız. Hikayesi yarım bırakılmış tüm kadınların öfkesiyle, göç yollarında, evlerde, okullarda, işyerlerinde, sokaklarda şiddete, tecavüz ve tacize karşı birbirinin elini sıkıca tutan kızkardeşlerimizden ve Mirabel’lerin kanat çırpışından aldığımız güçle buradayız" dedi.
"Cezasızlık Politikaları İle Failler Cesaretlendiriliyor"
İktidarın kadın-çocuk düşmanlığı politikalarını sürdürdüğünü söyleyen Ergün, cezasızlık politikasının erkek-devlet şiddetini arttırdığını belirterek, "Kadınların kazanılmış tüm haklarına saldıran devlet, İstanbul Sözleşmesi’ni bir gece kararnamesi ile fesh ederken 6284’ü kaldırmaya çalışıyor. Kamusal alanı gericilikle yeniden inşa etmeye çalışan AKP, yukarıdan aşağı tüm alanlarda erkek-devlet şiddetini örgütlüyor. Faillerini iyi halden, kanıt yetersizliğinden serbest bırakarak bir cezasızlık zırhıyla koruyor, hayatta kalmak için kendini savunmak zorunda kalan kadınlara ise en ağır cezalar veriliyor. Nevin Yıldırım gibi hayatını savunan kadınlar ise hayatta kaldığı için cezalandırılıyor. Cezasızlık politikaları ile failler cesaretlendiriliyor, cemaat-tarikat yoluyla çocuklar katlediliyor. Kadın düşmanı politikalar Sağlık Bakanlığı’ndan, Eğitim Bakanlığı’na kadar her kurum aracılığı ile sistematik olarak sürdürülüyor. Sağlık Bakanlığı yayınladığı bilim dışı videolar ile kadınların nasıl doğuracağına müdahale ediyor, 'normal doğum' yapmayan kadınların anneliğini tartışmaya açıyor" diye belirtti.
"Günde En Az 4 Kadın Katlediliyor"
Türkiye'de günde en az 4 kadının katledildiğini vurgulayan Ergün, "Milli Eğitim Bakanlığı ise, ÇEDES projesi adı altında çocukların yaşamlarını gericilikle kuşatıyor. 'Kutsal aile' diyerek kadınları hapsetmeye çalıştıkları evlerde kadınlar katlediliyor, çocuklar istismara uğruyor. İstanbul’un orta yerinde Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner, vahşice katledilirken bu ülkede her gün en az 4 kadın erkekler tarafından öldürülüyor. 2024 Ocak ayından bu yana erkekler, 327 kadını, en az 39 çocuğu öldürdü, 240 kadının ölümüyse 'şüpheli' olarak kaydedildi.Kadın katillerinin 'cani, sapık, uyuşturucu etkisi altında' diyerek yaşanan şiddeti münferit göstermeye çalışanların yüzüne karşı bunun iktidarın kadın düşmanı politikalarının bir sonucu olduğunu haykırıyoruz. Türkiye'de katledilen kadınların sayısı en yüksek sayılara ulaşmışken yüzde 90’ı iktidarın kutsadığı ailenin üyesi olan erkekler tarafından katledildi"dedi.
"Artık Her Yer Suç Mahalli!"
Kadına yönelik artan erkek şiddetin sorumlusunun iktidar olduğunu belirten ve İzmir Büyükşehir Belediyesi AKPli meclis üyesi Latif Aydemir'in 'Öldüren kadar ölenler de suçlu' diyerek katledilen kadınları suçladığını hatırlatan Ergün sözlerine şöyle devam etti:
"Daha birkaç gün önce İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ise, kadınların 'bizi aramak yerine kapıyı açtığı için' öldürüldüğünü söyledi. Cebinde uzaklaştırma karar varken katledilen sayısı son bir yılda 43 iken, Yerlikaya’ya polise şikayete giden kadınları evine gönderdiğini, uzlaştırmacı adı altında kadınları failleriyle barıştırmaya çalışıldığını ve 9.Yargı Paketi ile uzaklaştırma kararına uymayan erkeğe verilen tazyik hapsinin kaldırıldığını hatırlayalım. 'Kutsal aile'niz, işyerleri, sokaklar, caddeler, kampüsler yani yaşamın her alanı biz kadınlar ve çocuklar için her yer suç mahaline dönüştü. Sorumlusu AKP-MHP iktidarı ve işbirlikçileridir."
"Narin'i AKP'li Vekilin Kefil Olduğu Aile Katletti!"
Nesil Dinçer ise Çocuklara yönelik artan şiddeti şu sözler ile anlattı: "Narin, cemaat-tarikat-aile işbirliği ile AKP’li milletvekili Ensarioğlu’nun 'aileyi yakından tanırım, kefilim.' dediği aile de katledildi Narin.
Paralı sağlık sistemi kadınların, kürtaja, doğum kontrol yöntemlerine erişiminin önünde bir engel olurken devletten para almak için bebekleri katleden Yenidoğan Çetesi haberlerine açtık gözümüzü. Rabia Naz’ın faili AKP’li belediye başkanının yeğeni olduğu için korundu. 6 Şubat depreminin ardından dönemin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, 1912 refakatsiz çocuğun cemaat-tarikatlara teslim edildiğini açıkladı.
"İktidar MESEM Projelerinde Ölen Çocukların Sorumlusudur!"
Sesini asla duyuramayan engelli çocuklar, devletin korumasında olması gereken refakatsiz çocuklar, yurtlarda, tarikat kıskacında cinsel istismarın, şiddetin hedefi oluyor. MESEM projesi ile çocuk işçi yaratmaya çalışan iktidar, cemaat ve tarikatlarda intihar eden, MESEM projelerinde ölen çocukların sorumlusudur."
"Kadınlar Ucuz İş Gücü Olarak Görülüyor"
Erkek egemen kapitalist sistem ve bitmeyen kutsal aile söylemlerinim kadınları istihdamdan uzaklaştırırarak yoksullaştırdığını ifade eden Dinçer "Kadını ucuz iş gücü olarak görüyor, sendikasız güvencesiz, esnek çalışmaya mecbur bırakıyor. Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmayı, yoksullaşmayı, güvencesiz- kayıt dışı çalıştırılarak sömürülmeyi, tüm bakım yüklerini karşılıksız olarak yüklenmek zorunda görülmeyi, şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamayı reddediyor, haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkıyor, emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen sömürü düzenine karşı mücadeleyi büyütüyoruz. Her kadına güvenceli iş, kamusal kreş istiyoruz. Eşit işe eşit ücret ve sendikal haklarımız için mücadele ediyoruz" dedi.
"Siyonist İsrail İle Ticari Tüm İlişkiler Sürüyor!"
Dinçer, Siyonist İsrail Devleti'nin Filistin'de gerçekleştirdiği soykırıma karşı Türkiye'nin hala İsrail ile ticari ilişkilerini sürdürdüğünü vurgulayarak "Tüm dünyada iktidarda bulunan otoriter, faşist ve muhafazakâr iktidarlara karşı dünyada kadınlar direniyor. Siyonist İsrail Devleti, Filistin’de soykırımı sürdürürken AKP, İsrail’i kınama açıklamaları yaparak askeri, diplomatik, ticari tüm ilişkiler ile iki yüzlü politikalarını sürdürüyor.
"Kadın Kazanımlarına Saldırılar Arttıkça Kadın Mücadeleleri De Artıyor"
Türkiye’de ve dünyada kadınların bedeni üzerinde kurulmaya çalışılan tahakkümün her geçen gün artarken sadece Orta doğu ülkelerinde değil faşist iktidarların kazandığı Fransa, Macaristan, Almanya gibi ülkelerde de ilk kadın ve LGBT+İ haklarına saldırdığına işaret eden Dinçer "Kadın bedeni üzerinden yürüttükleri kadın kazanımlarına dönük saldırılar arttıkça kadınların mücadeleleri de artıyor. Filistin’de işgale karşı direnen kadınların, İran’da örtünme yasasına karşı bedenini direnişin simgesi yapan Ahou Daryaei’nin, ABD’de 7 bölgede kürtaj hakkını kazanan kadınların, Afganistan’da, Hindistan yaşamını savunan, Fransa’da faşist iktidara karşı sokakları kuşatan kadınlar direnişi ile birleşiyor direnişimiz"diye belirtti.
"Kayyum Kadın Kazanımlarına Saldırıdır"
Belediyelere atanan kayyumların kadın kazanımlarına yönelik saldırılar olduğunu belirten Dinçer, "Erkek-devlet şiddeti hayatlarımıza ve haklarımıza saldırırken irademize de saldırıyor. Halkları düşmanlaştıran, kutuplaştırıcı, ayrımcı politikalarla, militarist söylemlerle, seçme seçilme hakkını gasp edenlere, kadınların iradesini yok sayanlara karşı Hakkarili, Esenyurtlu, Batmanlı, Mardinli, Halfetili, Dersimli, Ovacıklı kadınlarla yan yanayız. Kayyum politikalarının 2019 yılından bugüne kadar en çok kadınların kazanımlarına saldırdığını biliyoruz. Kadın merkezlerini kapatan, kadınların regli izni gibi taleplerini içeren toplu sözleşmeleri fesheden kayyumlara karşı Hizbullah’a karşı ülkenin en yüksek oyunu alan Batman Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük’ün iradesi ile kayyuma karşı direnen kadınların isyanını buradan selamlıyoruz" dedi.
"OVP Kadınları Yoksullaştırıyor"
Dinçer, Şimşek programı olarak bilinen, Orta Vadeli Program ile yoksullaştırma politikaları ile kadınlar her gün daha da yoksullaştırdığına dikkati çekerek "Selçuk’ta bir barakada yaşları 1 ile 5 yaşında değişen 5 çocuk, devrilen sobanın gazından etkilenerek hayatını kaybetti. AKP Grup Başkavekili Özlem Zengin 'Aileyi 18 kez ziyaret ettik, her şeyi paraya bağlıyorsunuz, annesi çocukları vermedi' dedi. Kamusal kreşler açmayan, kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişimini engelleyen, bizleri açlık sınırının altında yaşamaya mecbur bırakan iktidarınızın sorumsuzluğunu kadınların “anneliğini” suçlayarak örtbas edemezsiniz. Bu ülkede 172 bin çocuk her gün yatağa aç girerken, her dört çocuktan biri okula aç gidiyor. 2025 bütçe görüşmelerinde Diyanet’e ayrılan bütçe 130 milyar olurken her kadına günlük olarak ayrılan bütçe sadece 38 kuruş oldu"diye konuştu.
'Yoksullaştırma Politikalarınıza Karşı Bizim Olanı Alacağız'
Pınar Çetinkaya ise şirketlerin vergi borçları bir gece yarısı silinirken kadınların %30,8’i kayıt dışı çalıştırıldığını söyledi.
"Kapitalizm yoksul ülkelerde kadınların yeniden üretim alanında 15 yaş üstü kız çocuklarından ve kadınlardan elde ettiği karın yıllık 10.8 trilyon dolar olduğunu belirten Çetinkaya "Ucuz iş gücü yaratmak için '3 yetmez 5 çocuk' diyen iktidarınız, kadınları aile içine hapsederek bakım emeği yükü altında yaşamaya mecbur bırakıyor. Şimşek programı ile uygulanan tasarruf tedbirleri kamusal haklarımızı gasp ederken, belediyelere zaten belirli bir kesimin yararlanabildiği kreşleri kapatma talimatı veriyor. Dolmayan pazar arabasının, pişmeyen yemeğin sorumlusu kadınlar olarak görülüyor ve erkek şiddeti hayatımızı kuşatıyor. İşten çıkarmaya, güvencesiz-esnek çalışmaya karşı emeğine sahip çıkan Lezita, Polonez işçileri polis şiddetine karşı emeği için, hakkı olanı almak için mücadeleden vazgeçmiyor. Tasarruf tedbirleri ile kırıntısı kalan kamusal haklarımızı sizin sarayınızın itibarına teslim etmeyeceğiz. Yoksullaştırma politikalarınıza karşı bizim olanı alacağız" dedi.
"6284'ü Uygulatacağız!"
Eşit ve özgür bir dünya kurulana dek, erkek- devlet şiddetine karşı mücadele edeceklerini vurgulayan Çetinkaya, "Ne giyeceğimizi, nasıl doğuracağımızı, nasıl yaşayacağımızı, erkeğe biat ve itaat etmemizi dayatarak bize sınır çizenlere, nefret söylemini yaygınlaştıran aile politikalarınıza, LGBTİ+’lara savaş açanlara karşı mücadelemiz en güvenli yer! İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının geri çekilmesi için, 6284 Sayılı Yasa’nın etkin uygulanması için, çocuklara yönelik şiddeti önlemeye yönelik Lanzarote Sözleşmesi’nin gereğinin yerine getirilmesi için mücadelemiz en güvenli yer! Çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesi’ne taraf olunsun ve sözleşme yürürlüğe girsin.İşsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe, KHK’lerle gasp edilen çalışma hakkımıza karşı mücadelemiz en güvenli yer! Savaşa karşı barışı savunmak için, Çocukların güvenliğini bahane ederek meclisten geçirdikleri hayvanları öldürme yasasına karşı, yağmacı-talancı çeteler ile doğayı talan edenlere karşı mücadelemiz en güvenli yer! Hayatımızı gericilikle kuşatmaya çalışanlara karşı eşit, özgür, laik bir yaşamı yeniden kurmak için birleştiriyoruz ellerimizi. Mücadelemizle 9.Yargı paketinden çıkarılan soyadı hakkımızı kazandığımız gibi 6284’ü de uygulatacağız" diye ifade etti.
''JinJiyanAzadi' Sloganı İle Kuşandık Öfkemizi"
Tek adama karşı, patronlara karşı diktatörlere karşı susmayacaklarını ve haklarından asla vazgeçmeyeceklerini söyleyen Çetinkaya, "Diyarbakır Valiliği’nin yasaklamaya gücünün yeteceğini sandığı tüm dünyada kadınların direnişinin sloganı olan 'Jin,Jiyan,Azadi' sloganı ile kuşandık öfkemizi. Katledilen, hikayesi yarım bırakılan tüm kadınların kanat çırpışında mücadelemiz. Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için kocaya, patrona, diktatöre hayatlarımızdaki tek adamlara karşı yaşamlarımızı savunmak için, evlerden, işyerlerinden, kampüslerden çıkıp en güvendiğimiz yerdeyiz! Birbirimizin elini sıkıca tutuyor, sokaklardan, meydanlardan haykırıyoruz. Ben, sen, o birbirimizin çaresiyiz. Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz"dedi.
Basın açıklamasının ardından eylem sloganlar ve halaylar ile son buldu.