Tarih, yeni bir kesişme noktasında. Bunu anlamak Türkiye ve Kürdistan toplumun önündeki sorunu ve çözümü anlamak demektir. Bunu anlamak, tam ve genel bir ayaklanmanın zorunluluğunu anlamaktır. Yeni bir hayat için devrimin güncelliği ve zorunluluğu bununla anlaşılabilir.

Tarihin yeni bir kesişme noktasında olması yerel, lokal değil, globaldir. İnsanlık kapitalist dünyada, büyük ve köklü bir tarihsel dönüşüm zorunluluğuyla karşı karşıya. Dünyanın içinde bulunduğu durum, toplumsal yıkım ve çevre krizi, karşı karşıya olduğumuz bütün yaşamsal sorunlar, dünyanın devrimci dönüşümü zorunluluğunu yeterince ortaya koyuyor. İşçi sorununun çözülmemiş olması diğer tüm sorunların büyümesini derinleşmesini ve şiddetlenmesini getiriyor. Bu şu anlama gelir ki, işçi sorununun çözümü, yani ücretli emek sisteminin yerle bir edilmesi, yıkılması sorununu, yani toplumsal devrimin zorunluluğu kendini herkese dayatmıştır.

İçinde bulunduğumuz tarihsel koşulların bir özelliği, proletaryanın ve proleter olmayan emekçilerin isteklerinin çıkar ve özlemlerinin bir noktada kesişmesidir. Bu yüzden kapitalizmin ezdiği toplumun geniş bir kesimi anti-kapitalist eylemlere katılıyor. İşçilerin istek ve eylemlerinin diğer emekçilerle bir noktada kesişmesi, işçi sınıfı hareketinin sınıfsal istek ve hedeflerinin halk yığınlarının oluşturduğu hareketin içinde kaybolması, sulanması anlamına gelmez ve gelmemeli. İşçi sınıfı halk hareketine, ayaklanmaya kendi istekleri, kendi sınıf örgütleriyle katılır. Ancak bundan sonradır ki, bütün emekçilerle aynı ve ortak düşmana karşı genel ve ortak olanı ortaya koyar. İşçi sınıfı bütün durumlarda sosyalizm uğruna savaşarak bağımsız sınıf çizgisi izleyebilir halka ve devrime önderlik edebilir.

Kapitalizmin ezdiği toplumun ezici çoğunluğunun isteklerinin bir noktada kesişmesi, büyük bir tarihsel olayın patlak vermesidir. Toplumsal devrimin bir yöntem olarak kendini dayatması veya kendi zorunluluğunu herkese kabul ettirmesi mücadele alanları olarak sokakları her zamankinden daha belirgin olarak ön plana çıkarır. Proletaryanın ve kadınların kurtuluşu için Kürdistan sorununu çözümü, çevre sorununun çözümü, krizin çözümü için ortak adres, sokaklardır. Ezilen ve sömürülenlerin ayrı ayrı bir dere gibi akan güçlerinin, sokakta, eylemde, ayaklanmada deyim yerindeyse bir nehirde birleşmesi, her bileşenin gücünden çok daha büyük bir gücün oluşmasını getirir. Ortak güç ve kavgadan burjuva egemenliğini yerle bir eden büyük bir devrimci enerji doğar.

Tarihsel gelişmenin kesişme noktasını Gezi'de de görebiliriz. Haziran Gezi Halk Ayaklanmasında emekçilerin, çeşitli toplumsal grupların ve bireylerin istek ve çıkarları bir noktada kesişti. Milyonlarca insanı aynı ve ortak düşman faşizme ve sermayeye karşı devrimci mücadele birleştirdi. Geniş halk kitlelerini ancak yönetici sınıfa ve devletine karşı mücadele birleştirebilir. Tümünün istekleri egemen olanla çelişki ve çatışma halinde. Ekonomik ve siyasi gücü elinde bulunduran burjuvazi emekçilerin, ezilen halkların, kadınların gelişmelerinin ve kurtuluşlarının önünde engel oluşturuyor. Böylece ortak nesnel toplumsal çıkarlar temelinde tüm ezilen ve sömürülenler tam da bu noktada egemen güce karşı birleşti.

Haziran ayaklanmasını oluşturan güçler, işçiler, diğer emekçiler, kadınlar, gençler, köylüler, aydınlar, Kürt halkı ve tüm ezilen halklar her biri kendi isteklerini Gezi öncesi ayrı ayrı ifade etti ve birbirlerinden ayrı olarak hareket etti. Ayrı dolayısıyla düşmanları karşısında güçsüz kalmaları yüzünden hiçbiri de bir sonuca ulaşamadı. Bu durum, hepsi için güçlerini birleştirme, daha güçlü hareket etmeleri için bir dürtü rolü oynadı. Kitleler birbirlerinden ayrı olarak kazanamayacaklarını yaşayarak öğrenmişti. Yaşam öğreticidir. Böylece herkes güçlerini Gezi'de birleştirdi.

O günden bu yana ortaya çıkan gelişmeler yeni bir kesişme noktasına doğru ilerledi. Milyonların toplumsal koşullarının kötüleşmesinin yanında siyasal saldırıların en ağır biçimde sürdürülmesi, kapitalizmin ve faşist devletin ezdiği kitleleri güçlerini enerjilerini ve mücadelelerini birleştirmeye zorluyor. İnsanlar bir kez daha sokağa birleşik bir güç olarak çıkacaktır. Bu defa Gezi'nin ve sayısız eylemin dersleriyle yüklü olarak hareket edilecek ve kazanmak için savaşılacak. Yaklaşan birleşik ve genel ayaklanma, öncekilerin ikinci baskısı olmayacak, fakat öncekilerin omuzları üzerinde yükselecektir. Tabii kendi devrimci kitle örgütlerini yaratarak!

Devrimci durum ve ayaklanma devrimci örgütlenmeler yaratır. Bu örgütler, devrimci durumla bağıntılı olarak, Gezi'den önce oluştu. Çok sınırlı ve zayıf olmakla birlikte işçi komite ve konseyleri ve halk meclisleri biçiminde örgütlendi. Böylelikle gelişen devrimci yığın hareketi bir çok yerde örgütsel bir biçim aldı. Mücadelenin ve gelişmenin eğilimi bu tip örgütlerin hızla artacağı yönündeydi. Gezi Haziran halk ayaklanmasında komiteleşme, devrimci yığın örgütlenmesi çeşitlilik gösterdi. Ve çeşitli ad ve çalışmalarla kendini ifade etti. Kararların alınmasında ve geniş kitlenin harekete geçmesinde doğrudan bir rol oynadılar. Yeni bir tarihsel girişim tüm bu örgütlenmeleri iyice canlandıracak ve ön plana çıkaracaktır.

Devrimci dönemlerin ortaya çıkardığı sınıf örgütleri, yığın örgütleri ayaklanma öncesi mücadele örgütleridir. Mücadele yüksek biçimlerine doğru ilerledikçe, mücadele örgütleri de buna bağlı olarak yüksek biçimler alırlar. İktidarın emekçilerin eline geçmesiyle, bu örgütler yeni bir toplumun inşasının organları haline gelirler. Geçici Devrim Hükümeti, bu organlara dayanarak, en enerjik, en devrimci önlemlerini hayata geçirebilir.

Bugün işçi meclisleri, halk meclisleri, kadın meclisleri vb. adı altında belirli bir yaygınlık eğilimi gösteren devrimci mücadelenin oluşturduğu bu örgütler, Leninist Parti tarafından neredeyse otuz yıldır işçi komite ve konseyleri ve devrimci halk komiteleri biçiminde ortaya kondu, savunuldu ve hayata geçirilmeye çalışıldı. Hangi isimle oluşturulursa oluşturulsun, bu tip örgütlenmelerin sınıf kavgasındaki önemi öncelikle devrimci komünizm tarafından ileri sürülmüş ve savunulmuştur. Şu farkla ki, diğerleri, devrimci mücadele örgütlerini, iktidarı ele geçirme somut hedefine yönelteceklerine, günlük talepler mücadelesi, özyönetim organları olma görevleri, kısacası mücadele araçlarını etkisizleştiren ne varsa onunla yükümlü kılıyorlar. Bu, devrimci örgütleri gelişmeden öldürmektir; emekçileri devrimci mücadele araçlarından yoksun bırakmaktır.

Dönemin devrimci yığın örgütleri karşısında alınan tavır, konan yaklaşım, son derece bilinçsizcedir. Örgütler onları yaratan koşullardan, ortam ve ilişkilerden bağımsız olarak ele alınırsa bu örgütlenmelerin varlık nedenleri ve misyonları anlaşılmaz. Devrimci örgütlenmelerden, genel olarak komiteleşmeden sözedenler bu örgütlerin devrimci durum şartlarında oluşturulan örgüler olduğunu akıllarına bile getirmiyorlar. Devrimci durum örgütlerinden söz edip devrimci durumu kabul etmemek bir çelişkidir. Olgulara bilinçsizce bir yaklaşımdır. Devrimci duruma bilinçlice yaklaşımın önemi şuradadır ki, mücadele örgütleri devrimle bağı içinde değerlendirilir. Ve asıl misyonları ancak bu bağ içinde anlaşılabilir.

Bunun başka bir önemi de var. İşçi komiteleri (fabrika, işyeri komiteleri, isyan komiteleri vb.) parlamenter örgütler değildir. Burjuva temsili organlardan daha yüksek ve daha üstün organlardır. Bu tip örgütleri her alanda oluşturmak için çaba göstermeliyiz. Devrimi başarıya ulaştırmak için bu örgütleri yaygınlaştırmak zorundayız. Mücadele örgütleri devrim kavgasında, kitlelerin en büyük dayanağı olacaktır.

Tarih yeni bir kesişme noktasında. Bu noktada büyük bir tarihsel olay gerçekleşir. Bu noktada büyük bir tarihsel dönüşüm yaşanır.

C.DAĞLI