İktidarlarını kaybetmemek için her yerde her şekilde saldırıyorlar; saldırmaya da devam edecekler, ta ki devrim tarafından sonsuza dek ezilip yok edilene kadar..! İşçi sınıfı ve emekçi halklarımızı parlamenter hayallerin peşine takanlar, saldırılar karşısında sessiz kalarak ya da sükunet çağrıları yaparak, saldıranların değirmenine su taşıyorlar. Oysa bugüne kadarki deneyimlerimiz bize bir şeyi fazlasıyla öğretmiş olmalıydı: Faşizm tek bir dilden anlar; örgütlü ve kitlesel şiddet. Faşizm saldırırken kuzu pozuna bürünmek, olsa olsa onları sizi çiğ çiğ yemek için cesaretlendirir; başka bir işe yaramaz. Sorun artık kaçınılmaz bir şekilde konmuştur: Ya kanlı kavgalı savaş ya yok oluş, ya devrim ya ölüm!
Her şeyi parlamenter hayallere bağlayanlar için sözlerimizin bir anlam ifade etmediğini biliyoruz. Bu nedenle de onlara değil, kitlelere seslenmek istiyoruz. Erken seçim sürecine girilmesiyle birlikte, burjuvazi kılıçları çekti. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Karşı-devrim güçleri, tüm hazırlıklarını 24 Haziran sonrasına göre yapıyorlar. Sandıktan çıkan sonuç ne olursa olsun, yapıştıkları koltukları bırakmayacaklar.
Dinci faşizmin seçimlerle, sandıktan çıkan sonuçla gideceğini sananlar yanılıyorlar; böyle olacağına dair iyimser bir hava yayanlar ise hem kendilerini hem halkı kandırıyorlar. Söylediklerimizin doğruluğunu test etmek isteyenler Suruç'a baksın! Güpegündüz eli silahlı katiller, bir esnafın dükkanını basıyor, insanları katlediyor, yaralıyorlar; sonra da hastaneyi basıp yaralı insanları, herkesin içinde katlediyorlar. Katiller sürüsü, internette vb'de ellerinde silah ve şarjörlerle poz veriyor, tehditler savuruyorlar. İnternetten iktidar karşıtı bir tweet atan gençler gözaltına alınıp tutuklanırken, ellerinde silahlarla insanları tehdit edenler elini kolunu sallaya sallaya dolaşabiliyorsa bunun anlamı açıktır. Siyasi iktidar, bir iç savaşta olduğunu açık açık kabul ediyor ve kendi yandaşlarını silahlandırmakta bir beis görmüyor.
Parlamento, hukuk vb hepsi halının altına süpürülmüş durumdadır. Artık zor yöntemleri devrededir. Artık söz eylemini bitirmiştir. Önümüzdeki sürece bu temelde hazırlanmayanlar, kaybedecektir. Geniş kitlelere şunu kesinlikle anlatmak zorundayız ki, dinci faşist iktidardan kurtulmanın zora dayalı bir halk ayaklanmasından başka yolu kalmamıştır. Şimdi buna hazırlanmak dışında yapılacak her şey zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır. "Zaferi göze alacak mıyız?" Şimdi sorulması gereken soru budur. Eğer cevabımız "evet"se, bunun için atılması gereken adımları tez elden atmalı, işçi sınıfı ve emekçi halkları bunun için hazırlamalıyız.
Artık her şey, devrimin zaferi için olmak zorundadır; tüm zaman, tüm işler, tüm ilişkiler buna göre ayarlanmalı, tüm adımlar bunun için atılmalıdır. Madem ki, burjuvazi bizi kavgaya davet ediyor, bu kavgadan kaçmayacağımızı ve onu yerle bir edene kadar savaşabileceğimizi herkese göstermek zorundayız.
Onun için Şimdi Devrim Zamanı ve Her Şey Devrimin Zaferi İçin diyoruz.