2012 Temmuz Devrimi'nden bu yana iktidarın Kürt halkında olduğu Rojava'nın Afrin Kantonu'na yönelik ilhakçı devletin binlerce asker ve çete ile başlattığı işgal hareketi birinci ayını doldurdu.

Suriye iç savaşından beri, savaşın yıkımına uğramamış tek kent olan bu Afrin, şimdi onlarca savaş uçağının, yüzlerce tankın attığı bombalarla yıkılıyor. Şimdiden yüzlerce silahsız insan yaşamını yitirdi, onlarcası yaralandı. Burjuva saldırganlığın dehşet verici sonuçlarının fotoğrafları geliyor Afrin'den.

Bunun yanında bunca teknik ve teknolojiye, sayısal insan üstünlüğüne sahip işgal ordusu, sınırda bir kaç kilometreden daha öteye geçebilmiş değil. Devrimci savaşçılar, askeri terminolojide "gerilla taktiği" denebilecek bir tarzda işgal ordusu ve çeteleri sınır hattında tutuyor, savaşı bu bölgelerde yoğunlaştırıyor. Savaş, devrimci savaşçıların denetimindeki beş cephede devam ediyor.

Burada bir parantez açıp belirtmek gerekiyor ki, bir savaşta, utku ve yenilgi durumu sadece teknik ve taktik durumla açıklanamaz. İşgalcileri sınırda tutan şey, devrimci Afrin halkının kahramanca karşı koyuşudur. Burjuvazi, yaşamın her alanında olduğu gibi, savaşta da devrim karşısında dezavantajlıdır; devrimi ve devrimci bir halkı ayakta tutan, güçlü sütunlara karşı, çürümeye ve yıkılmaya yüz tutmuş burjuva sınıf ve onun zor aygıtları, eninde sonunda kaybetmeye mahkumdur.

İşgal savaşının ilk gününden bu yana burjuvazinin telaş ve paniğe karşı, devrimci Afrin halkı soğukkanlı, olgun ve cesur bir duruş sergiliyor. Böylesi olağanüstü panik hallerinde eşine az rastlanır bir devrimci disiplin ve düzen içinde hareket ediyor. Bütün Afrin her bir müfrezesi muntazam örgütlenmiş devrimci bir orduyu andırıyor. Cephelerde savaşıyor, cephe-cephe gerisi ikmalini sağlıyor, cephe gerisinde savaş ihtiyaçları üretiyor, bombalar altında, görkemli mitingler, yürüyüşler düzenliyor. Burjuvazi karşısına, böylesi devrimci bir halkı almış durumda. Kürt halkı, ulusal, sınıfsal kurtuluş kavgasının bu önemli dönemecine "Berxwadana Serdeme" (Çağın Direnişi) ismini veriyor.

Afrin'i değerlendirirken, savaşın seyrine ilişkin bu gözlemlerle yetinilemeyeceği açık. Çünkü Afrin işgal savaşı da, Clauswitz'in ünlü "Savaş politikanın başka araçlarla devamıdır" tanımından hareketle, politik durumun başka bir devamını oluşturuyor. İşgalin birçok politik yönüne değinilebilir ama özellik neden ve sonuçlarına dair çıkarsama da şu dört nokta üzerinde durulmalıdır:

1-Türkiye Rojava'ya saldırarak Kürt halkının en ileri ulusal sınıfsal kazanımlarını hedefliyor.

Rojava her dört parça içinde, politik olarak geldiği konum itibariyle Kürt ulusunun devrimci kurtuluş kavgasının en ileri durumunu temsil ediyor. İktidarın halk tarafından ele geçirildiği Rojava'nın ilhak edilmiş diğer parçalara da devrimci yönde canlılık kattığı, etkilediği, ateşlediği bilinen bir gerçek.

Rojava, ulusal sınıfsal kurtuluş kavgasının en uzun soluklu verildiği Kuzey'de, böylesi devrimci bir etkiye sahip. Kuzey Kürdistan kavga tarihindeki en büyük, en nitelikli ayaklanmanın (6-8 Ekim) ateşleyicisinin Kobane savaşı olması bu konuda sağlam bir gösterge.

Rojava, Kuzey için kurtuluşun ancak ileri giden, zafere ulaşan bir ayaklanmayla mümkün olduğunun örneğidir. Burjuvazi, Rojava'daki demokratik halk iktidarını boğarak örneği yok etmek istiyor.

2-Türkiye Afrin’e saldırmakla sadece Rojava'ya değil, aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimine de saldırıyor.

Burjuvazi uzunca bir süredir devrimin kuşatması altında bulunuyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin Kürt halkının devrimci kavgası karşısında burjuvazinin hareket marjı oldukça kısıtlı. Devrim, burjuva iktidar için yıkıcı bir derinlik ve genişlik kazandı.

Bilindiği gibi, burjuvazi, Suriye iç savaşının başından bu yana dinci gericilere destek veriyor. Suriye'de (diğer çevre ülkelerde) kurulacak, dinci gerici iktidarlarla devrimi kuşatmayı amaçlıyor. Bugün ortaya çıkan sonuç, burjuvazinin hedeflediğinin tam tersi bir durumdur. Bırakın dinci gerici iktidarların kurulmasını, Suriye iç savaşı Türkiye'nin yanı başında Rojava'da devrim tarafından kuşatıldı. Şimdi Rojava'ya saldırarak, devrimin bu kuşatmasını yarmayı, kendisine hareket alanı açmayı hedefliyor. İktidarı, muhalefetiyle, Türkiye'nin bu işgali "hayat memat" meselesi olarak görmeleri bu nedenledir.

Rojava, Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleşik devriminin burjuvazi üzerinde bu kuşatmasını tahkim ediyor.

Dolayısıyla bu savaş Türkiye ve Kuzey proletaryasının burjuvaziye karşı devrimci savaşının bir parçasıdır. Proletarya, bu savaşta, Rojava'nın yanında yer almalıdır.

3-Türkiye, bu işgal harekatında emperyalizmin her türlü desteğini arkasına almıştır.

ABD ve Avrupa'nın emperyalist devletleri ve Rusya işgale onaylarını desteklerini sunuyorlar. Öyle olmasaydı, Türkiye bu savaşa girişemezdi.

Emperyalizm, baştan sona gericilik demektir. Emperyalizme, her alanda ekonomik ve politik çıkarları yön verir. Emperyalizmin ağzında "demokrasi, insan hakları vs." ikiyüzlü yalanlardan ibarettir. Afrin işgal savaşı bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.

Rojava kendi devrimci özgücüne ve gerçek müttefiklerinin (dünya proletaryasının) desteğine dayanmalıdır.

4-Ezilen halkların devrimci kurtuluş kavgası, sosyalist ülkeler, kapitalist ülkelerin proleter hareketleriyle birlikte dünya devriminin bir parçasıdır.

Dünya proletaryası, dünya devriminin bir parçası olan Rojava'nın direnme savaşının, devrimci kurtuluş kavgasının yanında yer alacaktır.

Bu anlamda Afganistan'dan İsviçre'ye kadar, bir dizi ülkenin proletaryası, çeşitli devrimci ve komünist parti ve örgütleri, Rojava'ya destek açıklamaları yaptı. Bu proletaryanın enternasyonal kavgası açısından önemli bir gelişmedir. Yine Avrupa'da bu yönlü sokak eylemleri yapılıyor. Ancak bunlar yeterli değildir. Proletarya, gerici burjuva saldırganlığa karşı bulunduğu her yerde devrimci bir kavgayı daha da büyütmelidir.

Rojava halkı ve proletaryanın gerçek dostu ve müttefiki, dünya proletaryası ve emekçileridir.

Afrin halkı bütün olanaklarıyla faşist işgal karşısında savaşıyor, savaşacaktır. Ama bu savaşta sonucu nihai olarak Türkiye ve Kuzey proletaryası ve emekçilerinin devrimci hareketi belirleyecek. Emekçiler de Afrin işgaline karşı tepki oluştuğu ortada. Ama Afrin'e atılan bombaların, Afrin'de değil, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da durdurulabileceği gerçeğinin daha iyi kavranması gerekiyor.

Rojava'nın güvenliği ancak Türkiye ve Kuzey'de devrim zafere ulaşırsa kesin olarak sağlanabilir.

Kürt halkının o coşkun marşta söylediği gibi "Herne pêş / herne pêş /dewr û dem ya me ye / welat çav li rê / bendewarê me ye"

(İleri gidin / ileri gidin / zaman bizim zamanımızdır / ülke, gözü yollarda /bizi beklemektedir.)

Argeş Soran