Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın yargılandığı davanın 6. duruşma bugün görüldü. Tanıkların dinlendiği duruşmada Nuriye Gülmen hastaneden yine SEGBİS'le bağlandı. Akşam geç saatlere kadar süren duruşmada Nuriye Gülmen “örgüt üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılarak tahliye edildi, Semih Özakça ve Acun Karadağ beraat etti.
Nuriye ve Semih'in açlık grevinin 288'inci gününde görülen duruşmada Nuriye için hastane tarafından “Sağlık durumu nedeniyle duruşmada hazır edilemeyeceği” raporu okundu. Tanıklar Ömer Lütfü Zeren ile Yaprak Yılmaz da SEGBİS ile ifade verdi.
Tanık Ömer Lütfü Zeren Özakça ve Gülmen’i Eskişehir’den tanıdığını söyleyerek, "Ben de bütün Türkiye gibi bu davayı takip ettim. Berkin Elvan katledildiğinde Eskişehir halkıyla birlikte 20-25 bin insan katıldı. Nuriye hocayı da o yürüyüşte gördüm. Nuriye Gülmen’in polise taş, molotof gibi bir şey attığını görmedim" dedi.
Yaprak Yılmaz ise, "Her hangi bir örgütle alakaları olmadığını biliyorum. Nuriye hoca zaten toplumsal olaylara duyarlı bir insan. Biz Gezi eylemlerine birlikte katıldık ben ordayken patlayıcı veya benzeri bir şey atılmadı. Polis müdahale etmeden biz zaten ayrılmıştık" dedi.
Veli Saçılık ve Mahmut Konuk da tanık olarak dinlendi.
KHK ile ihraç edilen Veli Saçılık, “Nuriye ve Semih, ‘AKP bizi anlamıyor dönüşümsüz yapmamız gerekir’ dediler ve açlık grevine başladılar. Açlık grevinin 40. gününde ben onlara ‘Siz bırakın 40 gün de ben yapayım’ dedim. Ancak onlar, ‘Etkisi olmaz biz devam edeceğiz’ dediler ve devam ettiler” dedi.
Yine KHK ile ihraç edilen Mahmut Konuk ise “Açlık grevini başka insanlar da dile getiriyordu, hatta bunu ilk dile getiren Veli Saçılık’tır ancak o dönüşümlü yapmak istiyordu. Nuriye ve Semih dönüşümsüz şekilde açlık grevine başladılar” dedi.
Savcı mütalaasında yine Nuriye'nin adli kontrol şartıyla tahliyesini talep etti.
Söz alan Acun Karadağ, “Arkadaşlarımız ve biz örgüt talimatı ile eyleme başlamadık. Ancak ben 6 celsedir bu davayı takip ediyorum. Mahkeme heyetini izliyorum. Heyet durumdan rahatsız ancak bağımsız şekilde karar veremiyor. Talimat ile tutukluluk halinin devamına karar veriyor” dedi.
Semih Özakça açlık grevi eyleminin “örgüt talimatıyla başlamadığı” suçlamalarını reddederek, “Bu eylemin arkasında örgüt değil aranması gereken daha meşru şeyler var. Ben açığa alındıktan sonra günlerce evde oturdum, oturdum oturdum... Bunalım derecesinde bir psikolojiye girdim. Sendika da bir şeyler yapalım dedik hiçbir şey yapılmadı sendikada. Daha sonra memleketlere gittik ailemizle vakit geçirdik. Sonra ne yapalım ne edelim derken ihraç olduğumu öğrendim. Oturduk yine 15-20 gün bir ay bekledik yani beklemek ile hiçbir şey elde edemedim.
Keşke daha önce başlasaydım oturma eylemine, açlık grevine. Şuan baktığımda açlık grevi yapmanın kendini ifade etmenin ne kadar doğru olduğunu görüyorum. Polisler bize öyle şiddet gösterdi, bizim bacaklarımızda ödemler oluştu zorla yürüyorduk. Polisler bize gülüyordu. Bizim anamıza babamıza küfür ettiler. Açlık grevine başlama sebebimizi burada arayın. Orada burada örgütte aramayın. Ben işime dönersem gerçekten bu kanıtlanmış olacak dönemezsem yapacak bir şey yok ben burada işime dönebilme umudunu açlık grevinde gördüm. Kaile alınmadığımız için açlık grevine başladık. Açlık grevi suç değildir” dedi.
Duruşmaya verilen aradan sonra Semih sözlerine devam etti, öğrencilerine seslendi, “Sizin için hala direniyorum, direneceğim ve yanınıza geleceğim. Özellikle yoksul çocuğum Serhad, ailenin bütün yükü senin omzunda gibiydi. Umarım bu yoksulluğun bitecek. Özellikle senin için direniyorum, tüm yoksul çocuklar için direniyorum, yoksul çocuğum Serhad” dedi.
SEGBİS ile söz alan Nuriye, “Bana henüz savunmamı vermemiş olmama rağmen ısrarla tanık beyanları ve mütalaaya karşı beyanlarımı sormanızı anlamıyorum. Üç duruşmadır bu böyle, bana SEGBİS’i dayatıyorsunuz, ben bu şekilde savunma vermek istemiyorum. Mahkeme başkanı ve heyetin yüzlerine bakmak ve öyle konuşmak istiyorum. Bu sağlanmadı. Bu sefer başka bir şey oldu: Mahkeme, eğer doktorlar olumsuz rapor verse bile Nuriye tüm riskleri göze alarak salona gelirim derse gelsin, dedi. Savcı tahliye talep etmesine rağmen beni tahliye etmektense böyle bir çözüm buldular. Sağlık koşulları sedye gibi şeyler sağlanırsa gelirim dedim yine de. Ama getirmediler. Yine SEGBİS’e mecbur bırakılıyorum. Heyet benim savunmamı alamaz mıydı, beni ilk duruşmaya getiremez miydi? Ya da tahliye edip kısa bir süre verilirdi ben gelirdim. Hiçbiri yapılmadı ve benim özellikle ‘ölüm riskini göze alıyorum’ diye yazarak onay vermemi istediniz.
Daha açlık grevi gündemimizde değilken bir Alman televizyonu belgesel çekmek istediğini söyledi. İki gün bizimle birlikte vakit geçireceklerdi. Sonunda 'peki ne olacak' diye sordular, 'vallahi canımı sokakta bulmadım açlık grevine başlarım' demiştim. O zamanlar daha ihraç bile edilmemiştim, sadece açığa alınmıştım.Açlık grevi o kadar güçlü bir eylem ki açlık grevine başlarsam hemen sonuç alacağımı düşünüyordum. Ben açığa alınmış halimle eylem yapıp işime dönmeyi beklerken beni dalga geçer gibi ihraç ettiler.
Sonra açlık grevi gerçekten gündemimize geldi. Tamamen bir keyfilik içerisinde bize her gün saldırmaları öfkemizi büyütüyordu. Ama biz yılmadan her gün Yüksel’e çıkmaya devam ettik. Kemik acısı geçer deyip direnişimize devam ediyorduk. Açlık grevi fikri bu saldırılardan sonra, insanlarla, milletvekilleri ile, dostlarımızla konuştuktan sonra iyice olgunlaştı. Nihayet mecliste basın açıklaması ile açlık grevine başlayacağımızı duyurduk. O gün meclis çıkışında bizi gözaltına aldılar. 5 gün gözaltında kaldık ve açlık grevine böyle başlamış olduk. Biz gözaltında iken meydan boş kalmamıştı. İnsanlar gelip pankartlarımızı yapıp, anıtı her günkü haline dönüştürmüşlerdi. Açlık grevi insanlarda büyük bir patlama yaşattı. Her zamankinden çok daha kalabalık oluyordu meydan. O en kalabalık olduğu bir günün fotoğrafı var, işte o fotoğrafın alındığı günden çok kısa bir süre sonra gözaltına alındık zaten. Anıtta açlık grevi yaparken canlı yayın yapıyorduk bazen. 38. günde yanlışlıkla bugün açlık grevinin 58. günü dedim. Sonra Allah korusun ne 58’i diye düzelttim. 58 gün o kadar uzaktı ki, oraya varmaz bizim işimizi geri vermeleri diye düşünüyordum çünkü.
Nuriye mahkeme heyetine de seslenerek, “Tavsiye ediyorum heyete siz de direnin. Talimat mı geliyor size, direnin. AKP iktidarının halka karşı saldırgan tutumuna set olmak açısından hem çorbada tuzunuz olur hem de asıl olarak alnınız ak olur! Sevgili direniş dostları, bu son sözüm değil ama şimdilik şunu söyleyeceğim: Burası tam kavganın ortası!” diyerek alkışlarla konuşmasını sonlandırdı.
Avukat Murat Yılmaz ve Av. Refik Atalay söz alarak savunma yaptı. Av.Mehmet Lütfü Tiryaki “Semih öğretmenlik yaparken en ufak bir suçlama yok! Görevi ile ilgili tek bir mahkemede suçlama yok! Ama açığa alınıyor, sonra KHK ile görevden atılıyor! Açlık grevi öyle başlıyor. Mardin’de Semih için idari mahkemeye başvurduk. İçeriğe girmeden KHK’yı gerekçe gösterdi. Bölge idareye başvurduk o da komisyonu adres gösterdi. Bunun üzerine Danıştay’a başvurduk bu KHK ben inceleyemem dedi! AİHM’e başvurduk henüz bize karar gelmedi. Biz tüm etkin hukuk yollarını denedik. Bilgi edinme kanunundan yararlanmak istedik. Başbakanlık bilgi edinme kapsamı dışında değerlendirmesine karar verdi. Müvekkiller tüm hukuksal yolları denedi. Bu sırada CHP, AYM’ye başvurdu, AYM de KHK’yı inceleyemez dedi” diyerek süreci hatırlatıyor.
Av. Refik Atalay “Hala Ankara’da Nuriye- Semih demek yasak! Biz OHAL komisyonu ile görüşmeye gittik 5 avukatla! Daha randevu alırken gözaltına alındık” dedi.
Av. Betül Vangölü Kozağaçlı da “Bu bitmiş bir yargılama değil, Nuriye daha savunmasını vermedi. Nuriye ile daha bir kez bile düzgün bir şekilde avukat görüşmesi yapamadık. Şimdi dosyanın işlemleri bitmiş mi oluyor gerçekten? Siz apar topar karar vermeye çalışıyorsunuz. Karar verilmiş zaten. Hükümet yetkilileri, bakanlıklar sürekli beyanlarda bulunarak ve bu beyanlarda onlardan hükümlü olarak bahsederek kararını açıklıyor zaten. Adalet Bakanlığı, bunlar örgüt üyesi ve ölebilirler, eylem yapılır dikkatli olun diyor. Sağlık bakanlığı sürekli zorla müdahale edeceği yönünde açıklamalar yapıp Nuriye’ye kendini tehdit altında hissettiriyor” dedi.
Av. Levent Yavuzer de Nuriye'nin eylem ysptığı İnsan Hakları Anıtı'nın da tutuklandığını hatırlattı.
Av. Ömer Faruk Ağaoğlu, “Eskişehir’de Nuriye’ye dava açılmış. Dava aynı orada! Ama orada tutuksuz bu davada tutuklu! Toplayacak kanıt kalmamasına rağmen, kanıtlar karartılacak diye tutuklu yargılanıyor! Savunma yaptırılmıyor! Nuriye ile hala görüşemiyoruz! Gerekçe sağlık deniliyor ama Nuriye sekiz saattir SEGBİS’te tutuluyor, sağlığı düşünülmüyor! 12 Eylül hukukuna hayır diyorsak, 15 Temmuz hukukuna da hayır diyoruz!” dedi.
Ve duruşmada karar aşamasına geçildi. Mahkeme heyeti sanıklara son sözlerini sordu. Acun Karadağ, “Nuriye savunma yapmadan, savunma yapmayacağım! Bu dünyayı cennete çeviren cennete, cehenneme çeviren cehenneme gidecektir! Benim için cehennem vicdan azabıdır! Vicdanen yanlışsınız. Eğer vicdanınız varsa, Nuriye’nin öldürülmesini isteyen iktidara yaranacaksanız istediğiniz kararı verebilirsiniz. Hakkımızı helal etmiyoruz” dedi.
Semih Özakça, “Son sözümü söylemedim. Sizden sonra ben söyleyeceğim” dedi. Nuriye Gülmen, “Son sözüm var; 'Direnenler yaşasın, Yaşasın Yüksel Direnişi, Kahrolsun Faşizm!'” dedi, karar için ara verildi.
Mahkeme heyeti Acun Karadağ ve Semih Özakça'nın beraatine karar verirken, Nuriy Gülmen için “örgüt üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasına ve tahliyesine, karar verdi.