Nuriye ve Semih İçin Dayanışma açlık grevinin 233. gününde yine Kadıköy Süreyya Operası önünde eylemdeydi. "Ey Özgürlük" yazısı taşınan eylemde "Devlet iki insanın cinayetiyle tarihe geçmek istemiyorsa bir an önce Nuriye ve Semih’in taleplerini kabul etmelidir" denilerek Nuriye ve Semih’in talepleri kabul edilinceye dek eylemlerin süreceği vurgulandı.
İSTANBUL - Nuriye ve Semih İçin Dayanışma açlık grevinin 233. gününde her Cuma günü olduğu gibi saat 19.30'da Kadıköy Süreyya Operası önünde eylemdeydi.
"Açlık Grevi 233. Gününde - İşimizi Geri İstiyoruz - Avukatıma Dokunma!" yazılı pankartın açıldığı eylemde "Açlık Grevi 233. Gününde", "Ben Semih'im İşimi Geri İstiyorum", "Ben Nuriye'yim" yazılı dövizler açıldı. Ayrıca kırmızı harflerle "Ey Özgürlük" yazısı taşındı.
"Nuriye ve Semih Onurumuzdur", "KHK'lar Gidecek Biz Kalacağız", "Devrimci Avukatlar Onurumuzdur", "Devrimci Avukatlar Serbest Bırakılsın" sloganlarının atıldığı eylemde basın açıklamasını Meltem Servi okudu.
OHAL ve KHK'lerle siyasi krizini yönetmeye çalışan iktidarın OHAL'in uzatılmasını yine gündemine aldığına ve son çırpınışlarını sergilediğine değinen Servi, Nuriye Gülmen’in KHK'lerin bir gecede yılların emeğini ve bilimsel alanı yok saymasına teslim olmayarak 9 Kasım’da "İşimi Geri İstiyorum" diyerek Ankara'da Yüksel Caddesi'nde başlattığı eylemin Acun Karadağ, Veli Saçılık'ın katılımıyla büyüdüğünü ve bir direniş ve mücadele örneği yarattığını, OHAL ve KHK zulmü yanında iktidarın meşruluğunu da farklı kesimlere sorgulattığını ifade etti.
Eylemi açlık grevine çeviren Gülmen ve Özakça'nın 76. gününde tutuklandıklarını fakat cezaevinde de aynı kararlılıkla sürdürürken, hukuksuz ve gayri insani hak ihlalleri arasında sindirilmeye çalışılan topluma ışık kaynağı olduklarını söyleyen Servi, Nuriye ve Semih'e boyun eğdiremeyen iktidarın, bir yandan da Nuriye ve Semih İçin Dayanışma dahil
onlara destek verenlere, her yerde onların sesi olanlara her alanda saldırıda bulunduğunu, bu hedef doğrultusunda devletin sistematik işkencesi açık bir şekilde halkın gözüne sokularak sokağa indiğini, Nuriye ve Semih'in mücadelesine ses veren yüze yakın kişi siyasi komplo ile tutuklandığını belirtti.
Nuriye ve Semih’in avukatlarının tutuklanmasının ardından cezaevlerinde uygulanan işkence ve hak gasplarını ise şöyle aktardı:
"Avukat Yaprak Türkmen Bolu T TİPİ Cezaevi'nde aynı koğuşta kalan müvekiileri Avukat Barkın Tımtik, Naciye Demir ve Zehra Özdemir Hapishane idaresi sayım alırken ayağa kalkma dayatması uygulamış, dayatmayı kabul etmeyen Barkın Tlmtik ve Naciye Demir'e ceza verildıği gün aşırı yapılan bu sayım sorunundan kaynaklı olarak Timtık ve Demir'e 4 aylık ceza verildiği toplamda Barkın Tımtik'in 9 yıllık aile görüş cezası olduğu bilgisini kamuoyu ile paylaştı. Avukat Yaprak Türkmen, Edirne F Tipi Cezaevi’nde kalan müvekkilleri avukat Özgür Yılmaz ve Ahmet Mandacı'nın ise ağırlaştırılmış müebbet mahkümiarı gibi tek kişilik hücrelerde tutulduklarını ilk gün içme suyu verilmediğini ve dilekçe yazmak üzere kağıt kalem haklarının keyfi şekılde engellendığıni ifade etti"
Nuriye ve Semih'in mücadelesini ve savunma hakkını tutuklama, baskı, dayatma, tecrit ve işkence ile bitiremeyeceklerini vurgulayan Servi, "Nuriye ve Semih'in avukatları onları devrımci avukatlık geleneğine bağlı kalarak içeride ve dışarıda savunmaya devam edeceklerdir" dedi.
Tüm bu hukuksuzluk ve hak ihlallerinin, Nuriye ve Semih'in avukatlarına dönük siyasi gözaltı ve tutuklama 14 Eylul ve 28 Eylül'de görülen duruşmalar, duruşma öncesi savunma ve ifade hürriyetinin bir butün olarak gasp edildiği bir süreç olarak somutlaştığını, tüm mahkeme süreçlerinde yaşatılan hak gaspları ve hukuksuzluklar direnişi kırmaya ve Nuriye Gülmen'in tutuklanmasına dönükkomplonun sadece bir parçası olduğunu ifade eden Servi, siyasi iktidarın Nuriye Gülmen'den intikam alma politikalarının boşa çıkacağını, mücadelenin Ankara'da ve Nuriye Gülmen’in bulunduğu Numune hastanesinde devam ettiğini vurguladı.
İktidarın 9 Kasım'da Nuriye Güimen'in OHAL ve KHK faşizmine karşı iktidarın karşısına dikilmesini bir irade savaşına dönüştürdüğünü ve bugün akademisyen Nuriye Gülmen'den intikam alarak yüzbinlerce ihraç edilmiş emekçlyi, halkları ve devrimcileri terbiye etmeye çalıştığını belirten Servi, "Devletin vatandaşlarına dönük yürüttüğü bu intikam sürecini acizlik olarak görüyor ve hükümeti derhal bu hukusuz ve pervasız tavrını terketmesi noktasında uyarıyoruz" diyerek Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın sağlık durumları hakkındaki bilgileri şöyle aktardı.
"Nuriye Gülmen Numune Hastanesi'nde çok küçük bir tutuklu servisinde; ışık almayan, havalandırması bulunmayan ve hijyen sorunu olan çok küçük bir tutuklu servisinde direnişini devam ettiriyor. Kamu emekçisi Nuriye Gülmen açlık grevinin 233. gününde ve 34 kilo sınırında. Kardeşi ve refakatçisi Beyza Güimen'in Nuriye Güimen'in tanınmayacak kadar zayıfladıgını aktardı. Semih Özakça 20 Ekim'de tahliye edilmesiyle direnişini evinde devam ettiriyor. Semih Özakça kas çökmesi olduğunu, vücudunda çok fazla ağrıları oldugunu, baş ağrısı olduğunu ve iç oeganlarının çökmeye başladığını hissettiğini aktanrken oturmakta zorlandığını beyan etti".
Nuriye Ve Semih için Dayanışma olarak siyasi iktidarın; yaşama ve sağlık hakları gasp edilen direnişçilerin taleplerini kabul etmesi ve hızla OHAL Komisyonu’nu harekete geçirmesi, dosylarını Incelemesi ve acilen karar vermesi gerektiğini, aksi halde dünyanın gözü önünde bir cinayetin faili olarak tarihe geçeceklerini belirten Servi, "Bizler Nuriye ve Semih işlerine iade edilene kadar OHAL Komisyonu'nun görevini yapması ve dosyalarını öncelikli ve ivedi olarak incelemeleri için bulunduğumuz her yerden ses çıkarmaya devam edeceğiz. Hiçbirşey bahş etmelerini beklemiyoruz, hakları olanın geri verilmesini ve adaletin derhal tayin edilmesini ifade ediyoruz.
Siyasi iktidarın Nurıye Gülmen nezdinde devam eden hukuksuzluk ve tehdit mekanizmalarını tanımıyor ve teşhir ediyoruz. Nuriye Gülmen'e yönelik, fiziki, siyasi ve tıbbi tecridin derhal soniandırıimasını istiyoruz. Semih'i mücadele ederek aldık, Nuriye Güimen'in özgürlüğüne kavuşması için de mücadelemizi sürdüreceğiz" diyerek sözlerini tamamladı.
Eylem, Nuriye ve Semih'in 17 Kasım'da Sincan Cezaevi Mahkemesi'nde 4. duruşmasının görüleceği hatırlatılarak"Nuriye ve Semih dostlarını bu duruşmaya katılarak dayanışmayı büyütmeye, tarihe tanık olmaya Ankara’ya çağırıyoruz" denilerek ve "Ey Özgürlük" şarkısı hep birlikte söylenerek bitirildi.