Dün Çağlayan Adliyesinde RedHack davasından yargılanan gazetecilerin duruşması görüldü.

RedHack’in sızdırdığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait yolsuzluk e-postalarını haberleştirdikleri için 3 gazeteci 304 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu, 3 gazeteci de tutuksuz yargılanıyor.

DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik, eski Diken Editörü Tunca Öğreten ve BirGün Gazetesi çalışanı Mahir Kanaat'ın katıldığı duruşmada, tutuksuz yargılanan ETHA muhabiri Derya Okatan, DİHA muhabiri Metin Yoksu ve gazeteci Eray Sargın da yerini aldı.

İçeride duruşma sürerken, dışarıda da duruşmaya gelenler “Haber Yapmak Suç Değildir, Gazetecilere Özgürlük” pankartı açılarak basın açıklaması yaptı.

İlk savunmayı ETHA Yazıişleri Müdürü Derya Okatan yaptı, duruşmaya hazırlanırken avukatlarının gözaltına alındığını söyleyerek “savunma hakkım gasp edildi” dedi. Suçlamaları reddeden Okatan, bu davada suçlananın gazetecilik olduğunun altını çizdi, “o haberleri yaptım çünkü halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını savunuyorum. Benim kalemime yön veren Saray'ın icazeti değil, kendi vicdanımdır, sosyalist bir gazeteci olarak ezilen halklara karşı duyduğum sorumluluktur" dedi.

Gazete Yolculuk Yazıişleri Müdürü Eray Sargın ve DİHA muhabiri Metin Yoksu da savunmasında bahsi geçen tweetlerin çalıştıkları haber sitelerine ait olduğunu ve haber yapmanın suç olmaduğunu savundu.

Ömer Çelik ise savunmasını Kürtçe yaptı. Savunmasına, gözaltına alındığı sırada uğradığı işkenceyi anlatarak başlayınca mahkeme başkanı “işkenceyi atlamasını” istedi. akan Albayrak’ın avukatı Ferah Yıldız ise, “Türkiye’de Türkçe ana dil, Kürtçe ise etnik dildir. Türkçe bilip, bilmediğini sorulmasını talep ediyorum” diyerek savunma hakkına itiraz etti.

Çelik savunmasında, maruz kaldığı işkence sonrasında ne için gözaltına alındığına dair tek bir kelime dahi söylenmeden Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne, bir gün sonra da yine hiçbir şey söylenmeden İstanbul’a getirildiğini, ne için gözaltına alındığını ancak 24 gün sonra çıkarıldığı sorguda öğrendiğini söyledi.

OHAL sonrasına dikkat çekerek, muhalif medya üzerindeki baskıları anlatan Çelik, "5 haber ajansı, 24 radyo, 16 TV, 63 gazete ve 20 dergi ile 178 medya kuruluşu kapatıldı. Bu sayı her geçen gün artıyor. Yine bugün Türkiye cezaevlerinde 176 gazeteci halen tutuklu" dedi.

“Biz gazetecilerin görevi kamuoyunu bilgilendirmektir. Halkın gerçeğe ulaşmasında aracılık yaparız. Bu yüzdende sadece halka karşı sorumluyuz. Fakat bugün bileklerimize kelepçe vurulması halkın takdiri değildir. Hükümetin haberlerimizden duyduğu rahatsızlığın sonucudur. İddianamede suçlandığımız esas nokta Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın gayrihukuki ilişkilerini haber değeri taşımasından ötürü halka ulaştırılmasıdır. O e-maillerin nasıl ele geçirildiğini bilmiyorum. O e-maillerden sosyal medyada haberdar oldum. Daha önceki ifademde bu yönlü izahatımı yapmıştım. İncelediğim kimi e-maillerin içeriğinde hukuksuz ve Bakan beyin görevi ile bağdaşmayan ilişkilere tanık olduktan sonra bunları haberleştirdim. Bu konuda da hiç kimseden talimat almadım. Bakan beyin kişiliğine ya da özel yaşamına ilişkin hiçbir bilgiyi haberleştirmedim, yaymadım. Haber konusu yaptığım şeyler, görev sınırlarını aşan ilişkilerdi. Sayın savcı ise iddianamede bu kirli ilişkileri ‘stratejik faaliyetler’ olarak tanımlıyor. Tuhaf olan da bu. DAİŞ ile petrol pazarlığı yapmak hangi stratejik faaliyetin kapsamında merak ediyorum” diyen Çelik, Kürt halkının özgürlük, eşitlik ve öz yönetim talebine saldırılarla yanıt verildiğine de değindi, katliamlar yapıldığını, insanların zindanlara doldurulduğunu anlattı.

BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat savunma yaparak “Haberler de Metro ve Carrefour’da satılmıyor! Gazeteci bir haberi takip ediyorsa peşinden gider. Haber ile ilgili bilgilerin peşinde gider” diyerek Bakan Albayrak’a dair mailleri indirdiğini ancak haber yapmadığını söyledi.

Gazeteci Tunca Öğreten de, "E-postalara nasıl ulaştığımı biraz açayım. Redhack, Bakan Albayrak’ın maillerini açtığını ve basın ile paylaşacaklarını duyurdular. Bu zaten haber konusu oldu. Birkaç gün sonra bir grup açıldı ve onayım dışında gruba eklendim. Ben gazeteciyim. IŞİD’in hesabını da takip ederim, sol örgütlerinde. Çalınan hesap sayın Bakanın kendi hesabıdır. Kaleme aldığım haber ne Bakanın özel hayatı ne de devletin sırrı ile alakalıdır. Irak’ta faaliyet gösteren bir şirkete ait haberdir. Irak’ta faaliyet gösteren bir şirket hakkında yaptığım haberde 'FETÖ' adına suç işlemişim. Yaptığım haber için nasıl suç işlemişim. Bana anlatın. Mantığım bunu almıyor. Bu maillerin tümü Wikileaks’te yer alıyor. 7 milyar insan görüyor. 2 kişinin bildiği sırdır deniliyor ya 7 milyar insanın bildiği sır mıdır? Sizde suçsuz olduğumuzu biliyorsunuz. Bu haksız tutuklamaya son verin."

Avukatlar da savunmalarında, Albayrak'ın davaya müdahil olma talebinin reddedilmesini istedi, yaptıklarının gazetecilik faaliyetleri kapsamında söyleyerek tutuklu gazetecilerin tahliyesini talep etti.

Mahkeme heyeti Bakan Berat Albayrak'ın davaya müdahillik talebini de kabul ederken, DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik hakkında tahliye, Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat içinse tutukluluğun devamına karar verdi.

Gazetecilerin bir sonraki duruşması 6 Aralık'a ertelendi.