İşlerine geri dönebilmek için açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın yargılanması 14 Eylül Perşembe günü saat 13.30’ta Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Ancak Ankara İl Jandarma Komutanlığı, mahkemeye gönderdiği yazıda, iki ismin “personel yetersizliği” ve “oluşabilecek sağlık sorunları nedeniyle” duruşmada hazır edilemeyeceğini bildirmişti.
Sadece Ankara’dan değil, İstanbul başta olmak üzere pek çok ilden hukukçular ve Nuriye ve Semih’le Dayanışma grupları Adliye önünde duruşmayı bekliyordu. Pek çok ilden baro başkanı da duruşmada Nuriye ve Semih için oradaydı ve savunma yapmak için salonda yerlerini aldılar.
Nuriye ve Semih’in sesini her yerde kesmek için var gücüyle savaş veren devlet, savunma haklarını ellerinden aldıktan sonra onlar için Adliye önünde bekleyenlere de saldırdılar. Adliye önünde ve çevre sokaklarda yaşanan polis saldırılarında 30’dan fazla kişi gözaltına alındı. Duruşmayı izlemek için adliye binasına girenler de bina içinde saldırılardan paylarına düşeni aldılar. Bina içinde bekleyen basın emekçileri de polisin saldırılarına maruz kaldı.
Ankara İl Jandarma Komutan Yardımcısı tarafından mahkemeye gönderilen tutanakta, “Bilindiği üzere aşırı sol terör örgütü yandaşlarının provokasyon çıkarmak ve her iki tutuklunun açlık grevi faaliyetine destek ve moral vermek, istismar etmek amacıyla başta ilimiz şehir merkezinde, ülkemizin değişik şehirlerinde ve Sincan Cezaevi Kampüsü nizamiye bölgesinde zaman zaman izinsiz toplantı ve gösteri faaliyetleri icra etmeye çalışmaktadır. Bu duruşma nedeniyle yapılan istihbari çalışmalar neticesinde özellikle DHKP-C terör örgütü yandaşlarının ‘Semih Ve Nuriye’ye Uzanan Eller Kırılacak, 14 Eylül’de Nuriye Ve Semih’e Özgürlük, 14 Eylül’de Ankara Adliyesi’nde Buluşalım’ gibi sloganlarla sosyal medya üzerinden örgütlenerek duruşma günü provokasyon çıkarmak amacıyla Sincan Cezaevi Kampüsünden Ankara Adliyesine giden yol güzergahında, Ankara Adliyesi etrafında, duruşma salonu içerisinde ve çevresinde ses getirici bir takım provokatif eylemler yapacakları değerlendirilmektedir” denilerek çok sayıda emniyet gücü kullanmak gerekeceği belirtilerek “getirilemeyecekleri” belirtildi.
Mahkemece tutanak içeriği okunduktan sonra Acun Karadağ’ın savunmasına geçildi. Davada tutuksuz yargılanan Acun Karadağ'a hakim mesleğini sordu öğretmen olduğunu söyleyen Acun Karadağ’a mahkeme başkanı "Hala çalışıyor musunuz?" sorusunu yöneltti. Karadağ ise "KHK ile ihraç edildim" şeklinde yanıt verdi.
Karadağ, "Savunmama hazırlandığımız avukatlarım 12 Eylül tarihinde saldırıya uğradığı, gözaltına alındığı için ek süre talep ediyorum. 12 Eylül tarihinde avukatlarıma yapılan bu saldırı savunma hakkıma da müdahaledir" diyerek savunma yapmadı.
Karadağ'dan sonra sözü Av. Murat Yılmaz aldı. Yılmaz, "Duruşma salonu önünde adliye önünde saldırıya uğradık. Davaya 1130 avukat yetki verdi ve 100'ün üzerinde avukatla basına 3 dakikalık açıklama yapacaktık. 3 dakika, 18 meslektaşımızın gözaltına alınmasını anlatacaktık. Ben ve pek çok avukat tekme yedi. Bu dosyada suç ve cezada şahsilik ilkesi bertaraf edilerek müvekkillerin işlemediği suçlardan yargılanması yapılmaktadır.
7 Şubat’tan beri teknik takip yapılmış ancak tek bir suç unsuru bulunmamıştır. Çünkü yoktur” diyerek iddianamenin boş Nuriye ve Semih için derhâl beraat kararı talebinde bulundu.
Av. Murat Yılmaz’ın ardından Av. Betül Vangölü Kozağaçlı ve duruşmaya katılan baro başkanları savunmalara devam etti.
Duruşma başladığı sırada polis duruşma salonunun önünde bekleyen avukatlara saldırdı, avukatları merdivenlerden aşağı adeta sürükleyerek indirdi. Polisin saldırısına duruşma salonundaki avukatların tepki göstermesiyle dışarıda kalan avukatlar da salona alındı.
Mahkeme duruşmaya katılamaya Gülmen ve Özakça'nın “savunma yapmadıkları” gerekçesiyle tutukluluk hâlinin devamına, Ayrıca Acun Karadağ yönünden de savunmanın üç avukatla sınırlandırılmasına karar verdi. Davanın bir sonraki duruşması 28 Eylül'de Sincan Hapishanesi Kampüsü'nde görülecek.