Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketiyle işçi sınıfı hareketine bir dönem damga vurmuş, belli bir tarih kesitinde her iki ülkede devrimci etkide bulunmuş olan Teslim Töre, 24 Kasım 2019 tarihinde, tedavi görmekte olduğu İsviçre’nin Bern Kantonu Bern Beau-Site hastanesinde hayatını kaybetti.
Günü, zamanı geldiğinde tarihin, tarihte iz bırakmış herkesi yerli yerine oturtacağından şüphe yok. Ancak şimdiden söylenecekler var ve şimdi söylenmesi gerekeni tarihe bırakmak doğru olmaz.
Söylenmesi gereken sözlerin başında Teslim Töre’nin, yaşamının belli bir döneminde, işte böyle iz bırakmış az sayıdaki kişilerden biri olduğudur.
60’lı yıllarda TİP içinde geçirdiği dönem değil, 1970 Devrimci Hareketi içinde, Denizlerle, Sinanlarla birlikte hareket ettiği ve etkin bir rol oynadığı yıllar, Teslim Töre’ye tarihte iz bırakmanın yolunu açtı. Denizlerin, Hüseyinlerin, Yusufların, Sinanların başını çektiği devrimci hareket Teslim Töre’yi öne çıkardı; Teslim Töre de kendisini öne çıkaran devrimci hareket üzerinde, belli bir dönem, ideolojik, politik ve örgütsel etkide bulundu.
Bu etkilerin başında, Denizlerin idamından, Sinanların katledilmesinden sonra dağılma noktasına gelen THKO’yu bir grup yoldaşıyla birlikte yeniden toparlamak geliyor. Teslim Töre, Denizlerin idamından sonra, Suriye’deki Filistin kamplarında bir grup yoldaşıyla bir araya gelerek THKO’yu yeniden oluşturdu ve Türkiye’de devrimci çalışmaları yeniden başlattılar.
Teslim Töre ve yoldaşları, zindanda Maoculuğun etkisi altında kalan ve 1974 affıyla dışarı çıkan bir kısım THKO militanının devrimci hareket içinde Maocu düşünceyi yaymalarını, yoğun bir ideolojik mücadeleyle, önemli ölçüde engellediler.
THKO içindeki bu ideolojik ayrışma, Teslim Töre ve yoldaşlarını THKO/MB (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu/ Mücadelede Birlik)’yi kurmaya yöneltti. Bu ilk ciddi ayrışma, aynı zamanda henüz Filistin Kamplarında iken filizlenmeye başlayan düşüncelerin de yolunu açtı. Bu düşüncelerin başında, THKO’nun mücadele ve örgütlenme anlayışının geliştirilerek aşılması gerektiği geliyor. Teslim Töre ve yoldaşları, henüz daha o dönemde, komünist örgütlenmenin işçi sınıfını temel alması, ona dayanması ve bunun illegal temele dayalı ve silahlı halk ayaklanmasını temel alan bir Komünist Parti biçiminde olması üzerinde tartışıyorlardı. THKO/MB döneminde bu düşünce geliştirildi ve Partileşmeyi birinci hedef olarak önlerine koydular.
Leninist Parti’ye ön gelen TKEP’in 1980 Nisan ayındaki kuruluşuna böyle gelindi.
Ancak, Teslim Töre ve yoldaşları Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketinde örgütsel alanda böyle bir yol açar ve geçmişi böyle aşarken ideolojik ve politik alanda da, devrimci Marksist düşünceleri geliştiren bir yola girmişlerdi.
Bunların başında, daha sonra Leninist Parti tarafından geliştirilen, anti-kapitalist demokratik devrim anlayışı geliyor. Türkiye ve Kürdistan’da devrimin anti-kapitalist içerikte iki aşamalı ve tek bir süreçten ibaret olacağı düşüncesi bu topraklarda ilk defa Teslim Töre ve yoldaşları tarafından 1975-1976 yıllarında ortaya atıldı.
Teslim Töre ve yoldaşları, aynı dönemde ulusal sorunda, tüm devrimci politik çevrelerin görünüşe bakıp ordan hareketle Kürdistan’a “sömürge” dedikleri; “sömürge” tezini kabul etmeyenlerin de hiç bir şey söylemedikleri bir dönemde, soruna ilişkin kapsamlı araştırma ve incelemelerden sonra Kürdistan’ın “sömürge” değil, ilhak edilmiş bir ülke, Kürt ulusunun da ezilen bir ulus olduğu tezini ortaya attılar ve bu tezi geliştirdiler. Daha sonra Leninist Parti bu tezi son mantığına vardıracak biçimde geliştirdi. Bu devrimci düşüncenin doğal sonucu, Türkiye ve Kürdistan Devrimi’nin birleşik bir karakterde olacağı ve iki ülkenin proletaryasının birleşik bir komünist parti içinde örgütlenmesi gerektiğidir.
İlk defa Teslim Töre ve yoldaşları tarafından ortaya atılan, daha sonra Leninist Parti tarafından geliştirilen bu devrimci düşüncenin önem ve somut etkisini göstermek için şuna işaret etmek yeter: “Sömürge Kürdistan” tezinin doğal ve kaçınılmaz sonucu olan, Türkiye ve Kürdistan proletaryasının her alanda ayrı örgütlenmesi ve ayrı devrim süreci geliştirmesi pratikte artık kimse tarafından savunulmaz hale gelmişken birleşik devrim düşüncesi şimdi “sömürge Kürdistan” tezinin en hararetli savunucuları tarafından dahi savunuluyor. Bu örnek, tek başına, Teslim Töre ve bir kısım yoldaşının, 80’li yılların sonlarına doğru devrimci düşüncelerinde derin bir kırılma yaşamadan önce, 70’li yıllarda nasıl derin bir marksist devrimci öngörüye sahip olduklarını göstermeye yetiyor. Leninist Parti’nin devrimci tarihinin bu parçası, günümüzde tüm devrimci hareketler üzerinde etkilidir. Bugün Leninist Parti tarafından savunulup geliştirilen, Teslim Töre ve yoldaşlarının birleşik devrim düşüncesi ve bu düşüncenin dayandığı “İlhak edilmiş Kürdistan, Ezilen Ulus” tezi tartışmasız bir zafer kazanmıştır.
Faşizm ve faşizme karşı mücadele konusunda Teslim Töre ve yoldaşlarının 70’li yılların ortalarında geliştirdikleri düşünce ve anlayış, Türkiye ve Kürdistan devrimci komünist hareketine yapılmış bir başka katkı oldu. Söz konusu dönemde, Mahir Çayan’ın geliştirdiği “sürekli faşizm” anlayışı ile sosyal reformistlerin “tırmanan faşizm” anlayışı dışında bir ideolojik açılım yoktu. Bu tıkanıklık, Teslim Töre ve yoldaşlarının geliştirdiği “Devletin faşistleştirildiği, tekelci sermayenin siyasi gericilik temelinde mevcut faşist devletle, koşullara bağlı olarak farklı hükümet ve yönetim biçimlerine başvurabileceği; faşizmi yıkmanın tekelci egemenliği de hedef alan bir devrim sorunu olduğu, proletarya ve emekçi sınıfların burjuva demokrasisi için mücadele etmeyecekleri vb.” tezi ile aşıldı ve bu Leninist düşünce bu gün sınıf mücadelesinin her adımında doğrulanmaktadır.
Devrimci komünist enternasyonalist anlayışı geliştirirken, Denizlerden sonra, Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketine Filistin yönünü gösteren ve Suriye’deki Filistin kamplarına gidişin kapılarını açanın Teslim Töre ve yoldaşları olduğu bir gerçektir. Burada, devrimci harekete yapılan katkı, silahlı eğitim olanaklarından ibaret değil. Ondan çok daha önemlisi, devrimci enternasyonalist anlayışın geliştirilmesi ve her iki ülkenin devrimci hareketine egemen kılınmasıdır. Bu yolu ilkin Denizler açtılar; Teslim Töre ve yoldaşları bunu bir anlayış ve devrimci komünist mücadelenin bir olanağı haline getirdiler.
Bu anlayış, dün Teğmen Alilerin, Mustafa Çetinerlerin, İmam Ateşlerin Filistinli yoldaşlarıyla omuz omuza İsrail siyonizmine karşı savaşırken toprağa düşmeleriyle; bugün Kenan Aktaş ve Emre Bora yoldaşların Rojava toprakları için faşist Türk devletine karşı Kürdistanlı yoldaşlarıyla omuz omuza çarpışırken toprağa düşmeleriyle ete kemiğe bürünmüştür.
Teslim Töre ve yoldaşlarının 70’li yıllar boyunca yaptıkları bu ve daha pek çok ideolojik-politik açılım, Leninist Parti’nin önceli ve tarihinin önemli bir parçasını oluşturan TKEP’te devrimci, komünist bir program olarak somutlaştı. Teslim Töre ve yoldaşlarının temelini attığı bu devrimci komünist program, Leninist Parti tarafından Marksist-Leninist içeriği zenginleştirilip geliştirilerek, koşullarımız içinde, olabilecek en mükemmel hale getirilmiştir.
Teslim Töre ve yoldaşlarının temelini attığı; Leninist Parti’nin zenginleştirdiği bu program, bu gün devrimci proletaryanın göndere çekilmiş bayrağıdır.
70’li yılların başında, devrimci koşullara dayanan devrimci hareket, Teslim Töre’ye tarihte iz bırakma şansını bahşetti. Teslim Töre, tarihe ve proletaryaya olan borcunu söz konusu yıllarda devrimci komünist harekete ideolojik-politik ve örgütsel açılımlarla yol açıp katkı yaparak ödedi.
Onun ve yoldaşlarının 80’li yılların sonlarına kadar ilmek ilmek ördükleri devrimci miras şimdi Leninist Parti’nin mücadelesinde yaşıyor ve sonsuza kadar yaşayacak!