Uluslararası arenada gerilim artıyor, savaş bulutları yoğunlaşıyor. İran gerilimi hızla savaşa yol alıyor. Doğu Akdeniz barut fıçısı. Libya, her an Türkiye’yi yutabilecek bir bataklık. Rojava sınırında savaş davulları hiç susmuyor. Güney Kürdistan’da fiili savaş her geçen gün şiddetleniyor. Aynı şekilde “içeride” de çelişkiler yoğunlaşıyor. Büyük altüst oluş döneminden geçiyoruz.
İşçi sınıfı her yerde bağımsız, ayrı, parçacıklar halinde eylemde. Gençler, kadınlar birbirinden ayrı eylemdeler. Kürt halkı yoğun saldırılar altında eylemde. Böylesine kopuk, bağımsız eylemler bütün bir toplumu harekete geçmeye zorlayan şartların yaygınlık ve derinliğinin ifadesidir. Bu, bizi güçlü kılan nesnelliktir. Ama öte yandan bu kopukluk, bu dağınıklık bizim güçsüz yönümüzdür. Bu dağınıklığı giderecek, en geniş emekçi kesimlerin yüzlerini döndüğü bir odak olacak örgütlere ihtiyacımız var.
Örgüt dendiğinde kimileri hemen yüzünü buruşturuyor, kimileri “yine solculuk yapıyorlar, kitleleri korkutmamak lazım” sayıklamalarıyla burun kıvırıyor... Böylelerine diyecek bir sözümüz yok. Onlar CHP kuyruğundan ayrılmadan yollarına devam edebilirler. Yaptıkları tüm pratik-politik faaliyet sermayenin has partisi olan CHP’yi güçlendirmeye çalışmaktan, AKP ve RTE’den bunalmış en geniş kesimleri CHP kuyruğuna takmaya çalışmaktan ibaret. Hayır! Bize emekçilerin yüzlerini döneceği bir umut olarak işçi örgütleri lazım. Hem ayrı bir sınıf olarak sermayeden tamamen bağımsız örgütlenmiş bir yapı olmalı bu, hem de en geniş (örgütlü, örgütsüz) işçi kesimlerini kapsamalı.
Emekçiler bu eksikliğin yakıcılığını hissediyor. Her yerde kendiliğinden bir araya geliyorlar. Şu anda pek çok sanayi bölgesinde, pek çok işletmede irili ufaklı komiteler kuruluyor. Pek çok emekçi mahallesinde yerel meclisler, forumlar oluşturuluyor. Kararlı bir yapıda değil çoğu henüz. Ama var ve yaygınlaşıyor. Çoğu zaman sınırlı hedeflerle, kararsız ve geçici oluşumlarda gerçekleşiyor bu bir araya geliş. Ama sonuçta tabanda, geniş emekçi kesimlerde bir araya gelme, örgütlenme eğilimi yaygın ve güçlü. Buna bilinçli bir biçim vermek gerek. Her tür dar grupçu zihniyeti reddederek işçi ve emekçileri konseylerde buluşturacak yolda yürümek gerek.
Tabanda, sınıf içinde dağınıklığı giderecek, hızla büyük bir güce dönüşecek, belirli bir olgunluğa eriştiği anda tüm toplumsal yapıyı bükebilecek bir odak yaratmalıyız. İleri işçilerin bugün en temel görevi böyle örgütleri yani işçi komite ve konseylerini yaratmaktır.
Kendi siyasi görüşünü asla saklamadan, sakınmadan, doğrularını açık yüreklilikle ortaya koyan, dışındaki işçileri bu görüşe kazanmaya çalışan bir tarzla sürece katılmalı öncü işçiler. Böylesine açık ve demokratik bir yolla çeşitli işçi ve işyeri komitelerinin temsilcilerinden oluşan konseyler ağıyla kuşatmalı tüm sınıfı. İşte o zaman bu örgütler işçi sınıfının ve diğer emekçilerin gözlerinin çevrildiği odak olacaktır. Gerçek anlamda sözü dinlenen bir çözüm merkezi olacaktır. Her türden işçi sınıfı örgüt ve partisinin bireylerinin de düşünce ve önerilerini özgürce sunduğu, tartıştığı, dışındakileri ikna etme hakkını kullandığı böyle bir yapı kelimenin gerçek anlamında işçi sınıfının mücadele birliğini sağlayacak, bu siyasal demokrasi ile tüm emekçiler için çekim merkezi olacaktır.
Şimdi bu çabanın her sanayi merkezinde, her ilde, bölgede tekrarlanması gerek. İleri işçiler kimsenin “hadi” demesini beklemeden, kendi inisiyatifleriyle gerçek yığınsal demokratik örgütleri oluşturmaya çalışmalı. Vakit geldi. Sınıf bilinçli işçiler olarak tarihsel sorumluluğumuzu üstlenmek zorundayız.