Dün, (26 Haziran) ABD İran’a yeni yaptırımlar getirdi. Trump, "İran yönetiminin kendi halkını önemsediğinden emin değilim. Eğer önemsiyorlarsa (ABD ile) bir anlaşma yaparlar. Eğer anlaşma yapmazlarsa demek ki sadece kendilerini düşünüyorlar. Eğer yaptıkları buysa o zaman onlar bencil ve aptallardır" diyor. Trump, 21 Haziran Cuma günü İran'a yönelik hava saldırısına onay verdiğini ancak 150 civarında İranlının ölebileceği bilgisini alınca saldırı emrini durdurduğunu da açıklamıştı.
Çok güçlü olduğunu zannediyor Trump, eğer İran’a asker gönderecek olurlarsa çok kısa sürede zafer kazanacaklarını düşündüğünü de söylüyor.
Tıpkı Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de olduğu gibi değil mi?
Trump’ın son sözlerinin altını çizerek başlayalım önce: “Çok güçlü bir pozisyondayız”. Hayır öyle değilsiniz. Yıllarca iliklerine kadar sömürdüğünüz, kan kusturduğunuz ve egemenlik kurduğunuz coğrafyalarda artık esameniz okunmuyor. Halklar artık sizin cümlelerinizin arasından sızan kan ve gözyaşlarını çıplak gözle görebiliyor ve size karşı biz savaş istemiyoruz diyebiliyor. Girdiğiniz her ülkede halklara yaşattığınız acıları tüm dünya gördü.
ABD’nin Irak saldırısını hatırlıyorum. Lise 1. sınıfta, İngilizce dersindeydik yanlış hatırlamıyorsam. Hocamız saatine bakmış ve “evet çocuklar” demişti. “Siz bu sıralarda okurken birazdan ders bitecek ve öğle tatili verileceği saat 12.00’de ABD Irak’a saldıracak, bombalar yağacak” diyerek ağlamaklı şekilde sınıftan çıkmıştı. Hepimiz öylece donakalmıştık. Nasıl yani tarih kitaplarında gördüğümüz gibi bir savaş mı olacak. Bir çoğumuz oturduğu yerden kalkamamıştı, öylece gözlerimiz dalıp gidiyordu ve saat 12.00 olmasın istiyorduk. Ama akreple yelkovan 12.00’de buluştu. Bombalar yanı başımızda evlerin, insanların üzerine yağdı.
Misket bombasını ilk o zaman duymuştum. Saplandığı yeri yaktığını, yere düştüğü anda bilye bilye dağılıp insanları öldürdüğünü. Bir şey yapamamak, izlemek ne ağır oluyordu böyle zamanlarda. Haberleri daha sıkı takip etmeye çalıştım. Hoş takip ettiklerim burjuva kanallardı ama o zaman bunların olmadığı devrimci basının varlığından bir haberdim. Cezaevlerinde çırılçıplak üst üste yığılı Iraklılara köpeklerle saldıran, tecavüz ettiren kadın ABD askerlerini görüyordum…
Yıllar sonra devrimcilerle tanıştığımda, feminizmin beni zehirleyememesinde bu fotoğraf karesinin önemli bir etkisi vardı. Verilerle savaş değerlendirmeleri yapılıyordu. Savaşta yaşanan acıları, parçalanan yaşamları anlamaya yetmiyordu bu gri sayılar. Sevdiği kadına tecavüz edilirken izletilen erkekler ile köpeklere eşinin eti yedirilirken bunu izlemesi için getirilen kadınlar… Savaş bitiyor kan emici ABD karnını doyurarak çıkıyordu bu ülkeden. Yıkımın yarattığı bir bataklığın ayağını çekmesi gibi debelendikçe halkların tepkisini aldı bu emperyalist ülke. Dünyanın her yanından eylemler başladı, yetmedi durdurmadı halkın acılarını. Tüm dünya halkları kapitalizmin nasıl bir sistem olduğunu an an yaşayarak deneyimledi.
Yağmacı, gerici ABD emperyalizmi başta olmak üzere, tüm gerici ideoloji ve uygulamalara karşı dünyanın her yerindeki emekçi halklarla mücadele birliğini örmeli, bu saldırılara, yağmalara, katliamlara dur demeliyiz.
Bir Mücadele Birliği Okuru