Dersim Emek ve Demokrasi Güçleri 'Dersim' adının yasaklanmasını, Dersim Seyit Rıza Meydanı'nda protesto etti. "Tunceli ismi bir katliamı yasallaştırarak bir halkın tarihsel, toplumsal hafızanın silinmesinin adıdır" diyen Dersimliler Tunceli ismini asla kabul etmeyeceklerini belirtti.
DERSİM - Dersim Emek ve Demokrasi Güçleri 'Dersim' adının yasaklanmasını, Dersim Seyit Rıza Meydanı'nda gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile protesto etti.
Seyit Rıza Meydanı'nda toplanan Dersim Emek ve Demokrasi Güçleri adına yapılan açıklamada "Dersim Belediye Meclisi, kayyım tarafından indirilerek değiştirilen Dersim tabelasının tekrar asılması için 7 Mayıs 2019 tarihinde meclis toplantısında karar aldı. Aslında bu karar yeni alınan bir karar değil, daha önce var olan ama gasp edilen bir hakkın geri alınmasıydı. Ancak valiliğin mahkemeye yaptığı başvuru sonrasında mahkeme bu kararla ilgili yürütmeyi durdurma kararı almıştır. Yani belediye binasına halkın iradesini temsil eden meclisin kararı doğrultusunda ‘Dersim’ adının yazılması yasaklanmıştır" denildi.
Belediye Meclisinin aldığı ‘Dersim’ kararı sonrasında gerek medyada ve gerekse sosyal medyada konu ile ilgili çok yönlü tartışmalar yürütüldüğü hatırlatılarak, bugün kendisini sağcı ve solcu olarak tanımlayan farklı çevrelerin Dersim adı ve Dersim halkının iradesi karşısında tekçiliği savunma noktasında birleştiğine değinildi.
Kimi çevrelerse bugün Dersimi savunmanın zamansız ve gereksiz olduğunun söylendiği, belirterek "Oysa 'Tunceli' 1937-1938 katliamı ile başlayan ve bugün tek adam rejimi tarafından sürdürülen tekçiliğin, Dersim ise, halkın iradesinde en somut ifadesini bulan tekçiliğe karşı baş eğmez bir mücadele tarihinin ve demokrasi mücadelesinin sembolüdür" denildi.
Kürtlere yönelik ‘Şark Islahat Planı’ devreye sokulduğu dönemde, yeni rejim için ‘çıban başı’ olarak görülen yerlerden biri olan Dersim'in, devletin “ıslah” adı altında yürüttüğü baskı politikalarının ve katliamların önemli merkezlerinden biri olduğu vurgulanan açıklamada, Dersim adının değiştirilmesinin, bu “ıslah” kapsamında 1935 te çıkartılan ‘Tunçeli Kanunu’ ile gerçekleştirildiği belirtidi.
"Tunceli adı, bölgede inceleme yapan müfettişlerin ‘Buraya bir tunç eli gerekir’ görüşlerinden esinlenerek kanunlaştırılmıştır. Bundandır ki Tunceli, Dersim’de yaşanan katliamın adıdır. Dersim adını, bu bölgeye herhangi bir grup veya parti koymamıştır. Oysa Tunceli adını burada katliamı planlayanlar koymuşlardır. Ne diyordu İhsan Sabri Çağlayangil, ‘ Mağaralarda fareler gibi zehirledik’. Bu söylem, mecliste bu konuyla ilgili tartışmalar yaşanırken konuşan MHP Milletvekili Mehmet Taytak’ın faşist söyleminin aynısıdır. Yine o dönem Dersim’ de subay olan ve Genel Kurmay Başkanlığı da yapan Muhsin Batur ‘okuyucularımdan özür dileyerek burayı anlatmayacağım’ diyerek katliamın boyutları hakkında ip uçları vermiştir" denilen açıklamada Yine Elazığ’ daki iddianamede mahkemenin savcısı Hatemi Şahanoğlu'nun, "Bu dava Tunç elinin Dersime açtığı bir davadır. Dersim çapul ve serkeşliktir. Tunceli emek, çaba ve huzurdur. Dersim koyu bir cehalettir, mağara ve çadır hayatıdır, Tunceli yeni hayata uyumun adıdır" diyerek katliamı meşrulaştırmak istediği ifade edildi.
Dersim yerine Tunceli adının kullanılmasının cumhuriyet rejiminin sınırlı da olsa getirdiği kimi demokratik kazanımlarla alakasının bulunmadığı, aksine Dersim adının yasaklanmasının, cumhuriyetin sınırlı kazanımlarının değil; tekçiliğinin sembolü olduğu, Dersimliler olarak , bu zihniyeti ve anlayışı kabul etmedikleri ve etmeyeceklerini belirterek "Dersim, kültürel bir coğrafyanın yüzyılları kapsayan adıdır. Alevi-Kızılbaş inancının ser çeşmesidir. Dersim adına yöneltilen saldırı, toplumsal varlığımıza, tüm insani değerlerimize yöneltilen bir saldırıdır. Dersim, bir halkın tarihsel hafızasıdır. Tunceli ismi ise bir katliamı yasallaştırarak bir halkın tarihsel, toplumsal hafızanın silinmesinin adıdır. Bu nedenledir ki Dersimliler hiçbir zaman Tunç- eli yada Tunceli ismini istemediler ve kullanmadılar" denildi.
Bugün belediye binasına Dersim tabelasının asılma kararını engelleyen rejimin başında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın zamanda meclis kürsüsünde devletin Dersim’de yaptığı katliamları uzun uzadıya anlattığını da unutmamak gerektiği belirtilerek, o dönemin tartışmalarında “eğer literatürde devlet adına özür dilemek varsa, ben özür diliyorum” söyleminin de Cumhurbaşkanına ait olduğu hatırlatıldı.
"Dersim adı hiçbir siyasi çıkara alet edilemez" denilen açıklama "Dersim katliamı ile yüzleşmek ve Dersim adının geri verilmesi, hakikatlerin açığa çıkarılması aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi toplumsal barışın tesis edilmesi anlamına gelecektir" denilerek sonlandırıldı.