8 Temmuz 2018 tarihinde Kapıkule'den kalkarakİstanbul Halkalı'ya doğru hareket eden yolcu treni Çorlu yakınlarından geçerken yağış nedeniyle rayların altındaki toprak menfezin kayması sonucu 5 vagon devrilmiş, kazada 25 kişi ölmüş 317 kişi de yaralanmıştı. Bir ihmaller zinciri sonucu yaşanan ve 25 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili 4 demiryolları çalışanı hakkında dava açılırken diğer sorumlular hakkında açılan davada ise takipsizlik kararı verildi.
İSTANBUL - Çorlu Tren Katliamı'nda yaşamını yitirenlerin aileleri ve avukatları, iş cinaeytinden sorumlu olanların yargılanması konusunda takipsizlik kararı verilmesini 19 Nisan tarihinde Çorlu Adliyesi önünde başlattıkları adalet arayışlarına Kapıkule-İstanbul demiryolu hattı üzerindeki Tren Garlarında gerçekleştirdikleri eylemlerle protesto ederek adalet arayışlarını sürdürüyor.
Çorlu Tren Katliamı Aileleri olarak, yaşanan iş cinayetinden sorumu olanların tümünün yargılanması talebiyle yola çıkan aileler bugün de İstanbul Sirkeci Garı'nda davayı takip eden avukatlar ve demokratik kitle örgütleri ile birlikte, devletin iş cinayetlerinde takipsizlik kararı vermesini protesto etti ve bu davadaki tüm sorumlular yargılanıp cezalandırılıncaya kadar adalet arayışlarının ve mücadelenin süreceğini belirtti.
Sirkeci Tren Garı'nda gerçekleştirilen nöbette aileler avukatlar, hekimler, sanatçılar, gazeteciler, yazarlar söz alarak bu süreci anlatmaya ve iş cinayetlerinden sorumlu olanların yargılanması ve cezalandırılmasına dikkat çekti.
Nöbete katılanları ve izleyenleri etkileyen konuşmalarda şunlar aktarıldı.
"Bihter Rayların Altında Kaldı Adalet Rayların Altında Kalmasın"
Zehra Bilgin (Bihter Bilgin'in Annesi): Bihter Bilgin yaşasaydı bugün 15 yaşına girecekti. Tek istediğim Bihter rayların altında kaldı adalet rayların altında kalmasın. Ben 4 canımı kaybettim, 8 Temmuz faciasında tam 25 canımızı kaybettik. Bizim canlarımız geri gelmiyecek bunu biliyoruz. Adalet istiyoruz bütün sorumlular yargılansın istiyoruz, bakanından müdüründen artık kim sorumluysa.
"Hayatımı, Hayallerimi Hepsini O Kara Toprağın Altına Gömdüm"
Ben bir anneyim ve onsuz evladımın ilk doğum günü. Adalet istiyorum. 8 Temmuz'da Çorlu'da yaşanan bir katliam, kaza denmesini kabul etmiyor. Orada ihmal değil ihmaller zinciri vardı. Bütün yetkililer de bunu biliyor. Biz adaletsizliği kabul etmiyoruz ve mücadelemiz sürecek. Kız kardeşim Emel Duman'ı kaybettim.On yaşında oğlu annesiz kaldı. Diğer kız kardeşim Derya Kurtuluş'u kaybettim, 6 aylık oğlu ve üç yaşında yeğenim kaldı yetim bize emanet. Evladımı kaybettim. Hayatımı, hayallerimi, hepsini o kara toprağın altına gömdüm.
"Pamukova'dan Sorumlu Olanlar Cezalandırılsaydı Çorlu Tren Katliamı Olmazdı"
Biz adalet arıyoruz. Neden adalet arıyoruz? Belki Pamukoava tren katliamında gerçek suçlular yargılansaydı ve gereken cezaları alsalardı bugün biz 8 Temmuz Çorlu Tren katliamını yaşamayacaktık. İş cinayetlerinden sorumlu olanlar yargılanıp ceza almadığı sürece bu ülkede iş cinayetleri, kayıplar bitmeyecektir. Adalet arıyoruz. Bizler canlarımızı kaybettik, sizler de bizler gibi canlarınızı kaybetmeyin istiyoruz. Herkes işini düzgün yapsın, tüm sorumlular yargılansnın ki bir daha böyle ihmaller olmasın.
İsmail Kalkan: "Elim Kaza" Dediler...
Katliamda yakınlarını yitiren İsmail Kalkan: Bundan yaklaşık on ay önce anamız, babamız, eşimiz, çocuklarımız, kardeşlerimiz devletin demiryollarında devletin treninin altında kalarak can verdi, yüzlercemiz yaralandı. 'Elim kaza" dediler... On ay boyunca sesimizi çıkarmadan adliyelerde hakimlerden, savcılardan, bilirkişilerden medet umduk acımızı bir az olsun hafifletsinler diye, bir daha böyle katliamlar olmasın diye, suçlular açığa çıkarılsın diye...
"Savcı Bula Bula Küçücük Görevi Olan 4 Kişiyi Sorumlu Bulmuş!"
On ay sonunda savcı bula bula bu katilamda sorumluluğu bulunan şirketlerden birinin yönetim kurulu üyesini ve soruşturmanın yürütüldüğü şirketlerden birinin danışmanını bilirkişi diye karşımıza çıkardı. Bu bilirkişiler de 25 canın sorumlusu diye küçücük görevleri olan dört kişiyi gösterdiler ve bunu kabul etmemizi istediler, istiyorlar... Yetkilileri de ayrı soruşturuyoruz dediler...
On ayın sonunda gözümüzün içine baka baka bize yalan söylediler, sürekli bizi oyaladılar. Yalancısınız. Ne soruturdukları bir yetkili var, ne de gerçek suçluları ortaya çıkarma dertleri var.
"Bu Adaletsizliğe Karşı Milyonlarca Kişinin Bizimle Olduğunu Biliyoruz"
Bu olayda canlarını yitirmiş aileler olarak artık yeter diyoruz. Oyalamalara, kandırmalara karnımız tok. Başta Ulaştırma Bakanı, TCDD Genel Müdürü, bürokratlar ve üst yöneticiler olmak üzere bir çok kişinin sorumluluğu vardır. Gerçek sorumular bulunana kadar, suçlulara hak ettikleri cezalar verilene kadar adliyede, sokakta, meydanlarda sesimizi duyurabileceğimiz her yerde bu adaletsizliği teşhir edeceğiz. Bu hukuksuzluğa izin vermeyeceğiz. Bu adaletsizliği kabul etmeyen milyonlarca insanın yanımızda bizimle birlikte olduğunu biliyoruz.
"Güvenli Demiryolları, Güzel Bir Ülke İçin Sizleri Yanımızda İstiyoruz"
Bu adaletsizliğin ve kayırmacılığın sizleri de en az bizim kadar öfkelendirdiğini biliyoruz.
Bizleri acılarımız bir araya getirdi. Sizlerle acılarımızla değil, dayanışma için, güvenli demiryolları için, adaletli bir ülke için, daha güzel bir Türkiye için bir araya gelmek istiyoruz. Hepinizi sesimize ses katmaya, bulunduğunuz her yerde ve her şekilde destek olmanızı ses vermenizi istiyoruz. Gerçek suçluların ancak bu şekilde açığa çıkarılacağını biliyoruz.
Artık gerçek suçluların ancak meydanlarda olursak açığa çıkarılacağını biliyoruz. Ne yazak ki adalet saraylarının ve adalet kavramının içi boşaltıldı. Bu aileler on ayın sonunda savcı, hakimler, bilirkişiler, büroklartlar, sorumlu her kim varsa yargılanmasını istiyoruz.
"Devlet Yetkilileri 'Daha Çok Gençsiniz Çocuk Yaparsınız' Dediler"
İnsanlar çocuklarını kaybetti, annelerini, sevdiklerini kaybetti. İnsanlar vicdanlarını kaybetti. Biz düşman edinmek istemiyoruz. Kimseyi düşman bilmek istemiyoruz, kimseyi asmıyoruz, öldürmüyoruz. Adalet istiyoruz. İnsanlar o yolun neden tamamlanmadan erken açıldığını bilmek istiyor. Sadece bir seçim argümanı olarak, sadece birileri daha fazla kazansın diye mi olduğunu bilmek istiyoruz. Sebebin sadece yağmur mu olduğunu öğrenmek istiyoruz. Hiç bir yöneticinin, hiçbir bürokratın, ulaştırma bakanlığının hiç mi bunda suçu yok. Neden geziyorsunuz, neden insanların vicdanlarını rahatlatmıyorsunuz? Üç küsur yaralı var arkadaşlar. Hiç kimse geldi mi devlet yetkililerinden, demiryollarından.. Evet geldiler, psikolojik destek ekibiyle... Ama ne dediler insanlara biliyor musunuz? 'Daha çok gençsiniz çocuk yaparsınız' dediler. Bunu söyleyecek kadar vicdansız mısınız?
"Rakamlar Değil Canlar Gitti!"
Arkadaşlar rakamlar değil canlar gitti. Bu ülkenin insanları gitti, bu ülkenin geleceği gitti. Nereye kadar? Eğer biz hala adalet için meydanlardaysak, birilerinin kapılarını çalıyorsak, o hakimlere, o savcılara, bunca emeğe yazık ülkedeki.
"O Kirli Ellerinizi Adaletin Üzerinden Çekin, Böyle Katliamlar Yaşanmasın"
O kadar dirsek çürütmüşsünüz ama birilerinin emri altında ezilmeye mahkumsunuz. Yukardaki insanlara, yetkililere sesleniyorum. Çekin ellerinizi. O kirli ellerinizi çekin bu adaletin üzerinden ki, bir daha bu katliamlar yaşanmasın, bir daha insanlar böyle katledilmesin. Bir daha böyle vahşetler yaşanmasın. Ölmesin gençlerimiz, çocuklarımız.
Mısra Öz (Arda Selim'in Annesi): "Oğlumun Ayak İzleri Olan Yerde Bugün Adalet Arıyorum"
8 Temmuz Çorlu Tren Katliamında 25 kişiyle birlikte oğlum Oğuz Arda Selin, babası Hakan Selin ve diğer 24 canımızı kaybettik. Buraya baktığım zaman gördüğüm şey anılarımdan ibaret. Ben bu yoldan oğlumla birlikte geçerdim. Buradan geçer Marmaray'a biner giderdim, ya da vapura binerdim, tramvaya biner giderdim. Benim oğlumun buralarda ayak izleri varken ben bugün burada onun adına adalet arıyorum. On ay geçti katliamın üstünden, on aydır bizim sevdiklerimiz, çocuklarımız, canlarımız toprağın altında.
"Polisler 'Orada Yaşayan Kimse Yok ki, Neden Geldiniz?' Dedi"
Etrafıma baktığım zaman bir sürü güvenlik önlemi görüyorum. Neden? Biz burada durduğumuz için. Biz burada durduğumuz için herkes bize bakıyor, izin alındı mı alınmadı mı buna bakıyor. Ama katilamın olduğu gün, olay yerinde sadece Sarılar Köyü'ndeki vatandaşlardan başka hiç kimse bulunmuyor. Bir saat, bir buçuk saat sonra Çorlu'ya kurtarma ekipleri gidiyor. Trenin altında bağırışan, can çekişen insanların sesi kesildikten sonra oraya ambulanslar gidiyor. Ben oğlumu toprağın altında, onu orada bulmak için gittiğimde, oradaki polisler kalkıp bana 'Orada yaşayan kimse yok ki, neden geldiniz" dedikleri soruyla karşılaştım.
"Bize 'Burada Neden Duruyorsunuz?' Diye Soruyorlar Biz Burada Adaleti Arıyoruz"
Ben çocuğumu arıyordum, ben canımı arıyordum. Bunların hiçbiri bilinmedi, hiçbiri görülmedi. Ama şimdi bize 'Burada neden duruyorsunuz, programınız ne? Ne yapmaya çalışıyorsunuz?' diye soruluyor. Biz adaleti arıyoruz. Biz canlarımızın hangi sorumsuzluklar ve hangi ihmaller nedeniyle gittiklerini anlatmaya çalışıyoruz. Bir daha başka canlar yansın istemiyoruz. Bugün burada oluş amacımız tamamen budur. Kimseye zarar vermek, bir ithamda bulunmak ya da hakaret etmek için burada değiliz. Bizim amacımız gerçekten katliamın sorumlularının 4 kişiden ibaret olmadığı, o 4 kişinin sorumluluğu varsa yargılansın, ama onun haricinde dosyada kimlerin sorumlu tutulduğu belli olmayan ya da bize gösterilmeyen o dosyanın kamuoyunun önüne çıkarılıp yargılamanın yapılması ve adaletin tecelli etmesi. Biz başka bir şey istemiyoruz. Benim çocuğum bugün geri gelmeyecek, 25 kişi geri gelmeyecek. Eğer aynı acıları yaşarsınız, Pamukova'da yaşanan acılar için bir şey yapılsaydı, şimdi biz bunu yaşamaycaktık. Şu an ben burada tek başıma değil, oğlumla gezmeye gidiyor olurdum.
"Acılı Ailelerin Seslerini Duyurmak İstemeleri Korkulacak Bir Şey Değil"
Kimsenin başına gelmemesi dileğiyle adalet istiyoruz. Adalet istemek de korkulacak bir şey değil. Acılı ailelerin sesini duyurmak istemeleri de korkulacak bir şey değil. Bizler korkmuyorsak başkaları da bizlerden korkmasınlar. Ben buradan Bihter'in doğum günün kutluyorum. O hep 14 yaşında olacak ve hep kalbimizde yaşayacak.
Aysun Köse: "Demir Yolları İzin Verseydi, Çocuklarımız Hayallerini Gerçekleştirecekti..."
8 Temmuz tren faciasında kızım Sena Köse'yi iki yeğenim Özgenur ve Gülce Dikmen'i kaybettim. Birisi öğretmendi, birisi de pırıl pırıl orta okulda okuyan bir çocuktu. Benim kızım da lisede okuyordu. Hepsinin gelecekleri vardı, planları vardı, hayalleri vardı. Şu an hepimizin ayakta durmasını sağlayan şeyler, planlarımız, hayallerimiz, gelecekte yapmak istediğimiz güzel şeyler... Ve onların öyle pırıl pırıl öyle güzel hayalleri var dı ki, hangisini anlatayım bilmiyorum ki... Kızım avukat olmak istiyordu, mazlumlara yardım etmek istiyordu. Başarılıydı da ve eminim ki, yapacaktı da eğer devlet demir yolları buna izin verseydi. O gün de aynı hayallerle bindiler o trene ve aynı hayallerle yola devam ettiler.
"On Aydır Yaşadıklarımız Beynimizin Kabul Edebileceği Şeyler Değil""
İnanın şu ben burada bunu yaşıyor muyum, beynim bunu algılayamıyor. On ay geçti ben bunu beynime kabul ettiremiyorum. Hala şu beyin 'O gitti artık gelmiyecek' diy kabul etmiyor. Siz de olsanız kabul etmezsiniz. Bu çok zor bir şey. Hele ki on aydır yaşadıklarımız, hele onlar hiçten kabul edilebilir şeyler değil. Hiçbir şey olmamış gibi herkesin hayatına devam etmesi. Hiçbir eksikliği gidermek için çaba göstermemesi, kimsenin koltuğundan dahi kımıldatılmaması.
"Sevdiklerim ve 'Yavrum Ben Senin Hakkını Aradım' Demek İçin"
Çorlu Tren Katliamıyla ilgili şuan kimse tutuklu değil, kimse ceza çekmedi. Bundan sonra
da olacak mı belli değil. Kimlerle yarışıyoruz, kimlerle savaşıyoruz bilmiyorum ama artık benim için bundan sonra hiç bir şey kalmadı. Ben sevdiklerim için, bundan sonrası için mücadele ediyorum. Ve kızımın mezarına gittiğimde 'Yavrum ben senin hakkını aradım, ben senin için yapabileceğim her şeyi yaptım' demek için. Belki sevdiklerimize daha güzel bir dünya bırakmak için. Herkesin işinin ehlli olduğu, sorumluluğunu bildiği bir dünya bırakmak için. Herkes işini düzgün yapsın, ben bundan sorumluyum, ben şunu yapmazsam kimlere zarar verebilirim diye düşünsün. Bu psikolojiyle işini düzgün yapsın. Gidip bankamatikten para çekmesin. Maaşının karşılığında emek versin. Kararlarının arkasında dursunlar, Bugün bu tren yolundan sorumlu olanlar, maaş alanlar da gelip bugun bize 'Ben bu işten sorumluyum, ben yaptım, cezasını çekmek istiyorum' desinler. Ben de onları alkışlayayım.
"Daha Az Can Kaybı İçin Değil, Delilleri Nasıl Karartırız Çalışması Yapılıyor"
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Avukat Gökmen Yeşil ise, bunun sadece bir vicdan meselesi olmadığın ve çok açık bir hukuksuzluk olduğunu vurguladı. Aileler sadece üzüntülerini değil, dosyadaki adaletsizlikleri, usulsüzlükleri de aktardılar. Pamukova'da tren faciasında 41 kişi yaşamını yitirdi, Ankara'da 8 kişi yaşamını yitirdi bu güne kadar yüze yakın insanımız yaşamını yitirdi. 600 civarında insanımız yaralandı. Bunlar sıradan kazalar olamaz, bunlar iki-üç memurun sorumluluğundan kusurundan kaynaklı kazalar olamaz. Taksirle ölüm olarak adlandırılamaz. Neden? 8 Temmuz'da yaşanana 'kaza' deniyor. Buyurun hep birlikte karar verelim buna 'kaza' diyebilir miyiz?
" Gece 00.30'da Sinyalizasyon Şirketi Yöneticisi ve TCDD Danışmanı Bilirkişi Atandı"
Daha öncesinde sanık memurların dahi eksiklikleri raporlamasına rağmen bu sorunlar var diye devlet demir yollarına bildirdikleri halde, sanık Tuncay Kurt kendisi beyanda bulunuyor, 'Ben şu eksiklikleri rapor ettim' diye. Peki kaza sırasında ne oluyor? Kaza sırasında önce 'Biz nasıl yaralıları kurtarırız', 'Nasıl daha az can kaybı yaşanmasını önleriz' diye bir arama kurtarma çalışması yapılmıyor. İlk önce 'Delilleri nasıl karartırız' çalışması yapılıyor. O gece, 8 Temmuz 2018 gecesi 00.30'da nasıl ve nereden bulunduğunu hala çözemediğimiz, ancak şikayetçi olduğumuz zaman yargılamada ortaya çıkarabileceğimiz bir şekilde iki bilir kişi getirtiliyor. Hemen o gece 00.30'da iki kişi getirtiliyor. Birisi bu hatta sinyalizasyon sistemini yapan şirketin yönetim kurulu üyesi, bu bir profesör ve buraya bilirkişi olarak getiriliyor. Birisi 2004 yılından beri devlet demiryollarında danışman olarak görev yapmış yani bu hatlardaki kusurlardan da eksikliklerden de sorumlu olabilecek yine bir profesör yine bu dosyaya bilirkişi olarak atanıyor.
"Bütün Kusurlar, Eksikler Sayılp 4 Alt Düzey Memur Kusurlu Bulunuyor"
Ve hemen o gece bir keşif yapılıyor ve hazırlanan raporda tüm eksiklikler üst yönetimin, hatta bakanlığın dahi sorumlulukları sayılıyor, bütün kusurlar sayılıyor. Ancak neticede bir yere bağlıyorlar: Makinistler de kusursuz diyorlar, tren şefi de kusursuz diyorlar. Sadece birinci bölge müdürlüğünde görev yapan 4 alt düzeyde memur ihmalden dolayı kusurludur deniyor ve sadece bu 4 kişiye dava açılıyor. Bugün geldiğimiz aşamada durum şu: Savcılık yürüttüğü soruşturmada 4 alt düzey memura; birisi bakım onarım memuru, biri bakım onarım şefi, biri bakım onarım işçisi, biri de kontrolör olmak üzere 4 alt düzey memura 'taksirle ölüme neden olmaktan' dava açılıyor. Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 3 Temmuz'da duruşması olacak.
"Kazanın Olduğu Dönem Müdür Yardımcısı Bugün TCDD Genel Müdürü"
Bunun dışında tüm ailelerin ve müşteki vekillerinin savcılığa bildirmesine rağmen, şikayetçi olunmasına rağmen, dönemin Ulaştırma Bakanı, Ulaştırma Bakan Yardımcısı, dönemin müsteşarları, TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın, dönemin müdür yardımcıları, -ki onlardan biri şu an TCDD Genel Müdürü oldu- tüm üst düzey bürokratlar hakkında takipsizlik kararı verildi. Dayanak nedir? Bu takipsizliğin dayanağı nedir? Kazadan sorumlu iki kişinin verdiği rapora göre takipsizlik kararı verildi. Böylesine büyük bir katliamda, bu kadar canın yitirildiği, bu kadar çok yaralının olduğu bir katliamda, gece yarısı yapılan bir keşfe dayanarak tek rapor üzerinden nasıl takipsizlik kararı verebilirsiniz? Bunun tek bir açıklaması olabilir: 'Biz tüm üst düzey sorumluları aklamak istiyoruz.' demektir. 'Bizim üst düzey sorumlularla ilgili bir hesabımız var, yargılamak istemiyoruz' demektir. Böyle bir katliamda tek bir raporla yetinemezsiniz. Böyle bir katliamda şaibeli bir raporla yetinemezsiniz. Böylesine büyük bir katliamda TCDD demiryollarından sorumlu kişilerin hazırladıkları rapor üzerinden bir soruşturma yürütemezsiniz. Ailelerin hukuki takibi sessiz sedasız gidiyordu. Aileler devletin makamlarından adil bir soruşturma beklediler. Fkat sonuç ne? Sadece 4 alt düzey memurun "taksirle ölüme sebebiyet vermekten kusurlu' bulunması. Dikkatinizi çekerim. Tek bir kişi tutuklu değil bu davada. Tek bir kişiye adli kontrol şartı konulmadı. Sadece yurt dışı yasağı var. Ama bu ülkede zaten hepimizin yurt dışına çıkış yasağı var.
"Tüm Sorumlular Ailelerin Karşısına Çıkacaklar ve Hesap Verecekler"
Bu dört sanığı dahi ailelerin karşısına getirmiyorlar. Diğer üst düzey sorumluları da geçtik. Savcılık soruşturma açılan iki kişi için talimat yazmış: 'Bulundukları şehirde ifade versinler' diye. Böyle olmayacak, böyle olamaz. O 4 sanık TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın, Genel Müdür Yardımcıları yargının karşısına çıkacaklar. O mahkemeye gelecekler. Annelerin karşısına çıkacaklar, Zeliha hanımın karşısına çıkacaklar, Mısra hanımın karşısına çıkacaklar, Ömer Can'ın babasının karşısına çıkacaklar, Özgenur'un babasının karşısına çıkacaklar, Mavinur'un ailesinin karşısına çıkacaklar. Ve bu ailelere ne yaptıklarının tek tek hesabını verecekler. 'Biz ne yaptık, neyi ihmal ettik' diye tek tek anlacaklar bu ailelere. Şimdi aileler dertlerini anlatmak için buralara çıktıklarında savcılık bir açıklama yaptı: 'Hayır bildiğiniz gibi değil, soruşturma devam ediyor'. Kimin için devam ediyor anlatır mısınız? Lütfen ailelere anlatın. Biz avukatlar, bu olayı takip eden baro başkanları bu işten anlamıyoruz. Siz ailelere anlatın. Kimin hakkında takipsizlik kararı verildi. kimin için soruşturma devam ediyor, lütfen ailelere anlatın onlar da ikna olsunlar biz avukatlar da öğrenmiş olalım.
"Kimin Hakkında Takipsizlik Kararı Verildiği Dahi Belli Değil"
Dosyadaki bilgileri aktaran Av.Gökmen Yeşil,kimin hakkında takipsizlik kararı verildiği bile belli değil. Bir savcılık makamı "Şu makamdaki kişiler için dava açtım, siyasiler, bürokratlar, TCDD üst yönetimi hakkında da takipsizlik kararı verdim diyemez. Ceza hukukunda böyle bir niteleme yok. Siyasetçiler diye bir sorumluluk ünvanı yok. Siyasiler, bürokratlar dediğiniz kim? Sonra da Baro Başkanımızı aramışlar ve 'Avukatlar eksik bilgi veriyor. Soruşturmada tefrik (ayırma) kararı verildi, devam ediyoruz' demişler. Kimin hakkında soruşturmaya devam ediyorsunuz? Tefrik kararında demişler ki: 'Sorumlu: TCDD Birinci Bölge Müdürlüğü Yetkilileri' Açıklar mısınız, kimdir bu yetkililer?
"Katillerin İsimlerini Gizleyerek Soruşturma Yürütemezsiniz"
Derince Müdürünü de mi soruşturuyorsunuz bu dosya kapsamında? Körfez Lojistik Müdürünü de mi sorguluyorsunuz bu dosya kapsamında? Böyle yapamazsınız. Sorumluların, katillerin isimlerini gizleyerek, bir dosya kapsamında siyasiler, bürokratlar, üst yöneticiler diyerek bu soruşturmayı yürütemezsiniz.
"Sorumlular Silsilesi Hakkında Takipsizlik Kararı"
Önümüzde şöyle bir tablo var: Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 4 kişi hakkında bir yargılama devam ediyor. Kim olduklarını bilmediğimiz, birinci bölge müdürlüğü yetkilileri denilen kişiler hakkında bir ayırma kararı var. Ve bir de devasa bir sorumlular silsilesi için verilmiş bir takipsizlik kararı var. Bu takipsizlik kararına bütün müştekiler ve aile avukatları itiraz ettiler. Orada da bir hukuksuzluk yapıldı. Her yapılan itiraz ayrı ayrı sulh ceza hakimliğine tevzi edildi. Önce Çorlu 1. Sulh Ceza Hakimliği, sonra Çorlu 2. Sulh Ceza Hakimliği takipsizliğe itirazlar konusunda red kararı verdi. Red kararının dayanağı da yine aynı yasadışı, hukuksuz bilirkişi raporu. 'Biz bilirkişi raporuna baktık, başka sorumlu bulamadık. Dolayısıyla takipsizlik kararı hukuka uygundur. İtirazların reddine' dediler.
"Katilin Kim Olduğunu Biliyorsunuz, Aklamayın Yargının Karşısında Hesap Versinler"
Tarihi ve hükümeti hiç önemli değil, bu ülkede yıllardır tren kazaları oluyorsa, 10 yılda 20 yılda 100 kişi ölmüşse, öldürülmüşse, yüzlerce kişi yaralanmışsa; 3 tane memuru sorumlu göstererek bunu kapatamazsınız. Asıl sorumlular onlar değil. Yürütme organı TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın'ın bu katilamın sorumlusu olduğunu biliyordu ve görevden aldı. Biz de şunu istiyoruz: Siz katilin kim olduğunu biliyorsunuz, görevden aldınız. Dediniz ki, 'Siz bu işi beceremiyorsunuz'. Biz de şunu istiyoruz: Madem katilin kim olduğunu biliyorsunuz, müsaade edin, korumayın, saklamayın, aklamayın, yargının karşısına çıksınlar ve hesap versinler. Hesap da verecekler. O mahkemelere gelecekler. Bugün değilse yarın. Mutlaka gelecekler ve ailelere hesap verecekler. Nasıl yıllarca Soma'da bir kısmını kaçırdınız ama, en azından bir kısmı ailelerin kavgasıyla, yıllarca hapishanede kalarak hesabın bir kısmını nasıl ödedilerse, burada da gelip o hesabı ödeyecekler. Bizim talebimiz bu.
Oğuz Arda'nın dedesi Mehmet Öz ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Yurdu demir ağlarla ördük" diyerek övgüsünü hatırlatarak. Benim torunum Arda o demir ağların altında kaldı. Yurdu demir ağlarla ördğünüzü söyleyerek bir sorumluluk aldınız, bu sorumluluğunuzu da yerine getirin. Gerçek suçlular kimse onları adaletin önüne çıkartın. Benim bir tane torunum vardı o da toprağın altında. Torunumun kanını yerde bırakma, ben bunu istiyorum. Biz zaten ölüyüz, ailece ölüyüz, yaşamıyoruz. Nerede adalet? Her şey rant, her şey para...
"Yeğenim Doktorluğu Kazandı, Uçak Mühendisliğini Kazandı Ama Toprak Altında"
Ramazan Öztürk (Ferhat Şahin'in Dayısı) Benim yeğenim doktor olmak istiyordu. Çok iyi bir insandı. Güzel de okuyordu. Doktor olmasını istemiştim. Üniversiteye hazırlanıyordu. Çocuk çalıştı ve kazandı doktorluğu kazandı, uçak mühendisliğini kazandı ama nereye gitti kara toprak altına... Bizde bütün bürokratlar yemin eder, söz verir, ama hepsi yalan... Hepsi sadece menfaat, menfaat... Biz de şimdi buralara gelip hak arıyoruz, adalet arıyoruz. Arıyoruz ama bulamıyoruz. Devlet yetkilileri dürüst olsun. Ben bu doğru olanın arkasındayım desin ver dursun. Kendilerini bizim yerimize koysunlar.
"Tren Katliamında Aileler Örgütlü Hareket Ediyor"
Demokrasi İçin Hukukçular Derneğinden Leyla Halit Tüzel ise daha önce tren katliamlarında yaşanandanlarda farklı olarak, Çorlu Tren Katliamında yaşamlarını yitirenlerin ailelerinin örgütlenerek adalet için birlikte mücadele ettiklerini ve bunun toplumsal olarak çok önemli olduğunu belirtti. Savcılığın da ailelerinin bu kararlı mücadelesi nedeniyle baro başkanları ve kamuoyuna açıklama yapmak zorunda kaldığını ifade etti.
Biz bir kez daha şunu gördük; kar hırsı, iktidarın hesap vermeme alışkanlığı devam ettirilmek isteniyor. Ama aileler buna itiraz ediyor, biz hukukçular da onlarla birlikte buna itiraz ediyoruz. 3 Temmuz'da 4 alt düzey memurun yargılanmasıyla yetinmeyeceğimizi de her yerde ailelerle ve biz avukatlar haykırıyoruz. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Ayrıca bu bir vicdan meselesi değil bu bir adalet meselesi. Bu sadece acılı ailelerin acılarını bir nebze de olsa azaltmak gayreti değil. Bu adil bir yargılanmayla bundan sorumlu olanların hesap vermesi meselesidir. Buraya gelen kurumlar ve insanlar da ailelerin adalet mücadelesin büyütüyor.
"İntikam Peşinde Değiller, İş Cinayetleri Olmasın İstiyorlar"
Bu iktidarın 'Benim atadığım bir bürokrat bir hata yaparsa görevden alırım ve sorumluluğumu da yerine getirmiş olurum" alışkanlığına itiraz ediyoru. Bir bürokratı görevden alarak sorumlulğunu yerine getiremezsin, biz sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Ailelerin acılarını bu şekilde hafifletemezsiniz çünkü aileler adil bir yargılama ve gerçek suçluların cezalandırılmasını istiyorlar. Bunu sadece kendileri için de istemiyorlar, bir intikam peşinde değiller, başka iş cinayetlerinin yaşanmaması için mücadele ediyorar. Başka insanlar, çocuklarını, sevdiklerini kaybetmesin diye bizler için istiyorlar.
Asıl meselenin bir vicdan meselesinden çok bir sorumluluk, adalet ve hukuk sorunu olduğunu ifade belirten Tüzel, ailelerin acılarının bir nebze de olsa hafiflemesinin sağlaması bir yana bu katliamdan sorumlu olanların yargılanması ve ceza almasının toplum açısından da önemli olduğunu söyledi.
Tüzel, iş cinayetlerinin, katliamların gerçek sorumluları yargılanmadığı sürece bu iş cinayetlerin ve katliamların artarak devam edeceğini ve başka olaylarda olduğu gibi cezasızlık halinin tüm toplumu etkileyeceğini söyledi. Çorlu Tren katliamından sorumlu olanların tümünün yargılanması ve gerekli cezayı almalarının, bundan sonra başka iş cinayetlerinin ve katliamların yaşanmaması için de önemli olduğun ailelerin de bu bilinçle örgütlenerek bir araya gelerek bu mücadeleyi yürüttüklerini söyledi ve tüm sorumlular cezalandırılıncaya kadar davanın takipçisi olacaklarını ifade etti.
Çorlu Tren Katliamında yaşamını yitirenlerin aileleri ve avukatlar haftaya yine bir başka yerde seslerini duyurmak için nöbet eylemi yapacaklarını belirterek 3 Temmuz'da görülecek davaya da kamuoyunun katılmasını ve takipçisi olmasını isteyerek 2 saatlik nöbet eylemini sonlandırdılar.