DİSK, KESK, TMMOB, TTB Soma Katliamı'nın 5'inci yıldönümü, nedeniyle Kadıköy İskele Meydanı'nda basın açıklaması yaptı.
13 Mayıs 2014'te SOMA’da 301 işçinin iş cinayetinde katledilişinin 5'inci yılında DİSK, KESK, TMMOB, TTB Kadıköy İskele Meydanı'nda basın açıklaması yaptı.
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi ve çok sayıda kurumun da katılımıyla yapılan basın açıklamasında ilk olarak KESK adına dönem yürütmesi İzzet İldeş konuştu.
İldeş, Soma katliamına ilişkin adalet arayışında beşinci yılı olunduğunu, şirketin sahibi de dahil olmak üzere tüm faillerin dışarıda olduğunu hatırlattı.
2006'da devlet işletmesi olan Soma Maden İşletmesi'nin Park Teknik'e devredildiğini ancak 2009 yılında Soma A.Ş. üzerine devletin rödovans yoluyla devrettiğini ve Rödovans sistemiyle devletin 'Ne kadar kömür çıkarırsan çıkar, alırım' güvencesi verdiğini, 140 dolarlık maliyetlerin 23 dolara düştüğünü ve üretimin bir buçuk senede 10 kat arttırıldığını aktardı. İldeş bu çalışma koşullarının katliamı getirdiğini vurguladı.
İldeş "Soma kömür işletmelerinde 2014 yılında 301 arkadaşımızı kar hırsından dolayı kaybettik. Can Gürkan dışarıda. Soma AŞ maden ruhsatı hakkına yeniden kavuştu. Soma ile ilgili adalet arayışında olan herkes ya gözaltında ya tutuklu. Protesto için sokaklara çıkıldığında emekçilere tekme atan Yusuf Yerkel hala görevde. Soma'nın tüm failleri yeniden yargılanana kadar süreci takip edeceğiz. Adalet her geçen gün tecelli edecek. Bu sistem böyle devam ettikçe iş cinayetleri devam edecek" diyerek sözlerini tamamladı.
TMMOB İKK adına konuşan Cevahir Efe Akçelik, "Acımız hala yüreğimizde. Bir daha buna benzer acılar yaşanmasın diye bu meydanlardayız. Emekçilerle birlikte adalet talebimizi yineliyoruz. İktidarın Soma'dan ne ders çıkardığını sorarsanız yeni katliamlara sebep olmaktan başka çıkarılan ders yoktur. Türkiye'de esnek ve güvencesiz çalışma devam ediyor. Her gün onlarca işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Bu sistem böyle devam ettikçe de iş cinayetleri devam edecek. Bizim isyanımız bu adaletsiz düzene" diyerek Soma için adalet çağrısında bulundu.
İstanbul Tabip Odası adına Osman Öztürk, Soma katliamının Türkiye tarihinin en büyük iş cinayetlerinden biri olduğunu hatırlatarak "İnsanlar rant uğruna bir madende ölüme mahkum edildiler. O madende o göçük meydana geldiğinde maskeler çalışmıyordu. Öyle bir düzen kurmuşlar ki yerin yüzlerce metre altına giren insanlara çalışır maske sağlamıyorlar. O rant hırsınız yerin dibine bastın. İnsanca çalışma istiyoruz. Sorumlular gerçekten cezalandırılana kadar bu davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz" dedi.
Kurumlar adına ortak basın açıklamasını ise Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı okudu.
“Bundan tam 5 yıl önce, 2014 yılı Mayıs ayında Soma'da 301 maden işçisini yitirmiştik. Bu sure zarfında acılarımızın hafiflemesi bir Yana, yaraları daha da kanatan gelişmeler yaşandı.
Bilindiği gibi, madenin patronu Can Gürkan Ölümünden sorumlu olduğu her işçi için yaklaşık 5 gün hapis yatmasının ardından geçtiğimiz ay tahliye oldu. Böylece 301 maden işçisi arkadaşımızın ardından adalet de göçük altında kaldı.
İşçinin emeğinin olduğu kadar yaşamının da ucuz olduğu bu düzende, insanlık bir kez daha göçük altında kalmış oldu.
Bu göçük ülkeyi yönetenlerin eseri Olan hukuki bir göçüktür, politik bir göçüktür, ekonomik bir göçüktür, ahlaki bir göçüktür.
Ülkemizde hukukun çöküşü soma davasıyla bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Davayı Soma'dan kaçıran, katliamda sorumluluğu bulunanları yargılama konusu yapmayan, maden patronu ve yöneticilerini 'olası kasıt' üzerinden değil; 'bilinçli taksir' ile 'cezalandırarak' adeta ödüllendiren yargı sistemi, bir işçi için 5 gün hapis yatmayı yeterli görmüş; ülkemizde 'hukuk'un geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Başından beri madenlerde gerek li denetimi yapmayanlar, Soma'daki öldüren çalışma düzenine izin verenler, güvencesiz ve taşeron çalıştırma biçimlerini egemen hale getirenler, sendikalaşmanın önüne engeller koyanlar hiçbir biçimde hesap vermemiştir. Aksine bu boyuttaki katliamların "fıtrat" olduğunu ifade ederek, katliamın politik savunusuna devletin tepesinin imzasını atmışlardır.
Bu düzen, daha fazla kar için daha fazla kan dökülmesini meşru gören bir düzendir. Soma katliamının ardından 'Artık hiçbir şey eksisi gibi olmayacak' diyenler, hiçbir şeyi değiştirmemiş ve her şey eskisi gibi devam etmiştir. Soma katliamından bugüne en az 28 Soma katliamı kadar daha işçinin yaşamını yitirmesi kaza değil, tesadüf değil, hata değil, ülkeyi yönetenlerin kasıtlı bir tercihidir. İşçi Sağlığı iş Güvenliği yasasının, Iş Sağlığı ve Güvenliği olarak değiştirilmesi, iktidar için işin ve patronların güvenliğinin işçinin yaşamından daha öncelikli olduğunu göstermektedir. Sadece kavramlardaki değişimde bile kendi gösteren bu zihniyetinin sonucu olarak, Türkiye iş cinayetlerinin en fazla olduğu ülkelerden biri olmuştur.
Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik göçükten çıkış için insanı, emeği, doğayı ve yaşamı değil; kanı, gözyaşını, betonu ve yıkımı güvence altına alan bir yol tercih edilmektedir. Bu korkunç tercih, 301 işçinin ölümüne sebep olan maden patronuna yeniden maden işletme hakkı vererek bir kez daha ilan edilmiştir.
Demokrasi isteyenlerin, basın özgürlüğüne sahip çıkanların, yaşamı savunanların, barış talep edenlerin, iktidarı eleştirenlerin hapishanelere doldurulduğu bir ülkede, 301 kişiyi göz göre göre ölüme yollayanların serbest olması, dibi görünmeyen derinlikte bir ahlaki göçüktür.
Gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini bilerek ve isteyerek almamak hata değil, kasıttır.
Yıllık üretim planının neredeyse üç katı üretim yapmak için işçileri zorlamak hata değil, kasıttır.
Madenlerdeki taşeron, rodövans, dayıbaşılık gibi güvencesiz çalıştırma uygulamalarını yaygınlaştırmak, madenleri özelleştirmek, kamu denetiminden çıkarmak hata değil, kasıttır.
301 işçi kardeşimiz göz göre göre gelen bir katliam sonucu hayatını kaybetmiştir. Karşımızda insan hayatına karşı büyük bir tehdit haline gelmiş; hukuki, politik, ekonomik ve ahlaki olarak göçmüş bir düzen vardır.
Soma katliamını unutmamak unutturmamak hepimizin görevidir. Soma'nın hesabını er ya da geç soracağız. Bu ülkede çalışırken ölmeyeceğimiz, insanca çalışacağımız, insanca yaşayacağımız güzel günleri elbet göreceğiz.