2018’de 217 çocuk cinsel saldırıya maruz kaldı…

26 çocuk öldürüldü…

124 çocuk işçi yaşamını yitirdi...

Çalışan çocuk oranı %21,1…

Çalışan çocukların %78’i kayıtdışı…

Cezaevlerinde olan çocuk sayısı 3 bin…

Annesi ile cezaevinde bulunan 0-6 yaşında çocuk sayısı 743, bunların 37'si altı aylıktan küçük…

Dün 23 Nisan Çocuk Bayramı idi… Hayır, çocuk işçileri, katliamlarını, tacizleri senede bir gün hatırlamıyor, sömürüyü senede bir gün gözler önüne sermiyoruz. bugün bu yazıyı yazdıran, geleceğimiz dediğimiz çocuklarımızın “Çocuk Bayramı”nda dahi yaşadıkları ve geleceksizlikleri...

Çocuk Bayramı… Dünyada sadece çocuklara ait tek bayramın ülkemizde olduğunu söyleyip övünürken, çocukları boy boy ekranlara çıkarıp, siyasilerin koltuğuna oturturken, canlı yayında bir kız çocuğu, tv’de canlı yayında geleceğe dair hayalinin Köln Üniversitesi’nde Tıp okumak ve Alman vatandaşı olmak olduğunu söylüyor…

Bir çocuğun hayalinin ülkeyi terk etmek olduğunu duyduğumuzda ilk aklımıza düşen, “çocuklar için nasıl bir dünya yarattık biz” oluyor. Nasıl bir cehenneme döndü ki coğrafyamız, gelecek düşleyen çocuklarımızın düşleri bile buradan çok çok ötede…

Nasıl bir dünya ve gelecek görüyor ki çocuklarımız…

Aynı saatlerde İstanbul Kanarya Mahallesi’nde 5 yaşında bir kız çocuğu 2 kişinin tecavüzüne uğradığı için yoğun bakıma kaldırılıyor.

5 yaşında…

Kız çocuğu…

Tecavüz…

Yoğun Bakım…

Bu kelimelerin aynı cümle içinde kullanılması dahi dehşet duygusu uyandırmaya yetiyor. Küçücük çocuk ve bebek bedenlerinin maruz kaldığı ilk istismar değil, ancak yaşandığı mahallede bir anda insanları sokaklara dökmeye yetti. Dün olaylar duyulur duyulmaz çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Kanaryalılar, “Çocuğa uzanan eller kırılsın”, “Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganları ile sokakları dolaştı ve Kanarya Polis Karakolu önüne gelerek beklemeye başladılar.

Bugün yine karakol önünde idi halk, öfkesi dorukta… Kelimeler kifayetsiz... Sloganlar yükseliyor karakol önünde bekleyen kitleden, “Çocuğa uzanan eller kırılsın”

Çözüm ne?.. Sosyal medyadan yükselen “İdam” çığlıkları mı, başka bir ülkede yaşama düşleri mi?

Ve bunu sadece dinci gerici faşizmle açıklayamazsınız. “bir kereden bir şey olmaz” diyenlerin yaşanan bu vahşetlerde payı yok mu, elbette var, çok büyük bir payı var. Çocuk yaşta evliliklerin önünü açan düzenlemeler, bebek denecek yaşta kız çocuklarını dahi “kadın” kisvesi altında gösterenler, çocukların işçileştirilmesinin önünü açan emperyalist kapitalist sistem… Hepsi dünyayı çocuklar, kadınlar, işçi ve emekçiler için cehenneme dönüştüren bir bütünün birbirini tamamlayan çarkları…

Çocuk düşlerimizin yaşaması için, çocuklarımızın yaşaması için ilk kırılacak çark kapitalizm çarkı. Tüm çürümüşlüklerin kaynağı olan ekonomik altyapı sistemi… Ve ardından üst yapı sistemleri birer birer… Ve inşa etmeye başlayacağız yeniden birer birer, iyiyi doğruyu, yaşanabilecek bir çocuk dünyasını…

Karanlıkların aydınlığa çıkacağı o güne kadar, gerekirse her birimiz yanacağız… Ama çocuklarımızın kırmızı elmalar gibi güleceği o dünyayı kuracağız…