KESK’in düzenlediği “Ortadoğu’da Barış Konferansı”nın bugünkü oturumunda “Ortadoğu Savaş Kıskacında Kadın ve Barış” başlığıyla kadınlar bulundukları ülkelerde kadınların mücadelesini anlattı.

İSTANBUL - Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) Bakırköy’de bulunan Tarık Akan Kültür Sanat Merkezi’nde düzenlediği 2’nci Ortadoğu Barış Konferansı bugün de devam etti. Konferansın bugünkü ilk oturumunda “Ortadoğu Savaş Kıskacında Kadın ve Barış” konusu işlendi. Moderatölüğünü KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy Tekdemir’in yaptığı oturumda, Filistin Kadınlar Komitesi Birliği (UPWC) üyesi Abeer Abu Khdeir, Lübnanlı Siyaset Sosyolojisti Prof. Dr. Houda Rizk, Tunus Halk Cephesi üyesi Mubarewke Brahmi, Bahreynli Aktivist Sameyya Khail, Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ayla Akad konuşmacı olarak katıldı.

UPWC Üyesi Abeer Abu Khdeir UPWC’yi anlattı. Ortadoğu kadınının kültürel olarak zayıf bırakıldığını söyleyen Khdeir, Ortadoğu’da genel olarak kadının yerinin evi olduğu ve görevinin çocuklarına bakmak ev işlerini yapmak olarak görüldüğünü ifade eden Khdeir, Filistinli kadınların ise mücadele eden kadınlar olarak tarih boyunca hep çok önemli bir yeri olduğunu vurguladı. Gazze’deki Filistinli kadınların %40’dan fazlasının evlerinin yaşanılmaz durumda olduğunu ve işsizliğin çok yüksek olduğunu belirten Khdeir, Filistinli kadınların bir efsane yarattıklarını, Ortadoğu’daki diğer ülkelere göre daha eğitimli oldularını, sosyal ve kültürel iyi bir mirasa sahip olduklarını belirten Khdeir, Filistin’deki İsrail işgali nedeniyle kadınların istihdam edilme olanaklarının bulunmadığını ifade etti.

 

Filistinli Kadınlar Bir Efsane Yarattı”

Ortadoğu’da işsizliğin çok yüksek olduğunu sendikalara bir takım kalkınma projelerini yapılması için önerilerde bulunulduğunu ancak yeterli çabanın sağlanamadığnı belirten Khdeir, bir çok ülkede kadınların istihdam edilemediğini, bazı ülkelerde ise iş bulabilen kadınların ancak kamu
Filistinli kadın tutsakların yaşadıklarına da değinen Khdeir, “İsrail hapishanelerde bir takım radyoaktif yayan cihazlar yerleştirilerek tutsakların aleleriyle telefon görüşmelerinin bu şekilde engellendiğini aktaran Khdier, 53 kadının tutsak olduğunu söyledi. “Hapishanenin her tarafına kameralar koydular. Kadınlarda onları protesto etmek için havalandırmaya çıkmamaya başladılar. Spora gitmemeye başladılar. Kameralar kaldırılmayınca kadınlar boykota gittiler. Bunun üzerine bütün kadınlar sürgün edildi. Yeteri kadar yatak olmayan bir hapishaneye sürgün edildi. Kişisel eşyalarını dahi almalarına izin verilmedi. Kışın soğuğunda duş alacak ancak su yok. Özellikle eğitimden mahrum bırakıyorlar. Yaşı küçük olan çocuklar var onlarda eğitimlerden mahrum bırakılıyor” diyerek kadın tutsakların durumunu aktardı.

Özgürlük İsteyen Kadınlar Hapishanelerde”

Lübnanlı Siyaset Sosyolojisi Prof. Dr. Houda Rizk da, Arap ülkelerinde özgürlük isteyen kadınların hapishanelerde olduklarını belirterek sözlerine başladı. Kadınların araba kullanmaya izin verilmesinin bile sevinç nedeni olabilecek kadar baskı altında olduğunu aktaran Rizk, özgürlük isteyen kadınların görülmediğini ifade etti.

Türkiye’de de özgürlük istediği için çok sayıda tutuklu kadın olduğunu ve çoğunlukla Kürt kadınların tutuklu olduklarını bildiklerini aktardı. Kadınların ülkelerinde sorunlarını ve taleplerini dile getirmelerinin yeterli olmadığnı bunun tüm ülkelerde birlikte yapılması gerektiğini ve bu şekilde kadınların mücadelesinin daha güçlü olabileceğini ifade eden Rizk, Ortadoğu ve özellikle Suriye’de IŞİD ve terör örgütlerinin kadınlara işkence ettiğini fakat tüm bunlara karşın Irak’ta, Suriye’de, Kobane’de kadınların güçlü direniş ortaya koyduklarını ve mücadele ettiklerini vurguladı.

Savaşın en çok kadınları etkilediğini ve bedelini kadınların çok ağır ödediğini ifade eden Rizk, terör örgütlerinin çeşitliliği yok etmek istediğini ve kadınları ve çocukları vurarak tecavüz ederek yok etmeye çalıştığını belirtti. “Suriye’de çok çeşitli kültürel mozaiği olan bir ülke. Suriye’de çeşitliliği yok etmek için Kürtlerden başladılar. Önce onlara saldırdılar. Savaşlar en çok kadın ve çocukları vurmaktadır. Suriye’de siyasi istikrarsızlık devam ettikçe kadınlar ve çocuklar mağdur olmaya devam edecektir. Özellikle yerinden edilme durumunda kadınlar daha çok mağdur ediliyor. Kadınlar cinsel şiddete, psikolojik şiddete maruz kalıyorlar. Kaynaklara ulaşamıyorlar” dedi.



“Tunuslu Kadınlar Hakları İçin Mücadele Ediyor”
Tunus Halk Cephesi’nden Mubarewke Brahmi, Tunus’ta kadınların yaşadıkları sorunları aktarark sözlerine başladı. Kadının pratik hayatta yer alması için mücadele ettiklerini ifade eden Brahmi, Kadınların her alanda mücadeleyi verdiğini söyledi. Kadınların isterlerse çok zor ve güzel şeyleri başarabileceklerini ifade eden Brahmi “Kadın sınırsız bir kaynaktır. Bir pınar gibidir” dedi. Yasaların kadınların özgür olmaları için yeterli olmadığnı ifade eden Brahmi bir çok kadının çöp toplayarak geçimini sağladığını, işsizlik oranaının 15.4 gibi yüksek bir oranda olması nedeniyle kadınların büyük zorluklar yaşamakta olduklarını söyledi.

“Omuz Omuza Verip Mücadeleyi Yükseltelim”
Bahreynli Aktivist Sameyya Khail, tüm Ortadoğu’da tutuklu bulunan kadınları selamlayarak sözlerine başladı. Bahreyn’de gazetecilerin korktuklarını ve kadın tutuklular hakkında haber yapmadıklarını aktardı. Tutuklu kadınların çoğunun ciddi sağlık sorunları yaşadıklarını söyleyen Khail, “Kadın ya da erkek olsun siyasi kültürel sosyal hak elde etmek isterse çok zorlu bir mücadele vermesi gerekiyor. Her şeye rağmen Bahreynli kadın hep mücadele etti. Hakları için taleplerde bulunmaktan vazgeçmedi. Kadınlar sokaklara meydanlara çıktı. Diğer kadınların bilinçlenmesi için mücadele etti. Bahreynli kadın dünyadaki diğer kadınlara benzer mücadeleler veriyor. Şiddete maruz kalıyor. Hakları ellerinden alınıyor” dedi.

Kadın hareketlerinin gelişmesi ve güçlenmesi için mücadele etmeleri gerektiğini ifade eden Khail, Ortadoğu’daki ülkelereden kadınların omuz omuza vererek mücadeleyi yükseltebileceklerini belirterek “Emperyalizm biz kadınları eğitimsiz bırakarak, baskı altına alarak yok etmeye çalışıyor ama biz onu yenmeyi başaracağız” diyerek sözlerini tamamladı.



Kadınlar Özgür Değilse Toplum da Özgür Olamaz”
Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ayla Akad Kürt kadınlarını mücadele sürecine değindi. Türkiye’de “savaş” demenin bile tutuklanmayla karşılık bulduğunu, inkar ve imha politikalarının uygulandığını ve bir savaş süreci yaşadıklarını söyleyen Akad, Kürt kadınlarının, birçok ülkeden farklı bir mücadele süreci yürüttüklerini, bir çözüm süreci için çaba harcadıklarını ve kadınların sürekli bu sürecin içinde yer aldıklarını ifade etti.

Kürt kadınlarının mücadelenin her alanında yer aldıklarını ve temsiliyet konusunda da iki kişinin yer alması ve birinin kadın olmasını sağladıklarını ve bunun da başarılı bir şekilde yürütüldüğünü ifade eden Akad, Kürt kadınlarının Türkiye’deki kadın örgütlülükleriyle de birlikte hareket ettiklerini aktardı. Bir savaşın sürdüğünü ifade eden Akad, çatışmalar devam ederken bir çözümün üretilmesinin de güç olduğunu söyledi. Kürt kadınlarının mücadelesinin çok önemli örnekler yarattığını belirten Akad sözlerini kadınların özgür olmadığı bir toplumun da özgür olamayacağını söyleyerek sözlerini tamamladı.

İkinci oturumda ise “Ortadoğu’da Emek (Göçmen İşçilik, Mültecilik) Barışın Örgütlenmesi ve Somut Öneriler” konusu işlendi.

Moderatörlüğünü KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen’in yaptığı oturumda Fas, Tunus, Cezayir, Suriye, Ürdün, Lübnan’dan katılan katılımcılar söz alarak görüşlerini belirtti. Türkiye’den ise Devrimci İşçi Sendikası Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Genel Başkanı Emin Koramaz, Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Başkanı Sinan Adıyaman göçmen işçilik ile sorunları dile getirdi.