TÜVTÜRK Muğla taşıt muayene istasyonunda görevli 12 işçi, DİSK'e bağlı Nakliyat-İş Sendikası'na üye oldukları için Ağustos ayının başında işten atılmışlardı. Muğla, Fethiye, Bodrum ve Marmaris'deki TÜVTÜRK istasyonlarında çoğunluğu sağlayan sendika, 19 Temmuz'da yetkiyi almıştı. Bugüne kadar toplam 18 işçi işten atıldı. Diğer istasyonlardan işçi getirilerek az sayıda işçiyle işler yürütülmeye çalışılıyor. TÜVTÜRK eylemleri aynı nedenlerle Eskişehir ve Urfa'da da devam ediyor.
Biz de İzmir Mücadele Birliği Platformu olarak grevdeki Muğla TÜVTÜRK işçilerini ziyaret ettik.
Bize eyleme başlama nedenlerinizi anlatır mısınız?
Bizler 10 yıldır Muğla Araç Muayene İstasyonu'nda çalışmaktaydık. Bu çalışma süresinde çalışma koşullarının kötü olması, çalışma malzemelerimizin eksik olması, ücret yetersizliği, çok iş, az maaş gibi talepler yüzünden sendikaya üye olmaya karar verdik. Sendikalaşma sürecimiz bu şekilde başladı. Sendikaya üye olduğumuzu duyan işveren bizden edevlet şifrelerimizi isteyerek sendikadan istifa etmemizi sağlamaya çalıştı. Tabii biz edevlet şifrelerimizi vermedik. Arkadaşlarımızla bir karar almıştık. Edevlet şifrelerini vermediğimiz için sendikalı olduğumuzu düşündüler ve bizi işten çıkarttılar. Iş çıkış sebebinde de "şirketimiz küçülmeye gidiyor, ekonomik problemlerimiz var" diye gösterdiler. Ama aslında öyle değildi. Iş çıkışımız sadece sendikalı olmamız yüzünden verilmişti. Edevlet şifremizi vermememizin sebebini sendikalı olmamıza bağlamışlardı. Örgütlenme sürecimiz çok hızlı gelişti. Biz "işveren bunu anlamamıştır, sendikalaştığımızı düşünmemiştir" diye düşünmüştük ama içimizde bazı çatlaklar oldu. Bu şekilde sendikalı olduğumuzu öğrendiler.
İşyerinden kendi arkadaşlarınız mı?
Yok, planlama sürecinde sesli düşünmelerimiz oldu. Bunlar da onların kulağına gitti. O yüzden bize çıkış verdiler. Benden edevlet şifresini isterken masanın üstüne silah koydular. Tabii o da bir tehdit amaçlıydı yani gözdağı verme amaçlıydı. Iş ortağı adı altında gelen şahıslar da bellerinde silahla geziyorlardı zaten istasyon içerisinde. Bunu diğer arkadaşlar da biliyor onlar da şahitler zaten.
Diğer arkadaşlara da benzer baskı ve tehditler yapıldı mı?
Yapıldı, evet. "Telefonlarınızı dışarıda bırakın, sendikaya üye misiniz değil misiniz, bir bakalım edevlet şifrenizi verin" diyorlardı. Hatta toplu görüşmelerde toplantılarda telefonlarımızı kesinlikle içeriye almadılar. Kaç yıldır çalışıyorum ben burada hiçbir şekilde iş ortağını ya da iş sahibini hiçbir şekilde görmemiştik. Sendikalaşma süreci başladıktan sonra işverenler teker teker buraya dökülmeye başladılar. "Bir derdiniz bir sıkıntınız varsa söyleyin, daha önceleri gelemedik, birçok sorunumuz problemimiz vardı, sizi dinlemeye geldik" dediler. Ama tabii iş işten geçmişti. Çünkü biz sürekli onlara "maaşlarımıza zam yapın" derken onlar bize, "biraz sabredin, sırtımızda büyük bir kambur var, o kamburu kaldırmaya çalışıyoruz, biraz daha idare edin" dediler. Tabi şu ekonomik kriz döneminde herkesin bir evi var ailesi var geçim şartları ortada. Geçim şartları zor olduğu için biz de sendikalaşmaya karar verdik. Şöyle düşündük, "sendikalı olunca sesimizi hep birlikte daha iyi duyurabiliriz." diyerek bu sürece başladık.
Örgütlenme süreci nasıl gelişti? Birden bir olay mı oldu yoksa yavaş yavaş mı gelişti.
İşyerindeki yetersizliklerin hepsi bizi örgütlenmeye itti. "Arkadaşlar durun artık, hep birlikte karar verelim ve sendikalı olalım" dedik. "Sendika olduğunda arkamızda büyük bir güç ve kuvvet olsun ki sözümüz geçebilsin" şeklinde konuştuk ve o yüzden sendikaya üye olduk. Örgütlenme sürecinde de hep birlik olmayı öğrendik. Sendikalaşma süreci başladığında araçlarını muayeneye getirenler bile üzerimizde önlük olduğu için bize yaklaşmaya korkuyorlardı. "Tepki alırız, aracımız muayeneden geçemez sizinle görüştüğümüz için" diye. Içeride de bir korku ortamı oluşturmuşlardı "onlarla görüşmeyeceksiniz, konuşmayacaksınız" diye arkadaşlarımız uyarılıyorlardı. Içeride sendikalaşma süreci yayılacak diye korkuyorlardı. Görüşürse, konuşursa yayılacağını biliyorlardı. Sonra bizim haberimiz yayılınca, insanlar destek olunca, örgütler, kurumlar, sendikalar dernekler destek olunca, kamuoyunda duyulunca anladılar, güç aldılar şimdi biraz biraz konuşmaya başladılar. Başlangıçta hiç konuşmuyorlardı, öyle bir süreç de yaşadık.
Örgütlenme sürecinde kendine dair nasıl bir değişim olduğunu düşünüyorsun. Çok uzun, 206. gününde bir eylemde bugünden baktığında işten çıkarılmadan önceki senle bugünkü sen arasında bir fark var mı?
Çok büyük fark var. Önceden bu sendikalaşma süreçlerinin nasıl olduğunu hiç bilmiyorduk. Birçok örgütlerle, derneklerle, kuruluşlarla tanıştık. Bizden hiçbir zaman desteklerini esirgemediler. Aslında sendikalaşma süreci de bir okulmuş, onu öğrendim. Boş zamanlar da bize çok şey kattı. Insan maddi ve manevi anlamda bir çöküntü içerisinde oluyor ama birçok kazanımı da oluyor. Kendini geliştiriyorsun, birçok kişiyle tanışıyorsun. Tek olmadığını arkanda büyük bir kuvvet olduğunu öğreniyorsun.
Ev hayatında nasıl bir değişim oldu? Bir annesiniz, ekonomik özgürlüğünüz kısıtlanmış oluyor, bu süreci nasıl yaşadınız?
Evde benim için çok değişiklik olmadı çünkü eşim tam destekti. Bana "Sendikalaşmak iyidir, sendikalı olmalısın" diyordu. 3 tane çocuğum var, onlar da biliyorlar bu sendikalaşma sürecini. Onlara bile anlatıyorum, "İşçiyiz haklıyız kazanacağız" sloganını videomuzu açıp, çocuklarımla hepberaber atıyoruz. Onlar da alıştı, zafer işaretini yaparak evde slogan atıyorlar. Artık o boyutlara geldik. Onlar da öğrensinler. Sonuçta bu çocuklarımın geleceği. Sendikalaşmak gerektiğini öğrensinler. Sonuçta benim hayatım değil onların hayatı da değişecek bu süreçte.
8 Mart dünya emekçi kadınlar günü için ne söylemek istersin? Ve tabii Mücadele Birliği gazetesinin okuru olan kadın ve erkek işçilere ne söylemek istersin?
Tüm direnen kadın arkadaşlara "direnmeye devam" diyorum. Zafer bizim olacak. 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününü en içten dileklerimle kutluyorum. Direniş süreci zor bir süreç ama kesinlikle vazgeçmesinler. "Zafer mutlaka bizim olacak" diyorum.
Teşekkür ederiz. Başarılar dileriz.
Desteğiniz için biz teşekkür ederiz.