Tarihte yapılan en büyük yapılardan biri olan Çin Seddi’nin inşasından bu güne, dev yapılar işçilerin kanı, canı ve kemikleri üzerinden yükseliyor. “Mega proje”ler, işçiler için cehennemden farksız koşullar yaratıyor. Elleriyle tüm değerleri yaratan işçiler, en ağır koşullarda canları pahasına çalışıyorlar.
En son 3.Havalimanı örneğinde yaşamış, görmüştük işçilerin çalıştığı ve yaşadığı koşullara tanıklık etmiştik. Ve her geçen yıl gittikçe artıyor bu haberler. Plazalarda, gökdelenlerde, avm’lerde yaşanan iş cinayetleri, insanlıktan uzak kötü yaşam koşulları, ödenmeyen ücretler… İşçilerin elleriyle yaratılan bir dünya, işçiler için cehenneme dönüşüyor.
İnşaat İşçileri Sendikası, Ankara-Bilkent Şehir Hastanesi'nde çalışan işçilerin anlatımlarını aktarmış bizlere. “Sağlıkta devrim” olarak nitelendirilen, ancak hastaları “müşteri”ye çevirecek olan şehir hastanelerinin inşaatları da işçiler için ayrı bir sıkıntı. Ve çalışan işçiler, dertlerini fotoğraflarla belgeleyerek anlatıyor:
“Ankara-Bilkent Şehir Hastanesi'nde işçiler aylardır maaşlarını alamıyorlar. Ben de bu işçilerden biriyim. Taşeron firmalar ve tepe şirket olan CCN yükselen sesleri bastırmak ve olası bir işçi direnişini önlemek için sistemli bir şekilde işçi çıkarıyor. Amaç sayıyı azaltmak ve kendi rızasıyla çıkan (para alamayan işçiler başka şehirlerdeki işlere yöneliyor) işçilere tazminat vermemek. Eylül ayının maaşını alamayanlar var. Şantiyede sürekli olarak bir otobüs dolusu polis var. Yemekler berbat. Hijyen koşulları sıfır.
Yaklaşık bir ay önce elektrik kesintisi, hijyen koşulları ve yemek sebebiyle akşam saatlerinde protesto oldu. Çevik kuvvet müdahale etti. Sabahı toplu çıkışlar verildi.
İşçiler sahipsizlikten, parasızlıktan ve çaresizlikten dolayı bir bir işi bırakıp gidiyorlar. Alacaklarından ve tazminatlarından vazgeçerek…
Durum vahim ve hiç kimse burada dünyanın en büyük şantiyelerinden birinin olduğunun farkında bile değil
İşçilerin çoğu mağdur oldu. Parasını alamayan yüzlerce işçi var. Senelerdir maruz kaldığımız şeyler
Biz bir grup arkadaş şartlar düzeltilmeyene kadar, tazminatımızı almayana kadar koğuşları terk etmeyi reddediyoruz.
Arkadaşlarımız barınma yerleri ve yemeklerle ilgili de çeşitli görsellerle insanlık dışı koşulları teşhir etti.
Duş aldığımız yer burası. Giderler tıkalı ve perde ile örtebiliyoruz. Fıskiyeler kırık. Temizlik yok, hijyen yok. Tuvalet kısmı da böyle. Taşkınlar var. Üs katın suyu olduğu gibi üzerimizde. Kullanılan sabunlar tamamen kimyasal…”
Evet. İçinde yaşadığımız yahut her gün duyduğumuz, tanık olduğumuz koşullar bunlar. İşçi sınıfının örgütlenerek, kendi kaderlerini ellerine almaktan başka şansları yok.