< Yakarsa Dünyayı Garipler Yakar!

Kayıtlı 31.000 işçinin çalıştığı 3. Havalimanında işçiler baskı altındalar. İşçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesi için 14 Eylül'de bir günlük iş bırakması sonucu jandarma tazyikli su ve biber bazıyla müdahale etmiş, gece koğuş baskınıyla 401 işçi darp edilerek göz altına alınmış, 3 gün göz altından sonra 24 işçi tutuklanmıştı.

İşçilerin günde ortalama iki işçinin yaşamını yitirdiğini, 400 den fazla işçinin iş cinayetinde hayatını kaybettiğini anlattığı 3. havalimanının 29 Ekim'de açılacağı ilan edilmişti.

Konuştuğumuz bir işçi olayların devamını şöyle anlatıyor:

MB: 14 Eylül'den sonra neler yaşadınız?

İŞÇİ: Ben 3.havalimanında 1.5 yıldan beri çalışıyorum. 14 Eylül'deki işçilerin birden ayaklanmasından sonra bize bitli diyenler de oldu, terörist diyenler de. Bu sözler, sözde haberler o kadar canımızı yaktı ki size anlatamam. FETÖcü de dediler, başkasının kuklası da dediler. O bir video yayınlayan sözde vatan sever ve bir sürü boş laflar moralimi çok kötü bozdu. Bunları söyleyenler bir kere bile hava alanına uğramamış, ordaki işçilerin ellerinin ne halde olduğunu, ordaki insanların terden nasıl sırılsıklam olduğunu bilmeyenler. Ben onlara sadece kör cahil diyorum başka birşey diyemiyorum. kendine yazar diyor, ama cahilin mektebi yok. Okumak veya okumamak insanı cahil etmez insanı cahil eden düşünceleridir. Bu kendini bilmez kişiler bir hafta, bir gün akşam gelip bizimle işçi koğuşunda kalabilirler mi?

 

MB: Basında yaşam koşullarınızın iyileştirildiği söyleniyor.

İŞÇİ: Aksine 14 Eylül'den sonra burası yarı açık cezaevi gibi oldu. Her yerde jandarma, TOMA. Kimse başını kaldıramıyor. Her tarafımızı polis, jandarma kuşattı yine de iyi ki o gün olmuş diyorum. O günden sonra 3 gün daha baskınlar devam etti. Gece yarısı koğuşların kapıları kırıldı. Arkadaşlarda resimleri var. Şimdi ne değişti peki işçilerin talep ettiği hiç bir şey yerine getirilmedi, aksine başımızda TOMAlar, jandarmalar çevik kuvvetler var. Tek değişiklik o oldu. Göz dağı veriyorlar, kafası kalkanın kafasını kırarız gibisinden. Biz akşam tahta kurusu gelmesin diye ışıklar açık uyuyoruz. Koğuşların duvarları leş gibi, boya yapılsın diyorsun ilgilenen yok. Yataklar sapsarı değiştirin diyoruz, koskoca hava limanı yapılıyor ama yatak yok deniyor. Duş aldığımız yerlerdeki musluklar paslı paslı, sinek doluyor içeri. Bir de sıra bekliyoruz banyo yapmak için. Bu da yetmez gibi sabah elini yüzünü yıkamak için de sıra bekliyorsun. Kahvaltı yapmak için de... Tabaklar bazen yağlı bazen temiz gelir önüne. E artık biraz idare et sen de! Sabah inşaat alanına giderken de 20-30 metreden fazla servis sırası beklemek lazım. İşte zaten olayın patlak verdiği nokta da orası oldu. İnsanlar bir gün öncesinde yağmurun altında sıra bekleyip bindiler servislerine, ertesi gün yine aynı. Bir işçi 6 da kalkıp 9 da işe vardığı oluyor. Onlardan biri de benim. İşler yetişmiyor diye 5 bin işçi daha alındı, servis firması otobüslerinin azaltması da cabası.

MB: Havalimanı inşaatının işçilerin eylemleri yüzünden geciktiği söyleniyor.

İŞÇİ: Biz de duyduk. Hatta bazı arkadaşlarımız buna inandı. "Birkaç kişi soktular, işçileri provoke ettiler, 29 Ekim'deki açılışı baltalamaya çalışıyorlar" diyorlar. Bunu duyunca var ya bir gülme geldi içimden. İçerde olanlar bilir. Herkes biliyor. Ne 29 Ekim'e yetişmesi ya, zaten yetişmiyordu ki! Otopark hala yapılmamış, bazı yerlere kalıp döküyorlar bazı yerlerde daha yeni örülen duvarlar var. Neyin kafasındalar hiç anlamış değilim. Ama tabii, sıcak yerden konuşmak kolay. Kalkıp işçinin yanında olan vekillere terörist muamelesi yapılması da çabası. Sen hangi gün gördün ki bir AKP'li vekilin işçilerin yanında olduğunu?

 

MB: İçerideki işçiler neler düşünüyorlar?

İŞÇİ: Kimse de ses yok diye her şey normal mi sanıyor millet. Herkes borç harç içinde. Çıksak ne iş yapacağız, diye düşünüyorlar. Yoksa burada bir kişi çalışmaz. Burada 400'ün üzerinde işçi öldü. Şimdiye kadar çoktan projenin durdurulması gerekirdi. Bu hiç bir şekilde lanse edilmedi, edilmediği gibi ölen işçilerin hepsi sır gibi kayboldu. Bunu içerideki arkadaşların hepsi biliyor. Adamlar lagarların içine giriyor, iş güvenliği açısından kuyunun gaz ölçümü yapılmadan girilmesi büyük tehlike iken adamlar hiç bir ölçüm yapılmadan köstebek gibi bir o kuyuda bir o kuyudalar. İşçi kartın kaybolduğu zaman maaşından 50 TL gibi bir para kesiyorlar. O kadar malı mülkü ziyan ediyorlar umurlarında değil ama söz konusu işçi oldu mu gözünün yaşına bile bakmıyorlar. İşte işçiler bunları düşünüyor. İşçilerin çamaşırhanesi ayrı bir olay. Yıkamaya gönderiyorsun beyaz kıyafet sarı geliyor. Şeflerin ve formenlerinki ütülenip veriliyor. Neden aynı imkan işçilerin değil?Öğle yemeğinde bir saat mola var ama yemek sırası yarım saatte anca geliyor. 20 dakika ancak dinlenebiliyorsun. Bir çay molası veriyorlar, o da eziyet. Bir çay içen işçiye onu bile çok görüyorlar. Bu zamana kadar kimsenin bir şey dememesinin nedeni insanların sabrediyor olmasıydı. Bardak sonunda dolup taştı. İnsanlar sabretti, sustu sustu ve en sonunda böyle kendiliğinden oluşan, haklı bir eylem ortaya çıktı. Kimse buradaki işçilere vatan haini gözüyle bakmasın. Eğer ileride bu havalimanına bakıp gurur duyacaksan o havalimanı senin bitli dediğin, vatan haini dediğin işçilerin alınteriyle yapıldı.

 

MB: Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz. Mücadele birliği okurlarına söylemek istediğiniz başka birşey var mı?

İŞÇİ: Son olarak şunu söylemek istiyorum: Yakarsa dünyayı garipler yakar! Yazının başına bunu koy.