"ODTÜ'yü kapatıp 'Hayvanat Bahçesi' yapalım. İçerideki insan evladı gürûhu başka okullara nakledip bazı talebe ve hocaları sergilemek üzere kampüste tutalım. Kafeslerine muz, fındık, fıstık atar eğleniriz. METU ZOO İsim de havalı olur vallahi!" diye buyurdu eski AK Parti Gençlik Kolları Genel Başkanı...
Üniversitelere, bilime dönemimizde verilen önemin, değerin bundan güzel bir açıklaması olamazdı. Bir gün önce Çorlu'da tren kazası yaşanmış, yolcu treni raydan çıkmış, 24 kişi hayatını kaybetmiş 318 kişi de yaralanmışken... Doğa olayları denildi, fazla yağış denildi. Oysa kamuoyuna yansıyan görüntülerde en sıradan insanın dahi algılayabildiği ihmaller var.
Konu ile ilgili TMMOB detaylı bir açıklama yaptı. Ancak biz bu detaylara girmeyeceğiz. Özet olarak, o gün öğlenden sonra yağan yağmur sularının olay yerindeki menfezden yeterince geçmemesi sonucu biriken sular, menfez üstü ile demiryolu altında kalan kısımdaki malzemeyi boşaltmış ve boşluk oluşmuş. Bunun üzerine ray ve beton traversler boşlukta-askıda kalmış. Yolcu treni menfez üzerinden geçerken lokomotifi ve 1. vagonu geçmiş ancak sonraki 5 vagon yoldan çıkmış, diziden kopmayarak yaklaşık 200 metre sürüklenmiş
Bu, demiryolu hatlarının muayene ve bakımının düzenli şekilde yapılmasının önemini de bir kez daha ortaya çıkardı.
Ulaştırma Bakanı sabaha karşı bir açıklama yaptı ve “yıllık olarak bir kez kontrol yapılıyor ve bu da Nisan ayında yapılmış”, “ yağış çok fazla olduğu için bu kaza olmuş” dedi. Ancak bahsi geçen kontrolün TCDD köprü birimince yapıldığı, 14 Demiryol Bakım Müdürlüğü mıntıkasındaki “Menfez Bakım ve Taş Duvar işleri” için ihale açıldığı ve ihale ödenek tahsis emri çıkmadığından 20 Haziran günü iptal edildiği öğreniliyor.
Evet, ihalenin iptal gerekçesi “ödenek olmaması”…
Önce, 1900 yılından ayakta duran menfez üzerinde demiryolu hattı yapılırken göçme, çökme ve tabaka kayması ve boşalması ile ilgili bilgiler dikkate alınmamış. Bölge bol yağış alan bir alan olmasına rağmen buna dair gerekli olan bakım ve kontroller yapılmamış. İnşaat Mühendisleri Odası da bu yaşananların en başta gelen sebebinin yapı ruhsatlarından mühendis ve mimarlarım imzalarının kaldırılmış olması olduğunu söylüyor.
Teknik açıdan uygun yapılmayan ve denetlenmeyen dolgu yapı 1 yıl içinde çözülüyor. Ve bunu kontrol edecek bakım işleri ihalesi “ödenek yokluğundan” iptal ediliyor ve bu gibi durumları fark edecek ve katliamın önüne geçebilecek "hat kontrol memurluğu”nun çalışmaları da sadece hafta içi mesai saatlerine sıkıştırılıyor.
Tren ray hattı raylar, rayları taşıyan travers ve bunları taşıyan ve sağlam bir zemin üzerine yerleştirilmiş balastlardan oluşur; ancak bu bölgede yeni ray hattının suya ve basınca dayanıklı bir zemin üzerinde yapılmadığını söylüyor Politeknik de. “Teknik gereklilikleri, şartnameleri yok sayarak 'proje' yapan, ihaleyi verdiği müteahhitlerinin kontrolünü, denetimini yapmayan Ulaştırma Bakanlığı katliamın sorumlusudur!” diye açıklama yapıyor.
Birleşik Taşımacılık Sendikası da, yağan kuvvetli yağmurun bitişi ile (15.20) kazanın olduğu zaman arasında 2 saatlik süre olduğunu söylüyor; bölgenin Demiryolu Bakım Servis Müdürlüğünün hava şartlarını takiben, bölgeye acil kontrol ekibinin göndermesini gerektiğini, ancak personel açığının fazla olması sebebiyle hiçbir kontrolün yapılıp tedbirin alınmadığını söylüyor.
BTS, demiryollarında yapılan serbestleşme/özelleştirme neticesinde trafik emniyeti ve kontrolün rafa kalktığını, 160 yıllık birikim ve kuralların yok sayıldığını söyleyerek can ve mal taşımacılığında en ufak ihmalin dahi kabul edilemeyeceğini; liyakatsiz keyfi atamalarla demiryolculuk yapılayacağını vurguluyor.
Evet, son yaşanan tren “katliamı”nda tren makinistleri ve demiryolu bakım şefliğinden memurlar gözaltına alındı; katliamın sorumlusu olarak da “yağan yağmur” gösterildi. Ve yaşananlar ortaya dökülmesin diye apar topar “yayın yasağı” getirildi. Artık tüm toplumca malum olan bir şey var ki, eğer bir konuya yayın yasağı getirilmişse failler bellidir.
Katliam değil, haberler engellendiği müddetçe benzer katliamların yaşanması da kaçınılmazdır.
Evet, başa dönecek olursak, bilimin tamamen saf dışı bırakılmaya çalışılarak cehaletin egemen kılındığı bir biat sisteminde, dinci faşist iktidarın halkı yönetebilmesi, rant sistemini devam ettirebilmemsi ancak mümkün olabilecektir.