2015 10 Ekimi’nde yaşanan “Barış Mitingi” katliamında hayatını kaybeden 103 kişi ile ilgili davanın 9’uncu duruşması 12 ve 13 Haziran tarihlerinde Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ölenlerin aileleri ve avukatlar dışında çok sayıda kişi duruşmayı izledi. Polis jandarma ablukasında süren duruşmaya tutuklu 18 IŞİD’li katıldı.
Kimlik tespitinin ardından mahkemenin gelen belgelerle ilgili bilgiler okundu, Av.İlke Işık, davanın mütalaa aşamasına gelemeyeceğini belirterek, dava dosyasındaki eksikleri anlattı.
Davaya ilişkin 182 dosya olduğunu ve mahkeme heyetinin bunun ne kadarını okuyabildiğini sorarak, bu kadar eksik, bu kadar toplanmamış delil ve toplananların dahi tartışılmadığı bir noktada esas hakkında mütalaa verilemeyeceğini, karara da gidilemeyeceğini söyledi.
“Maddi gerçeğe ulaşmak için tüm delillerin toplanması ve tartışması gerekir. İletişim tespiti dosyaları hala gelmedi. Yargılamanın başından beri Antep’ten istediğimiz dosyalar gelmedi. Mülkiye Müfettişleri kararlarının 8 klasör hala eksik. İki bilimsel mütalaa sunduk adını bile anmadınız. Dernekler ilgili belgeler istedik hala cevap gelmedi. Katliam planına ilişkin mailler incelenmedi. Toplanmamış deliller var. Bu deliller toplanmada mütalaa verilir ne de karar çıkabilir” diyen Işık, Antep Valiliği’nin IŞİD dernekleriyle ilgili işlem yapmadığını söyleyerek, “IŞİD’li Ahmet Güneş aranıyor ama Antep’in göbeğindeki derneğe gelip, genel kurula katılıyor. Bu kadar rahat nasıl gezebiliyor. Mahkemenin yaptığı suç duyurusunun sonucunun takip edilmesi gerekir, olayla ilgili bir şeyden bahsediyoruz. Suç duyurusuna ilişkin hukuki sürecin beklenmesi gerekir” dedi.
Bu örnekleri çoğaltan Avukat, varolan infaz görüntülerine rağmen IŞİD militanı Ahmet Güneş’in 6 ayda tahliye edildiğini hatırlattı.
Av.Tonguç Cankurt da, “Bunun sadece bir IŞİD katliamı olmadığını hep söylüyorduk. Bunun siyasal atmosfer içerisinde değerlendirilmesi gerekir. (…) Hakim ve savcılar hakkında suç duyurusunda bulunduk, kimin ihmal ve sorumluluğu var ise suç duyurusunda bulunmaya devam edeceğiz” derken, aileler de “103 annenin yüreğini yakanları böyle yargılamaya vicdanınız nasıl dayanıyor. Bizi yeniden mi katletmeye çalışıyorsunuz” dedi.
Mahkeme başkanı da “Siz beni yargılayamazsınız” diyerek cüppesini çıkartıp salonu terk etti.
Savcı, sanıklar hakkında 10 sanığın 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapsini; 9 sanığın da çeşitli suçlardan süreli hapis cezasını istedi, mütalaa verdi.
Savcının mütaala vererek davayı kapatmak istenmesine karşı 10 Ekim Davası Avukat Komisyonu bir açıklama yayınladı; katliama göz yuman, sorumluluğu bulunan hiçbir kamu görevlisi yargılanmaya dahil edilmeyerek devletin sorumluluğunun üstünün örtüldüğünü, katliamla ilişkili, yöneticilik konumunda olan sanıklardan bir kısmı için sadece üyelikten ceza talep edildiğini, mevcut sanıklar dışında katliamla ve sanıklarla ilişkili kişilerin dosyaya dahil edilmediğini, dosyaya gelen binlerce bilgi ve belgeye rağmen 2,5 yıl önceki iddianamenin de gerisine düşen, devletin her kademedeki sorumluluğunu ısrarla yok sayan mütalaayı kabul etmeyeceklerini söyledi.
Duruşmanın 2. gününde (bugün) mütaalaya itiraz edildi ve katliamın siyasi ayağına dikkat çekildi.
Av.Nuray Özdoğan, “Bu katliama giden yolları örenler, Ankara’ya gelmesine izin veren emniyet yetkilileri, rezidansları boşaltanlara müsaade edenler, dinlemeye rağmen bunlara engel olmayan emniyet güçleridir, bu yolları yapanlardır. Yargının sunduğumuz delilleri görmeme hakkı yoktur. Türkiye tarihini etkileyen bir olaydan bahsediyoruz. Bugün hükümet ve devlet bunu yapmıyor. Ama yargı bu güçte ve yetkidedir. Siyaset başka ilişkilerle buna gözünü kapattı. İnsanlığa karşı suçtan yargılanmalıdır” diyerek yargının çaresiz olmadığını, katliamdan sorumlu olanları araştırabileceklerini söyledi.
Mütalaa veren savcının “ben kime yaranacağım diye merak ediyorum” demesi, ailelerin protestolu alkışıyla karşılandı. “Kimseye yaranmana gerek yok. Adaleti sağla” denildi. Karşılıklı tartışmalar uzayınca Mahkeme Başkanı yine cüppesini çıkararak duruşmaya ara verdi.
Tartışmalı geçen ilk oturum ardından aileler, salonu terk etmedi, duruşma başladığında da sanıklar duruşma salonuna getirilmedi. Sanık avukatları savunma yaparak, kendilerini bu salonda güvende hissetmediklerini söyledi, ailelere sataşarak provokasyon yarattılar.
Savunmanın ardından mahkeme heyeti ara karar vererek, duruşmaya gelmeyen sanıkların ve vekillerinin gelmesi ve mütalaaya karşı yazılı beyan için gelecek celseye kadar süre verildi; duruşma 31Temmuz -2 Ağustos tarihine ertelendi; salonun yetersiz olduğu gerekçesi ile duruşmanın Sincan Adliyesi’nde yapılmasına karar verildi.
Aileler de mahkemenin “kaçırılmasına” tepki göstererek Sincan’a da gideceklerini söyledi, alkış ve sıralara vurarak, “Adalet” diye haykırdı.