Türkiye’de bir halk devrimi -pratik anlamda- gelişiyor. Tekelci kapitalist ekonominin iflas süreci başladı. Bu süreç aynı zamanda bir isyanlar ve ayaklanmalar süreci yani bir devrim sürecidir. Karşı-devrim cephesi, buna emperyalistler de dahil, batmaya yüz tutan gemiyi kurtarmak için elbirliği etmiş durumdalar.
Karşı-devrimin bütün bileşenleri, CHP’den MHP’ye; TÜSİAD’tan emperyalistlere kadar hepsi, devrimin zaferini engelemek için, dinci-faşist iktidarın ve onun başının arkasında yekpare bir blok oluşturmuşlar.
Devrim, karşısında birleşmiş bir karşı-devrim cephesi yaratarak gelişiyor. Tersinden de söylenebilir; karşı-devrim cephesindeki bu yekvucut olma hali, toplumsal devrimimizin ilerlediğinin kanıtıdır.
“Turbun büyüğü heybede” diye bir söz var. Tekelci kapitalist ekonominin şimdiye kadar bize yansıyan krizi, varacağı boyutların yanında denizde damla gibidir. Dev şirketlerin, holdinglerin, bankaların iflası kapıda. Dahası, faşist devletin iflası eli kulağında. Memur, emekli, işçi aylıklarının ödenemeyeceği günler uzak değil. Birikmiş suların basıncı baraj kapaklarını patlatmak üzere. Burjuva dünya, nefesini tutmuş, bu kasırganın seçim sonrasına kalması için dua edip duruyor.
Seçim öncesi ya da sonrası; şu ya da bu burjuva iktidar farketmeyecek, tekelci kapitalist ekonominin krizi patlayacak ve önünde ne varsa silip süpürecek. Hiçbir burjuva iktidar bunun önüne geçemez; çelişki ve sorunları çözemez. Tekelci kapitalizmin krizi ancak tekelci kapitalist yapıya son vererek çözülebilir.
Bu duruma sadece bir devrim son verebilir. Sadece tekelci kapitalist yapıyı parçalayacak bir devrim toplumu bu felaketten kurtarabilir.
Yine de şunun altını çizmek gerek: Kriz ne denli şiddetli olursa olsun, tekelci kapitalist düzen kendiliğinden yıkılmaz, yıkılmayacak. Onu yıkmak için işçi sınıfının, ezilen halkların, emekçilerin, yoksulların, gençliğin kahramanca girişimleri gerekecek. Devrimci öncü işçilere bu konuda tarihsel görev düşmektedir.
Halk kitleleri bugüne kadar defalarca böylesi kahramanca girişimlere hazır olduklarını eylemle kanıtladılar. Devrim bugüne kadar, esas olarak, alttan, yani devrimci kitle eylemine dayanarak gelişti.
Fakat bu, devrimde zafer için yeterli değil. Devrimde zafer isteyenler, zaferi göze alanlar devrimi üstten de örgütlemeyi bilmeliler. Devrimi üstten örgütlemek, yukardan müdahale etmek, her şeyden önce devrimin otorite organını, devrimin merkez organını oluşturmak demektir. Bu, Geçici Devrim Hükümetidir.
Ancak bu Geçici Devrim Hükümeti, devrimin zaferine hiç bir zaman inanmamış ve burjuva devlet biçiminden başka hiç bir şey tanımamış kimi ahmakların sandığı gibi, burjuva parlamenter bir hükümet olmayacak. Bu bir Devrim Komitesidir, Devrim Konseyidir ya da başka biçimde şekillenecek bir organdır. Ama herhalükarda devrimin otoriter karar organı, kendini hiç bir yasayla sınırlamamış bir yürütme organı olacaktır.
Devrime yukarıdan müdahale etmek, yukarıdan örgütlemek, GDH ile birlikte, devrimin kısa, öz, kitleler tarafından hem anlaşılabilir, kavranabilir bir programının ilanını gerektirir. İşçi sınıfı, emekçiler, ezilen halklar, ne için dövüştüklerini, devrimin zaferiyle birlikte hangi önlemlerin alınacağını, yaşamlarında derhal, günlük değişimin ne olcağını bilmek isterler.
Başta devrimci öncü işçiler olmak üzere, devrimin zaferini isteyen ve ona inan tüm devrimci güçler bu hazırlıklara şimdiden girişmeliler.
Bugün erken değil, tam zamanı ama yarın çok geç olacak!