İkinci Gün:
Partizan’ın örgütlediği, “68 Hareketi, 71 devrimci kopuşu ve KAYPAKKAYA” şiarlı sempozyumun ikinci günü, yine Taksim Hill Otel’de yapıldı.
Başta İbrahim Kaypakkaya ve 24 Nisan günü Dersim’de çatışmada ölümsüzleşen Gül Kaya (Nergiz) ve Hasret Tanrıverdi (Çiğdem) şahsında tüm devrim ve komünizm şehitleri anısına saygı duruşuyla başladı; ardından dünyada ve ülkemizde 68 Hareketi’ni anlatan sinevizyon izlendi.
Günün ilk oturumu “Dünyada 68 Hareketi (Enternasyonal)” konulu idi. Konuşmacılar Avrupa Partizan, Fransa’dan Halkın Davası ve Yunanistan’dan Proletaryanın Bayrağı temsilcileri idi.
Sözü ilk Avrupa Partizan temsilcisi alarak Fransa'da başlayan 68 hareketinin salt öğrenci hareketi değil, işçilerin emekçilerin de içinde yer aldığı bir halk ayaklanması olduğunu, ekonomik ve sosyal taleplerle büyük grevlere gidildiğini, öğrencilerin ise üniversite işgalleri yaptığını söyledi.
Fransa'dan La Cause Du Peuple (Halkın Davası) Gazetesi temsilcisi de, "Gazetemiz Fransa'da halkın sesidir. Bizler sosyalist devrim için mücadele ediyoruz" diyerek, Fransa'da 68 eylemleri ve işçi hareketinin Maoist hareketten etkilendiğini söyledi.
Oturumun sonkonuşmacısı Yunanistan'dan Flag Of Proletariat (Proletaryanın Bayrağı) temsilcisi de 68 hareketinin Yunanistan'daki etkisine değinerek 73’te yaşanan Politeknik ayaklanmasını anlattı. Politeknik’in kapısına kanla yazılan “Amerika Dışarı”, “NATO Dışarı” sloganlarının hala silinmediğini söyledi.
İkinci oturumda Sevil Doğan moderatörlüğünde Partizan, Halkın Günlüğü ve Mücadele Birliği temsilcileri konuşmacı olarak yer aldı.
İlk olarak Partizan adına konuşan temsilci, 68’i yaratan koşullar gibi bugünü yaradan koşulların da dünyadaki nesnel, ekonomik gelişmelere bağlı olarak yaşandığını anlattı. Teoride devrimci önderler sahiplenilirken, o önderlerin ideolojileriyle uyuşmayan akımlara kapılındığını söyleyerek, 18 Mayıs anması yapıp ardından 19 Mayıs’ı kutlamak gibi uç örnekler yaşandığına değindi.
Faşizmin AKP ile başlamadığını ve AKP ile de bitmeyeceğini söyleyen Partizan temsilcisi, günümüzde faşizmin AKP ile özdeşleştirilmesini de eleştirdi. Gezi’nin kendiliğinden doğan bir hareket olmasına karşın hızla politize olduğunu, Alevileri Sol’a, şovenist kesimleri de Kürt halkına yaklaştırdığı söylendi. Ancak Gezi’de oluşan ortamın ve taleplerin seçim po
litikasına dönüştürüldüğünü; meclisin boykotu konuşulurken bir anda seçim atmosferine girilmesi gibi ikilemlerin yaşandığına değindi. Konuşmasını “71 devrimci kopuşuna bugün de ihtiyaç olduğunu düşünüyorum” diyerek bitirdi.
Halkın Günlüğü temsilcisi ise Denizlerin, Mahirlerin bizlere ait olduğunu, burjuva reformist siyaset tarafından temsil edilemeyeceğini söyleyerek, “Onlar devrime ait” diyerek başladı. Temsilci, faşizme karşı toplumsal sol muhalefetin oluşturulması gerektiğini ve tüm muhalefetin seçimlere güç vermesi gerektiğini de söyledi.
Oturumun son konuşmacısı olan Mücadele Birliği temsilcisi, özellikle 71 çıkışının Türkiye, Kuzey Kürdistan ve Ortadoğu’da dünyayı sarstığını; gencecik insanların hiç tereddüt etmeden “devrim yapmak için” yola çıktığını söyledi, “kolay değil bu genç yaşta devrim için yola çıkmak. Ama İbrahimler, Denizler, Mahirler bunu başardılar” dedi.
71 devrimci çıkışının önceki mücadele biçimlerinden köklü bir kopuş olduğunu söyleyerek, “İbrahimlerin, Denizlerin Mahirlerin TİP’in içinde olduğunu, ama gencecik yaşlarında dahi bunu anlamış, burjuva parlamentodan bir şey çıkmayacağını görmüşlerdi” dedi. Bunun, devrimcilerin her zaman her koşulda parlamentoyu boykot etmesi anlamına gelmediğini, somut durumun somut tahlilinin yapılarak duruma göre hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
68-71’in dünya ekonomik krizi üzerine yükseldiğini söyleyen temsilci, bugün de bir ekonomik krizin sözkonusu olduğunu, kapitalizmin artık sıçramalı çöküş sürecinde olduğunu hatırlatarak bugünün düşün insanlarının kapitalist sistemin bir kriz içinde olduğunu, Marx’ın haklı olduğunu söylediklerini ve Kapital’in en çok satanlar arasında olduğunu anlattı.
İçinde yaşadığımız şeyin küresel bir iç savaş olduğunu söyleyen Mücadele Birliği temsilcisi, bugün “3. Dünya Savaşı başladı” tartışmalarının yapıldığını, oysa 3. dünya savaşının 11 Eylül ile beraber işçi ve emekçi halklara karşı başlatıldığını, şu an bunun farklı bir aşamasını yaşadığımızı söyledi. Gezi Ayaklanması, Hrant Dink ve Berkin Elvan cenazelerini örnek veren konuşmacı bunlara katılan milyonları anımsatarak, “toplumsal hareket suya yazılan yazı gibi değildir, izi silinmez” diyerek, bugün Deniz, Mahir, İbrahim yaşasaydı ne yapardı diye sordu. Bugün bu devrimci önderler yaşasaydı da devrimleri insanların “yapamayacağını”, devrimlerin doğup geliştiğini söyledi.
Dinci faşizmin şu an çok güçlü görünse de en güçsüz döneminde olduğunu, büyük bir ekonomik krizin geldiğini ve bu yüzden seçimleri öne aldığını anlatan temsilci, “bu seçimlerde AKP’yi süpürebiliriz, faşizmi süpürebiliriz” dendiğini hatırlatarak 7 Haziran’daki seçime ve sonucunda iktidarın yaklaşımına değindi. Bu seçimin sonuçlarına göre de iktidarın A, B, C planları olduğunu söylediğine dikkat çekerek, herkesin bu planların ne olduğunu bildiğini söyleyerek devrimcilerin, sosyalistlerin esas görmesi gerekenin bu olduğunu söyledi.
“Geçici Devrim Hükümeti” önerisini ortaya atarken, “hadi kalkın yarın bakanları seçelim” demediklerini, yarın iktidar yıkılırsa yerine kuracağımız iktidarın hangi programa dayanması gerektiğini vb söylüyoruz” dedi.
“Yıllar önce yoldaşlarımızın koptuğu parlamentoya halkı davet etmek ne kadar doğru” dedikten sonra 25 Haziran günü devrimcilerin nerede olacağını sordu, “zaferi göze alabilecek miyiz” diyerek sokağa çıkan kimseyi halkın yalnız bırakmadığını söyledi.
Mücadele Birliği temsilcisi konuşmasını “Bilimsel veriler ışığında bakarsak, devrimin gümbür gümbür geldiğini görebiliriz. Yarın 25 Haziran’da çok daha koyu bir gericilik ve faşizm de olabilir, ama Türkiye ve Kürdistan’da Gezi gibi yeni bir ayaklanma ve serhıldanlar ile yeni bir devrimci dönemin önünün açılabileceğini” söyleyerek bitirdi.
Ardından serbest kürsüye geçildi. Bir süre daha süren konuşmaların ardından sempozyum sona erdi.