1.Gün
26-27 Mayıs tarihlerinde Partizan tarafından düzenlenen “68 Hareketi, 71 Devrimci Kopuşu ve Kaypakkaya sempozyumunun 1.günü saat 11.00'de Taksim Hill otelin salonunda ölümsüzleşen tüm devrimciler şahsında saygı duruşu ile başladı.
Ardından Partizan temsilcisi sempozyumun açılış konuşmasını yaptı. Sempozyumun ilk oturumunda moderatör Sibel Özbudun, 68’in köklerinin Spartakistlere dayandığını söyleyerek, “68’de İbrahim Kaypakkaya’nın kopuşu önemli bir yerde durmaktadır” dedi.
Sibel Özbudun'un ardından ilk konuşmacı olarak sözü Fikret Başkaya aldı, 68’in işçi hareketiyle birleşen yönlerine değinerek işçilerin grevlerle öğrenci hareketine güçlü bir desteği olduğunu vurguladı.
Ardından sözü devralan Şaban İba, Türkiye 68'ine dair bir sunum yaptı, gençliği okulcu gençlik ve mücadeleyi sonuna kadar götüren devrim ve sosyalizm için kesintisiz bir şekilde mücadele eden devrimci gençlik olarak ayırmak gerektiğini belirtti. 68 gençlik mücadelesinde Denizlerin devrimci mücadeleye başladıklarında Kemalizmden etkilendiklerini, fakat ölümsüzleşirken sarf ettikleri “Yaşasın Marksimin, Leninizmin Yüce İdeolojisi” ifadesinin onların ölümsüzleşirken Marksist-Leninist devrimciler olduklarını gösterdiğini söyledi.
Konuşmacılardan Temel Demirer, “Bugün bu boş koltuklarda Kandıra Cezaevinde olan Pınar Aydınlar, Bakırköy Cezaevinde olan Mücadele Birliği'nden Songül Yücel ve tüm devrimci tutsaklarımız oturuyor, hepsine selam olsun” diyerek başladı sözlerine. 68'i, emperyalist metropollerin ve çevrenin (Ortadoğu, Latin Amerika, Kürdistan) 68'i olarak iki şekilde ifade eden Temel Demirer, her ikisinin aynı kaynaktan beslendiğini söyleyerek 68 hareketinin ve 71 devrimci çıkışın önemine değindi.
Denizlerin, Mahirlerin, İboların dönemin gerçeğini göğüslediklerini, bunu hayatlarının son nefeslerine kadar gerçekleştirdiğini, silahlı ve zora dayalı devrimin yolunu açtıklarını ve düzenle uzlaşmaz bir ideolojiye büründüklerini anlatan Demirer, İbrahim Kaypakkaya'nın; ulusal sorun, kadro politikası, komünist bir partinin oluşumu üzerine büyük önem verdiğini ve bu noktada ateşi harlayan yeni ruh olduğunu belirtti. Sözlerini ise Türkiye'nin sorununun bir devrim sorunu olduğu ve bu topraklarda devrimin güncel bir olgu olduğunu anlatarak sonlandırdı.
Ardından Partizan temsilcisi söz alarak, 68 hareketinin ve 71 devrimci çıkışın “O güne kadar reformizmin tarumar edilmesi, parlamenterizmden kopuşun, iktidarın namlunun ucunda olduğunu ve kurtuluşun devrimci şiddetle gerçekleşeceği bilinciyle hareket edildiği” açısından önemini vurguladı. İbrahim Kaypakkaya'nın, düzenin kendiliğinden değişemeyeceği ve bunu ancak komünist bir partiyle gerçekleşeceğini söyleyerek, Denizlerden, Mahirlerden farklı bir noktada olduğunu söyledi. Partiyi kurarken belli bir teorik bir temel üzerinde kurduğunu ve bu temelin Marksist, Leninist, Maoist bir temelde olduğu belirtti.
İlk oturumun ardından bir ara verildi.
İkinci oturum “68'in Işığında Suyu Veriyor, Faşizme Karşı Mücadeleyi Büyütüyoruz” şiarıyla devrimci gençlik örgütlerinin konuşmalarıyla başladı. İlk sözü alan YDG, 68'in Avrupa'da ve dünyanın tamamında reformist taleplerin karşısında silahlı bir çıkış olduğunu belirterek Denizlerin, Mahirlerin, İbrahim'in devrimci bir pratikle, devrimci zoru örgütlediklerine değindi. Kaypakkaya'nın Marksizm-Leninzmin yanında Büyük Proleter Kültür Devrimi'nden etkilendiğini ve pratik olarak da bu olguların iz düşümü olduğunu belirtti.
SÖH temsilcisi ise 68'in dünyada fırtanalı yıllar ve komünist, devrimci öncüleri, kadroları yaratan bir süreç olduğunu, 68 öğrenci hareketlerini 71'e giden temel kopuşun bir aşaması olarak kabul ettiklerini belirtti. Üniversitelerden başlayan hareketin daha sonra işçi sınıfı mücadelesini temel alarak ilerlediğini söyledi. Kaypakkaya'nın bir sınıf devrimcisi olduğunu, işçi sınıfının öncülüğünde işçi-köylü temelinde hareket ettiğini ifade etti. Kaypakkaya'yı Maoizm'den yalıtmanın yanlış olduğunu belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Dev-Güç, 68 hareketinin ve 71 kopuşunun aceleci ve ileriye taşınamayan bir hareket olduğunun değerlendirmesini yaptı; Rojava devrimine, Gezi ayaklanmasına değindi.
SGDF, 68 gençlik hareketini Avrupa ve dünyada yayılan bir başkaldırı olarak nitelendirip, 68'in 50. yılında hareketin ruhunu kavramanın bugünden geleceğe aktarmak için önemli olduğunun vurgusunu yaptı. Yaşadığımız bu topraklarda birleşik bir mücadele ile yanyana gelinmenin gerekliliğini belirtti. Emperyalistlerin yarattığı şovenist histeriye karşı mücadele etmenin, birleşik mücadelede büyük önemi olduğunu söyledi.
Sempozyuma katılan ve 68.'in 50. yıldönümünde kuruluşunun 50.yılını kutlayan Devrimci Öğrenci Birliği de söz alarak bir konuşma yaptı. DÖB temsilcisi 71 devrimci çıkışının önderleri Denizleri, Sinanları, Mahirleri, İbrahimleri anarak yaptığı konuşmada “Yarım asırdır bu topraklarda süren devrimci mücadelede, Denizlerin, Mahirlerin, İbrahim Kaypakkayaların pratiğini anlamlandırmak, bugünkü güncel süreçte önümüze yeni yol haritaları koymak ve 71 devrimci çıkışını yani reformizmden ve yasallıktan kopuşun, zora dayalı mücadelenin örgütlendiği o günlerin, o devrimci cüret ve pratiğin bugün hala devrimciler tarafından şehirde, fabrikada, savaşın ön saflarında sürdürüldüğünü belirtmek hepimiz açısından önemli.
Gençliğin bugün ciddi bir saldırı altında olduğu bir gerçeklik. Bilimin tasfiyesi, akademinin sermayeye ve gericiliğe peşkeş çekilmesine karşı akademik ve demokratik talepler dinci-faşizmin, sermayenin egemenliği altında gerçekleşemez. Bu yüzden gençlik Politik Özgürlük Kazanılmadan, Akademik Özgürlük Kazanılamaz şiarını kuşanarak akademizm duvarlarını aşacaktır, tıpkı 68 hareketinde öne çıkan ve devrimci mücadelenin önderleri haline gelen Denizler, Mahirler, İbrahimler gibi.
Bugün işçi sınıfının, emekçilerin, gençliğin önüne konan seçimler sermaye sınıfı için çöküşü biraz daha geciktirme çabalarıdır. Fakat halkların gerçek kurtuluşu 71 çıkışı ile bizlere yol gösteren Denizlerin, Mahirlerin, İboların devrimci zorudur, parlamentarizm bataklığı değil” dedi.
Etkinlik daha sonra süren soru-cevap bölümünün ardından 2.gün devam etmek üzere sonlandırıldı.