< Saraçhane Eylemleri Davası Görülüyor

19 Mart'ta başlayan Saraçhane eylemlerinde gözaltına alınan 189 kişinin yargılanmasına İstanbul 62. ve 65. Asliye Ceza mahkemelerinde başlandı. 90 sanıklı ilk dava salon yetersizliğinin de etkisiyle ikiye ayrılıp 4 Temmuz'a ertelenirken 99 sanıklı ikinci davada savunma yapan gençler, "19 Mart'ta darbeye karşı sokaktaydık. Anayasal hakkımızı kullandık, suç işlemedik, beraatımızı istiyoruz" dedi. Gençler, gözaltında kötü muamele maruz kaldıklarını vurguladı.

Duruşma öncesinde İstanbul Adliyesi'nin etrafı yoğun bir polis ablukasına alınırken, uzunca bir süre adliyeye girişler polis tarafından engellendi. Duruşmalarda yargılanacak kişilerin ve gazetecilerin adliyeye girişini engellemeye çalışan polis, gazetecileri "turkuaz basın kartı" olmaması bahanesiyle engelledi.

Yüzlerce üniversite öğrencisi, yargılananların aileleri, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, siyasi partiler dayanışma için adliye önünde toplandı. Duruşma öncesi eylemlerde tutuklananların aileleri tarafından kurulan Anne-Baba Dayanışma Ağı ve üniversite öğrencileri tarafından basın açıklaması yapıldı.

 

"Çocuklarımızla Gurur Duyuyoruz"

Anne-Baba Dayanışma Ağı tarafından yapılan açıklamada, "Çocuklarımız için adalet istiyoruz" pankartı açıldı. Dayanışma ağı adına konuşan bir baba, "Demokratik, meşru barışçıl bir eylem içerisinde oldu çocuklarımız. Bu ülkenin özgür ve demokratik bir ülke olması için mücadele ettiler. Biz çocuklarımızın yanında olduk olmaya da devam edeceğiz. Onlarla gurur duyuyoruz. Bugün ilk duruşma başlıyor. Çocuklarımız için adalet istiyoruz. Adil bir yargılanma istiyoruz" dedi.

 

"Çocuklarımızın Yanında Olmaya Devam Edeceğiz"

Dayanışma Ağı adına okunan basın metninde ise, "Biz anne babalar olarak ilk günden itibaren çocuklarımızın yanında olduk ve yanında olmaya devam edeceğiz. Hala serbest bırakılmayan, tutuksuz yargılanan, ev hapsi ve adli kontrol şartı verilen İstanbul'da ve bu sürecin çocuklarımıza yaşatıldığı tüm illerde çocuklarımız için adalet istiyoruz. Biz çocuklarımızın gelecek kaygısı yaşamadan, başka ülkelerde değil kendi ülkemizde eşit, özgür bir hayat yaşamalarını istiyoruz" denildi.

Açıklamanın ardından "Çocuklarımız için adalet istiyoruz", "Dik Dur Kızım Annen Baban Yanında", "Dik Dur Oğlum Annen Baban Yanında" sloganları atıldı. Ardından anne ve babalar yanlarında getirdikleri balonları uçurdu.

 

"Buradayız, Siyaset Yapıyoruz!"

Üniversite öğrencileri adına yapılan açıklamada ise "Gençlik yargılanamaz" ve "Sıra arkadaşlarımız için adalet" pankartları açıldı. Açıklamaya, çok sayıda üniversiteden yüzü aşkın genç katıldı.

Öğrenciler adına yapılan açıklamada, "Artık dönüp de gençler apolitik, siyasetle işi gücü yok, yurt dışına çıkmak istiyor diyemeyecekler. Buradayız, siyaset yapıyoruz. Demokrasiyi sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz. Bizi 'Aman kızım oğlum siyasete karışma' diye büyüttüler. Bize hep 'Ülkeyi sen mi kurtaracaksın' diyorlardı. Evet, biz kurtaracağız. Gençler bunun adımını attı. İstedikleri kadar yargılasınlar, bu yoldan asla ama asla dönmeyeceğiz" denildi.

 

Bir Kişi Gözaltına Alındı

Açıklamaların ardından duruşması olan kişiler adliyeye girdi. Polis ablukası nedeniyle insanların adliyeye girişleri de uzun süre gecikti. Davada yargılanacaklardan bir kişi adliyeye girmeye çalışırken "polise mukavemet" iddiasıyla gözaltına alındı, bir süre sonra mahkemeye çıktı ancak duruşmanın ardından işlemlerine devam edileceği öğrenildi. Gözaltı saldırısına tepki gösteren gençler, adliye önünde "Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz" ve "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek" sloganları atarak, gözaltına alınan arkadaşlarını geri alana kadar bekleyişi sürdüreceklerini söyledi.

19 Mart'ta Saraçhane Meydanı ve çevresinde düzenlenen eylemlerde çoğu genç bini aşkın kişi gözaltına alınmış, 278 kişi de tutuklanmıştı. Tutuklanan 200'ün üzerinde kişi itirazlar üzerine tahliye edilirken, Saraçhane davalarının ilki İstanbul 62. ve 65. Asliye Ceza mahkemelerinde görüldü.

 

Gazetecilerin Dosyası Ayrıldı

İlk duruşmalar nedeniyle Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi çevresinde TOMA ve bariyerlerle çevik kuvvet ablukasına alındı. Protesto eylemlerini takip ettiği için gazeteciler Bülent Kılıç, Yasin Akgül, Zeynep Kuray, Gökhan Kam, Kurtuluş Arı, Ali Onur Tosun, Hayri Tunç ve Emre Orman'ın da aralarında bulunduğu 99 kişi hakkında "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Davada sanık sayısının fazla olması nedeniyle duruşma İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görüldü. Mahkeme, 8 gazeteci ile 4 avukatın dosyalarının tefrik edilmesine karar verdi.

 

Salonlar Yetersiz Kaldı

Saraçhane eylemlerininin ardından gözaltına alınan 90 genç hakkında "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması da İstanbul Adliyesi 65. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bu duruşma da asliye ceza mahkemesi salonunun küçük olması nedeniyle 13. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda yapıldı. Duruşma salonu yetirsizliğinin de etkisiyle mahkeme, 90 sanığı alfabetik olarak iki ayrı 45 kişilik iki gruba ayırdı ve ilk grubun duruşmasını 4 Temmuz'a erteledi.

Mahkeme, ikinci 45 kişilik grubun dosya numarasını verip gününü daha sonra tebliğ etmek üzere erteledi.

Davayı Uluslararası Af Örgütü, Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri Esra Mungan ve Can Candan, İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, İtalya'dan Bolonya barosundan temsilciler, anne babalar, gazeteci örgütleri temsilcilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi izledi.

 

"Anayasal Hakkımızı Kullandık, Suç İşlemedik, Beraatımızı İstiyoruz"

Duruşmada savunmalarını yapan gençlerin büyük çoğunluğu "anayasal hakkımızı kullandık, suç işlemedik, beraatımızı istiyoruz" dedi. Bazı gençler gözaltında kötü muamele uygulandığını vurguladı.

 

"Davayı Açan Yetkli Kişileri Esefle Kınıyorum"

Bir başka genç, "Sadece haklarımı kullandığım için evimden alıkonuldum. Ters kelepçelendim, kaba muamele gördüm. Gözaltında bize yiyecek verilmedi" dedi. Bir başka genç "Demokratik haklarımızı kullandığımız için siyasi erkin elinde bulundurduğu araçlarla yargılandığımız alenen ortada... İnsan bu durumu esasen bir şaka olarak değerlendirmek istiyor. Nitekim bu değerlendirmeyi müşfik devletimize karşı yaptık, AKP-MHP iktidarının bir şakası sayesinde Silivri'de 18 gün kahkaha attık. Çünkü hukukun bahane edilerek bizi tutuklaması bir şakadan fazlası olamaz. Milyonlarca insanın iradesi böyle dalaverelerle sinip gitmeyecek en nihayetinde. Bunlardan sebep bana ve buradaki herkese yöneltilen suç isnadının dahi bir şaka olarak düşünülmeyip işleme konmasından ötürü yetkli kişileri esefle kınıyorum. Demokratik hakkımız olan eyleme hangi gün, nerede katıldığım dahi belirtilmemişken, bu konuda hiçbir delil dosyama konmamışken yine de yargılanıyorum, derhal beraatımı talep ediyorum."

 

"Kötü Muameleye Maruz Kaldım"

Duruşmada bir başka genç "İşyerim Saraçhane'ye yakın olduğu için iş çıkışı anayasal hakkım olan protesto hakkımı kullanmak için eyleme gittim. Evime geldiler, kapım kırdılar. Gözaltına alındım ve kötü muameleye maruz kaldım. Ayrıca 13 gün tutuklu kaldım."

 

"Kadınların Her Gün Katledildiği Ülkemizde Haklarımızı Kullandık"

Bir diğeri genç "Kadınların her gün katledildiği, Gülistan Doku’nun beş yıldır bulunmadığı, etkin soruşturmanın yürütülmediği, işçilerin işyerinde öldüğü, gençlerin umutsuzluktan intihar ettiği, okul yurtlarının tarikatların eline geçtiği, onların baskısı nedeniyle Enes Kara’nın bir mektupla yaşamına son verdiği ülkemizde, tıpkı bunlar için sokağa çıktığımız gibi, 19 Mart’taki darbeye karşı sokaktaydık. Biz bunun suç gibi gösterilmesini kabul etmiyoruz. Polis anons yapmadı. Haklarımızı kullanıyorduk. Beraatımı istiyorum." diye konuştu.

 

"Delil Yok, Yer Yok Saat Yok. Böyle Boş Dosya Olur Mu?"

Daha sonra avukatlar söz alırken bir avukat, "Hiçbir suç işlendiğine dair kanıt yokken müvekkillerimizin masumiyetini kanıtlama gibi garip bir durumla karşı karşıyayız. Artık 'suçluluk karinesi' diye bir şey var. Önce müvekkillerimiz için bir suç atılıyor, ortada delil yok, yer yok saat yok. Sonra biz müvekkillerimizin masumiyetini ispatlamak zorunda kalıyoruz. Böyle boş dosya olur mu?" diye sordu.

 

"Müvekkilimin, Özgürlüğü Gasp Edildi, Eğitim Hakkı İhlal Edildi, Okulu Bir Yıl Uzadı"

Başka bir avukat, "Çok fazla ceza davası deneyimi olan bir avukatım. Bu dosya, hakimin sanıklardan şüpheyi kaldırmak için tek bir soru bile sormadığı tek duruşma olmalı. Bu, adil bir yargılama girişiminin olmadığının kabulüdür. Beraat kararını derhal yeniden değerlendirin" derken bir diğeri ise "19 yaşında bir kadını temsil ediyorum. Son on gündür hakkında soruşturma raporu arıyorum. Suçunun ne olduğu ve hangi delillere dayanarak isnat edildiği ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Böyle bir rapor yok! Müvekkilime karşı tek delil, hiçbir şey yapmadığını ve yüzünü kapatmadığını gösteren bir fotoğraf. Evinden gözaltına alındığı, dolayısıyla dağılmama 'suçu' açıkça işlenmediği ortada. Ama benim müvekkilim evinden göz altına alındı, özgürlüğü gasp edildi, eğitim hakkı ihlal edildi, okulu bir yıl uzadı. Müvekkilimin başına bunların neden geldiğini biz bilmiyoruz. Beraatını talep ediyorum."