BİR SIRA NEFERİNİN ARDINDAN

Emre Bora (Sinan Ateş) yoldaş, komünizmin bu sıra neferi İstanbul’da yoldaşları tarafından düzenlenen bir etkinlikle anıldı.

İsrail siyonizmine karşı savaşmaya giden Denizlerin, Teğmen Aliler’in enternasyonal savaşçı geleneğini sürdüren Sinan Ateş yoldaşı da uğruna savaştığı topraklar bağrına bastı. Bir Türk olarak ilk tanıştığımız günden itibaren gözlemlediğimiz en önemli özelliği, ezen ulus şovenizmi ile zehirlenmeyecek kadar temiz, berrak hisleriydi. Bu hisleri onu, ezilen ulusların, inançların, kültürlerin yanında olmaya zorluyordu. Atıldığı kavgada bilincini gün be gün geliştirdi ve en önce denizleşti, kanını kızıl bayrağın rengine kattı.

Sıra neferi savaşın asıl dayandığı güçtür. Zaferi getiren onun mütevazı mücadelesidir. Bağlılığı, sade, gösterişten uzak destansı kahramanlığıdır. Sinan Ateş (Emre Bora), insanın ulaşabileceği en üst aşama olan komünist partili bir savaşçıydı, bir sıra neferiydi.

“Söylemenin en iyi yolu yapmaktır” diyerek hemen harekete geçen, uygulayan, pratik davranan, fedakar, devrime ve partisine sonsuz güven duyan bir “Sinan” oldu.

Anma öncesi yoldaşları resimlerini karanfillerle donattılar, mumlar yaktılar. Her bir karanfile yoldaşlarına dokunur gibi dokundular. Yoldaşları olarak elbette yas tutmuyorduk…

Önce yoldaşımız Emre Bora şahsında ölümsüzleşen tüm devrim savaşçıları için saygı duruşunda bulunarak art arda şiirler okuyarak öfkemizi ve coşkumuzu biledik. “…Karanlıkları aydınlıkla yakarak, İşkenceyi onurla yıkarak, Can suyumuzu devrimin harcına katarak, Tarihe leninistçe ad koyarak, Yürüyoruz geleceğe”, “…İşte şu güneşten düşen ateşte milyonlarla kırmızı yürek yanıyor! Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at! Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın!”

Ardından yoldaşımızın nasıl ölümsüzleştiği anlatılarak, böylesi bir savaşımın, mücadelenin ancak yüksek bir sınıf bilinci ve sınıf kiniyle olabileceği söylendi, “Yoldaşımız yeni dönemde bir savaş çağrısıdır” dedik.

Ardından TKEP/Leninist Merkez Komitesi’nin, Leninist Gerilla Birlikleri (LGB) Rojava Komutanlığı’nın ve TKEP/Leninist Rojava Güçleri’nin O’nun ölümsüzleşmesinin ardından yayınladığı açıklamalar okundu.

Ve kısa bir videoda Emre Bora’yı İstanbul’da mücadeleye başladığı topraklarda, Gazi Mahallesi’nde, işçi eylemlerinde, anmalarda, Kobane’ye destek eylemlerinde gördük. Ve düştüğü topraklarda çekilen görüntüleri izleyerek kendini anlattığı bir video kaydında yoldaşlarına mesajını izledik.

Yoldaşın ailesine ve yoldaşlarına yazdığı mektuplar da okundu. Ve Rojava’da yoldaşlarının onu anlatan mektupları… O’ndan hep gururla bahsediliyor. Sadece yoldaşları değil, siper yoldaşları ve O’nu tanıyan herkesin ondan sevgiyle bahsedişi, anmaya katılan O’nu tanıyan ve tanımayan herkesin gözlerini dolduruyor.

Ailesine son sözleri de çok etkilemişti bizi: “Sizler bana kızgın ve öfkelisiniz, hiçbir baba oğlunu yanından ayırmak istemez ama biz olmazsak, bir başkası olmazsa siz güzel insanlar nasıl yaşayabilir?(…) Siz ailem; beni anmak, beni yaşatmak istiyorsanız devrimcilerin yanında olmalısınız. Her bir kadın yoldaşım kızınız; her bir erkek yoldaşım oğlunuz; her bir yoldaşım yoldaşlarınız olabilir…”

Ve Nazım Hikmet’ten okunan Sıra Neferi şiiri O’nu anlatıyordu tam. “O, ne önde, ne arkada, sırada, sıramızdaydı... Ve yanındakinin kanlı başı onun omzuna eğilince, ona sıra gelince, sayısını saydı... Söz istemez, Yaşlı göz istemez, Çelenk melenk lazım değil.. Susun, susun, susun, Sıra neferi uyusun…” O, sırası gelince en öne fırlayan, ilk ipi göğüsleyen bir sıra neferi, düşmanın göğsünde patlayan Sinan Ateş idi.

Yoldaşları serbest kürsüde Sinan yoldaşı anlatmaya başladı. Daha doğrusu Emre'nin içinde filizlenen, gelişen, eskiyi aşarak ulaştığı Sinan'ı. Kişinin bilinci maddenin zihne yansımasından ibarettir. Fakat kişinin kendine emek harcaması bu noktada hayati önemdedir. Yoldaş, kişinin kendine has tavırlarını, bilincini partinin görüşleriyle yoğurmuştu.

Bir yoldaşı ise Sinan'ın ismi geçtiğinde, yüzünde değil gözlerinin derinliklerinden gelen kocaman bir gülümsemenin zihninde canlandığını aktarıyor.

Bir proleter bir kez ne yapması gerektiğini öğrendiğinde, sonuna kadar gider Sinan da ailesine "Mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim" demişti ve öyle yaptı.

Bir başka yoldaş anlatıyor Sinan'ı. "19 Aralık 2000 Katliamı için anma hazırlıkları yapılıyor. Meydanda yapılacak kitlesel eylemden ayrı olarak bir binaya pankart asmayı planlıyorduk. Fakat Sinan yoldaşla birlikte görev almasını düşündüğümüz yoldaşların katılamayacağı ortaya çıktı. Sinan yoldaşın, 'Olsun, iptal etmeyelim yoldaş, asalım. Ben tek başıma da olsa açarım, bir pankart değil mi?' diye ısrar ettiğini belirtiyor. Yoldaşın hüznü dağılıp gülümsüyor. "Gülünmeyecek gibi değil, bu anı düşündüğümde gülümsüyorum hep. 'Tek başıma da olsa açayım' dediği pankart 15 metrelik dev bir pankarttı."

İşte militan kararlılık ve cüret örneği Sinan. Atacağı adımın önemli olduğuna inanmış, hedefe kilitlenmiş. En olumsuz anda bile onu yaşama geçirme kararlılığı.

Bir başkayoldaş alıyor sözü: "Bir Alevi mitingine gittik. Sinan yoldaş da vardı. Piknik sırasında insanlarla sohbet etmek üzere dağıldık. Bir ara simit verdim. 'Dur ana insanlar konuşalım, vakit geçirelim' diyerek gitti. Bir aha göremedim. Miting bitince buluştuk. Giderken yolda bayıldı. Hemen hastaneye götürdük. Serum bağladılar. Doktorun söyledikleri donup kalmama neden oldu. Önemli bir sorunu yok bir dünden beri hiçbir şey yememiş ondan bayılmış dedi. Yoldaşa kızdım. Oğlum neden aç geziyorsun neden bizlere söylemiyorsun diye. Sinan yoldaş 'Ana partinin paraya ihtiyacı var. Herkes bir şeyler yapabilmek için çabalıyor zaten. Yoldaşlara bir de böyle yük olmak istemem, o yüzden de söylemedim' dedi. Sonrasında yoldaşın bir daha böyle bir  şey yaşamaması için dikkat etmeye başladık. O günü hiç unutamıyorum. İyi ki onun tanımışım."

Bir diğer yoldaş ayağa kalkıyor Sinan'ı anlatmak için. Karşısında Sinan yoldaşın fotoğrafı. Bir süre konuşamıyor. "Şu anda bile o güzel gülümsemesiyle gözlerimin içine bakıyor" diye aktarıyor duygularını. Bir yoldaş başka bir yöne geçmesini ve fotoğrafın arkada kalmasını öneriyor. Yoldaşın cevabı "O hepimizden önce en öne fırladı. Arkamızda kalamaz" oluyor.

"Evinin çatısının tamir edilmesi gerekiyordu ve yoldaşlarla bunu planlamaya çalıştık. Sinan yoldaş  'Yaparız yoldaş,yeter ki malzemelerimizi temin edelim' dedi. Yoldaşa mesleğini sordum 'Soğuk demirciyim' dedi. Daha önce hiç yapmadığı bir işi yapmaya girişecek kadar özgüvenli bir yoldaştı. Bugün evin çatısı akmıyorsa içinde Sinan yoldaşın da olduğu bu özgüvenli genç yoldaşlar sayesindedir."

Sinan yoldaş, örgütlendiği andan itibaren kendi içinde de mücadele veriyordu. Ve Sinan yoldaş da 'eski topluma ait insan'ı yenip 'yeni insan' olmayı başarmıştı.

Bir başka yoldaşı aktarıyor karşılaşmalarını ve Sinan'ın kendini geliştirme sürecini. "Bir başka siyasetin etkinliğinde karşılaştık. Yanımdaki yoldaş daha önce yayınların dağıtımı sırasında karşılaştıklarını söyledi. Yanına gidip sohbet ettik. Etkinlikte dağıtılan bildiri üzerine konuştuk. Politik olarak eleştirilerimiz vardı. Ama pek çok teorik politik eksiğimiz de. Sinan yoldaş, ulusal sorun üzerine yazılanlara karşı çıkmıştı. Ve o günlerde ulusal sorun üzerine okumaya başladık. Bir süre sonra Sinan yoldaş, ulusal sorun konusundaki gözlerindeki soru işaretleri gitmiş, partinin politikalarını öğrenen gözleri alev alev yanmaya başlamıştı."

"Sinan yoldaşla yeni tanıştığımız dönemde gazetenin ismini yanlış söylemişti. İçimdeki küçük burjuva 'Bu arkadaş pek okumuyor anlaşılan, daha çoook yol alması lazım onun' demişti. Ama Sinan yoldaş bana hayatımın dersini verdi şimdi. Sürekli okuyarak kendimi teorik ve politik olarak geliştirmeye çalışıyorum. Bu savaşta beni çelikleştirebilmesi için yapıyorum bunu. Fakat anladım ki, yalnızca okumak değil, partiye ve yoldaşlarına güvenle, mücadelenin komünizme ulaşacağına olan inanç ve bu kararlılıkla mücadelenin içinde yer almak da çok önemli."

"Ben zihnimde örgütlü işçileri mükemmel insanlar olarak betimlemiştim. Fakat çevremdekiler hiç de öyle değillerdi. Bu yüzden Sinan yoldaş da içlerinde olmak üzere onlarla sık sık tartışmalar yaşıyorduk. Ama zamanla öğrendim ki, insan yaşamın mücadelenin içinde gelişip değişerek yeni insan olmaya başlıyor."

Bir başka yoldaşı "Sinan'la çok fazla zaman geçirmedim fakat onu sakin, mütevazı, ama yapılacak bir iş olduğunda cüretli ve kararlı, fedakâr güler yüzlü bir yoldaşımız olarak tanıyorum. Yoldaşımızın ölümsüzleşmesi partini savaş çağrısıdır. Onu anmak ve yaşatmak istiyorsak bu çağrıya uyarak, yaşamın her alanında mücadeleyi yükseltmeliyiz. Sinan yoldaş yeni bir dönemin ileri atılan neferidir ve hepimiz bu yeni dönemin sorumluluğu ve bilinciyle hareket etmeliyiz" diyor.

Sinan Ateş yoldaşı anma etkinliğimizi hep birlikte Enternasyonal Marşı'nı okuyarak sonlandırdık.