Türkiye’de iktidarların yaşadıkları sıkışma ile hapishanelere yönelik kışkırtıcı adım ve uygulamalar arasında hep doğrusal bir ilişki olmuştur. Faşist rejim ne zaman sıkışsa, muhalefet eğilimlerini korkutarak sindirme amacıyla ne zaman topluma bir gözdağı verme ihtiyacı duysa ilk olarak hapishanelere yönelmiş, hapishanelerdeki siyasi tutsaklara yönelik yeni saldırı ve provokasyonları gündeme getirerek öncü dinamikleri ezmeye girişmiştir.
OHAL ile birlikte bu gözü dönmüş saldırganlık, bu gözü dönmüş hoyratlık ve pervasızlık tüm baskı ve şiddet araçlarıyla birlikte irili-ufaklı demeden toplumsal muhalefetin her kesimine yönelmiştir. Dışarıdaki en cılız muhalif bir sese dahi tahammülü kalmayan siyasi iktidar, toplumun en diri ve devrimci kuvvetleri olarak politik tutsaklar üzerinde tam bir denetim ve hâkimiyet kurmak istemektedir.
Bir yandan devrimci tutsakların tarih boyunca yaratılan direniş geleneğine dayanarak çetin ve canfeda bir direnişle elde ettikleri kazanımlar bir bir ellerinden alınmaya çalışılırken, bir yandan da hapishaneden hapishaneye farklılık gösteren faşist baskı, yaptırım ve keyfiyetlere varan yeni uygulamalar ve tecrit politikalarıyla hapishaneler birer işkence merkezine dönüştürülmektedir.
Fiziki ve psikolojik baskı, cinsel şiddet, kötü muamele ve işkence, sağlık hakkına erişim engeli, sıcak su ihtiyacının düzenli verilmemesi, ortak kullanım alanlarına kameraların takılması, disiplin cezaları, çıplak arama dayatması, hastanelerde kelepçeyle muayenenin zorlanması, iletişim ve görüş yasağı, kitap, dergi ve gazete yasakları vb. keyfi uygulamalar ise her hapishanenin olağan ve ortak uygulamaları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yetmedi, tutsaklara askeri nizamda sayım verme dayatmasından yayın yasaklarına, kimlik dayatmasından avukat-müvekkil görüşmesinin belirli saatlere çekilip kamera altında yapılmasına, havalandırmaların üzerlerinin telle çevrilerek tutsaklara kendilerini ağır tecrit koşullarının psikolojisinde hissetmesini sağlamaktan, kitap yasaklarına kadar uzayıp giden bir dizi hak ihlalleriyle tutsaklar her yönden teslim alınmaya çalışılmaktadır.
Bunlarda yetmedi; tutsakların en temel ihtiyaçlarının dahi insanlık dışı uygulamalar ve onur kırıcı yöntemlere boyun eğdirilerek karşılanmasını dayatan uygulamaların yanı sıra tutsakların iradelerini ve kendilerine olan güvenlerini kırma ve politik kimliğinden arındırılarak kişiliksizleştirme saldırısı olan Tek Tip Elbise dayatılmaktadır.
'Keyfi uygulamalarda sınır da yok, hukukta'
Ailelerimizden ve yoldaşlarımızdan aldığımız bilgilere göre yukarıda ifade ettiğimiz keyfi uygulama ve hukuksuzluk bunlarla da sınırlı değil. Neredeyse her gün bir öncekini aratan yeni yaptırım ve dayatmalarla tutsaklara teslimiyet dayatılıyor. Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde bazı hücre havalandırmalarının tellerle çevrildiği, çevrilmeyen havalandırmaların ise hazırlık aşamasında olduğu öğrenildi.
Tutsaklara dönük yaptırımlar ve saldırılarla gündemden düşmeyen Elâzığ T ve E Tipi Hapishanesi’nde ise ayakta sayım vermeyi reddeden tutuklulara kameralar kapatıldıktan sonra 20-30 kişilik ‘özel ekip’ tarafından işkence yapıldığını belirtildi. ‘Pilot hapishane’ olarak belirtilen Elâzığ Hapishanesi’nde, gardiyanların 15 Şubat günü koğuşlara girerek Adalet Bakanlığı’ndan bir genelgenin geldiğini ve bu genelgeye göre tutuklulardan artık ayakta sayım alınacağının, ayakta sayım vermeyenler hakkında ise disiplin soruşturması açılacağı bildirildi. Önder ve Serkan adındaki iki devrimci tutsak ayakta sayımı kabul etmedikleri için her gün sabah ve akşam 10 gardiyanın saldırısına maruz kalıyor. Elâzığ 1 ve 2 Nolu’da da sürgün edilen Erdal İnsel, Ahmet Elma, M. Cevahir Vurucu, Hasan Balcı girişte çıplak arama işkencesini kabul etmedikleri için arkadan kelepçelenerek 30 gardiyanın saldırısına uğramıştır. Tutsakların bir kısmı halen tekli hücrede tutulmaktadır.
Kayseri Bünyan Hapishanesi de hak ihlallerinin yaşandığı bir başka hapishanedir. Hasta tutsak Mehdi Boz'un sürgün edilmesinin ardından hastaneye gitme talebine gardiyanlar önce işkence eşliğinde süngerli odaya atmış sonrasında ise “ne zaman komalık olur ölürseniz o zaman götüreceğiz” yanıtını vermiştir. Hastaneye götürülmesi sonrasında adli tutsaklara gardiyanlar tarafından kışkırtıcı slogan attırılmıştır. Gelen bazı gazeteler içinse hapishane yönetimi yasaklama kararı çıkarma yolundadır. Görüşler 2 ayda bir yarım saattir, bunun üzerine bazı tutsaklar görüşe çıkmama kararı almıştır.
8 Şubat Perşembe günü Bandırma 1 Nolu T Tipi Hapishanesi’nde tutsak bulunan 3 devrimci gardiyanlar tarafından yoğun işkenceye uğradı. Revire götürüldüğü sırada gardiyanlar tarafından ilk olarak sözlü saldırıya uğrayan devrimci tutsak Muharrem Çay, daha sonra 20-25 kadar gardiyanın fiziki saldırısına uğradı. Kafası peteklere vurularak ciddi darbeler alan Muharrem Çay’ın durumunun iyi olmadığı, kan kustuğu, kulağında kesikler oluşarak yüzünde belirgin izlerin olduğu ve yüzünün kan topladığı öğrenildi. Koridor, işkenceye uğrayan Muharrem Çay’ın kanına boyanırken aynı hücrede kalan yoldaşları Yoldaş Bingöl ve Aziz Arslan, Muharrem Çay’ın sloganlarını duyunca işkenceyi protesto etmek için slogan atıp kapı dövmeye başladılar. Daha sonra gardiyanlar tarafından hücreleri basılıp yoğun işkenceler gören Aziz Arslan’ının ciddi darbeler aldığı, sağ ve sol yüzünde ciddi darbe izlerinin olduğu, kafasına da darbeler aldığı ve kan kustuğu öğrenildi.
12 Şubat tarihinde Bursa H Tipi’nde tutulan devrimci tutsaklara da aynı onur kırıcı sayımın dayatıldığı, kabul etmeyince de işkenceye maruz kalarak çıplak bir şekilde ters kelepçe takılarak tek kişilik hücrelere konuldukları öğrenildi.
Karaman Ermenek M Tipi Kapalı Hapishanesi’nde kalan Şiyar Fırat isimli tutsak, son dönemde artan baskıları protesto etmek için bedenini ateşe verdi.
Tekirdağ 2 Nolu F Tipi’nde tabutlukta tutulan trans Diren Coşkun, insan onuruna aykırı muamele gördüğü, üzerindeki ağır tecridin kaldırılması ve gasp edilen ameliyat ve tedavi hakkının iadesi için 25 Ocak’ta ölüm orucuna başladı.
Şakran Hapishanesi olarak da bilinen İzmir 3 Nolu T Tipi Hapishanesi’nde tutulmakta olan anarşist tutsak Şevket Aslan, politik kimliğinin tanınması, kendisine uygulanan baskı ve tecridin son bulması için açlık grevine başladı.
Geçtiğimiz günlerde Bolu T Tipi Hapishanesi’nden siyasi tutsakların bulunmadığı Manisa T Tipi Hapishanesi’ne sürgün edilen 5 devrimci tutsağın sürgün edildikleri günden bu yana işkenceye maruz bırakıldığı aileleri tarafından aktarıldı. Yaşadıkları işkenceyi savcıya anlatan ve bunun hukuksuz olduğunu dile getiren tutsaklara ise savcının yanıtı “Gördüğünüz işkence gayet normal, ne bekliyordunuz?” oldu.
İlik kanseri ve Hepatit-B hastalığının yanı sıra boyun fıtığı ile solunum yetmezliği hastalığı yaşayan 30 yaşındaki Seyhan Demir, kronik ve ağır hastalığına rağmen hapishane yönetimi tarafından kendisine 'Nefes alıyorsun, serbest bırakılman için bir neden yok' denildi.
Diyarbakır D Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan hasta tutuklu Celal Şeker’in sağlık kurulu tarafından verilmiş ‘Cezaevinde kalamaz’ ve ‘Yüzde 96 ağır özür’ raporları bulunmasına rağmen tahliye edilmedi ve 19 Ocak günü geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi.
Berkin Elvan’ın cenazesine katıldığı gerekçesiyle tutuklanan üniversite öğrencisi Berkay Ustabaş, Kırıkkale Hapishanesi’ne sevk edilirken darp edildi. Ustabaş’la birlikte Kırıkkale Cezaevi’ne getirilen 12 kişi, çırılçıplak soyularak “hoşgeldin dayağı” atıldı. Bazı tutuklular da falakaya yatırıldı.
Tarsus T Tipi Hapishanesi’ndeki tutsakların “Burayı Efrin’e çevireceğiz. Sizi de yakacağız”, “Tek tip için de hazırlık yapıyoruz. Size yeni cici biciler getiriyoruz” diyerek tehdit edildiği öğrenildi.
Yukarıda aktardıklarımız 2018’in ilk iki ayında hapishanelerde yaşananların sadece küçük bir kısmı ve uygulanan saldırıların bunlarla da sınırlı olmadığını iyi biliyoruz.
Bir kez daha belirtiyoruz ki; bizler tutsak aileleri, yoldaşları, dostları olarak tutsaklara dayatılan bu saldırıları boşa çıkarma kararlılığıyla tutsaklarımızın yanında olacağız. Çürümüş politikalarınızı, keyfi uygulama ve her türden zorbaca dayatmalarınızı çocuklarımızın, yoldaşlarımızın, ana ve babalarımızın üzerinde denemenize asla izin vermeyeceğiz.
Hapishanelerden yükselen “TTE’yi giymeyeceğiz, yırtıp atacağız” iradesi bizlerinde iradesidir, irademizin gücü ve kararlılığıyla zindanlarınızı yıkacak, içeride ve dışarıda yaşamı yeniden kurarak biz kazanacağız!
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi