İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, “Emeklilik Hakkı” üzerine hazırladıkları raporlarını yayınladılar.
İSİG Meclisi, “Mezarda Emeklilik, EYT, BES, TES, Düşük Emekli Maaşları, Esnek/Sigortasız Çalışma, İş Cinayetleri’ne Karşı: Güvenceli Çalışmak ve Emekli Olmak Hakkımız” diyerek Türkiye’de emeklilik yaşının farklı statülere ve farklı koşullara göre kanunla belirlendiğini, ancak 1999 yılında yapılan değişikliklerle 2008 yılında yürürlüğe giren yasa ile 65 yaş ve 9 bin prim gününe yükseltildiğini açıkladı.
Birkaç yıl önce de “Zorunlu BES” uygulamasının gündeme gelmesiyle sosyal güvenceyi esas alan bir emeklilik sistemi değil, işçilerin parasının birkaç özel şirket tarafından yıllarca kullanılmasını ve devletten kaynak transferini içeren bir sistem getirildi.
Bugün ise kıdem tazminatının kaldırılması ve esnek çalışmanın yaygınlaştırılması gündemde.
‘Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ ile kodem tazminatı ortadan kaldırılırken, ‘Sosyal Koruma Kalkanı’ ile de 25 yaş altı ve 50 yaş üzeri işçilerin istihdamının süreli iş sözleşmeleri ile esnekleştirilmesi hedefleniyor.
İSİG Meclisi raporunda her işkoluna, mesleğe, cinsiyete, her kişiye özgü emeklilik yaşının belirlenmesi gerektiğini savunuyor ve genelleme yapılacak olursa Türkiye toplumunda hastalıkların ve yıpranmanın belirginleştiği 50 yaşın üstünün emeklilik yaşı olarak belirlendiğini söylüyor.
Ve raporunda, “Türkiye’de 2013-2019 yılları arasında ‘emeklilik çağında çalışan’ en az 1925 işçi (50 yaş üstü ücretli) iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 2013-14’te tüm ücretli iş cinayetlerinin yüzde 13-14’ünü 50 yaş üzeri işçiler oluştururken son yıllarda bu oran %19’a yükseldi. Yani bugün her ölen 5 işçiden 1’i emeklilik çağında çalışırken ölenler.
Yine 2013-2019 yılları arasında 50 yaş üzeri 926 çiftçi ve esnaf da çalışırken yaşamını yitirdi.
Ölenlerin 1713’ü 51-64 yaş aralığındayken 212’si ise 65 yaş ve üzerinde. 65 yaşının üzerinde bile çalışırken ölenler yani ‘yaşlı işçiler’, emeklilik çağında çalışan işçilerin %11’i gibi yüksek bir orana sahip...
Yoksulluk ve yasal düzenlemelerle emeklilik hakkının fiilen ortadan kaldırılması, 50 yaş üzeri işçileri güvencesiz çalışma koşullarına itmiş ve güvencesiz işçi havuzunun önemli bir kaynağı haline getirmiştir. Diğer yandan ölümlerin en çok gerçekleştiği işkollarında (inşaat, taşımacılık, tarım) sigortasız çalışmak ya da sigortanın düzensiz yatmasından dolayı emekli olmak zordur. Diğer yandan başka mesleklerden emekli olup geçinemeyen ve yaşa takılanlar da özellikle inşaatta çalışmakta, şoförlük yapmakta, mevsimlik tarım işçisi olmakta ya da katı atık toplayarak hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadır...
51-64 yaş aralığında çalışırken ölen işçilerin 40’ı (%2) sendikalı işçi, 1885 işçi ise (%98) sendikasız işçidir. Yani bu çağda çalışan işçilerin tamamına yakını sendika üyesi değil ve sadece ‘yaşamak’ veya ‘emeklilik hakkını elde etmeye’ çalıştıkları için en zor koşullara katlanmaktalar. Salt 65 yaş ve üzeri yaşlı işçilere baktığımızda ise hiç sendikalı işçi yoktur...” denildi.
Emeklilik hakkının ancak işçilerin mücadelesi ile kazanılabileceğini söyleyen İSİG Meclisi,
“-İşçilerin belli bir çalışma yılından sonra emekli olma hakları vardır.
-Emeklilikte yaşa takılma bir maliyet unsuru olarak ele alınamaz.
-Sigortasız çalıştırma yasaklanmalıdır.
-Kıdem tazminatında kazanılmış bütün haklar korunmalıdır.
-Her türlü esnek çalışma biçimi yasaklanmalıdır” diyerek yapılması gerekenin gereken salt kıdem tazminatının kaldırılmasına dönük bir mücadele değil, bütünsel olarak ‘emeklilik hakkı’ mücadelesini yükseltmektir.