< En Az 156 İşçi Yaşamını Yitirdi

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, her ay hazırladığı iş cinaeytleri raporunu yayınladı. Rapora göre Mayıs ayında en az 156 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. İşçilerden 29’unun ise Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiği belirtilirken, Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi, işçilerin bu hastalık nedeniyle yaşamını yitirmesi halinde iş cinayeti kabul edilmesi gerektiği belirtilen raporda bunun için ise örgütlü bir mücadele ve güçlü bir kampanyanın yapılması gerektiği ne işaret edildi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİGM), Mayıs 2020 dönemine ait iş cinayetleri raporunu kamuoyuyla paylaştı. İSİGM, Covid-19 salgınınıın başlamasından bu yana işçilerin bulaşıcı hastalıktan korunmaları için alınması gereken tedbirlere, Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesine ve Covid-19 nedeniyle işçinin yaşamını kaybetmesi halinde iş cinayeti sayılması gerektiğine dikkat çekiyor.

Mayıs 2020 İş Cinayetleri raporunda Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının tespit edilmesinden dokuz gün sonra (20 Mart 2020’de) ‘Covid-19 ve işçi sağlığı taleplerimiz’ konulu bir açıklama yayınlanarak, “Başta sağlık emekçileri olmak üzere, evden çalışanlar dahil faal işçilerin SARS-Cov-2 virüsü ile bulaşma sonucunda maruz kalacakları Covid-19 Hastalığını, iş kazaları sonucu gelişen ölümcül seyirli mesleki bulaşıcı hastalık, ölümleri de iş cinayeti olarak değerlendiriyoruz”ifadeleri kullanıldı. Bu talebin tüm emek ve meslek örgütleri tarafından aktif biçimde savunulması gerekiyor” denilmişti.

Fakat bu durumdan rahatsız olan sermaye örgütlerinin de açıklamalar yapması üzeirne harekete geçen SGK tarafından 7 Mayıs’ta bir genelge yayınlandı ve Covid-19’un bulaşıcı hastalık olduğu ve iş kazası/meslek hastalığı olarak değerlendirilmemesi gerektiği yönündeki karara değinen İSİGM,

 

Bu süreçte uluslararası sendikal hareketin sermayenin ve devletin sorumluluklarını belirtip Covid-19’un işçiler için meslek hastalığı sayılması ile ilgili bir deklerasyon yayınlayarak, işçilerin ve ailelerinin korunması konusunda adımlar atılması gerektiğini belirtip en riskli meslek gruplarını sıraladıkları belirtilen raporda, Türkiye’de de sendikalar ve meslek odalarının Covid-19’un sağlık emekçileri için meslek hastalığı ve diğer işkollarında çalışanlar için iş kazası sayılması gerektiğini belirtip açıklamalarda bulunduklarını davalar açtıp ve SGK’ya çağrıda bulundukları hatırlatılarak “

Ancak bütün bu yapılanlar yetmez. Covid-19’un iş kazası/meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için elbette gerekli hukuki girişimlerde bulunulmalıdır. Ancak bu talebin kabul edilmesi için aktif bir kampanya yürütürsek işçi sınıfının bütünü tarafında özümsenebilir ve bir örgütlenme başlığı olarak alana müdahale etme gücümüzü yükseltebiliriz”denilerek bo konudaki mücadelenin önemine dikkat çekildi.

İSİGM’nin hazırladığı rapora göre, Mayıs ayında tespit edilebilen Covid-19 nedenli en az 29 işçi yaşamını yitirdi. Yine bu ölümlerle bağlantılı olarak kaybedilen işçi yakınlarının da olduğuna değinilen raporda “Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir” vurgusu yapıldı.

Rapora göre, Covid-19 nedeniyle Mart ayında 14, Nisan ayında 103 işçi, Mayıs ayında ise 29 işçi yaşamını yitirdi. Bilim insanlarının açıklamalarının Covid-19’un muhtemelen aşı bulununcaya kadar (bir yıl) hayatımızda önemli bir belirleyen olacağını gösterdiğine değinilen raporda Bu noktada bugüne kadar yapılanların değerlendirilmesinin de önümüzdeki süreç pratiği için önemine işaret edildi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, raporunda Covid-19 bulaşıcı hastalıkla ilgili alınması gereken tedbirler ve buna ilişkin pratiğe ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Buna göre;

 

Covid-19’a Karşı Mücadelede Gerekli Alan Pratiği Geliştirilemedi”

1- İşçi sağlığı mücadelesi olarak daha evvel karşılaşmadığımız bir süreç yaşadık ve lokal çıkışlar dışında buna uygun bir yanıt veremedik. İnşaat-İş, Dev Yapı-İş, Enerji-Sen, Limter-İş vd. işyerlerinde, sokakta yaptıkları eylemler, Birleşik Metal-İş’in bazı fabrikalarda çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması, DİSK’in 1 Mayıs eylemi, oluşturulan platformların basın açıklamaları vb. dışında işçi sağlığı mücadelesi bütünlüklü bir ses ve eylem hattı oluşturamadı. Facebook, twitter, instagram, zoom gibi iletişim kanalları yoğun olarak kullanıldı ama işçi sınıfının çoğunluğu işyerlerine gitmek zorunda kalmıştı ve gerekli alan pratiği gerçekleştirilemedi.

2- Covid-19 ile birlikte işçi sağlığı ve halk sağlığı mücadelelerinin ortak, güçlü bir ses oluşturmasının nesnel zemini ortaya çıkmıştı. Bizler daha evvel Kuzey Ormanlarının Savunulması ile inşaat işçilerinin iş cinayetlerinde ölmemesi ve hak mücadelelerini birleştirmeye yönelen ortak zeminler için uğraşmıştık. Ancak yerellerde oluşturulan ‘Dayanışma Ağları’ ile -belirli pratikler olsa da- ortak bir mücadele zemini oluşturmakta zayıf kalındı.

3- Covid-19 ile birlikte farklı koşullarda çalışmaya sürüklenen işçilerin talepleri arasındaki açıyı kapatma pratiğinde eksik kaldık. Zorunlu olarak çalıştırılanlar (sağlık, belediye, kargo, market, gıda, enerji işçileri vb.), zorunlu olmasa da rekabet gerekçesiyle çalıştırılanlar (metal, lastik, inşaat, tersane işçileri vb.), evden çalıştırılanlar (büro çalışanları vb.) ve zorunlu olarak çalıştırılmayanlar (kafe, turizm, uzunyol ulaşım işçileri vb). Tabi sınıfın bu farklı kesimlerinin talepleri biraz farklıydı: Zorunlu çalıştırılanlar İSİG önlemleri, ulaşım sorunları, çalışma saatleri... Zorunlu olmasa da rekabet gerekçesiyle çalıştırılanlar çalışmama hakkı, ücretli-idari izin... Evden çalıştırılanlar çalışma saatlerinin belirsizleşmesi, uzun-fazla çalışma, boş zaman-izin haklarının alınması... Zorunlu olarak çalıştırılmayanlar işsizlik, ücret...

Tabi bu kesimler ve talepleri bazı açılardan içiçe de geçmiş bulunmaktaydı. Ancak işçi sağlığı mücadelesi salgının ilk ayında “halkın sağlığı için üretimi sürdürmenin zorunlu olduğu sektörler dışında işyerlerinde üretim durdurulmalı ve işçiler salgının kritik evresi bitinceye kadar ücretli-idari izinli sayılmalıdır” talebini, ikinci ayında işyerlerinde ve ulaşımda İSİG önlemlerinin alınmasını öne çıkardı.

 

Covid-19 Sürüyor Korunma Politikaları Geliştirmeli Ve Pratiğe Geçirmeliyiz

Önümüzdeki süreçte Covid-19’a karşı İSİG önlemlerinin alınması talebi ile içiçe olarak işsizliğe, açlığa karşı mücadeleyi de öne çıkarmalıyız. Unutmamamız gereken bazı hususlar var: Birinci olarak Covid-19 salgını devam ediyor, salgına yakalananların ve ölenlerin sayısı düşsede bu süreç bitmiş, yokmuş, ölümler yaşanmamış, hastalığa kapılma durumu yokmuş gibi davranamayız. İkinci olarak nasıl Covid-19 işçi sınıfı hastalığı haline geldiyse tüm ekonomik yükü de işçi sınıfına yüklenmektedir. Bunun bir sonucu olarak işsizlik, açlık, güvencesiz çalıştırma koşullarının derinleştirilmesi, iş cinayetlerinin farklı nedenlerinin artması gözükecektir, tabi karşı koyuşlar da. Bu dönemim özsavunma eylemlerini de gerek Dünya gerek Türkiye ölçeğindeki pratiklerden süzebilmeli ve öngörebilmeliyiz. Özellikle kadın, yaşlı, çocuk ve göçmen/mülteci işçilere dönük korunma politikaları önermeliyiz.

 

Mayıs Ayında 156 İş Cinayeti

Yüzde 79’unu ulusal basından; yüzde 21’ini ise yerel basın, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan öğrenilen bilgilere dayanarak tespit edildiği kadarıyla Mayıs ayında en az 156 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi...

• İş cinayetlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda Ocak ayında en az 114 işçi, Şubat ayında en az 133 işçi, Mart ayında en az 113 işçi, Nisan ayında en az 221 işçi ve Mayıs ayında en az 156 işçi yaşamını yitirdi. 2020 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinde en az 737 işçi yaşamını yitirdi.

• 156 emekçinin 113’ü ücretli (işçi ve memur), 43’ü kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor...

• Ölenlerin 6’sı kadın işçi, 150’si erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım, gıda, tekstil ve metal işkollarında gerçekleşti...

• Altı çocuk işçi can verdi. Çocuk işçi cinayetleri tarım işkolunda gerçekleşti…

• Ölenlerin yaş ortalamasına baktığımızda: Kendi nam ve hesabına çalışanlar (çiftçi ve esnaf) 50 yaş, ücretliler (işçi ve memur) 41 yaş...

• 51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 59 emekçi bulunuyor: Çiftçi ve esnaflar ile tarım, tekstil, ticaret, metal, inşaat, taşımacılık, gemi/tersane, sağlık, güvenlik ve belediye işçileri...

• 14 göçmen/mülteci işçi yaşamını yitirdi: 6’sı Afganistanlı, 5’i Suriyeli, 1’i Azerbaycanlı, 1’i Gürcistanlı ve 1’i Iraklı...

• Ölen işçilerin 2’si sendikalı. Sendikalı işçiler cam ve belediye işkollarında çalışıyordu.

• Ölümler en çok tarım, inşaat, taşımacılık, ticaret/büro, belediye/genel işler, metal, sağlık ve tekstil işkollarında gerçekleşti.

• En fazla ölüm nedenleri sırasıyla Covid-19, trafik/servis kazası, ezilme/göçük, kalp krizi, yüksekten düşme, zehirlenme/boğulma, şiddet, patlama/yanma, intihar ve elektrik çarpması.

 

İş Cinayetlerinin Şehirlere Göre Dağılımı

30 ölüm İstanbul’da; 9 ölüm İzmir’de; 8 ölüm Kocaeli’de; 6’şar ölüm Antalya, Bursa ve Denizli’de; 5’er ölüm Ankara ve Gaziantep’te; 4 ölüm Trabzon’da; 3’er ölüm Aydın, Çanakkale, Edirne, Kayseri, Osmaniye, Sakarya, Samsun ve Tekirdağ’da; 2’şer ölüm Erzurum, Kahramanmaraş, Kars, Malatya, Mardin, Mersin, Muğla, Nevşehir, Sivas, Şanlıurfa ve Zonguldak’ta; 1’er ölüm Adana, Afyon, Ağrı, Aksaray, Balıkesir, Bilecik, Bolu, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Erzincan, Giresun, Hatay, Isparta, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırklareli, Kilis, Konya, Kütahya, Manisa, Muş, Niğde, Siirt, Şırnak, Uşak, Van, Yalova, Yozgat ve Özbekistan’da yaşandı…