< İşyerleri Salgının Can Pazarı

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 11 Mart-10 Mayıs tarihleri arasında koronovirüs nedeniyle gerçekleşen iş cinayetleri raporunu açıkladı. Salgının bir sınıf sorunu olduğunun izlenen politikalarla ve gelişmelerle bir kez daha ortaya çıktığına vurgu yapan İSİG Meclisi raporuna göre iki ay içinde en az 128 işçi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, koronovirüs salgınında 11 Mart-10 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen iş cinayetleri raporunu açıkladı. Salgının bir sınıf sorunu olduğunun koronovirüsün ikinci ayında izlenen politikalar ve gelişmelerle ortaya çıktığı vurgulanan raporda, hasta ve ölüm oranlarının en fazla üretim merkezlerinin bulunduğu işçi yoğunluklu kentlerde görüldüğü, salgının bir işçi sınıf hastalığı/sınıf sorunu oluşunu pekiştirdiği ifade edildi. Koronovirüs salgınında iki aylık süreçte en az 128 işçi koronovirüs nedeniyle yaşamını yitirdi.

Salgının ikinci ayında sermayeyi koruyan ve işçi sınıfını sürü bağışıklığına iten politikaların, virüsün işyerlerinde ve işçilerin yaşam alanlarında hızla yayılmasına neden olduğu belirtilen raporda, koronovirüs sürecinde izlenen politikalar ve uygulamadaki eksikliklere yer verildi.

Maske Dağıtımı Dahi Organize Edilemedi

• Maske krizi, halk sağlığını korumak için izlenen politikaların yetersizliğini ve plansızlığını kanıtladı. Maske satımı ve dağıtımının yasaklanmasının ardından hükümet maskeleri bedava dağıtacağını ilan etti. Ne var ki, maske dağıtımının bile organize edil(e)memesi sonucunda maske satışı serbest bırakıldı; bu da, salgın sürecinde halkın en temel sağlık ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığını gösterdi.

 

Salgında İşçilere Dayatılan Çalışma Rejimi ve Ölüm Cenderesi

• Salgının ikinci ayında bir yandan ‘evde kal’ çağrıları devam ederken, diğer yandan hafta sonları ve resmi tatilleri kapsayan sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Ancak ‘üretmeye mecburuz’ anlayışıyla işçiler bugünlerde de işyerlerine gönderilmeye devam etdildi. Adana’da sokağa çıkma yasağında polisin, dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle Suriyeli tekstil işçisi genci vurarak öldürmesi, salgın koşullarında işçilere dayatılan çalışma rejiminin ve çalışmak zorunda olanların “ölüm” cenderesini resmetmekteydi.

 

1 Mayıs Yasaklandı, İşçiler Tüm Önlemler Gözardı Edilerek Çalıştırıldı, Törene Katıldı

• 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda sosyal mesafe gerekçesiyle polis tarafından DİSK üyeleri gözaltına alınırken; şantiyelerde, tarlalarda, tersanelerde ve pek çok işyerinde işçiler dip dibe çalıştırılmaya devam edildi. Cumhurbaşkanı sokağa çıkma yasağının olduğu günde ziyaret ettiği şantiyede sosyal mesafe gereği uzaktan işçileri selamlarken, işçilerin sosyal mesafe önlemleri olmadan kalabalıklar halinde istiflenmesi, karantina uygulamalarının sınıfsal yönünü ‘normalleşme sürecini’ gösterdi..

 

Salgına İlişkin Hak Aramaya Ağır Bir Darbe İndirildi

• Mayıs tarihli SGK ‘özel’ genelgesiyle işçilerin Covid-19’a yakalanmasının iş kazası ve meslek hastalığı kapsamında değerlendirilmeyeceğine karar verildi. Böylelikle işçilerin salgın günlerindeki hukuki hak arama yollarına ağır bir darbe indirildi.

 

Salgının İkinci Dalgasının Hedefinde Yine İşçiler Var

• Salgının ikinci ayının sonlarında kontrol altına alınmadan ‘normalleşme’ adı altında ekonomik hayatın canlandırılması politikaları hız kazandı ve temas riskinin en fazla olduğu alanlardan birisi olan AVM’lerin açılması gibi hazırlıklar yapıldı. Bu koşullarda bilim insanları tarafından tartışılan salgının ikinci dalgasının hedefinde doğrudan yine işçilerin olacağı açığa çıktı.

 

Üretim Sürüyor, Koronovirüs Nedenli İş Cinayetleri Artıyor

İSİG Meclisi’nin raporunda yer alan verilere göre salgının ikinci ayında ortaya çıkan vakalar ve çalışırken Covid-19’a yakalanarak ölen işçilerin sayısı, işyerlerinde alınan önlemlerin yetersizliğini göstermektedir. Salgının ilk iki ayı olan 11 Mart-10 Mayıs tarihleri arasında ‘en az’ 128 işçi Covid-19 sebepli iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

Koronovirüs nedeniyle hayatını kaybbeden 128 işçiden 9’unu kadın işçiler, 119’unu erkek işçiler oluştururken, hayatını kaybeden işçilerin yaş ortalaması ise 50 olması, ileri yaşlardaki işçilerin çalışmak zorunda olduklarını da ortaya koyuyor.

Salgın sürecinde hayatını kaybedenlerin 98’ini ücretli çalışan işçi ve memurlar oluştururken, 30’u ise kendi nam ve hesabına çalışanlar.

• Covid-19 nedenli iş cinayetlerinin en fazla gerçekleştiği işkolları ticaret-büro işkolu ile sağlık işkolulu oldu. Ticaret-büro işkolunda 37, sağlık işkolunda 31, belediye-genel işler işkolunda 11, turizm-konaklama işkolunda 8, tekstil işkolunda 7, taşımacılık işkolunda 5, savunma-güvenlik işkolunda 5, bankacılık işkolunda 4, metal işkolunda 4 ve diğer işkollarında 14 işçi yaşamını yitirdi.

• Kaybettiğimiz işçilerin en az 18'i (yüzde 15) sendikalı.

• Salgının ilk iki ayında Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden işçilerin 78’i (yüzde 60) İstanbul, 9’u Kocaeli, 7’si İzmir, 5’i Bursa, 3’ü Ankara, 3’ü Gaziantep ve 23’ü de diğer illerde çalışmaktaydı.

 

Devlet Salgın Nedeniyle Ölümlere Dair Bilgi Paylaşmıyor

Koronavirüs süreci ile ilgili tüm bilgiler devletin elinde olduğun ve devletin ölümlere dair hiçbir açıklayıcı bilgi paylaşmadığına dikkat çekilen raporda, bu anlamda 128 işçi ölümünün ‘en az’ olarak ifade edilmesinin önemli olduğu belirtildi. Meclisin bilgisine ulaşamadığı işçiler ve işçilerin ailelerinin de yaşamını yitirdiğini düşününce ölenlerin sayısı kat be kat fazla olduğu ve koronavirüsün bir işçi sınıfı hastalığı niteliğini almış olduğu vurgulandı.

 

Yaş Ortalaması Emeklilik Yaşı ve Prim Gününün Düşürülmesi Gerektiğini Gösteriyor

Ölen emekçilerin yaş ortalamasının 50 olması ise işçilerin ileri yaşlarda bile çalışmak zorunda olduklarını ve bu durumun işçiler içinde kronik rahatsızlıkların çok yaygın olduğunun bir göstergesi olduğu aktarılan raporda, şeker, tansiyon, kalp rahatsızlıkları başta olmak üzere insanlarımızda kronik rahatsızlıklar 40’lı yaşlarda başladğı belirtildi. Bu durumun ise emeklilik tartışmasını yapılırken emeklilik yaşı ve prim gün sayısı düşürülmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyduğu ifade edildi.

 

Hakim Sendikal Anlayış Üyelerini Dahi Koruyamıyor

İş cinayetleri raporlarında ölen işçilerin oranı yüzde 1-2 iken koronavirüs nedeniyle çalışırken ölen sendikalı işçilerin oranı yüzde 15’ olduğunun görülüyor. Koronovirüs nedeniyle yaşamını yitiren işçilerin yüzde 15 olmasının ise, pratikleri sürekli paylaşılan sendikalar (ve sendikal merkezler) dışında hakim sendikal anlayışın üyelerini dahi koruyamadığını gösteriyor.

 

Salgın İşçiler Arasında ve İşçi Ailelerinde Hızla Yayılıyor!

İSİG Meclisi raporuna göre, Mart ayının sonuna doğru işyerlerinde seyrek görülen Covid-19 tanısı pozitif olan vakalar salgının ikinci ayında yaygınlaştı. Patronların pek çoğu pozitif vakalar olmasına rağmen üretimin sürdürülmesi, üretimin aksamaması ve müşteri kaybetmemek amacıyla pozitif vakaları işçilerden ve toplumdan gizlemeyi tercih etti. Büyük işyerlerinde izne gönderilen ya da rapor alan işçiler hakkında diğer işçilere hiçbir açıklama dahi yapılmadığı gibi, hiçbir önlem alınmadan diğer işçiler çalıştırılmaya devam ettirildi. Salgının işyerlerindeki etkisi ancak işyerinde yayılmasının ardından yapılan filyasyon araştırması ve kısmen karantina uygulamaları ile ortaya çıktı. Ancak bunların da yetersiz olduğu görüldü. İşyerlerinde gizlenen hastalık mahallelere ve işçi ailelerinin diğer fertlerine bulaşarak üstü kapatılamaz bir hal aldı.

 

Salgın Elde Edilen Bilgilerden Çok Daha Yaygın

Sendikaların ve odaların rapor ve tespitleri ile basına yansıyan ve işyerlerinden ulaşan bilgilere göre, salgının ikinci ayı olan 11 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında en az 204 işyerinde 13 bin 43 işçide Covid-19 hastalığı tespit edildi. Basına ya da sendikaların raporuna yansımayan, işyerlerinden bilgi alınamayan özellikle sendikasız, güvencesiz ya da kayıt dışı çalışan işçileri göz önüne alındığında işyerlerinde salgının yaygınlığının gerçek boyutlarının çok daha büyük olduğu ortaya çıkıyor.

 

Kamusal Alanların Açılması Salgının Yayılmasına Neden Olacak

Mayıs ayı ile birlikte insan temasının yüksek olacağı, başta AVM’ler olmak üzere özel ve kamusal alanların açılması ve bu alanlara ilişkin karantina tedbirlerinin kaldırılması, mevsimlik tarım işçilerinin iş yoğunluğunun artması, üretime ara veren neredeyse bütün işyerlerinde üretimin tekrar başlaması salgının gerek işyerlerinde gerekse işçilerin hane, toplu taşıma, pazar, market gibi yaşam alanlarında yayılacağını ortaya koymaktadır.

 

Kuralsızlığın Salgın Hali: İşten Atmalar, Ücretsiz İzin, Yıllık İzin Kullandırma Dayatması

Salgının ilk ayında işten atmalar, ücretsiz izin ya da yıllık izni kullandırma dayatmaları ön plana çıkarken, bu dönemde ise, ücret vermeme, fazla mesai ücreti vermeme, iş tanımı dışında iş yaptırma, angarya, aşırı çalıştırma en yaygın hak gaspları oldu.

İşçilerin açlık tehdidiyle zorla çalıştırılması, salgın sürecinin en önemli gasplarından biri oldu. İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan genelge ile ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında fabrika ve işyerlerinin büyük bir kısmı yasaktan muaf tutuldu.

 

Sokağa Çıkma Yasaklarında Fabrikalara Özel İzin Verildi

Sokağa çıkma yasaklarında organize sanayi bölgelerinin de aralarında olduğu birçok patronun üretime devam etmek için ‘özel izin’ aldığı görüldü. Kocaeli’de valiliğin sokağa çıkma yasağında fırını olan demir çelik fabrikalarının ilgili bölümlerinin çalışmasına izin kararını açıklaması ve yalnız Kocaeli’de 100’ü aşkın fabrikanın çalışması; Gaziantep’te sokağa çıkma yasağında istisna tanınan işkolları dışında halı, iplik, kumaş, çikolata, terlik, çuval, kontrplak üretilen pekçok fabrikanın valilikten izin alarak işçileri çalıştırması; işçi kentlerindeki serbest bölgeler ve organize sanayi bölgelerindeki binlerce patronun özel izinlerle işçileri çalıştırmaya devam etmesi; sokağa çıkma yasağında da üretimin tüm hızıyla devam ettiğini gösterdi. Zorunlu çalışma kapsamında olmayan metal sektöründe yer alan Arçelik, Ford Otosan ve Oyak Renault gibi firmalar üretim hatlarını tıbbi ekipman üretimine dönüştürerek fabrikalarda üretimin devamını sağladı.

 

Üretim Zorunlu Olmayan İş Yerlerinde İşçiler Zorla Çalıştırıldı

Sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde ‘üretimi sürdürmek zorunda olan’ işyerlerinin dışında Ülker, Eti Bakır, Emaar şantiyesi gibi işletmelerde işçilerin zorla çalıştırılmasına göz yumuldu. Polyak Maden İşletmesi’nde salgına rağmen 700 işçinin kampa alınıp çalışmaya zorlanması, ‘Bizi virüs öldürmezse, açlık öldürecek’ diyen işçilerin önümüzdeki süreçte karşılaşacağı muhtemel gelişmeleri de işaret ediyor.

 

Milyonlarca İşçi İşsizliğe, Ücretsiz İzne ve Açlığa Mahkum Edildi

Salgının ikinci ayında ücretsiz izin uygulaması yaygınlaşmış, ‘işten atmayı yasaklayan’ ücretsiz izin uygulaması ile binlerce emekçi günlük 39 TL (aylık 1177 TL) ile açlığa mahkum edildi. Ücretsiz izne çıkarma uygulaması tekstil, petro-kimya, gıda gibi işkollarında yaygınlaşan bir dayatmaya dönüştü. Değişik işyerlerinde işçiler, ‘ücretsiz izin’ uygulaması adı altında, evrak üzerinde ücretsiz izinli gösterilirken, gerçekte ise çalıştırılarak sömürülmeye devam edildi. Ziraat Bankası ve Vestel gibi büyük işyerleri kronik rahatsızlığı olan işçileri dahi, ücretli izne yollamak yerine ücretsiz izin kullandırıldı.

 

İçişleri Bakanlığı’nın talimatı ile geçici süre faaliyetlerine ara verilen işletmelerde çalışan 2,5 milyon kayıtlı işçi risk altındadır. Bunun yanında turizm işçileri, sokak çalışanları, ev hizmetlerinde çalışan işçiler, taşımacılık işkolundaki işçiler, inşaat işçileri olmak üzere pek çok kesim fiili olarak işsiz/gelirsiz kalırken, kayıt dışı çalışanlar, geçici çalışanlar, gündelik-yevmiye usulü çalışanlar ve diğer güvencesiz çalıştırma biçimleri hesaba katıldığında, milyonlarca işçinin salgın koşullarında açlığa mahkum edildiği görülüyor. Bu kitlenin büyük kısmı ise kısıtlı desteklerden; işsizlik maaşından ya da ücretsiz izin ücretinden de faydalanamamaktadır. Sosyal yardıma başvuran işçi sayısındaki artış da bu durumu doğrular nitelikte.

 

Haklarını Talep Eden İşçiler Tazminatsız İşten Atıldı

Sözde ‘işten çıkarma’ yasaklanmasına karşın patronlar mevzuattan istifade ederek işten çıkarmaları bir salgın kozu olarak kullanmaya devam etti. Cengiz İnşaat’a ait Mardin Mazıdağı demiryolu inşaatında olduğu gibi patronlar, salgın kapsamında alınması gereken işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini talep eden, çalışmama hakkını kullanan işçileri işten çıkartırken, gerekçelerini ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranma’ olarak bildirildi, işçileri tazminatsız şekilde işten çıkarıldı.

 

204 İşyerinde Virüs, Büyük İşletmelerde İstifa Zorlaması

İSİG Meclisi’ne ulaşan bilgilere göre 204 işyerinde virüs bulaşması, çalışma koşullarının teşhiri, sendikalaşma ve performans yetersizliği gerekçesiyle işten atmalar yaşanırken, küçük patronların yanı sıra, Tüpraş ve THY taşeronu, Yurtiçi Kargo, Trelleborg, Togo gibi büyük işyerlerinde işten atmaların yaşanması, patronların bunu koz olarak kullandığı gösteriyor. İşten atma olmayan işyerlerinde ise işçileri ‘istifaya zorlama’, bunun için yıldırma tekniklerine başvurma diğer bir yaygın uygulamalarla karşılaştı.

 

Salgında İş Ve Gelir Güvencesi Giderek Azalıyor

Salgın sürecinde işsiz kalmayan ve enfeksiyon riski altında çalışan işçilerin en önemli sorunlarından birisi iş/gelir güvencelerinin olmamasıdır. Salgının ikinci ayında patronların kuraldışı-keyfi uygulamaları daha da artmıştır. Hak gaspı tespit ettiğimiz 87 işyerinde, işçiler, kısa çalışma ödeneği, gelir kaybı, ücretsiz izin kullandırma gibi belirsiz bir çalışma rejimine terk edilmiştir.

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın açıkladığı bilgilere göre Nisan itibariyle Kısa Çalışma Ödeneği'ne 291 bin 594 firma başvurdu ve bu başvurular 3 milyon 194 bin 610 işçiyi kapsıyor. Buna göre, kısa çalışma ödeneğine başvurularda imalat sektörünün payı yüzde 39, toptan ve perakende ticaret yüzde 15, konaklama ve yiyecek hizmetleri faaliyeti yüzde 12, eğitim yüzde 6, diğer sektörler ise yüzde 26’.

 

 

Kısa Çalışma Ödeneği Alındı Ama İşçilerin Hakkı Gasp Edildi

Bakan ve İŞKUR tarafından yapılan açıklama kısa çalışma ödeneğinin daha çok küçük işletmeleri kapsadığını yönünde olsa da salgının ikinci ayında Goodyear, Winsa, Tofaş, Gratis, Kumtel gibi büyük şirketler de kısa çalışma ödeneğinden faydalandı. İşyerlerinde kısa çalışma ödeneğine başvuran şirketlerin, işçilerin ücretlerini eksik ödemeleri, ödeneğe rağmen çalışılmayan günleri işçinin yıllık izninden kesmesi ise bu süreçte en sık rastlanan hak gasplarından biri oldu. Salgının ikinci ayında ücretli izin kullanabilen işyerlerinin büyük bir kısmı örgütlü işyerleri iken, üretimin/hizmetin devam etmediği işyerlerinde ücretsiz izin kullandırma, izni işçilerin yıllık izinlerinden düşürme uygulamaları daha da yaygınlaştı.

 

Bankacılık Sektöründe Hak Gaspları Yaygınlaştı

Salgının ikinci ayında öne çıkan başka bir sorun ise, idari/ücretli izni kullanma, uzaktan çalışma gibi uygulamalarla görece ‘güvenceli’ olan beyaz yakalı işçilere dönük hak gasplarının artması oldu. Bunun en büyük örneğini ise bankacılık sektörü oluşturdu. Ziraat, Finans, Akbank, Garanti, Yapı Kredi gibi büyük bankalar işçilere yıllık izinlerini zorla kullandırmakta.

 

Uzaktan çalışan beyaz yakalılarda yemek ya da yol ücretlerinin kesilmesi gibi uygulamalar yaygınlaşırken, günlük 10-12 saati bulan esnek çalışma baskısına mobbing eşlik ediyor. “Home office” olarak anılan uzak çalışma biçimlerinde özel alan ve çalışma alanı ayrımının ortadan kalkması, mesai saatleri kavramının belirsizleşmesi, iş yükünü artırdığı kadar çalışanın psikolojisini de olumsuz etkilemektedir. BDDK’nın, korona salgını ile evden çalışmaya başlayan çağrı merkezi çalışanlarının ‘müşteri güvenliği’ bahanesiyle görüşme yaptıkları sırada kamera ile kayıt altına alınmasına ilişkin bankalara gönderdiği yazı, uzaktan çalışma ile sürdürülen baskı ve mobbingin bir örneğidir.

 

Açlık ve Borç Korkusunda Dayatılan Virüs ve Angarya Çalışma

İSİG Meclisi’nin ulaşabildiği bilgilere göre salgının ikinci ayında 151 işyerinde üretime belirli süreler zarfında ara verildi. Üretime ara veren işyerlerinin büyük bir kısmı ancak işyerlerinde Covid-19 vakalarının görülmesi ve yayılması sonucu üretime/hizmete ara verdi. Çoğu işyeri ise Covid-19 vakalarına rağmen mal ve hizmet üretimine devam etti.

Gıda fabrikalarında, marketlerde, kargo firmalarında, fırınlarda, depolarda ve hastanelerde çalışma saatleri 12-14 saat arası değişen angarya çalışmaya dönüştü. Bu sektörlerde işçiler İş Yasası’na aykırı olarak uzun süre ve izinsiz çalıştırılmakta ve işçilere herhangi bir ek ödeme yapılmadığı gibi, büyük bölümü asgari ücret alan işçilerin fazla mesai ücreti, izin, mola sürelerinin uzatılması ve ikramiye talepleri de karşılanmıyor. İtiraz eden işçiler ikametgâhlarına uzak şubelerde çalışmaya zorlanıyor, itirazının devamı durumunda ise işten çıkarma ile tehdit ediliyorlar.

 

Sokağa Çıkma Yasağının Bedeli İşçilere Fazla Çalışmayla Ödetiliyor

Sokağa çıkma yasağının bedelini de işçilere ödeten patronlar, zorunlu olmasa bile gelemediği günler için işçileri fazla çalıştırmakta ya da ücret kesintisine gitmektedir. Salgın sürecinde karantina koşulları ve sokağa çıkma yasaklarının da etkisiyle marketlerin cirosu katlanırken, market zincirlerinde işçilerin sömürüsü de yoğunlaşmaktadır. Evlere servis, artan sevkiyatlar, işten çıkarmalar nedeniyle çalışma sürelerinin artması, vardiya sisteminde patron keyfiyeti, alınmayan önlemler nedeniyle işçilerin hem tedirginliğini hem de yorgunluğunu artırdı. A-101, Migros, ŞOK, BİM gibi market zincirleri sokağa çıkma yasakları sebebiyle işçilere 14 saate varan telafi çalışması dayatmakta ve üretim tüm hızıyla sürerken, sokağa çıkma yasağı nedeniyle çalışılmayan günlerin işçilerin yıllık izinlerinden düşürme dayatılmıştır.

 

Salgında Öğrenciler Çalıştırıldı, TİS’ler Askıya Alındı

Salgın günlerinde meslek lisesi öğrencilerine eğitim arası verilmezken, özellikle yoğunlaşmış sanayi bölgelerindeki mesleki ve teknik liselerin birçok bölümünde öğrencilere, salgının öne çıkan ihtiyaçlarına göre üretim yaptırılırken, herhangi bir ödeme de yapılmadı.

Salgın süreci bazı işyerlerinde devam eden toplu sözleşmeleri etkilemiş, bazı işyerlerinde toplu sözleşme süreci askıya alındı. Toplu sözleşme süreçlerinin aksaması ve toplu pazarlıkta salgın sürecindeki özellikle işsizliğin bir koz olarak kullanılması ise önümüzdeki dönem daha da artacağını gösteriyor.

 

İşçilere Evrak İmzalatılarak Çalışma Sürdürülüyor

Çalışmaya devam edilmesinin salgın açısından çok riskli olduğu inşaat ve tersanelerde üretim devam etmektedir. İşçilerin toplu taşıma kullanarak işyerlerine gitmek zorunda kaldıkları, farklı şehirlerden gelen işçilerin 10-15 kişi aynı yerde kaldığı inşaat ve tersanelerde çalışma ve yemek alanlarında yeterli önlemler alınmamakta, yüzlerce işçi yanyana çalışmaya ve yemek yemeye devam ediyor. Koray İnşaat'ın İstanbul Çekmeköy'de inşaatı devam eden Koray Kasaba 4. Etap Şantiyesi'nde çalışan işçilere zorla ‘koronaya yakalanırsam sorumluluk bana aittir’ yazılı kağıtlar imzalatılması salgın sürecinde inşaatlardaki çalışma koşullarının bir örneğini oluşturuyor.

 

Salgında enfeksiyon riskinin en fazla olduğu ve işyükünün artış gösterdiği sağlık sektöründe nöbet ve ek ödeme ücretlerinin verilmemesi, maske, eldiven, siperlik ve hijyenik malzemelerinin yetersizliği sektörde çalışanların en önemli sorunları arasında yer alıyor. Ayrıca kimi sağlık kurumlarında işten çıkarmalar nedeniyle çalışan sayısının azalması, mevcut sağlık personeli üzerindeki iş yükünü ve riskleri daha da artıyor.

 

İşyerlerinde üretim baskısı ve kötü çalışma koşulları devam ederken salgına dair işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı ve işçilerin salgına yakalanma riski ile karşı karşıya oldukları çok açık olarak görülüyor. Pekçok sektör ve işyerinde, önlemler yetersiz kalmakta yahut alınan önlemler göstermelik bir düzeyde. İşçiler kişisel koruyucu ekipman temin edilmeden birbirine yakın biçimde çalıştırılıyor, yemekhanelerde, işçi servislerinde ve toplu taşımayla işe gidip gelişlerinde sosyal mesafe kuralı patronlar tarafından dikkate alınmıyor.

 

Yaşamak Ve Yaşatmak İçin Tek Seçenek Örgütlenmek

İSİG Meclisi’nin elde ettiğ bilgilere göre salgının ikinci ayında 86 işyerinde işçiler alınmayan iş güvenliği önlemleri, artan Covid-19 vakalarına rağmen sürdürülen üretim, salgın fırsatçılığı ile dayatılan fazla mesailer, ücretlerin ödenmemesi, görev tanımı dışında iş yaptırılması nedenleriyle örgütlenmeye dönük baskıları teşhir ederek, eylemler yaparak seslerini duyurmaya çalıştı.

İSİG Mecilisi raporunda koronovirüs koşullarında gerekli önlemlerin alınması talebiyle işçilerin yaptıkları eylemlere de yer vererek mücadele eden tüm işçileri selamlayarak alınması gereken önlemlere ilişkin taleblerinin ise;

 

• Temel ve zorunlu sektörlerde gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri,

• Bunların dışındaki sektörlerde ücretli izin hakkı,

• Salgın süresince bütün işçilere İşsizlik Fonu’ndan insanca yaşanacak düzeyde gelir,

• Kaynakların, halkın ve işçilerin sağlığı için kullanılması... olduğunu belirterek

 

Sendikaları, meslek odalarını ve işçileri, faal tüm işçilerin SARS-Cov-2 virüsü ile bulaşma sonucunda maruz kalacakları Covid-19 hastalığını, iş kazaları sonucu gelişen ölümcül seyirli mesleki bulaşıcı hastalık, ölümlerin de iş cinayeti olarak değerlendirilmesi talebini sahiplenmeye ve İşyerlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Komiteleri kurularak mücadele edilmesi çağrısında bulundu.