1 Mayıs'ın iki sınıf arasındaki kavgaya tarihsel bir gündem kattığı, bu hali ile yansıttığı etki ile anlamını yitirmediği ortada. Fakat böylede olsa, 1 Mayıs ezilen sınıfın ezenine karşı yapabileceklerini göstermesi gereken bir zamanı da ifade ediyor.
Yani 1 Mayıs'ın rahatsız eden, tepkiyi örgütleyen ve taşıdığı moral-motivasyonla harekete geçiren bir yanı var. En basiti 1 Mayıs marşını söyleyen bir kişi dahi ifade ettiği şeyde, şanlı yolunda ilerlenen, mutlu bir hayatı filizlendiren, biz ve ötelerde yepyeni bir hayatı doğuran, ulusların gürleyen sesi ile yeri göğü sarsan bir devrimi buluyor. Devrimle ilişkilenen, duygu ve düşüncede diline ve özlemine onu alan emekçi, sadece bir bayramı değil, sınıf savaşımında bir boyutu, ya da dünyayı değiştiren eylemini görmek istiyor.
Salgın ya da yasak birbirini tamamlayan iki başlık. Ama bu topraklar 1 Mayısların yasak olduğu dönemleri de yaşadı. Sınıfın en ileri bölükleri bu tarihsel anı, tarihsel rollerini oynarlarcasına karşıladılar. Yasağı tanımayan, onu işte, olması zaruri ihtiyaç bir devrimin prestiji ile karşılayan ve sınıfsal bir kini, kaybettiklerinin anısını, onları, kavgada kaybettikleri yer olan Taksimde yaşatmak isteyen bir azınlık, onu uzaktan ama yürekten izleyen bir çoğunluğun kararsızlığına kapılmadan 1 Mayıs'ı canlı tuttu. Bugün hangi emekçi ya da eylemci "geçiştirilen" bir 1 Mayıs'ta görmek istediği şeyi bulamıyorsa, aradığı bir bayramın özgürce kutlanıp kutlanmadığı değil, 1 Mayıs'ın neye dönüştüğü ve nasıl yaşandığı, yaşatıldığıdır!
1 Mayısların altını oyanlar, onu sendikalizmin yüreksiz ve çapsız kararları ile silikleştirenler, 1 Mayıs'ı tarihsel değil, takvimsel bir gün olarak ele alanlar, kendi buyurdukları her 1 Mayıs'ın kitle sayısına yakınarak 1 Mayıs hakkında icazetçi tutumlarını gölgelemeye çalıştılar.
Şu tekrar söylenebilir;
1 Mayıs, ileri ve öncü işçilerin bilinçli müdahaleleri ile tarihsel rolünü sahada gösterebilecek bir an'dır. Yetmez, 1 Mayıs, yürekli militan mücadele ile kavgada hasmının tuttuğu alanı zorlayan, buradan ilerleten bir zamandır. Buda yetmez, 1 Mayıs, en kenarda duranları, normal zamanlarda bir şey yapma isteği bile duymayanları dahi, bir şey yapma isteği ile uyandırdığı için en örgütçü elemandır.
Ama, o marşa can ve kan veren devrimse, 1 Mayıs devrimi hedefleyen, bugününü ve geleceğini devrimde gören işçi ve emekçilerin devrimle kurdukları ilişkide güç bulur.
Bir kişi de olsa, milyonlarca kişide olsa bu ilişkiyi kurmaya çalışanların, 1 Mayıs'ı bu düş ve mücadele ile yaşatmak isteyenlerin günü gelmiştir.
1 Mayıs yaşayacaksa, temenni ve hatırlatmaların değil, onların "yüzü suyu" hürmetine"dir!
NOT: İşçi Temsilcileri Konseyi facebook hesabından alınmıştır