< Burjuva Medyanın Yalanları Ve İşçi Kıyımları

8 Mart’ta içinde Türkiye, Yunanistan, Kırgızistan, Bulgaristan ve İsviçre vatandaşlarının olduğu gemi, dört yüz civarında personel ile birlikte İspanya’ya doğru yola çıkmıştı. Ancak gemi Yunanistan açıklarına geldiğinde salgın nedeniyle sınırlar kapanmış, İspanya gemiyi kabul etmeyeceğini bildirmiş ve gemi tekrar Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalmıştı.

Ankara hükümeti gemideki Türkiyeli personeli gemi kıyıya yanaşmadan botlar aracılığı ile alabileceğini açıkladı. Gemi de bulunan çok sayıda gıda ve soğuk hava deposunda bulunan malzemeler ise gemi sahibinin İzmir’de ayarladığı yere taşınacaktı. Ancak patronun planları istediği şekilde gitmedi. Çünkü sadece personel inerse gemide bulunan bütün gıdalar çöpe gidecekti ve bu patron açısından büyük bir maddi zarar olacaktı. Gemi patronu Vedat UĞURLU bu zararı yaşamamak için gemi personelinin can güvenliğini tehlikeye atarak geminin tekrar Yunan açıklarına gitmesini istedi. En son Pire Limanı’na demir atan gemi, Yunan hükümeti tarafından karantinaya alındı. İçlerinde hasta olmayan personel otellere yerleştirildi. Sonucu pozitif çıkan personel ise geminin içinde karantinada kaldı. Bir doktoru bulunan gemide personelin öksürük, yüksek ateş gibi belirtileri artınca, yönetim 10 kişiyi hastaneye göndermek zorunda kaldı.

Tüm bu süre zarfında televizyonlarda ve basında Venizelos adlı yolcu gemisi hakkında çokça haber çıktı. Adları bizde saklı personellerden bazıları ile durum hakkında görüştük, bunları sizlerle paylaşıyoruz.

 

Merhaba öncelikle geçmiş olsun bize süreci anlatabilir misiniz? Neler oldu? Neler yaşadınız?

Biz 120 Türk personel ile birlikte İspanya’ya 8 Mart itibariyle yola çıktık. Yolda iken korona virüsü patlak verdi. Daha sonra Türkiye’ye geri dönmek zorunda kaldık; çünkü İspanya Hükümeti bizi limana yanaştırmadı. Türkiye’ye geri döndüğümüzde Türk hükümeti de aynı şeyi yaptı. Gemi yine limana yanaşmadı. Sadece personel botlar aracılığı ile inebilir açıklaması gelmişti. Bu da patronun işine gelmezdi çünkü gemide yiyecek malzemesi tonlardaydı. Biz inersek gemiden o malzemeleri kim taşıyacaktı?

 

Peki gemi içerisinde sadece siz mi varsınız yoksa başkaları da var mı?

Gemide bizimle birlikte Yunan mürettebat da vardı ve başka ülkelerden insanlar. Ama yemek kısmı sadece Türk personeldeydi. Başka ülkelerden işçiler temizlik ve mekanik bölümüne bakıyorlar. Biz ise yemeklerle alakalı olan her kısma bakıyoruz.

 

Atina’ya geldiğinizde neler oldu?

Atina’ya yanaştığımızda geminin içinde bulunan Yunan personelden negatif çıkanlar evlerine gittiler diye düşünüyorum. İçlerindeki pozitif çıkanlar ise kontrol altına alındılar.

 

Peki size ne oldu?

Biz geminin içinde bulunan odalara ayrıldık her birimizin odası ayrıydı. Ama gemi içinde karantina yoktu. Yani herkes geminin içinde istediği yere gitmekte serbestti. Yaklaşık üç gün sonra Yunan hükümeti bize doktor gönderdi. Test yaptılar. Testler daha sonra yazılı olarak bize verdikleri kod numaraları ile açıklandı. Yaklaşık on gün sonra birçok kişi de öksürük ve ateş çıkmaya başladı. Bizim elimizde bir tane doktor vardı. Kırgızistan vatandaşı. Buradan ona çok teşekkür ediyorum. Çünkü dişini tırnağına taktı ve gece gündüz bütün işçilere yetişmeye çalıştı.

 

Hastalık belirtileri çıkınca neler oldu?

Mecburi olarak yoğun hastalık belirtileri olanları hastaneye kaldırdılar tedavi altına aldılar. Ama gemide bulunan hastalarda yoğunlaşma vardı ve hepimiz hastalığı kapmıştık.

Biz hastalık ile boğuşurken patronumuz Vedat Uğurlu medyaya gemi personelinde hiçbir sağlık sorunu yok diye demeç veriyordu. Ve aynı zamanda gemi kaptanı idareciler bizi tehdit ediyorlardı. Basınla görüşürseniz sizi Yunan polisine veririz diye.

 

Sizce bu tehditlerin amacı neydi?

Durum patronun çıkarlarını korumaktı. O basına her şeyin güzel olduğunu söylüyordu; şimdi biz burada tehlikedeyiz, durumumuz kötü dersek bütün her şey patron açısından kötü olacaktı. Ve gemi müdürü, kaptanlar bizi değil, patronun çıkarlarını koruyacaklardı normal olarak. Bu yüzden de tehditler gelmeye başladı.

 

Peki medyada gemi personellerinin röportajları var. Birçok personel durumlarının iyi olduğunu hasta olmadıklarını canlı yayımlarda anlattılar. Bu neydi?

Şimdi birkaç arkadaşımız sağlık durumlarının kötü olduğunu sosyal medya aracılığı açıklamıştı. Bu, patronda ve müdürlerde büyük endişe yarattı. Bilirsiniz zengin insanların eli kolu uzundur. Patronumuz ise hemen birçok televizyon kanalı ile görüşme yapıp gemide bizim röportaj vermemizi istedi. Verilecek mesajlar daha öncesinden bize bildirilmişti. Aksini söyleyen ya da gerçekleri anlatanlar işten atılma tehlikesi içindeydiler. Normal olarak işçi işsiz kalmaktan korkar, Bu yüzden farklı bir hava yaratıldı.

 

Daha sonra ne oldu peki?

Hastanede olanlar geri gelmeye başladılar, Bu sırada geminin soğuk hava deposunda olmayan gıdalar çürümüştü. Ve bütün hepsini geminin içindeki hasta personele taşıttırdılar. Hasta halimiz ile çalışmak zorunda bırakıldık. Soğuk hava deposuna birçoğumuz girerek kurtarabildiğimiz gıdaları kurtarıp oraya yerleştirdik. Zaten ateşimiz vardı bir de soğuk hava deposunun içinde olduğumuzu düşünün. Bunların hepsi olduktan sonra Türk konsolosluğu ile Yunan devleri sanırım bizim ülkemize geri dönmemiz için anlaşma yaptılar. Bugün itibariyle sabah 07.00’de hepimiz toplandık dışarıda ve otellerden gelen personeli bekledik. Saat 11.00’de Türkiye’ye gitmek üzere yola çıktık ve hala yoldayız.

 

Türk personeli otobüsler ile gidiyor dediniz. İçinde hasta olan sayısı nedir?

Şu an itibariyle bütün hepimizde korona virüsü mevcut. Yani taşıyıcıyız. Türkiye’ye döndüğümüz zaman sanırım bizi 14 gün Edirne’de karantinaya alacaklar. Ondan sonrasını da hepimiz yaşayarak göreceğiz. Durum şimdilik bu kadar.

 

Bu arada 7 otobüsle Türkiye’ye götürülen personel, orda da 14 günlük karantinada kalacaklar.