2019 Yılında  67’si Çocuk 1736 İşçi İş Cinayetinde Yaşamını Yitirdi

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Kadıköy Süreyya Operası önünde 2019 Yılı İş Cinayetleri Raporu'nu açıkladı.  Rapora göre 2019 Yılında en az 1736 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 1736 işçinin; 115’i kadın, 1721’i erkek işçi ve 29’u 15 yaş altında olmak üzere 67’si çocuk işçi…

İSTANBUL -İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2019 yılında yaşanan iş cinayetlerine ilişkin hazırlanan raporu bugün Süreyya Operası önünde  yapılan basın açıklaması ile kamuoyuyla paylaştı.

“2019 Yılında En Az 1736 İşçi İş Cinayetinde Yaşamını Yitirdi – Yaşamak ve Yaşatmak İçin Direneceğiz” yazılı pankart açan İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin yaptığı açıklamaya gönüllülerinin yanısıra sendika ve meslek odalarından temsilciler, Esenyurt Özel Doğa Hastanesi’nde iş cinayetinde yaşımını yitiren Eren Eroğlu’nun babası Erdinç Eroğlu,  İnşaat İşçileri Sendikası, Devrimci Yapı İşçileri Sendikası, İyi Sen, Deriteksı, Enerji Sen, Dev Sağlık İş,  gibi işçi sendikalarından temsilciler ve işçiler, İşçi Temsicileri Konseyi Hazırlık Komiteleri, İşçi İttifak, İşçi Dayanışma Derneği, demokratik kitle örgütleri katıldı.

Basın açıklamasında ilk İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Temsilcilerinden Murat Çakır, her ay bir çok iş cinayeti yaşandığını ve inşaatlarda, tarlalarda, fabrikalarda, bürolarda yaşanan bir çok iş cinayetinin de gizlendiğini belirterek sözlerine başladı.

Türkiye’de bir krizin yaşandığını ve patronların  zaten işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) önlemlerini almazken kriz dönemlerinde de ilk olarak rafa kaldırılanının  fazladan bir maliyet olarak görünen  İSİG önlemleri olduğuna vurgulayan Çakır, bu nedenle Türkiye’de bir çok fabrika yangını yaşandığını ve işçilerin yaşamını yitirdiğini , alış veriş merkezinde yaşanan yangın nedeniyle iş cinayeti yaşandığını hatırlatarak, “Üç kuruşluk iş güvenliği önlemlerinin alınmasından kaçınılması nedeniyle işçiler yaşamlarını yitirdi” dedi.

 

“Örgütlenme Özgürlüğü Kağıt Üzerinde”

Diğer yandan devletin de hem patron olduğu kamu işyerlerinde de, gerekse de denetimdeki rolüyle patronların İSİG konusunda gerekli önlemleri almayışının önünü açtığını ifade eden Çakır, bir yandan da sendikalar üzerindeki baskıların yoğunlaştığına değindi.  

Adem Çelik’in işyerinde haklarını isteyen işçilerin ve sendika yöneticilerinin defalarca saldırıya uğrayarak gözaltına alındıklarını hatırlatan Çakır, enerji, sağlık, tersane ve daha bir çok iş kolundaki işçilerin ortak sorununun  sendikal örgütlenmeye yönelik baskı olduğunu, belirterek  “Türkiye’de grevler yasaklanıyor, sendikal örgütlenme özgürlüğü yok. Sendikal örgütlenme özgürlüğü kağıt üzerinde var ama gerçekte yok” dedi.

“İş cinayetlerinde çocuklarımız ölüyor”  diyen Çakır, 17 yaşında Esenyurt Özel Doğa Hastanesi’nde elektrik akımına kapılarak yaşamını yitiren Eren Eroğlu’nun  davasının halen devam ettiğini hatırlattı.

 

“İş Yerlerinde Bir Savaş Yaşanıyor ve Bu  Savaşın Tek Mağduru İşçiler”

2019 yılı iş cinayetleri raporundan kısa aktarımlar yapan Çakır “Türkiye’de 68 çocuk iş cinayetinde hayatını kaybetti. Oysaki, çocuk işçilikle mücadele yılı ilan edilmişti. İş cinayetleri sayısal olarak azalsa da oransal olarak müthiş bir artış var. 29 çocuk 14 yaş ve altında. Göçmen işçilerden 112’si iş cinayetinde hayatını kaybetti. Savaştan kaçarak, buraya çalışmaya gelen pek çok göçmen işçi var. Kadın işçiler, emekli işçiler…  O kadar çok 50 yaş üzerinde emekli işçi var ki. Emeklilik yaşı 65’e yükseltildi. İnsanlar emeklilik hakkını kazandı fakat bu hak ellerinden alındı. EYT’li oldular ve çalışmak zorunda kalıyorlar. Bazı iş kollarında ise işçilerin sigortaları ödenmiyor ve arkadaşlarımız emekli olamıyolar. Emekli olsalar da emekli maaşları o kadar düşük ki, başka işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Özellikle inşaat,taşımacılık ve tarım gibi iş kollarında. Ve ölen her dört işçiden biri 50 yaşın üzerinde. 10 işçiden birisi ise 65 yaşın üzerinde. Bu çok korkunç bir durum. Açıkçası iş yerlerinde bir savaş yaşanıyor ve bu savaşın tek mağduru işçiler” dedi. Ve sözü DİSK Genel Örgütlenme Sekreteri Kanber Saygılı’ya bıraktı.

 

“Sendikalarda, İşçi Örgütlenmelerinde Mücadeleyi Örmeliyiz”

On yıllardır fabrikalarda, tersanelerde işletmelerde, işçi havzalarında, iş cinayetlerine, meslek hastalıklarına karşı mücadele yürütüldüğünü ve iş cinayetlerinin görünür olmasını sağladıklarını           fakat patronların halen İSİG sorununu maliyeti artıran gereksiz bir masraf olarak görmeye devam ettiklerini belirten Saygılı, hükümetin de, patronların elini güçlendiren bir tavır takındığını ve iş cinayetlerinden birinci derecede sorumlu olan patronların yargılanıp ceza almadıklarına dikkat çekti. Patronların elinin hem yargı, hem hükümet, hem yasalar karşısında gayet güçlü olduğunu, iş cinayetlerine ve meslek hastalıklarına karşı sendikal örgütlenmenin gerekli olduğunu vurgulayan Saygılı,  hatta sadece sendikal örgütlenmeyle kalmayıp, çeşitli örgütlenme biçimleriyle işçilerin güçlü bir mücadeleyi örmek zorunda olduklarını belirtti.   

İnşaat İşçileri Sendikası Örgütlenme Sorumlusu Anıl Deniz Gider, Bizler bu açıklamada yer aldık çünkü inşaat iş kolunun iş cinayetlerinin en çok yaşanan sektör olduğunu belirterek “Biz bulunduğumuz her alanda iş cinayetlerine, iş cinayetlerine karşı mücadelemizi yürüteceğiz” dedi.

 

“Ölümle Sefalet Arasında Bir Yaşamı Dayatanlara Karşı Birlikte Mücadele”

HDP Milletvekili  Musa Piroğlu ise patronların sermaye birikimlerinin önemli bir bölümünü iş cinayetleri üzerinden sağladıklarını söyleyerek sözlerine başladı.  İş cinayetlerine ilişkin raporun İSİG Meclisi tarafından düzenli olarak açıklandığını hatırlatan Piroğlu, “Bize düşen ise bu rakamları yakınarak tekrar etmek değil,  işçilerin ne kadarının ve neden öldüğünü aktarmak değil, buna karşı nasıl bir mücadele yürüteceğimizi tartışmamız gerekiyor” dedi.  İş cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin, çocuklara yönelik saldırıların, yoksulluk ve sefaletin  kabul edilemeyeceğini belirten Piroğlu, “Patronlar ve hükümet işçilere sadece ölüm ve sefalet arasında bir yaşam sunuyor. Ölmeden emekli olana ise açlık sınırının yarısı kadar bir ücretle sefaletin de altında bir yaşamı dayatıyor. Ve işçinin kanını emerek varlıklarını sürdürüyorlar. Ya buna karşı ortak bir mücadele yürüteceğiz, ya da hepimiz ölümün gelip bizi bulmasını bekleyeceğiz. Ya sokakta, ya tünelde ya da çalıştığımız yerde” dedi.

İş cinayetlerinin genellikle inşaatlar, tünellerle öne çıktığını fakat iş cinayetlerinin artık tüm sektörleri kapsamış olduğunu belirten Piroğlu,  tektstilde silikozisten, AVM’lerde yangınlarda, tarım işçilerinin servislerde yaşamını yitirdiğini ve artık bunun pek çok alanda yaşandığını hatırlatarak, “İşçilerin hem can güvenliği ortadan kaldırılıyor, diğer yandan İSİG önlemleri alınmadığı için çalışırken olmazsa bile meslek hastalığı nedeniyle emekli olduğunda ölümle burun buruna geliyor. Artık ölümüne değil insanca yaşamak için çalışmak istiyoruz ve bunun  için de ortak bir mücadeleyi büyütmeliyiz. Ve bunu başarıp, ölümleri durduracağız” dedi.

 

“İşçi Olduğumuzun Bilincine Varırsak Başarabiliriz”

Ardından Üsküdar Belediyesi’nde işten atılan işçilerden Ercan Yılmaz ise Üsküdar Belediyesi’nden haksız ve hukuksuz bir şekilde işten atıldıklarını ve bir arkadaşlarının (Recep Kılıçarslan) iş bulamadığı için intihar ettiğini belirtti.  Bu şekilde intihar edenlerin de iş cinayeti olarak kabul edilmesi gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Patronlar karlarının çok az bir kısmından vazgeçseler işçi ölümleri gerçekten çok daha azalacak. Maalesef hükümetler yasaları sermaye sahiplerine göre yapıyorlar ve buna göre işliyor. İnsanları sadece işlerde kullanılan birer makine olarak görüyorlar. Bunun için hepimizin duyarlı olmayabilir. Bugün birilerinin başına gelmemiş olabilir. ‘Bana ne’ dememek gerek. İş cinayetlerine karışı birlik olmalıyız. Eğer işçi olduğumuzun bilincinde olur gücümüzün farkına varıp birlikte davranırsak bizim başarımız çok kısa sürece gelecektir” dedi.

2019 Yılı İş Cinayetleri Raporunu ise Avukat Onur Deniz okudu.

 

“Çalışmanın En Acıtan Çıplak Yüzü İş Cinayetleri”

“İşe giderken yollarda geçen saatler; kötü barınma koşulları; işyerinde güvencesiz çalışma: uzun çalışma saatleri, iki kişinin yapacağı işi tek başına yapma, kötü yemekler, alınmayan iş güvenliği önlemleri, patrondan hakaret… Yaşamak için değil adeta çalışmak için yaşıyoruz! Evet, işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi bir bütün. Ancak en acıtan çıplak yüzü ise iş cinayetleri...” diyerek sözlerine başlayan Deniz bu aylık ve yıllık iş cinayetleri raporlarından, devletin, işçi ölümlerini, yaralanmalarını ve meslek hastalıklarını önlemek için hiçbir adım atmadığının görüldüğünü, aksine çalışma koşullarının daha da kötüleştiğini  üç otuz paraya önlenebilecek ölümlere davetiye çıkarıldığını belirtti.

Daha fazla  para kazanmak için İSİG önlemlerinin alınmadığını ifade eden Deniz,  ancak bunun yanında bir de ‘beka’ sorunu olduğunu ve bunun da işçilerin işyerlerinde ses çıkarmaması, örgütlenememesi, söz ve karar haklarının olmaması, boyun eğmeleri ve kapitalist sistemi sorgulayamamaları nedeniyle Soma, Torunlar, Ermenek,  3. Havalimanı gibi  onlarca katliamın yaşanmış olduğunu hatırlattı. Diğer yandan Soma davasında patronların serbest, işçi ailelerini savunan avukatların tutuklu olduğunu, 3. Havalimanı’ndaki iş cinayetlerini protesto eden işçilerin dayak yiyip tutuklandığını ve halen davalarının devam ettiğini  söyledi.

 

2019 Yılında 1736 İş Cinayeti

İş cinayetleri raporunda yer alan verilerin yüzde 79’unu ulusal ve yerel basından; yüzde 21’ini ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan öğrendikleri bilgilere dayandığını aktaran Onur Deniz 2019 yılında en az 1736 işçi yaşamını yitirdiğini bunlardan 115’inin kadın, 1721’inin ise erkek işçi olduğunu, 29’u 15 yaşın altında olmak üzere 67 çocuk işçinin iş cinayetinde yaşamını yitirdiğini belirtti.  

Yine iş cinayetinde yaşamını yitiren işçilerden;

Çoğunluğu Suriyeli ve Afganistanlı olmak üzere olmak üzere 112’si göçmen/mülteci işçi…

181 işçi İstanbul’da, 74 işçi İzmir’de, 72 işçi Antalya’da, 71 işçi Kocaeli’de; 66 işçi Bursa’da ve 56 işçi Ankara’da yaşamını yitirdi…

İşçilerin 442’si tarım, 336’sı inşaat, 234’ü taşımacılık, 105’i belediye/genel işler, 104’ü ticaret/büro, 70’i metal, 63’ü madencilik ve 50’si enerji işkolunda çalışıyordu…

Ölüm nedenlerinin 392’si trafik/servis kazası, 285’i ezilme/göçük, 259’u yüksekten düşme, 202’si kalp krizi/beyin kanamasıydı…

  

İşyerlerinde İşçilere Karşı Bir Savaş Yaşanıyor…

“Tehlikeli işlerde çalışanlar -ki ilk akla gelen maden işçileri- ailesiyle vedalaşmadan işe çıkamıyor” diyen Deniz, iktidar, bürokrasi ve patronların ise iş cinayetlerini kaza, kader, fıtrat, güvensiz davranış, eğitimsizlik olarak gördüğüne dikkat çekti.

 Bu cinayetlerinin nedeni neoliberal düzenin ucuz ve güvencesiz istihdam politikaları ve sermaye birikim stratejisi olduğunu ve işçi sınıfı bu şartlarda çalıştırılırsa ölüm kaçınılmaz olduğunu ifade eden Deniz işçi sınıfının acil taleplerini ise şöyle sıraladı.

  1- Ölen işçilerin yüzde 98’i sendika üyesi değildir. Yani sendikasız çalışmak ölüm demektir. İş cinayetlerinin önlenmesi, sağlıklı ve güvenli çalışmanın ön koşulu işçi katılımıdır. İşçiler ancak sendikalaşarak bunu sağlayabilir. Ülkemizde sendikaya üye olan işçiler işten atılıyor, sermaye işyerlerinde sendika istemiyor ya da istediği sendikayı getiriyor. Devlet daha ileri giderek sendikaların yapacağı basın açıklamalarını, toplantıları ve grevleri yani toplu pazarlık hakkını yasaklıyor. Bu noktada işyeri İSİG kurulları, çalışan temsilciliği ve genel olarak sendikal örgütlenme üzerindeki baskılar sona erdirilmelidir. Grev yasaklarına son verilmelidir...

 2- İşyerlerinde işçilere keyfi bir biçimde iş tanımı dışında işler yaptırılıyor. Çalışma saatleri günde 10-12 saate ulaşıyor. Mesai ücretleri, izin hakları vb. verilmiyor. Özellikle taşeron işçiler bu koşullarda çalışırken şimdi taşerona rahmet okutacak kiralık işçilik gibi kölelik uygulamaları getiriliyor. Özelde veya kamuda tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son verilmelidir...

 3- İş cinayetlerinin sorumlusu patronlar, bürokratlar ve siyasiler yargılanmıyor. Yargılananlar ise çoğunlukla günah keçisi haline getirilen iş güvenliği uzmanlarıdır. Yine mahkemeler iş cinayetlerini cezalandırmıyor, failleri '24 taksitli para cezası vererek serbest bırakıyor'. İş cinayetlerinin sorumlusu patronlar, bürokratlar ve siyasiler yargılanmalıdır.

Onur Deniz sözlerini “İş cinayetleri son bulsun. Yaşamak ve yaşatmak için direneceğiz” diyerek tamamladı. 

Basın açıklaması “Çalışırken Ölmek İstemiyoruz”, “Yaşamak Yaşatmak İçin Direneceğiz” sloganlarıyla sona erdi.