< Başka Ocaklara Bu Ateş Düşmesin Diye Mücadele Veriyoruz

Adalet Arayan İşçi Aileleri bugün 90'ıncı Vicdan ve Adalet Nöbetini gerçekleştirdi. Bu ay 31 Ocak 2008 tarihinde Davutpaşa'da gerçekleşen patlamada yaşamını yitirenleri anan aileler “Bizim canımız yandı başka canlar yanmasın diye iş cinayetlerinden sorumlu olanların yargılanması için mücadele ediyoruz. Tam 12 senedir dava sürüyor, hiçbir sorumlu ceza almadı,biz adaleti göremedik” diyerek sendikalar ve demokratik kitle örgütlerine de 2 Şubat'ta yapılacak Davutpaşa Anması ve 91. Vicdan ve Adalet Nöbeti'ne katılma çağrısı yaptı.

İSTANBUL - Adalet Arayan İşçi Aileleri bugün 90'ıncı Vicdan ve Adalet Nöbetini gerçekleştirdi. Beyolu Tel Sokak'ta bulunan Birlikte Umut Derneği önünde bir araya gelen aileler, bu nöbetlerinde sürmekte olan iş cinayetlerine iliştkin davalar hakkında bilgiler aktarırken 12 yıldır süren Davutpaşa patlamasında iş cinayetinde yaşamını yitirenleri anarak olaya ilişkin davada sonuç alınmamasına tepkilerini dile getirdi.

 

Hiçbir Dayanağı Olmayan Galatasaray Yasağı Kaldırılsın”

İş cinayetlerinde yakınlarını kaybeden Adalet Arayan İşçi Aileleri bugünkü (5 Ocak) 90'ıncı Vicdan veAdalet Nöbeti'nde basın açıklamasını Davutpaşa patlamasında eşi Gülhan Çabuk'u yitiren İdris Çabuk okudu.

Başka iş cinayetleri yaşanmaması ve bütün sorumluların etkin bir şekilde yargılanarak cezalandırılması için başlattıkları Vicdan ve Adalet Nöbeti'nin 90'ıncısını gerçekleştirdiklerini belirten Çabuk “74 nöbet boyunca Galatasaray Meydanı’nda buluştuk. 75’inci Vicdan ve Adalet Nöbeti’nden beri 'milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması' gerekçeleriyle Galatasaray Meydanı Adalet Arayan İşçi Aileleri’ne yasaklandı. Yetkili mercilerin hiçbir gerçek dayanağı olmayan, anayasal hakkımızı çiğneyen bu yasağın kaldırmasını istiyoruz” dedi.


“Her Yıl Yaklaşık 2 Bin Kişi İş Cinayetlerinde Yaşamını Yitiriyor”
İş cinayetleri açısından, 2019 yılının da önceki yıllar gibi karanlık bir tablo oluşturduğuna dikkat çeken İdris Çabuk “Ekmeğini kazanmak için çalışırken hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizi 2020’nin ilk nöbetinde bir kez daha anıyoruz” diyen Çabuk İş Cinayetleri Almanağı 2019'un Adalet Arayana Destek Grubu tarafından, her yıl dünyada iş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin anıldığı 28 Nisan’da yayımlanacağını belirtti.
2018’de en az 1872 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre Kasım 2019’da en az 126 ve 2019’un ilk 11 ayında en az 1606 işçi hayatını kaybettiğini de hatırlatan Çabuk, Bu ilk tespitler doğrultusunda 2019’da, çoğunlukla haberlerin satır aralarında görmezden gelinen, en az 2 bin kadar işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş olduğu acı tablosuyla karşı karşıya olunduğunu belirterek, Bu acı gerçeklik eşliğinde vicdanlı, adalet duygusunu yitirmemiş herkes 'iş cinayetleri vahşeti'ni anlayarak davranmalıdır” dedi.

 

İdris Çabuk bu açıklamanın ardından yaşanan iş cinayetlerine ilişkin Serhat Alkurt, ve Eren Eroğlu davaları hakkında bilgileri aktardı.

* İhlas Gazetecilik AŞ'de WEB üretim işçisi olarak çalışırken görev kapsamında olmayan bir işte amirince görevlendirilmesi sonucunda iş cinayetinde hayatını kaybeden Serhat Alkurt’un davasında, 9’uncu celsede dosyaya sunulmuş olan ve gerçek sorumluları görmezden gelen yeni bilirkişi raporuna ilişkin olarak vekillerimiz eşliğinde beyanda bulunulacak. Duruşma Bakırköy 13’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde 20 Ocak’ta saat 09:55’te görülecek.

* Esenyurt Özel Doğa Hastanesi’nde tabela takarken yüksek gerilime kapılarak iş cinayetinde hayatını kaybeden Eren Eroğlu’nun davası 15 Ocak 2019’da karara bağlanmıştı. Karar duruşmasında, Erol Mutlu (TDS Reklam Mesul Müdürü) “asli kusurlu” olması nedeniyle 4 yıl hapis cezasıyla cezalandırıldı. Duruşmadaki “iyi hali dikkate alınarak” cezası 1/6 oranında indirilerek 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırıldı. Emin Telbisoğlu (TDS Reklam Ustabaşı), Ulucan Köse (Özel Doğa Hastanesi İşletme Müdürü), Mustafa Akboğa (Esenyurt Belediyesi Başkan Yardımcısı) “tali kusurlu” olmaları nedeniyle 3’er yıl hapis cezasıyla cezalandırıldı. Duruşmadaki “iyi halleri dikkate alınarak” cezaları 1/6 oranında indirilerek ayrı ayrı 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırıldılar. Erol Mutlu, Emin Telbisoğlu ve Ulucan Köse’nin 2 yıl süreyle “mesleklerinin icrasının yasaklanmasına karar verildi. Yerel mahkemenin bu kararı sonrasında, 29 Ocak’ta, İstinaf Mahkemesi’nde duruşması görülecek.

 

Davutpaşa Patlaması 'İşCinayeti' Kavramının Bilinmesini Sağladı”

Ardından 12 yıl önce, 31 Ocak 2008'de İstanbul Davutpaşa'daki Emek İş Hanı'nda, yıllardır kaçak-ruhsatsız olarak faaliyet gösteren maytap atölyesinde meydana gelen patlamada 21 kişi hayatını kaybettiğini ve 130 kişi yaralandığını hatırlatan İdris Çabuk, Davutpaşa patlamasında hayatını kaybedenlerin aileleri ve yaralananların adalet mücadelesindeki ısrarlarının, kamuoyu nezdinde “iş kazası” denilen olayın, iş cinayeti olarak ifade edilmesinin sağladığına dikkat çekti. . Ailelerin sürdürdüğü adalet mücadelesinin, diğer iş cinayetleri mağdurlarına örnek olması açısından miladi bir yeri olduğunu ifade eden Çabuk, meydana gelen patlama ve sonrasındaki yangında yitirdikleri yakınlarını bir kez daha anarak; 2 Şubat Pazar günü saat 11:00’de patlamanın olduğu yerde yapacakları anma etkinliğine vicdanı olan herkesi davet ettiklerini belirtti.

28 Nisan Anma ve Yas Günü İlan Edilsin”
Yıllardır, “Denetim görevlerini yapmayan idareciler de daha fazla para kazanmak gayesiyle işçilerin hayat hakkını görmezden gelen işverenler de yargılanmalı” diyerek bir mücadele başlattıklarını aktaran İdris Çabuk, “Kaybettiğimiz canlarımızı geri getiremeyiz, ama adalet yerini bulsun, kaybettiklerimizin hesabı sorulsun, iş cinayetinin sorumluları cezalandırılsın. Ekmeğini kazanmak için çalışan başka işçiler hayatlarını kaybetmesin dedik. İş cinayetlerinin son bulması için davalar cezasızlıkla sonuçlanmamalı, caydırıcı cezalar verilmeli” dedi.
Çabutk, İş cinayetleri nedeniyle en çok canı yananlar olarak geride kalanlar için ve başka canlar yanmasın diye, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de 28 Nisan’ın İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü ilan edilmesi için başlattığımız imza kampanyasını da sürdürdüklerini hatırlattı. (iscinayetleriniunutma.org).

Trafik Kazası Değil İş Cinayeti Olduğunu Öğrendik”

Adalet Arayanlara Destek Grubu'ndan Utkan Yetimoğlu, 28 Ocak Bakırköy 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nde İhlas Gazetecilik A.Ş.'de görevi olmayan bir işte çalışırken yaşamını yitiren Serhat Alkurt'un mahkemesinin görüleceğini hatırlatarak sözü Serhat Alkurt'un kardeşi Ömer Alkurt'a verdi. Ömer Alkurt ağabeyinin 29 Ekim 2016 tarihinde görevi olmayan bir işte çalışırken hayatını kaybettiğini, bunun bir iş cinayeti olduğunu ise Birlikte Umut Derneği ile irtibat kurduktan sonra öğrendiklerini, olayın 'iş kazası' denilerek geçiştirilmeye çalışıldığını böyle anladıklarını aktardı. “Kaza olduktan sonra abimin canının kıymeti olmadığını anladık” diyen Alkurt sorumluların yargılanması için adalet mücadelesinin devam edeceğini belirtti.

 

Eren Eroğlu Davasında Cezasızlık: Bir Kişi Bile Hapis Yatmayacak!”

Esenyurt Doğa Hastanesi'nde 5 yıl önce tabela asarken elektrik akımına kapılarak yaşamını iş cinayetinde yitiren 17 yaşındaki Eren Eroğlu'nun süren davasının 15 Ocak 2019 tarihinde bittiğini fakat verilen cezaların çok düşük olduğunu belirterek avukatların karara itiraz ederek istinaf mahkemesine başvurduklarını 29 Ocak 2020 tarinde istinaf mahkemesindeki duruşmanın görüleceğini belirten Utkan Yetimoğlu sözü Eren Eroğlu'nun babası Erdinç Eroğlu'na bıraktı.

“Oğlumu kaybettikten 6 yıl sonra dava sonuçlandı. Davanın savcılık tarafından eksik ve yanlı soruşturulması nedeniye Esenyurt Belediyesi yöneticileri ve Esenyurt Özel Doğa Hastanesi sahiplerinin davaya dahil edilmedi” diyen Eroğlu, İçişleri Bakanlığı da her türlü itirazlarına rağmen dönemin belediye başkanları Gürbüz Çapan ve Necmi Kadıoğlu'nun yargılanmasına izin vermediğini belirtti. İç hukuk yollarından bir sonuç alamadıkları için bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını aktaran Eroğlu “Davanın diğer aşamalarında ise 6 yıllık mücadelemize rağmen adil bir ceza çıkmadı. Çünkü sorumlulardan hiçbirisi belki bir gün bile hapis yatmayacak. Çünkü 2016 uygulanmaya başlayan ceza infaz sistemine göre cezalar en fazla 2-3 sene. Bunca sorumluların ihmaline dair bilirkişi raporu varken, verdiğimiz bunca mücadeleye rağmen mahkemeler 'taksirle ölüme sebebiyet' gerekçesiyle en düşük cezaları vererek sonuçlandı” dedi.

Erdinç Eroğlu, bu cezasızlık nedeniyle İstinaf Mahkemesine başvurduklarını ve sorumluluğu bulunanların 'bilinçli taksir' ve 'olası kast' ile yargılanmasını istediklerini ve iş cinayetinde sorumluluğu bulunanların tümü yargılanıp ceza alıncaya kadar da mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi.

Adalet Arayana Destek Gurubu'ndan Utkan Yetimoğlu, 31 Ocak 2008 yılında Davutpaşa'da ruhsatsız çalışan bir maytap atölyesi'nde yaşanan patlama sonucunda 21 kişinin iş cinayetinde hayatını kaybettiğini 130 kişinin ise yaralandığını hatırlatarak, “Aileler 12 yıldır sorumluların cezalandırılması için adalet arayışı içinde fakat bütün bilirkişi raporlarına rağmen, sorumluların ihmalleri açıkça ortadayken ne yazık ki, dava bir cezasızlıkla sonuçlanıyor” dedi.

 

Başka Ocaklara Ateş Düşmesin Diye 12 Yıldır Adalet Arıyoruz”

Davutpaşa patlamasına ilişkin davanın geldiği aşamanın ve cezasızlık uygulamasının ülkedeki hukuk ve adaletin ne durumda olduğunun göstergesi olduğunu ifade eden Yetimoğlu, ailelerin12 yıldır acı içinde adalet mücadelesini sürdürdüklerini belirterek sözü Hakkı Güleç'e verdi.

Davutpaşa patlamasında 18 yaşındaki kardeşi Heybettin Güleç'i kaybeden Hakkı Güleç, “12 yıldır bir mücadele yürütüyoruz ve biliyoruz ki, kaybettiğimiz canlarımızın hiçbiri geri gelmeyecek. Ancak biz dedik ki, hiç olmazsa bundan sonra iş cinayetleri yaşanmasın, başka ocaklara ateş düşmesin, başka işçi kardeşlerimiz ölmesin, bu acıyla başka ana-babaların yüreği kavrulmasın, başka kardeşler, çocuklar bu acıyı yaşamasın bizim bütün derdimiz budur” dedi.

Hiçbir siyasi parti ya da grup ile ilgilerinin olmadığını ve iş cinayetinde yaşamını yitiren işçilerin aileleri olarak bir adalet mücadelesi yürüttüklerini belirten Güleç, “Bu adalet arayışında biz bu küçük sokağa sıkıştırılıp sesimiz kısılıyorsa bu ülkede ciddi bir adaletsizlik var demektir. Yani adaleti olmayan bir ülkede biz adalet arıyoruz” dedi.

 

Ülkede Adalet Yok Çünkü Sistem Çürük”

Verdikleri adalet mücadelesi boyunca muhatap dahi bulamadıkların söyleyen Hakkı Güleç, “Biz karşımızda bir kez olsun 'Evet sizin canlarınız yandı, yakınlarınızı kaybettiniz ama biz de sorumluların yargılanması ve gerekli cezayı alması için gerekeni yaptık. Hukuk sistemimize göre gerektiği gibi yargılandılar ve ceza aldılar, ya da alacaklar' diyebilecekt tek bir muhatap bulamadık. Çünkü bize söyleyecekleri tek bir cümleleri yok, olamayacak da. Çünkü adalet yok. Sistem çürük, her gün onlarca işçi kardeşimiz iş cinayetlerinde ölüyor” diyerek karşılaştıkları cezasızlığa ve yaşanmaya devam eden iş cinayetlerine isyan etti.

 

Adalet Arayanlar Vatan Haini İlan Ediliyor”

18 yaşındaki kardeşini kaybettiğini hatırlatan Güleç, 12 yıldır sorumluların yargılanması için mücadele veriyoruz. 115-120 insan kolu, bacağını, gözünü kaybetti. Onlara yaşıyor diyemezsiniz, onlar yaşayan ölü oldular. Bir tek yetkili gidip de bu arkadaşlarımızın kapısını çalıp da 'Siz ne durumdasınız? Bir ihtiyacınız var mı?' diye sordu mu? Bu kazada anne-babasını kaybeden küçücük çocuklar vardı. Bir devlet yetkilisi bu çocukların akıbeti ne oldu diye sordu mu? Sormadı. Savcılar, hakimler sessiz, tüm yetkililer sessiz, medya sessiz... Pek ne olacak? Biz adalet mücadelesi verdiğimiz için neredeyse vatan haini ilan edileceğiz. Ama asıl vatan haini ülkedeki bu sorunları görmeyen, yok sayan zihniyettir. Bu zihniyet bu ülkeyi bölecektir. Biz sesimizi duyurmaya çalışırken kısmak yerine bilakis sesimizi açın duyulsun. Bu ülkedeki savcı ve hakimler şunu bilmelidir ki, Adalet Arayan İşçi Ailelerinin mücadelesi onların da bir gün yakınlarının acısını yaşamamaları için verilen bir mücadeledir” dedi.

 

Bu Düzene Çomak Sokmaya Devam Edeceğiz”

Galatasaray Meydanı'nın yasaklanmasını ve medyanın seslerini duymamasını da eleştiren Hakkı Güleç, Medya kuruluşlarına “Bu sesi duyurmayın, ölen öldüğüyle kalacak, benim derdim sermayenin rant kazanması” zihniyetiyle davranılarak talimat verildiğini ve bu nedenle de seslerini kamuoyuna duyurabilmek için Galatasaray Meydanı'nı seçtiklerini belirerek, “Evet, biz adalet arayışımızla bu düzenin çarkına çomak sokmuş oluyorsak, bu çarka çomak sokmaya ve adalet arayışımıza devam edeceğiz” dedi.

 

“Ben kardeşimi kaybedeli 12 sene oldu, tam 12 senedir ben ve ailem bu acıyla kavruluyoruz. Çünkü bu durumu kabullenemiyoruz. Buradaki tüm aileler aynı acıyı yaşıyor. 12 senedir ne ceza davaları ne de idari davalar sonuçlandı. Bu durum yöneticilerin yüz kızartıcı suç işlemelerinden başka ne olabilir ki? Olay gerçekleştiğinde televizyonlarda konuşuyorlardı. Şöyle ilgileneceğiz böyle soruşturacağız diye... Biz bir tek şey istiyoruz. Adalet. Siz bu güne kadar bu aileler içinde maddi olarak tek bir söz edeni duydunuz mu? Duyamazsınız. çünkü bizim bütün mücadelemiz iş cinayetlerinden sorumlu olanların yargılanması ve gereken cezayı almaları. Başka iş cinayetlerinin yaşanmaması için bu mücadeleyi veriyoruz” dedi.

 

Devlet Yetkilileri Bizim Sesimizi Kısıyor, İş Cinayetlerinin Alt Yapısını Oluşturuyor”

İdris Çabuk ise 12 senedir adalet mücadelesi sürdürdüklerini. Daha önce Taksim Meydanı'nda yürüyüşler yaptıklarını, seslerini duyurabildiklerini fakat daha demokratik bir ortama ulaşılacağına daha baskıcı bir sistemle karşılaştıklarını ve arka sokaklara sıkıştırıldıklarını belirterek“Biz isterdik ki, görevini yapmayanlar ceza alsaydı, bizler de böyle sokakta olmazdık” dedi.

Bir çok iş kollarında iş cinayetlerinin artarak devam ettiğini belirten Çabuk, Cumhurbaşkanlığı'ndan Çalışma Bakanlığı'na kadar hiçbir yetkilinin görevini gerektiği gibi yapmadığını, aksine iş cinayetlerinin yaşanmasını getirecek bütün alt yapıyı oluşturduklarını ifade ederek her yıl bin dokuzyüz işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini hatırlattı.

Savcılar ve hakimlerin davalara bakarken iş cinayetinden sorumlu kişilere 'İyi hal' indirimi' uygulandığını hatırlatarak tepki gösteren İdrsi Çabuk “İsterse kasten adam öldürmekten de ceza verebilir ama korkuyorlar, 'şimdi İstanbul'dayım ama ağır bir ceza verirsem ülkenin ücra bir köşesine gönderilebilirim' diye düşünüyorlar. 12 yıldır adalet ileri değil geri gidmiş. Hak aramak giderek zorlaştırılıyor. Hak aramayacaksın, sesini çıkarmaycaksın, boyun eğeceksin. İnsanlar ölmüş önemli değil, çünkü nasılsa yenileri doğuyor. Yeni köleler oluyor. Bu ülkede zenginlerin karşısında çalışan insanın değeri gittikçe düşüyor. Hak arayınca da terörist, vatan haini ilan ediliyoruz. Biz ne vatan haini ne teröristiz, biz adalet arayan işçi aileleriyiz. Vatan haini acaba kim?” diyerek sözlerini tamamladı.

Bir Sağlık Kuruluşunda İki İş Cinayeti Yaşandı”

Cemal Bilgin ise İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde taşeron işçi olarak çalışan Zafer Açıkgözoğlu'nun İSKİ'nin görevi olan kanalizasyon temizliğini yapmaya zorlandığını ve burada temizlik yapmasıdan sonra mikrop kaparak karaciğer yetmezliğinden yaşamını yitirdiğini hatırlatarak, “Bir iki tıp fakültesi bulunan, hukuk fakültesi bulunan bir üniversitenin, sağlık kuruluşunda, bir hastanede arkadaşımız, çalışma güvencesi olmadığı için zorla yaptırılan bir iş nedeniyle hayatını kaybetti.” dedi.

Yine Çapa Hastanesi'nde “Serkan Borucu'nun klima takmak üzere hastaneye geldiğini ve yüksekten düşerek yaşamını yitirdiğini aktaran Bilgin, taşeron çalışmanın engellenmesi, işçi sağılığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınması, hak gasplarının son bulması için mücadele eden işçiler ve sağlık emekçileri hakkında ise onlarca dava açıldığını hatırlattı.

Cemal Bilgin, iş cinayeti davalarının cezasızlıkla sonuçlanmasına tepki göstererek, “Karışdan bakıp buradaki insanları yargılamak kolay. Bir kez de bu tarafa geçip karşıya bakın bakalım ne göreceksiniz” diyerek, en üsttekinden en alttakine tüm yetkililerin iş cinayetlerinden sorumlu olduğunu belirterek “Biz hak arayışı mücadelemizi sürdümeye devam edeceğiz” dedi.

 

2 Şubat'ta Davutpaşa Patlamasında Yaşamını Yitirenler Anılacak

Son olarak da Hakkı Güleç söz alarak 2 Şubat günü Davutpaşa'da patlamanın olduğu yerde saat 11.00'de anma yapılacağını ve saat 13.00'te ise 91. Vicdan Ve Adalet Nöbeti için dernek önünde olacaklarını belirterek, sendika, meslek örgütlerinin de iş cinayetlerine karşı duyarsızlıklarına tepki göstererek, “İşçilerin emekleri üzerinden birileri bir yerlere geliyor, fakat bir gün olsun burada bizlerin yanında olamıyor. Biz neden Pazar günleri yapıyoruz bu nöbeti? Çünkü insanlar diğer günler çalışıyor. İsteseler de gelemezler. Fakat biz sendikalardan meslek odalarından destek göremedik” diyerek iş cinayetlerinin son bulması için adalet isteyen ve vicdan sahibi olanları 2 Şubat günü Adalet Arayan İşçi Aileleri ile birlikte olmaya çağırdı.