< Dilek Dayar Davası: 'Sen İşçileri Öldürebilirsin'

İstanbul'da PTT Sirkeci Şube binasının restorasyonunda çalışan Dilek Dayar, 26 Temmuz 2018 günü gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle iş cinayetinde hayatını kaybetti. İş cinayetine ilişkin soruşturmalar sonucunda ne yüklenici firma Karacan Grup ne de PTT ya da devletin sorumlu kurumları yer almadı. Sorumluluğu bulunduğu için tutuklanan da kısa süre sonra bilirkişi raporunda tali kusurlu bulunduğu gerekçesiyle serbest bırakıldı.

Dayar ailesi "Dilek'i geri getiremeyiz ama başka Dilekler yaşamını yitirmesin" diyerek bu karara itiraz ederek dava sürecini iki inşaat işçileri sendikası ile birlikte ediyor.

İSTANBUL - Dilek Dayar'ın iş cinayetinde yaşamını yitirmesine ilişkin davada takipsizlik kararı verilmesini duyurmak ve süreç hakkında kamuoyunu bilgilendirmek üzere İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde bir basın toplantısı düzenlendi.

Basın toplantısına Dilek Dayar'ın ağabeyi Sedat Dayar, Avukat Sevgi Evren, ve DİSK'e bağlı Devrimci Yapı, Yol İşçileri Sendikası (Dev Yapı İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut ve İnşaat İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu üyesi Anıl Deniz Gider katıldı.

İlk olarak konuşan Avukat Sevgi Evren, Dilek Dayar'ın 26 Temmuz 2018 tarihinde İstanbul Sirekci Postanesi'nde restorasyon çalışması yaparken, bir ihmaller zinciri sonucu iş cinayetinde yaşamını yitirdiğini ve hemen soruşturma için harekete geçtiklerni aktardı. Dilek Dayar davasında iş cinayeti yaşandığnın çok açık olmasına rağmen takipsizlik kararı verilmesinin, hukukun işleyiş sürecinde yaşananların, toplumda bir çok konuda adaletsizliğin yaşandığını gösteren olaylarddan biri olduğunu ifade ederek "Kadınlar, gençler, işçiler bir adalet arayışı içinde, diğer yandan iş cinayeti davalarında takipsizlik kararları, cezasızlık anlayışı, tüm toplumda bir adalet arayışı ortaya çıkardı biz de bunun bir parçası olduk" dedi. Dilek Dayar davasında sağlanacak adaletin 20 milyondan fazla kayıtlı çalışan ile çok sayıda kayıtsız çalışan adalet arayışı olan tüm işçileri de temsil ettiğini ve bu davada sorumlu kişilerin yargılanarak cezalandırılmasıyla diğer işçiler için de bir adaleti ifade edeceğini söyledi.

 

"Tali Kusurlu Tutuklanıp Serbest Bırakıldı, Aslı Kusurlu Hiç Yargılanmadı"

Bir kamu kurumu olan PTT'nin Karacan Grup İnşaat Makine Mühendislik'e ihale edildiğini, Karacan Grup'un da Adım Restorasyon İnşaat adlı firmaya ihale ettiğini ve bir taşeronlar zinciri oluştuğunu belirten Av. Sevgi Evren, hemen açılan soruşturmanın sadece Dilek Dayar'ın sigortalı olarak çalıştığı Adım Retorasyon'a karşı açıldığını şirket yöneticisi olan İmran Karadeniz'in tutuklandığını fakat soruşturmanın çok alelade yapıldığını ve devletin iş cinayetlerindeki genel uygulaması haline gelen cezasızlık politikası nedeniyle kısa sürede bilirkişi raporuylu tali kusurlu gösterilerek serbest bırakıldığını aktardı. Fakat aynı dosyada asli kusurlu olarak gösterilen Adnan Karadeniz'in tutuklanmasını talep ettikleri halde tutuklanmadığına dikkat çeken Av. Evren, "Buradaki keyfilik ne yazık ki, bütün iş cinayetleri davalarında karşımıza çıkıyor" dedi.

 

"Asıl Sorumluların Yargılanmasında Bir Arpa Boyu Yol Kat Edemedik"

Adım Mühendislik'e soruşturma açan devletin, işi bir başka firmaya devreden Karacan Grup ve işin asıl sorumlusu PTT. A.Ş'ye soruşturma açmadığını ancak ailenin ve avukatların çabalarıyla bu şirketlere soruşturma açılmasının sağlandığını ancak devletin iş cinayetlerindeki cezasızlık politikaları nedeniyle de bu konuda henüz bir arpa boyu yol kat edilemediğini, bunu teşhir etmek amacıyla kamuoyuna duyurmaya çalıştıklarını, bu iş cinayetinden sorumlu olanların yargılanması ve gereken cezayı almaları için mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.

İş cinayetinden sorumlu olan PTT. A.Ş. hakkında devletin "kovuşturmaya yer olmadığı" yönündeki takipsizlik kararının ne hukuken ne de kamu vicdanında yeri olmadığını belirten Evren, "PTT A.Ş.'nin bir işi ihale eden kamu kurumu olarak, bu iş cinayetinden sorumlu olduğunu, işi yaptıran asıl kurum olarak işin tüm safhalarındaki gelişmeleri takip etmek, tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemekle yükümlü olduğunu vurguladı.

 

"Devlet 6331 Sayılı Yasaya Aykırı Karar Alıyor"

Dilek Dayar'ın avukatları ve ailesinin tüm çabalarına rağmen cinayetinden sorumlu olan PTT yetkilileri, İstanbul PTT Başmüdürü Selahattin Ekici ve Posta Ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürü Kenan Bozgeyik hakkında usul gereği bir soruşturma yapılıp haklarında takipsizlik kararı verildiğini aktaran Av. Evren,bu takipsizlik kararının 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'na da aykırı olduğunu, bu iş cinaeytinden sorumlu olanların yargılanması ve gereken cezayı almaları için mücadelemiz süreceklerini belirtti.

Devletin iş cinayetleri davalarında kamu kurumları ve yetkileleri hakkında soruşturma açılması ve yargılanmaları konusunda bir cezasızlık politikası yürüttüğünü ve bunun Soma, Çorlu gibi pek çok iş cinayetinde yaşandığını vurgulayan Evren, "Bu cezasızlık politikası iş cinayetlerinin devam etmesini ve artmasını getiriyor. Dilek Dayar davası 30 milyondan fazla işçinin de davası durumundadır. Bu nedenle de buna karşı mücadele etmek zorundayız" dedi.

Devletin tüm cezasızlık politiklarına rağmen çabaları sonucu PTT A.Ş.'de yürütülmekte olan çalışmanın durdurulduğunu aktardı.

 

"Olayı Gören Ajans Haber Değeri Görmediği İçin Kamuoyuna Yansımadı"

Devrimci Yapı Yol İşçileri Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut ise Dilek Dayar davasında takipsizlik, cezasızlık kararıyla diğer iş cinayetlerinden farklı olmayan bir durumla karşılaştıklarını, ailenin ve avukatların çabaları sonucunda yol alınmaya çalışıldığını belirtti.

Ulusal bir haber ajasının olay günü orada olduğunu fakat bir iş cinayetini haber yapacak değerde bulmadığı için de kamuoyuna yansımadığını aktaran Karabulut, ailenin bir kaç gün sonra sosyal medya hesabından "Hesabını soracağız, bize destek verin" çağrısı üzerine bu alanda mücadele eden sendikalar ve demokratik kitle örgütleri olarak davayı sahiplendiklerini ve süreci takip ederek bu aşamaya ulaştıklarını belirtti.

 

"Devlet Özel Sektörde Patronları Kamuda Kendi Mekanizmalarını Koruyor"

Devletin, patronları koruyan bir cezasızlık politikası yürüttüğünü, dava süreçlerini hasıraltı edip, zamana yayan bir süreç işletildiğini ifade eden Karabulut, "Bu sadece PTT şantiyesindeki iş cinayetinde değil Torunlar'daki iş cinayetinde, Emlak Konut'un yargılanmasında takipsizlik kararı verildi. Fi Yapı şantiyesinde Emlak Konut sorumluydu, takipsizlik kararı verildi. Devlet kurumlarından sorumlu olanlar yargılanmadı. 3. Havalimanı Şantiyesi'nde direkt sorumlu Ulaştırma Bakanlığı ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi'ydi ama bunlar dava süreçlerine hiç dahil edilmiyor, özellikle takipsizlik kararı veriliyor. Özel sektördeki iş cinayetlerinde patronların yargılanmasında takipsizlik ve cezasızlık kararı veriliyor. Kamuya ait şantiyelerde de kendi mekanizmasını koruyan ve hukuki sürece dahil etmeyen bir politika izliyor" dedi.

Biz hızla bu konuyu sahiplenerek, aileyle birlikte verdikleri mücadele sonucu belki bir ilki başardıklarını ve o şantiyede işin durdurulmasını ve başka iş cinayetleri yaşanmasının önüne geçmeyi sağladıklarını aktaran Karabulut "Fakat bu tabiki yeterli değil, bundan sonraki süreçte de sorumluların yargılanması ve cezalandırılması için hem hukuki hem de toplumsal mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.

 

"Jiyan 'Hayat' Demek Ama Gencecik Bir Kadın Arkadaşımızın Hayatı Elinden Alındı"

"Dilek'in kimlikte yazmayan bir ismi daha vardı 'Jiyan', 'Hayat' demek fakat adının anlamına rağmen, genç bir kadın arkadaşımızın iş cinayetinde yaşamı elinden alındı" diyen Karabulut, bunun hesabıın sormak, iş cinayetinden sorumlu olanların yargılanmasını ve cezalandırılmasını sağlamanın da boyunlarının borcu olarak gördüklerini belirtti.

 

 

"Cezasızlık Politikasıyla Devlet 'Sen İşçileri Öldürebilirsin' Diyor"

"Biz sahip çıkmaz, bu süreci örmezsek, bugün Soma'da olduğu gibi ölen her işçi için 5 gün ceza yazan bir katil sokakta gezer"diyen Karabulut, bu devletin cezasızlığı içeren hukuk sistemiyle de iş cinaeytinden sorumlu olanlara tekrar maden ocağı açma ve işletme izni verildiğini vurgulayarak "Devlet sen işçi öldürebilirsin, iş cinayetleri işleyebilirsin demiş oldu. Dilek Dayar davasında bu alanda mücadele veren kurumlar olarak, bu konudaki takipsizlik kararını bir anlamda bizlerin yetersizliği olarak da görüyoruz. Bu iş cinayetinden sorumlu olanların gereken cezayı almaları için de mücadele edeceğimizi belirtiyoruz" dedi.

 

"Eğitim Aldığı Alanda Çalışmaktan Mutluydu Ama 7 Ay Sürdü"

Dilek Dayar'ın ağabeyi Sedat Dayar ise "Yaramız çok büyük. Bu konuyu anlatırken içimizde büyük bir acı oluyor, nasıl tarif edilir bilemiyorum. Özellikle ben Dilek'in okumasına yardımcı olduğum için çalışmaya başlama sürecinde tüm iş önerilerime rağmen kendisinin eğitim aldığı konuda çalışmak istemesi, tecrübe kazanmak istemesi. Bu işi bulup çalışmaya başladığında mutlu oluşu. Tüm bu süreci bildiğim için daha çok acı duyuyorum" diyerek sözlerine başladı.

Öncelikle bakılması gereken noktanın 'İnsan' olgusu olduğunu ifade eden Dayar "Dilek her şeyden önce genç bir insandı, sadece bir işçi olarak değil insan olarak olaya bakmak gerek. Fakat devlet açısından 'insan olgusu'nun özellikle hukuk nezdinde bir anlamı olmadığını belirtti.

Dilek'in mezun olduktan eğitim aldığı konuda çalışmak ve tecrübe kazanmak için bir buçuk yıl mücadele vererek bu işe girdiğini aktaran Dayar "Başardı da sonunda ama çok kısa sürdü 7 ay sonra yaşamını yitirdi" dedi.

Kendisinin de müteahhit olduğunu inşaat aşamalarını bildiğini ve iş cinayetine ilişkin konulardaki tüm aşamaları adım adım ilerleyerek incelediğini aktaran Dayar, "Bazen iş kazası da olabilir, belki her şeye rağmen ölüm de olabilir. Ama burada sözkonusu olan ihmaller, çok küçük maliyetlerden kaçılıp bir insanın hayatının değersiz görülmesidir" dedi.

 

"İskele Maliyeti Firmaya Çok Gelmiş"

"İskele geçişleri, file uygulaması, yaşam kemeri gibi önlemlerin alınmaması, bunlar maliyeti ucuz olan şeyler en azından insan hayatından ucuz fakat bunlar insan hayatından değerli görülmüş" diyen Dayar, tarihi bir binaya iskele için kazık çakılamayacağını, fakat iskele için binaya kazıklar çakıldığını, iskelelerin tarihi binalardaki girinti ve çıkıntılara uygun olarak aşağıdan yukarıya doğru yapılması gerektiğini, buna uygun iskele fiyatının Adım Restorant tarafından yüksek verildiği için Karacan Grup tarafından daha düşük fiyatla bir iskele kurulmasının sağlandığını ve bunları sözleşmeye bakarak anladıklarını aktardı.

 

"Bırakılacak Mesafe 35 Santim, Dilek 140 Santim Mesafeden Düştü

İskelenin hatalı kurulduğunu Adım Restorasyon'daki çalışanların Karacan Grup'a iskelenin hatalı olduğunu bildirmesine rağmen Karacan Grup tarafından hiçbir önlem alınmaksızın işçilerin bu iskele üzerinde çalıştırıldığını belirten Dayar "Dilek 140 santim mesafeden düştü. Yönetmeliklere kararnamelere göre ise platform ile iskele arasında bırakılacak mesafe 35 santim. Bu mesafe insan düşerse beli takılsın düşmesin, beli takılmazsa elleri kolları takılsın düşmesin diyerek hesaplanmış bir mesafedir. Şimdi bize deniyor ki, 'Bu bir kaza', bunun kaza olması için bütün önlemlerin alınması. Ancak bundan sonra beklenmeyen bir şey gelişirse işte o zaman kaza diyebiliriz. Bu benim kardeşimin basit maliyetlerden bir grubun kaçınması sonucu bir hayatın kaybıdır" dedi.

 

"Başka Dilek Ölmesin, Ahmet, Mehmet Ölmesir Savaşı Veriyoruz"

"Bu iş cinayeti yaşandı bitti, ama hukuk denen bir mekanizma yok. Avukatlarla görüşüyoruz, bu güne kadar olumlu tek bir ilerleme tek bir kelime yok, tüm çabalarına rağmen. Benim en küçük kız kardeşimdi ben okuttum. Şimdi böyle ortamlarda anlatırken çok daha fazla acı duyuyorum.Hukuka dair en ufak bir şey yok. İnsan hayatı maalesef çok ucuz. Bizim bu yoldaki çabamızın tek nedeni bir başka Dilek ölmesin diye. Başka Dilek olmesin, Ahmet ölmesin, Mehmet ölmesin savaşıdır" dedi.

 

"Yaramız Çok Ağır Zaman Uzadıkça da Ağırlaşıyor"

Dava sürecini takip ederken tehditler de aldıklarını aktaran Sedat Dayar, "Bizim derdimiz para değil, mülk değil, buna ihtiyacımız da yok. Ben kardeşimi kaybettim. Bundan sorumlu olanların yargılanması sürecinin doğru şekilde sonuçlandırılmasıdır" dedi.

"Yaramız çok ağır ve bu yaranın kapanması da öyle basit değil. On ay geçti ama, hepiniz de bilirsiniz ki boşluk ne kadar çok hissedilmeye başlarsa o kadar da ağırlaşır. Ve bizim için de gittikçe ağırlaşıyor. Benim isteğim Torunlardaki trajik ve komik durumun yaşanmaması, Çorlu'daki tren kazasında olduğu gibi, Soma davasındaki gibi sonuçlarla karşılaşmak istemiyoruz. İnsan hayatı parayla değer biçilebilecek bir şey değildir" dedi.

 

İnşaat İşçileri Sendikası'ndan Anıl Deniz Gider ise iş cinayetlerine karşı devletin cezasızlık politikasının Dilek Dayar davasında da yaşandığını ve bunlara sessiz kalınırsa iş cinayetlerinin artarak süreceğini ifade etti. "2018 yılında 1872 işçi iş cinayetinde öldü ve bunların katilleri hala aramızda dolaşıyor" diyen Gider, iş cinayetlerine karşı sadece avukatlar değil, sendikalar,demokratik kitle örgütleri ve aileler olarak topyekun iş cinayetlerine karşı mücadele etmek gerektiğini ve ancak böylelikle bu cezasızlık politikalarının önlenebileceğini ve iş cinayetlerinin önlebileceğini söyledi.

Avukat Sevgi Evren söz alarak PTT, Karacan Grup ve Adım Restorasyon'un Dilek Dayar'ın iş cinayetinde yaşamını yitirmesinden sorumlu olduğunu belirterek şirketlerin, yetkili kişilerin sorumlulukları ve alınması gereken tedbirlere ve usulsüzlüklere ilişkin ise şunlar aktardı.

 

"PTT ve İki Şirket Her Türlü Önlemin Alınması ve Denetlenmesiyle Yükümlüdür"

Adım Restorasyon Şirketi sahibi ve yetkilileri çalışma sırasında gereken tedbirleri almadıkları için sorumludur.

Karacan Grup Şirketi iskeleyi usulüne uygun olarak kurmadığı, denetlemediği ve düzeltmediği için sorumludur.

Dilek’in ölümüne sebebiyet veren olayda şikayet edilen PTT A.Ş baş müdürü ve PTT A.Ş genel müdürü kazaya sebep olunan işin sahibi ve ihale edenleridir. İşin yapılacağı yer olan “İşyeri”nin her türlü denetim, bakım onarım ve düzeninden sorumlu kişilerdir. Ancak işi KARACAN GROUP’a ihale ettikten sonra iskelenin kuruluşu, bakımı, tamiri, hizmete ve iş güvenliğine uygunluğu, iş güvenliği ve işçi sağlığı tedbirlerinin alınıp alınmadığı, denetlenip denetlenmediği konularında hiçbir sorumluluklarını yerine getirmemişlerdir. ASIL İŞVEREN sıfatıyla her türlü tedbir ve önlemi almak, aldırmak ve denetlemekle yükümlü olmasına rağmen, sadece iş-ihale dağıtan bir konumda çalışmış ve göz göre göre yaşanan bu cinayetin yaşanmasında sorumlu olmuşlardır. T.C.POSTA VE TELGRAF TEŞKİLATI A.Ş. işin ihale edilmesiyle başlayıp Dilek’in ölümüne kadar giden her süreçten asli olarak sorumludur ve kusurludur. Etkin bir soruşturma yapma görevi ise savcılıktadır.

Ancak takipsizlik verilen bu soruşturma öylesine üstünden atlanarak yürütülmektedir ki; yukarıda belirtilen sorumlulukları kapsamında Yapı Kontrol Müdürlüğü ile Yapı ve Statik Müdürlüğü’nün ihale alım süreci ve sonrasına ilişkin hiçbir sözleşme, komisyon raporu, iş denetim raporu, uygulama ve detay projeleri getirilmemiş, yürütümü başlayan iş’te belirlenen olumsuzlukların giderilmesi için bir şeyler yapılıp yapılmadığı dahi tespit edilmemiştir. Yasak savma babında alınan ifadelerden sonra verilen takipsizlik kararını kabul etmek mümkün değildir.

Bu sebeple 01.04.2019 tarihinde verilen bu takipsizlik kararından bir an evvel dönülmeli ve etkin bir soruşturma yürütülmelidir.

Dilek’in ölümüne sebebiyet veren iskele KARACAN GRUP ŞİRKETİ tarafından kurulmuştur. Kurulan iskelenin çalışma koşullarına uygun olmadığı, yağmur, rüzgar gibi dış şartlara karşı denetlenmediği de dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Karacan Group’un işi 6331 sayılı yasaya uygun olarak gerçekleştirip gerçekleştirmediğini denetlemek ve alınmayan tüm tedbirleri almak, alınan tedbirlerin yeterli olup olmadığını denetlemek ise ASIL İŞVEREN olan ve işin sahibi olan PTT AŞ’de ve iskeleye onay verecek olan Belediyededir.

 

"Her Üç Şirket de İş Cinayetinden Sorumludur"

 

Kazanın asıl sebebi ise kurulu bulunan iskelenin yasa ve yönetmeliklere uygun bir biçimde kurulmamış ve bunun denetlenmemiş olmasıdır.

Eğer ki;

1-İskelenin TSE Belgesi olsaydı

2-Kullanılan iskelenin kurulum ve dayanıklılık hesabı yapılsaydı

3- İskele platform elemanları ile iskele dikey elemanları arasında ve platform döşemesinde çalışanların düşmesine sebep olabilecek boşluk bırakılmasaydı

4-İskelenin periyodik kontrolleri yapılsaydı

5– İskeleler aşağıda belirtilen durumlarda işveren tarafından görevlendirilen ehil bir kişi tarafından kontrole tabi tutularak, iskeleler ile ilgili özel tedbirlerde belirtilen hususları içeren kontrol raporu hazırlansaydı

  1. a) Kullanılmaya başlamadan önce,
  2. b) Haftada en az bir kez,
  3. c) Üzerinde değişiklik yapıldığında,

ç) Belli bir süre kullanılmadığında,

  1. d) Sismik sarsıntı, kuvvetli rüzgârlar gibi olumsuz hava şartlarına veya denge ve sağlamlığını etkileyebilecek diğer koşullara maruz kaldığında

6-İskelelerde uygun ve yeterli sayıda merdiven mevcut mu?

7-İskele sonlamaları kapatılsaydı

8-İskele geçişleri uygun ve güvenli olsaydı

9- İşverenler tarafından aldırılması gereken Yüksekte çalışma eğitimi ve İskelede çalışma ile ilgili eğitim ve bilgilendirme yapılsaydı

10-Asıl işveren tarafından proje sorumlusu tayin edilmiş olsaydı

11-Asıl İşveren tarafından Sağlık ve Güvenlik Koordinatörü ataması yapılmış olsaydı

12–tüm İşverenler tarafından Risk Değerlendirmesi yapılmış veya yaptırılmış olsaydı

13-Risk değerlendirmesinde; dış cephe iskelesindeki tehlikeler ve alınması gereken önlemler tarif edilmiş ve verilen terminde yüksekten düşmeye karşı tehlikeler ortadan kaldırılmış olsaydı

14-İşe Giriş Sağlık raporu alınsaydı?

15- İşe girişte alınması gereken 16 saatlik İş Sağlığı ve Güvenliği Temel eğitimleri verilseydi

16-Kaza gününe ve saatine ait hava Koşulları çalışmaya uygun olmadığı halde çalışmayı durduracak bir talimat verilmiş olsaydı

17- İş güvenliği Uzmanı ve İşyeri hekimi tarafından doldurulmuş Tespit ve öneri defteri olsaydı

18-Kişisel koruyucu donanımlar yeterli ve kazayı önleyici olsaydı bu cinayet yaşanmayacaktı. Yaşam halatı olarak bilinen ve olası düşmelerde kişiyi sabit bir noktada havada tutan halatlar kullanılsaydı, Emniyet halatları ise işçilerin tüm şikayetlerine rağmen kullanıma elverişli ergonomik halatlar haline getirilseydi bu kaza yaşanmayacaktı. Bu sebeple birileri aklanmamalı, korunmamalı tüm sorumlular yargılanmalıdır

 ÖZETLE;

Hava koşulları çalışmaya elverişli olmadığı halde iş başı veren,

Kişisel koruyucu donanımları yeterli ve güvenli olmayan

İskele platform elemanları ile iskele dikey elemanları arasında ve platform döşemesinde çalışanların düşmesine sebep olabilecek boşluk bırakılmaması gereken

İskele sonlamaları kapatılmamış olan

İskele geçişleri uygun ve güvenli olmayan ve

Bunların taşeron şirketler, asıl işveren olan PTT ve belediye tarafından denetlenmediği

Hiçbir eğitimin usulüne uygun olarak verilmediği işyerinde yaşanan iş kazası değil iş cinayetidir.

İşi veren, işi ihale ile alan ve işi uygulayan olarak her 3 şirkette bu cinayetten sorumludur."