Bizde birlik yok. Adam hepimiz adına 50 bin TL almış, 30 bin TL aldım diyor. Bir daha gelmeyip, ortadan kayboluyor. Arkadaşlar bulup buraya getirdiler, paranın bir kısmını geri aldılar. Tamamını vereceğini söyledi. Gitmiş şikâyetçi olmuş.”

İSTANBUL - Beylikdüzü’nde fırın, buzdolabı, davlumbaz, duşa kabin camları üreten GÜLSAN fabrikası 23 Ekim'de kapandı.

Patron Ali Bayraktar, işsiz kalan 213 işçiye alacaklarının sonra ödeyeceğini söyledi. İşçiler ücretlerini ve tazminatlarını alana kadar fabrikayı terk etmemeye karar vererek, aynı gün eyleme başladı. Eylem 2’nci ayında bir başarı da kazandı. Patronla anlaşılarak fabrikada bazı makine ve mallar satıldı. Tazminatlar dışındaki diğer alacaklar ücretler ve izin hakları ödendi. Bu kazanıma karşı, mücadele iyi yönde seyretmedi. Gelinen noktada 213 işçiden eyleme devam eden iki elin parmakları kadar işçi kaldı. Onlar da kırgın ve ümitsiz. Sohbet sırasında içlerini dökseler de röportaj vermek istemiyorlar.

İşçilerden üçüyle zor da olsa röportaj yapmayı ve eylemin kırılma noktasına gelmesi üzerine bilgi almaya çalıştık. GÜLSAN İşçilerinin iki aylık mücadelesini, şu andaki durumlarını ve görüşlerini, dersler çıkarılabilmesi için paylaştık.

İşçilerin anlattıkları, şair Nazım’ın, “Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer/ ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak/kabahat senin/ demeğe de dilim varmıyor ama/kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!” dizelerini akla getiriyor.

Neden buradasınız?

Hüsamettin Alireisoğlu: 3 yıl önce burada çalışmaya başladım. Trabzonluyum, 39 yaşındayım, iki çocuk sahibiyim. 7 bin 500 TL tazminatımı almak için buradayım.

Necati Aydemir: 60 yaşındayım. Elazığlıyım. Bir çocuğum var. Emeklisin ama yetmiyor, mecbur çalışıyorsun. Burada katılım payı ödeyerek çalıştım. Ancak buradaki rezilliği hiçbir şirkette yaşamadım. Rezillik derken, işte bir sabah geldiler, kapatıyorum, hakkınızı helal edin dedi. Ücretimi aldım ama tazminatım kaldı. 10 bin TL tazminatım için buradayım.

Tolga Akıncı: Orduluyum, 29 yaşındayım. 4 senedir çalışıyordum. 10 bin lira tazminat alacağım var. Patronumuzun ücret alacaklarımızı verdiği gibi onu da vereceğini ümit ediyorum.

Ücretlerinizi nasıl aldınız?

Hüsamettin Alireisoğlu: Buradaki müdür, sorumlu arkadaşlar ön ayak oldular, sattık ettik makineleri, paraları topladık, maaşları aldık.

Tolga Akıncı: Fabrika kapandı, patronumuz alacaklarımızı, bazı şeylerin satılmasıyla verdi. Şu an görüşüyoruz, bir ay bir buçuk ay süre verin diyor, tazminatları fabrikanın yerini satınca vereceğini söylüyor. Ben mahkemeye vermedim. Vereceğine inanıyorum. Adam her gün buraya geliyor. Gelmeyedebilir. Bu adam gelmeyince nereden bulacaksın?

Necati Aydemir: Kalabalık şekilde sürekli buraya geldik. Gazeteci arkadaşlar çekim yaptı. Patronla münakaşa, bilmem ne kavga dövüş işte, bazı şeyler satıldı maaşlarımızı, izin paralarımızı aldık. Şimdi de tazminatlarımızı bekliyoruz.

Fabrika çalışırken düzenli ücret alamıyor muydunuz ki, ücretlerinizi de alamamışsınız?

Necati Aydemir: Maaşlarımızı alıyorduk da, bir kısmını bankaya yatırıyordu, bir kısmını elden veriyordu. Sigortayı da Türkiye’de klasik olay, düşük gösteriyordu.

Hüsamettin Alireisoğlu: Ben girdiğimden beri aksatıyordu. Son dönemde iyice azıttı. Yüzde 30’unu veriyordu.

Tolga Akıncı: Adamda yokmuş ki veremedi. Olsa fabrikayı kapatmaz.

Neden direnişiniz kırıldı?

Necati Aydemir: Çoğu işini buldu. Gelemeyecek durumda olanlar var. Bizim mali gücümüz el veriyor da geliyoruz. Gelemeyenler bize güveniyor.

Hüsamettin Alireisoğlu: En son patron “Tazminatlarınızı, fabrikanın yerini satınca vereceğim” dedi. Mahkemeye veren, patrona güvenen bir daha gelmedi. Direnişimiz de kırılmış oldu. Direniş mireniş kalmadı. Benim de baştaki şevkim yok. İlk kapandığında bulduğum işe, direniş var diye gitmediğime yanıyorum. Şimdi bir iş bulsam, mahkemeye vereceğim, evde çocuklar ekmek bekliyor, tamam diyeceğim.

Necati Aydemir: Birçoğu zaten mahkemeye verdi. Bazı vermeyen arkadaşlar var. Maddi durumdan kaynaklı… Biraz da patronun iyi niyetine mi güveniyoruz artık. Ne diyelim.

Tolga Akıncı: Bir buçuk ay zaman süre istedi sonuçta, 10 yıllık zaman aşımı var, vermezse bir buçuk ay sonra mahkemeye veririm. Duranlar da demek ki benim gibi düşünüyor. Toplam tazminat alacağı 2 buçuk trilyon. Fabrikanın arsası 50-55 milyon değerinde; satılırsa ödeyecek.

İşsiz kaldınız, patrona hiç bundan dolayı kızmıyor musunuz?

Tolga Akıncı: Sonuçta burası bir kamu kuruluşu değil. Özel sektör batadabilir, çıkadabilir. Kapandığı zaman başka bir yer bakacaksınız. Özel sektörde hiçbir yerde güvence yok.

Aranızdaki tartışmalar da eylemde bölünmelere neden olmuş öyle mi?

Hüsamettin Alireisoğlu: Burada bir elektrikçi arkadaş vardı. “Benim kablolarım çalınmış” dedi. Akşamları nöbet tutan arkadaşlar var. Bir anda bir tartışma ortamı çıktı. Ondan sonra da gelmedi. Yani patron burada ortalığı karıştırarak birliğimizi kırmaya çalıştı. Arada biriyle nifak sokuyor. Hırsızlık yapılıyor, gidin buradan dedirtiyor. 200 kilo kabloyu insan buradan nasıl çalacak? Sırta koyulacak şey değil. Kimse görmemiş, çalınmış. Patronda her türlü alavere dalavere var yani.

Fransa’da işçiler haklarını bastırıp alıyor, Türkiye’de neden olmuyor?

Hüsamettin Alireisoğlu: Bizde birlik yok. Adam hepimiz adına 50 bin TL almış, 30 bin TL aldım diyor. Bir daha gelmeyip, ortadan kayboluyor. Arkadaşlar bulup buraya getirdiler, paranın bir kısmını geri aldılar. Tamamını vereceğini söyledi. Gitmiş şikâyetçi olmuş. Şimdi hırpaladıkları için mahkemelik oldular. Biri de bu 20 bin TL’yi çalanı getirenlerden biriyle tartıştı. Benim 100 liram nerede diye. Adamlar mahkemelik olmuş. 100 liranın hesabını soruyor.

Neyin parası bu?

Hüsamettin Alireisoğlu: Patronun da bilgisi dâhilinde, bizlere para verilmesi için burada odunlarla, jeneratör satılmış. Bu adama parasını vermişler. Sonra adam satılan malların parası toplanıp maaşlar verileceği zaman, 30 bin TL’yi getiriyor, 20 bin TL’yi alamadım diyor. 20 bin TL de onun tazminatıymış. Ondan sonra gelmedi. Sonra arkadaşlar bulmuşlar. Buraya getirdiler. Birazını aldılar, gerisini getireceğim dedi, ama sonra getiren arkadaşları mahkemeye vermiş. Bizim eylemi işçi kırdı. Aradan bir kişi çıkıyor ortalığı batırıyor.

Polisin baskısı oluyor mu?

Hüsamettin Alireisoğlu: Ne diyelim, memlekette hak aramak zor bir şey. Her şey patrondan yana. Rahat çalışamıyorum, gürültü yapıyorum diye şikâyet ediyor. Polisler dikiliyor. Akıllı olun ses çıkarmayın diye uyarıyor.

Patron buradan çıkmanızı istiyormuş öyle mi?

Necati Aydemir: Öyle bir tartışma oldu. Birkaç arkadaş yanına gitti. “Neden buraya geliyorsunuz, orada durmayın, karşıda durun” demiş. Sonra durun ama patırtı yapmayın diye ikna olmuş. Yerin satılmasını bekliyoruz şu an.

Tolga Akıncı: Yukarı çıkıp patronun işine müdahale edilmezse, burada oturmamıza karışmıyor.

Siz neden direniyorsunuz, eylem alanına geliyorsunuz,?

Tolga Akıncı: Direniş değil, aslında. Bekliyoruz.

Televizyona, gazetelere, haber sitelerine 'direniyorlar' diye çıktınız abartılı mıydı haberler?

Tolga Akıncı: Bana göre büyütülecek bir olay yok, ama millet kendisi bilir.

 

Röportaj: Halil Burak Öz