< < İhraçlarla Dayanışmama/Dayanışamama Eylemleri Ve Yine KESK

15 Temmuz, OHAL, açığa almalar ve ihraçlar… Tüm süreci yeniden detaylarıyla hatırlatmaya gerek olmadığını düşünüyoruz. KESK’in ihraçlara kadarki ve ihraçlardan sonraki dönemde yaptıkları, yapmadıkları ve yapamadıkları her şeyi önceki yazılarımızda uzun uzun nedenleriyle birlikte açıklamıştık.

KESK’te iktidar olmak adına seçimlerde ittifak yapan iki gruptan ihraç edilen birer kişinin KESK eş başkanlığına getirilmeleri gibi birkaç göstermelik iş dışında hiçbir şey yapılmadı. Bugüne kadarki süreçte en bilinen eylem, KESK İstanbul Şubeler Platformu imzasıyla yapılan Kadıköy ve Bakırköy alan tutma eylemleridir. Bunun da KESK’ten ziyade, KESK tabanındaki devrimci sendikacılık anlayışını savunanların ısrarı ve çabası sonucunda –KESK’li yöneticilerin direncine rağmen- olduğunu, 1 yılı geride bırakan bu eylemde sendika yöneticilerinin nadiren ve temsili olarak eylemlere “ziyaretçi” olduklarını, tüm eylem ve etkinliklerin planlama ve hayata geçirme yükünün ihraç emekçilere kaldığını bilmeyen yoktur.

Şimdi ise daha acı bir tabloyla karşı karşıya bırakıldı ihraç emekçiler. Nerdeyse dişe dokunur hiçbir iş/eylem yapmama kararı almışçasına hareket eden -ölü taklidi yapıyor desek abartı olmaz- KESK’li “yöneticiler”, İstanbul eylemlerinin haftada bir güne indirilmesini gündeme getirdi. Öncesinde de eylemin tamamen bitirilmesi üzerine tartışma yürütmeye çalıştıkları bilinmekteydi.

Daha kendi tabanına eylemi ve ihraçlar meselesini anlatmamış, bu konuda harekete geçmemişken, okullara ve iş yerlerine gidip, tabandan bir hareketlenme için emek harcamamışken, velhasıl kendi tabanına bile İstanbul eylemlerini duyuramamış, duyurduğu sınırlı kesimi de bu eylemlere katamamışken, bu eylemlerin toplumsal alanda “doygunluğa” ulaştığını söylemek büyük bir gaflet, ciddiyetsizlik ve eylem kaçkınlığıdır.

Bir yılı geride bırakan ihraçların alan tutma eyleminin KESK boyutu kısaca böyledir. Şimdi bir de KESK tabanındaki -bizim de içinde bulunduğumuz- devrimci sendikacılığı savunanların süreçteki etkinliği ve rolüne gelelim.

Bu tarz eylemleri ileriye taşımadığınızda belirli bir rutine hapsolur ve sınırlı da olsa olumlu bir etki yaratıyorsa bile genel itibariyle kendini tekrardan öteye gidemez ve etkisini zamanla yitirir. Buradan “bu eylemler bitirilmelidir” sonucu çıkarılmasını kastetmiyoruz. Bu eylemler geliştirilmeli ve ilerletilmeliydi. KESK İstanbul Şubeler Platformunun imzasıyla başlaması sağlanan Kadıköy-Bakırköy eylemlerini ilerletebildiğimiz tek adım bunlara ek olarak Cuma günleri Kartal’da yapılan ihraç eylemleri oldu. Kartal merkezli Eğitim Sen 5 No’lu şubenin diğer şubelere oranla hareketli olmasının artısı ve buradaki devrimci sendikacılık anlayışını savunanların diğer şubelerden farklı olarak örgütlü ve bir arada olması, bu eylem kararının alınmasının en önemli nedenidir. Kartal eylemleri bir ileri adımdı çünkü ihraçların İstanbul eylemlerine fazladan 1 gün, fazladan 1 alan ve diğer bölgelerde yapılmayan 1 yürüyüş demekti. Ayrıca burada dikkat çekmeyi istediğimiz en önemli şey ise, tabanın her türlü talebine set çeken bürokratik anlayışa rağmen ısrarcı ve örgütlü durulabildiğinde buna benzer birçok şeyin yapılabilecek olmasıdır. Buraya kadar her şey olumlu. Fakat buradan sonra bizim en büyük eksikliğimiz var olanı daha ileriye taşıyamamak ve geliştirememek oldu.

Mesele İstanbul’daki alan tutma eylemlerinin bitmesi ya da devam etmesi değildir. Sorun ve çözüm bundan daha derinliklidir. Bugüne kadar yapılmamış olan ve bugünden sonra yapılması gereken ihraçların sesi soluğu olmak adına daha çeşitli, daha etkili, tabanı da uyandıracak eylem ve etkinlikleri planlayıp acilen hayata geçirmektir. Burada en büyük iş tüm şubelerde ve bölgelerdeki devrimci sendikacılığı savunan ve sendikal bürokrasiye karşı mücadele edenlerin daha fazla yan yana gelmesi, daha yaratıcı ve cesur davranmasıdır.

DEK

(Devrimci Emekçi Komiteleri)